Dr. Huso'nun Bazı Makaleleri

MAKİNA MÜHENDİSLİĞİ EĞİTİM-ÖĞRETİMİNDE KALİTE, DEĞERLENDİRME TABLOLARI

 Dr. -İng.Hüseyin ÖZDEN

Mak. Müh. Böl. EÜ,  Bornova-İzmir 

0232 388 40 00  (1893), e-mail. dr_huso@yahoo.de

  

ÖZET 

Makine mühendisliği eğitim-öğretiminde esas amaç; mühendis adaylarını, mesleki bilgiler yanında yetenek, kabiliyet, kişilik vasıflarının insanlık yararına geliştirmektir. Kişilerin ezbercilik, kopya ve taklitçilikten uzak, çeşitli olanaklardan, verilerden faydalanarak  meslekleri, ihtisas alanları ile ilgili bir mühendislik problemini kendi başlarına ve, veya bir çalışma ekibi dahilinde çözebilme yeteneğinin, çalışma disiplinin kazandırılması olmalıdır. Kısaca, çağın, günümüzün  olanaklarından faydalanarak öğrencileri bu mesleğe en iyi şekilde hazırlamaktır. İyi yetiştirilmiş makine mühendisleri ülkedeki sanayileşmenin, gelişmenin, zenginliğin, refahın motorudurlar. Örneğin Almanya'nın zenginliği ihraç ettiği makine ürünleriyle, tesisleriyle, projeleriyle alakalıdır. Makine mühendisliği eğitimi orada uygulamaya yönelik çok ciddi sürdürüldüğü, desteklendiği ve sanayicilerle iç içe çalıştıkları bilinmektedir. Makine mühendisliği  diplomasını alanların kalitesi, öğrenim gördükleri okulların  kalitesine bağlıdır. Laboratuar, kütüphane, kültürel, spor tesisleri, barınma, beslenme imkanları gibi alt yapılar, staj olanakları, maddi olanaklar, bilimsel araştırmalar, yürütülen projeler, sanayi işbirliği, öğrenciler ve öğretim elemanları bu meslekte kalite değeri belirleyen kriterlerdir. Kalite kıstas değerin hesaplanmasında insan faktörü, yani öğrenciler ve öğretim elemanları belirleyicidir. Makine mühendisliği bölümünde okuyan öğrenciler üniversite giriş sınavında en yüksek puan alanlardan seçildiği de bilinmektedir. Bu nedenle öğretim elemanlarının kalitesi esastır, yürütülen bilimsel çalışmalar, uygulamalı projeler, (bilhassa para kazandıran, yeni işyerlerinin açılmasına katkı sağlayan bilimsel faaliyetler, projeler!) ve dış ilişkiler burada belirleyicidir.

Türkiye'de makina mühendisliğinin her branşında yeterli ve kaliteli bilim adamları,  mühendisleri mevcuttur. Üniversitelerdeki çok düşük ücretler,  kurumlar arasındaki ücret uçurumları, bürokratik engeller, keyfi uygulamalar, akademik kariyer engeli, fırsat eşitsizliği bilhassa doçentlik sınavındaki rezillik, kısıtlı olanaklar, var olan kaynakların yerinde kullanılmaması,  gruplaşmalar dolayısıyla soğuk çalışma ortamı,  bu elemanları buradan uzak tutuyor. Burada çalışan idealistlerin bile şevkini zamanla kırmakta, onları buradan uzaklaştırmaktadır. Yurt dışında yetişenler haklı olarak Türkiye'ye dönmemekte direniyorlar, ben gibi dönenler ise bin pişman ediliyor! Yetkililer dönmeyenleri kamuoyunda suçlayacaklarına, cezalandıracaklarına bu kurumlara yakışmayan keyfi uygulamalara, aksaklıklara, düşük ücretlere ve pisliklere biraz zaman ayırsınlar! 

Bu bildiride  Türkiye'deki makine mühendisliği eğitim-öğretimi değerlendirilmektedir. Gözlenen bazı aksaklıklar, olumsuzluklar sıralanmaktadır. Makine mühendisliği eğitim-öğretimi ile ilgili kalite kriterleri ve değerlendirme tabloları tartışmağa sunulmaktadır. 

Anahtar Sözcükler: Makine mühendisliği; eğitim, öğretim; kalite kriterleri, değerlendirme tabloları, Motivasyon,

I. GİRİŞ

Sanayisi gelişmiş, zengin Batı Devletleri,  enerjilerini, zamanlarını, kaynak ve imkanlarının büyük bir kısmını öğrenmek, öğretmekle; bilimsel araştırma ve uygulamalarla harcamaktadırlar. Tüm insanlığın yararına buluşlar, yeni teknolojiler açıklamaktadırlar. Bu ülkeler ürettikleri ve dünya pazarlarında sattıkları yeni teknolojilerle, makinalarla, kurdukları tesislerle zengin olmuşlardır. (Türkiye’de ise bizler, çoğumuz devleti batıranlarla, yolanlarla, satanlarla, gelişi güzel, keyfi yasa, yönetmelik çıkaranlarla hala gurur duyuyoruz, bunları hala baş tacı ediyoruz.) Ülkelerin refah düzeyi, huzur ve güvenliği, geleceği yüksek öğretim kurumlarının başta üniversitelerin  eğitim-öğretim ve bilimsel araştırmaların kalitesi ile doğru orantılıdır. Bilime, yeni teknolojiler, uygulanabilir, araştırmalara önem vermeyen uluslar tarihten silinmeye, diğer ulusların çöplerini temizlemeye, yarı aç yarı tok birbirleri ile dalaşarak, sefalet içinde kıvranmaya, dilenmeye mahkumdurlar. Ülkenin yönetimine sahip olanların büyük çoğunluğu bu kurumlardan yetiştirildiği de unutulmamalıdır. /1-7/

Mühendislik dallarından makine mühendisliği sanayinin ana motorudur, ülkenin sanayileşmesinde, kalkınmasında belirleyicidir.  Bu nedenle makine mühendislerinin kaliteli yetişmesinde gereken özen  gösterilmelidir. Maalesef günümüzde dersler uygulamalardan çok uzak eski konularla kürsü önünde hala  papağan gibi okutuluyor. Belli sınav soruları öğrencilere ezberletiliyor daha sonra da bir iki eleme sınavı ile öğrencilere mühendislik diploması veriliyor. Belli test sorularını kim daha çok ezbere biliyorsa ve torpilli ise, boş olan kadrolara o seçiliyor. Diğerleri meslekleri dışındaki işlerle uğraşıyorlar yada  boşta geziyorlar. Makina mühendislerinde gözlenen işsizlik oranı, ülkelerdeki  bir çok olumsuzlukların göstergesidir. İlk başta; - verilen eğitim-öğretimin yetersiz, yani yeterli kalitede olmadığını gösterir. - Sanayide çarkların gereği gibi dönmediğinin bir işaretidir.  Yeni rekabet edebilir teknolojilerin, mal hizmet ürünlerinin üretilmediğin diğer bir göstergesidir. Ekonominin çöktüğünün bir delilidir! Genelde makine mühendisliği başkalarına iş kapılarını açan, yardımcı olan, fabrika bacalarının tütmesini sağlayan  bir meslektir.  Çoğumuz, üniversitelerimiz  bu mesleğin öneminin bilincinde değildir. Bu nedenle de olsa makine mühendisliğinin eğitim-öğretimi ciddi yürütülmüyor, ciddiye alınmıyor! Bir iki hurda motorla, sağdan soldan toplanan çıkma makine parçaları, elemanları ile makine mühendisliği laboratuarları kurulamaz.  Bir çok üniversitelerimizde, makine mühendis adayları ana bilim dalları ile ilgili uygulama derslerini, gerekli araç, gereç ve cihazların kullanmasını göremeden mezun olmaktadır. Benzeri durum diğer mühendislik dallarında da görülmektedir.  Neredeyse ampul takmasını bilmeyen elektrik mühendisleri yetiştiriliyor. Maalesef üniversitelerimiz süregelen beleşçi zihniyetlerle çalışamaz, eğitim-öğretim  veremez, bilimsel çalışmalar yürütemez hale getirildiler. Evet, üniversitelere ayrılan kaynaklar kıt olmasına kıt ta, süregelen bu beleşçi zihniyet bu kıt kaynakları bile yerinde değerlendirmiyor. Örneğin bir altın alyansları eksik lüks misafirhanelere, yeni mercedes lüks makam arabalarına kaynak bulunup harcanırken, malzeme dersinde öğrencilerin iki üç milyarlık mikroskoplarına, beş-on milyarlık çekme deneyi cihazlarına v.b. ,  para bulunamıyor, yok oluyor. Bunlar gündeme getirilmek istendiğinde soruşturma okuldan atılma tehditleri ile karşı karşıya kalınıyor.  İşin açıklı tarafı profesör unvanlı, hatta emeklilik hakkını kazanmış meslektaşlarımdan bu ve benzeri olumsuzluklara karşın sessiz kalmalarıdır.  Böyle tepkisiz kalındıkça maaşlar da erir,  bu mesleğin saygınlığı da kalmaz, üniversiteler çalışamaz hale dönüşür. Dağıtılan diplomanın değeri de bulunmaz.  /4/

II. TÜRKİYE’DEKİ YÜKSEK EĞİTİM-ÖĞRETİMİN KISA BİR DEĞERLENDİRİLMESİ

·         Günümüzde orta öğretimin yüksek öğretimin bir bütünleyicisi, devamı olarak derslerin verilmemesidir, öğrencilerde  yüksek tahsil için bir altyapının oluşmadığıdır.!  Orta öğretim; belli cevap kalıpları ile benzeri test soruların ezbere doğru cevaplandırılmasına kaydırıldı. Yüksek öğrenimde gerekli olan beceri ve kabiliyetlerin bir çoğu üniversiteye yeni giren öğrencilerde pek rastlanılmıyor. Bu durum yüksek öğrenimin kalitesini, verimini düşürüyor. Bunu gidermenin diğer bir yolu hazırlık sınıfları olabilir

·         Kişilerin Okul, meslek, sosyal yaşamlarında başarılı olmanın diğer bir şartı; bildiklerini, kendilerini sözlü ve yazılı ifade etme kabiliyetlerine bağlıdır. Bu yetenekte erken yaşlarda okullarda öğrencilere kazandırılmalıdır. İleride öğrenciye gerekli olacak bir çok beceri ve kabiliyetler, yaratıcılık, kişilik, çalışma disiplini vb.. orta öğretimin de amacı olmalıdır.

·         Yüksek öğretim kurumlarındaki ders programları ve içerikleri, haftalık saatleri gözden geçirilmelidir. Burada sorun bir standartlaştırma değildir.  Bir makine mühendis adayına kazandırılması gereken temel ve mesleki asgari bilgilerin belirlenmesinde yarar vardır.  İşe alınırken merkezi sınavlara tabii tutulan bu adayların bir çoğu mağdur duruma düşmektedir.

·         Meslek derslerine ağırlık verilmelidir. Dört yarıyıldan sonra genel bilgiler yerine mesleki uygulamalı dersler verilmelidir. Zorunlu temel dersler yanında günün ve geleceğin gereksinimleri dikkate alınarak seçmeli ders sayısı artırılmalıdır. Katı anabilimdalları yerine esneklik yöntemin uygulanmasında yarar vardır,  yani öğrenci ilgi duyduğu derslerle öğrenim planını belirleyebilmelidir. Örneğin Almanya’da yüksek öğrenimim sırasında  ders planını herhangi bir modele bağlı kalmadan kendim belirleyip bölüm başkanına onaylatmıştım.  /4/

·         Sınav yönetmeliği gözden geçirilip, sonsuz sınav hakkı kaldırılmalıdır. Almanya’da olduğu gibi üç kez başarısız olanlar o bölümde okuma şansını kaybeder.  Hangi amaçla olursa olsun öğrenci afları yüksek öğretimin kalitesini ve başarı oranını düşürmektedir. Öğrencilerin bazı yeteneklerini körletmektedir. Öğrenim sürelerini çok uzatmaktadır.

·         Proje ve gurupsal çalışmalara daha fazla önem verilmelidir. Bazı yeteneklerin, (ekipsel çalışma kabiliyeti, sorumluluk bilinci, çalışma disiplini gibi) olumlu yönde gelişmesine, pekleşmesine katkıda bulunur. Ekipsel çalışma kabiliyeti; günümüzde puanı ağırlıklı olan değer-kriterlerden biri olmuştur.

·         Milli eğitim politikasının, yüksek öğretim kurulunun bir hedefi, yüksek okul adaylarına  mümkün olduğu nispetçe, tümüne geçerli, gelecek vaat eden bir meslek dalında yüksek öğretim şansının verilmesi olmalıdır. Bu nedenle yeni teknik üniversitelerin, geçerli mesleki bölümlerin açılması teşvik edilmelidir. Örneğin, bilgisayar destekli üretim, imal usulleri, ölçüm kontrol mekanizmaları, elektronik, informatik/ bilgisayar, yeni malzemeler, gıda, enerji, ulaşım,  mikro-makinalar,  biyoteknik, ... /5-12/

·         Esasında gözlenen eksiklilerin bir çoğu eldeki mevcut imkanların zorlanarak, teşvik mekanizması harekete geçirilerek giderilmesi mümkündür. Örneğin; Ankara, İzmir ve İstanbul üniversitelerinde gerekenden fazla öğretim elemanı mevcut. Bunların bir kısmı öğretim elemanı eksikliği çeken üniversitelere kaydırılabilir. (Teşvik, kurallar, rotasyon).

·         Bazı üniversitelerde ki akademik personel; gruplaşarak birbirleri ile uğraşmaktan, birbirlerinin dedikodusunu, kuyusunu kazmaktan öte, eğitim/bilimsel faaliyetlere yeteri önemi vermiyorlar

·         Bir öğrencinin iyi yetişmesinde okulun kadar kendisinin de, kendi çabalarının ve çevresinin de katkıları olması gerekir Okula gidip dersleri dinlemek, sınav sorularına hazırlanmakla iş bitmiyor. Öğrencilik yıllarının her yönüyle iyi değerlendirilmesi; öğrendiklerimle gelecekte neler yapabilirim veya iyi  bir gelecek için neler öğrene-bilirim araştırmasında da olmaları gerekir. Sokaklara dökülüp, belli çıkar çevrelerin yararına yasa dışı olaylara, eylemlere katılmaları, veya Donkişotları, vatan kurtaran şabanları oynamaları yerine ve, veya kafeteryalarda, lokallerde dedikoduyla, kumar oyunları ile vakit harcayacaklarına ; enerjilerini, bilime, tekniğe iyi bir meslek öğrenmeğe yöneltmeliler. Çevrelerine, ülkelerine, İnsanlığa yapabilecekleri en faydalı eylem, eldeki olanakları en iyi şekilde değerlendirip, kendilerini  bilgili, yetenekli, kişilikli yetiştirmeleri olacaktır. Yüksek eğitim-öğretim kurumlarını orta öğretimden ayıran en önemli özellik buradadır; üniversiteler, öğrencilerin çeşitli olanakları değerlendirerek kendi kendilerini, yarına bir meslekle  hazırlayan kurumlardır. Öğrencileri yönlendirmek, bu yönde eğitim vermek bu kurumların diğer bir görevidir.

·         Farklı fikirlerden, düşüncelerden, kültürlerden korkulmamalıdır. Bunlar toplumun bir zenginliğidir, rengidir. Üniversiteli arkadaşların kanlı bıçaklı ölümle sonuçlanan eylemlere, birbirleri ile kavgalarını hala izlemek çok üzücü, endişe verici. Hala üniversitelerde olası kavgalar için polislerin görevlendirilmesi, giriş kapılarında geçe gündüz nöbette olmaları üniversite gençliği için bir yüzkaradır.

·         Üniversitelerde kadrolu profesör, doçent kadar kadrolu araştırma, öğretim görevlerine de ihtiyaç vardır. Teknolojik bilimsel faaliyetlerin sürekli, güvenli ve randımanlı sürdürülmesi için bu kadrolu elamanlara ihtiyaç vardır. Her araştırma görevlisinin akademik kariyer yapacak diye bir zorunluluğu olmamalıdır. Araştırma ve öğretim görevlilerin seçiminde yüksek lisansını yapmış kriteri ağırlıklı olmalıdır, tercih nedeni sayılmalıdır. Her kes ileride yüksek lisans öğrenimini  kendi cebinden karşılamalıdır. Maddi durumu iyi olmayanlar borçlanarak (devlet destekli banka yüksek öğrenim kredisi) devam etme şansına sahip olmalıdırlar. Devlet sadece okullarında bölümlerinde çok başarılı, ilk üçe girenlerin yüksek lisans masraflarını karşılamalıdır. Bu öğrencilerden yurt dışına gidecekler seçilmelidirler.

·         Esasında Türkiye’de yeterli ve kaliteli öğretim/araştırma elemanı mevcuttur. Üniversitelerdeki ücretlerin düşüklüğü buralardaki keyfi uygulamalar ve odaklamalar ve de bazı bürokratik engeller, bencil tutumlar bu elemanları buradan uzak tutuyor.  Bazılarının da çalışma şevkini zamanla yok ediyor. (25 senelik bir öğretim elemanı gazinoda çalışan aşçıdan az para alırsa, veya üniversite de bir öğretim üyesi 180- milyon alırken  bir lastik işçisi 550- milyon kazanıyorsa …) YÖK  akademik personeline sahip çıkmalıdır. İyi bir randıman, verim bekleniyorsa onun bedelini de ödemeye hazır olunmalıdır. Üniversitelerde çalışan akademik personelin ve diğer personelin ücretleri enflasyonla eritilmemelidir. Burada ücret kıstası uygulanmalıdır.

·         Üniversite de doçent, doktor, mühendis, araştırma görevlisi, öğretim görevlisi vb.. unvanı ile çalışanların belli bir süre sonra otomatik olarak bir üst kadroya atanmaları yanlış olur. Sadece başarılı olanlara bu şans verilmelidir. Sürdürülen eğitim, bilimsel ve idari faaliyetler, sicil vb.. Şekil 3 puanlamaya tabi tutularak belli bir sürede o puanı tutturan açık olan bir üst kadroya görevlendirilmelidir

·         Üniversitelere alınacak akademik personelin ve diğer görevlilerin seçiminde tarafsız davranılmalıdır. Personel alımı bilgisayar destekli hazırlanan kriterlere ve kriter değerlerine uygun bir değerlendirme tablosuna göre yapılmalıdır. Puanlamaya göre en iyileri mukayese edilip seçilmelidir. Bu uygulama YÖK tarafından usullere uygunluğu denetlenmelidir. 2000 yılına çok az kala hala şunun emri-vakisi, hatırı, rüşveti ile hala bu kurumlara eleman alınması, seçilmesi hem ayıp hem de günahtır. Burada çalışan akademisyenler için de bir yüz karasıdır! Akademik personel alımlarında üst kadro atamalarında yararlı olabilecek bir değerlendirme tablosu şekil  2 verilmektedir

·         Yurt dışına lisans, yüksek lisans, doktora çalışmaları için gelişi güzel, 5-10 yıl süreyle burslu eleman yollanılmasına karşıyım. Akademisyenlerin uluslar arası ortak çalışmalar yürütmeleri taraftarıyım. Öğretim üyesi, bilim adamı yetiştirme gerekçesi ile de olsa uygulamayı yanlış buluyorum. Her yönüyle milli gelir savurganlığı! Burada harcanan kaynaklar Türkiye yüksek öğrenim kurumlarının geliştirilmesinde  kullanılabilinirdi.  1-2 sene yabancı dil, 2-3 sene yüksek lisans, 3-5 sene doktora tezi eşittir 6-10 yıl; çok değil mi, her iki taraf için de yazık değil mi ? Hiç değilse 4-7 yıl süreli 1000 kişi yerine, 6-12 ay süreli 5000 ile 15000 kişi yurt dışına yollansın. Kurumlar arası bilimsel iş birliği sağlansın. /4/

·         Ders verdiğim mühendislik öğrencilerinde  büyük bir öğrenme heveslerine, çalışma isteklerine şahit oluyorum. Alt yapı nedenleri ile onların bu arzularına bizler, öğretim üyeleri olarak bazen yetersiz kalıyoruz. Bu öğrencileri Almanya’da farklı ulusların öğrencileri ile karşılaştırdığımda  eksikliklerinden ziyade fazlalıkların var olduğunu tespit ediyorum, hem de tüm olumsuzluklara rağmen. Bunun diğer bir kanıtı yurtdışındaki  başarılı öğrencilerdir, akademisyenlerdir.  Süre gelen sistem, zihniyet  pek çok olumsuzlukların kaynağıdır.

III.  MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ EĞİTİM, ÖĞRETİMİNDE KALİTE KRİTERLERİ,

  Üniversitelerde verilen eğitim ve öğretim kalitesinin düzeyini  belirleyen ana kriterler:

·         Eğitim, öğretim personelli

·         Öğrenciler

·         Bilimsel faaliyetler,

·         Eğitim, öğretim faaliyetleri,

·         Altyapı, kaynaklar,

·         Yönetmelikler, kurallar

·         İşbirliği, iletişim (Sanayi, Üniversiteler )

·         Etkinlikler

Yüksek eğitim, öğretim kurumlarının kalitesinde belirleyici olan insan faktörüdür, eğitim-öğretim personeli ve öğrencilerdir. Bir çoklarımızın gözünden kaçan veya önemsenmeyen ağırlıklı bir faktör ise mevcut yönetmelikler, kurallar ve uygulamalardır!  Eğitim, öğretim personeli ve mevcut yönetmelikler, uygulamalar diğer faktörleri, bilimsel ve öğretim faaliyetlerini ve diğerlerini etkilemektir. Geniş kapsamlı tartışılmadan danışılmadan,  eğitim, öğretim, bilim çevresinden kopuk belli kişilerin, beleşçi zihniyetin gelişi güzel çıkardıkları yönetmelikler, kararlar ve keyfi uygulamalar üniversiteleri çalışmaz, değersiz hale getirmiştir. Pek çok öğretim üyelerimizin en büyük eksikliklerinden biride, okul dışında belli bir süre çalışma dönemlerinin, endüstri deneyimlerinin olmamasıdır. Bu  nedenle olacak ki  pek çok makinayı, tesisleri ve hizmet ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Dışarıdan alınan bir çok mal ve hizmet ürünleri, tesisleri, makinaları Türkiye’de rahatlıkla üretilebilir. Uygulama olmayınca kendine  güvende olmuyor. Uygulamaya geçilemeyen bilgilerden kimseye de hayır gelmez. Almanya’da öğretim üyelerin üniversite dışında deneyimlerinin olması tercih edilmektedir. Dekanlıklara, bölüm ve ana bilim dalları başkanlıklarına  endüstride çalışanlardan seçilmektedir. Bu nedenle doktorasını tamamlayan bir süre üniversite dışında çalışmayı deneyim kazanmağa gidiyor.

Üniversitelerindeki eğitim-öğretim düzeyinin  kalitesini öğrencilerin kalitesi de belirlediği doğrudur.  Üniversite öğrencileri Türkiye’de  bir merkezi sınavla yıllardan beri seçilmektedir.  Günümüzde iki milyona yakın üniversite adayından sadece yaklaşık onda biri doğru dürüst bölümlerde okuma şansını bulabiliyor Bu oran mühendislik dallarında, örneğin makine mühendisliği bölümleri için çok çok daha yüksektir.  Bu nedenle öğrencilerin öğrenme, çalışma kalitesinde problem aranmamalıdır.  Bu öğrencilerden yeteri verim alınamıyorsa, derslerdeki başarı oranları düşük veya vasat ise sorunu başka yerlerde aramak gerekir;  Beslenme, barınma sorunları, bozulan maddi imkansızlıkları, arkadaşları, çevreleri ile olan sorunları, yarına güvensizlik, ülkedeki sorunlar, katı kurallar, yönetmelikler, motivasyon sorunu ve üniversitelerdeki alt yapı olanakları ve hocaların tavrı, öğretme, yönlendirme kabiliyeti v.b. Bu faktörlerin etkileri öğrenciden öğrenciye değişmekle birlikte  hepsinde ortak ağırlıklı olan faktör motivasyondur. Motivasyon, yarına güvenle bakma  faktörün ağırlığı küçümsenmemelidir. (Üniversiteli genç arkadaşların , % 90’ na yakını yurt dışında çalışmak ve yaşamak  bu beleşçi zihniyetin her şeyi berbat ettiği, ülkeyi ve üniversiteleri iflas  eşiğine götürdüğünün bir göstergesidir.)   Mühendislik fakültelerinde genelde bilgisayar mühendisliği ve elektrik-elektronik bölümlerinde okuyan öğrencilerin başarı oranları diğer bölümlere nazaran yüksektir. Bunun bir nedeni oradaki öğrencilerin motivasyonunun şu sıralar çok yüksek oluşudur; yarından iş bulma kuşkularının olmamasından kaynaklanmaktadır.  Bu öğrenciler okulu bitirmeden işleri kesinleşmektedir. Alacakları ücret dersini aldığı profesörün maaşının  dört beş katıdır, ne kadar iyi öğrenirlerse şansları çok daha açık olacağını bilmektedirler .  (Dikkat edilirse bu bölümlerden mezun olanların pek azı üniversitede kalmak istiyor  ve bu bölümlerde elemanı sıkıntısı çekilmektedir.) Böyle olunca da öğrenci bir an evvel okulu iyi öğrenerek bitirmek için çok çalışmaktadır.  İş bulma endişeli mühendislik bölümlerinde çalışma ve öğrenme isteği haliyle zayıf olmaktadır. 

Diğer önemli faktörle; bilimsel faaliyetler grubuna, yürütülen, kazanılan çalışmalar, projeler, patent önerileri, bilimsel yayınlar, kongre, panel, sempozyum gibi düzenlenen bilimsel etkinlikler, yurt dışı üniversitelerle işbirliği  gibi kriterler değerlendirmede dikkate alınmaktadır. Tablo 1 ana ve alt kriterler verilmektedir. Ağırlık puanların belirlenmesinde şekilcilikten çok gerçekçilik dikkate alınmaktadır.  Proje çalışmaları, iyileştirme, geliştirme önerileri patentler sanayi işbirliği ve yurt dışı üniversitelerle olan ortak çalışmalar en yüksek puanları toplayan kriterlerdir. Yurt dışı yayın çalışmalarına, yayınlara en düşük puan verilmektedir.

Tablo 1. Değerlendirme tablosu, (Üniversiteler)

Tablo 2. Değerlendirme Tablosu, (Personel,. Öğrenci, ...)   

Burada önemli olan bilimsel hizmet ve ürünlerden elde edilecek kazançtır! İnsanlığa ve ülke ekonomisine, kuruma, şirkete ve benzerlerine ne kazandıracağıdır. Örneğin Almanya’da ulusal ve uluslar arası kongrelere, sempozyumlara, fuarlara büyük önem verilirken, katılımlar teşvik edilirken, Türkiye’de YÖK’ün yönetmelikleri sayesinde  bu faaliyetler pek dikkate alınmaz, değerlendirilmezler. Hatta son zamanlarda panel, sempozyum ve kongre gibi bilimsel faaliyetlere katılımlar bile olmamaktadır!.  (Kongre, sempozyumlar, fuar katılımları bilim adamlarını bir araya getiren, tek elden bilgi alışverişini mümkün kılan, işbirliği zemini hazırlayan bilimsel aktivitelerdir.) Son zamanlarda üniversitelerde akademik personelin atanmalarında, terfilerinde, doçentlik sınavlarında şart koşulan hükümler, bu aktivitelerin tamamen yok olmasına . sönük geçmesine neden olduğu bir gerçektir..  YÖK’ün üniversitelerin ve akademik personelin kalite düzeylerini belirleyen bir sıralamayı yurt dışı yayın sayılarına bakarak yapması ve intenette yayınlanması doğru değildir /13/. YÖK’ün değerlendirmesinde yurt dışı yayınlar yüksek değerlendirilirken, yurt içi Türkçe yayınlar pek dikkate alınmamaktadır, horlanmaktadır.. Bu nedenle olacak ki bazı meslektaşlar yurt içi yayınlarına, kongre ve sempozyum katılımlarına pek sıcak bakmıyorlar, boşuna uğraş diye nitelendiriyorlar.

(Almanya’da bir zaman özel sektörde, üniversitelerde verimsiz çalışanları, kamuda masa başı, pasif idari işlerine yerleştirerek onlardan kurtulmağı yeğlemişlerdi.  Bir süre sonra bunlar bir şeyler yapıyor görünmek için bir çok yönetmelikle, kurallar çıkarmağa başlamışlardı. Uygulamağa alınan bu yönetmelikler, kurallar  ülke ekonomisine zarar vermeğe başladığı gibi memnuniyetsizliği de artırmıştır. Örneğin; Japonlar, ABD yeni teknolojileri hemen uygulayabilirken, Almanya bu yönetmeliklerle yersiz bocalamağa ve vakit kaybetmeğe başlamıştı....Sonunda bu tipleri erken emekliye ayırmağa yada işten uzaklaştırmağa başladılar.  Daha beteri durum Türkiye’de bazı kurumlarda gözlenmektedir, gelişi güzel çıkardıkları   yasa ve yönetmeliklerle ve keyfi, çıkarcı uygulamalarla bu kurumları çalışmaz, yaşanmaz hale getirmişlerdir. Türkiye’ de de bunlardan bir an evvel kurtulmak gerekiyor! )

Yetiştirilen makine mühendis adaylarını veya makine mühendislerini  değerlendirme ana  ve yan kriterler tablo 2. de sıralanmaktadır:  /5-12/

·         Mesleki bilgiler, Diploma,  transkript notları)

·         Yabancı dil bilgisi. bilhassa İngilizce

·         Bilgisayar kullanımı

·         Endüstri, sanayi tecrübesi,

·         Yaratıcılık

·         Ekipsel çalışma kabiliyeti

·         Öğrenme ve öğretme kabiliyeti

·         Beklentileri

·         Ders yükü

·         Eserler, yayınlar, kitaplar

·         Bilimsel aktiviteler, katılımlar

·         Güvenirlilik

·         Uyum sağlama kabiliyeti

·         Görev bilinci, kanunlara saygınlık

·         Süreklilik ve dayanıklılık

·         İkna etme kabiliyeti

·         Sportif, enerjik, soğukkanlı

Yukarıdaki kriterler önem sırası gözetilmeden sıralanmışlardır. Kriterlerin ağırlık puanları  sürdürülen göreve, uzmanlık alanına göre değişebildiği gibi tablodaki kriterlere  ilave edilebilir veya çıkartılabilir    

IV.  DEĞERLENDİRME TABLOLARI

Tablo 1.  üniversitelerde makine mühendisliğinde sürdürülen eğitim ve öğretimin kalite düzeyinin,  değerinin  belirlenmesinde yardımcı olabilmektedir, Tablo 2 ' de mühendis adaylarının,  mühendislerin  mesleki bilgi ve yetenek gibi değerlerinin karşılaştırılmasında, görevlendirilmelerde, terfilerinde, kullanılabilir.  Tablo 1  Kalite kriterler dört ana grupta,  (A, B, C, ve D) değerlendirilmektedir: - Bilimsel faaliyetler, - Eğitim, öğretim faaliyetleri, - Alt yapı, - etkinlikler.   Her gruba   dört  veya daha  fazlası  kriter sıralanmaktadır. Ana grup ve her kriterin ağırlık puanı önceden uzmanlarca belirlenmektedir.  Ağırlık puanların tespitinde gerekse de puanlamanın çok sayıda uzman kişilerce yapılması ile gerçeğe çok yakın değerle çıkar.  Toplam puanlamanın aritmetik ortalaması  ( TA) toplam ağrırlık puanın (TP) Bölünerek adayların, seçeneklerin kıstas değeri yani kalite düzeyi sayısal olarak belirlenir. Çıkan sayı yüzle çarpılarak yüzde oranında sonuç belirlenir. Değerlendirmenin diğer bir özelliği esnek olmasıdır. Kurumun, şirketin, bölümüm faaliyetine göre, yeni kriterler ilave edilebileceği gibi mevcut kriterlerden belli bir sayısı da seçilebilir.  Esneklik yöntemi tüm adayları kapsadığı sürece kalite kıstas değerin  değişmesine rağmen  kıyaslamada bir değişme olmaz. Esnek kalite kıstas değerlendirmede daha gerçekçi bir sayısal değer bulunması için bazı kalite faktör değerlerin , katsayıların, (KF) dikkate alınmasında yarar vardır.  Bu değerler  tablolarda gruplara entegre edilmiştir. Tablo 1,  A- Grubunda KF=0.60; B-Grubunda KF= 0.20; C –Grubunda KF=0.10 ve D-Grubunda KF=0.10 olarak seçilmiştir.  Bu değerlerde kuruma, firmaya, bölüme göre değişebilmektedir.  Tablo 2 için seçilen KF değerlerde sırasıyla 0.45, 0.30, 0.15, 0.10 seçilmiştir.  Tablo 1 de A-Grubundaki kalite kriterleri,bilimsel faaliyetleri kapsamaktadır. Bilimsel faaliyetler, (yürütülen, kazanılan yurtiçi ve yurtdışı projeler, ..)  kurumun eğitim ve öğretim kalitesini de belirlemektedir. Türkiye’nin, YÖK’ün aksine Almanya’da Bilim Bakanlığı üniversitelere ayrılacak  para miktarını belirlerken, o üniversitenin bilimsel faaliyetlerine, (yürütülen kazanılan ulusal ve uluslar arası proje sayısına ve büyüklüklerine, önemlerine ) bakmaktadır. Motto; ne kadar çok proje, o kadar çok para, o kadar çok kalite  geçerlidir.!  Tablo 1 de ki örnekte kalite katsayıları dikkate alınmadan elde edilen  kalite kıstas değeri, KD=0.40 S-1 için;  KD=0.65  S-2  için. Kalite kıstas katsayıları dikkate alındığında elde edilen  değerler;  KD=0.277  S-1 için ve   KD=0.54, S-2 için. Bu son rakamlar, kurumların gerçek kalite değerlerine yakın değerlerdir.  Diğer bir  kıyaslama ise her gruba ait sayısal değerlerin kıyaslanması ile de olmaktadır. 

Aynı değerlendirme Tablo 2 içinde geçerlidir. Burada da dört ana grup tespit edilmiştir: - mesleki bilgileri kariyer, - kişilik yetenek , -  motivasyon, sağlık – diğer faaliyetler. Değerlendirme tablosunun kullanım amacına göre kriter sayısı ve nitelikleri değişebilmektedir. Örneğin farklı üniversitelerin makine mühendis adaylarını karşılaştırmak için tablo  2 de sıralanan kriterlerin  çoğu dikkate alınmayacaktır. Onların yerine daha uygun kriterlerin konulması gerekecektir. Örneğini sınav notları, sınav soruların zorluğu, derse katılım, ilgi, test sınavları, ÖSYM puanları v.b.  Değerlendirme tablosu 2 personel alımlarında, personel atamalarında, terfilerde pekala kullanılabilir. Daha da ileriye gidilerek bu tür değerlendirmelerin bilgisayar destekli diyalog şeklinde hazırlanabilir. Örnek değerlendirmeler Tablo 1 verilmektedir. Puanlamada gerekse kriterlerin ağırlık puanlarının belirlenmesinde esnek davranılmaktadır.  Örnekte seçenek,  (S-1)  kalite kıstas değeri sayısal olarak 0.61,  (% 61)ve seçenek 2,  (S-2) değeri 0.74, (% 74)  Bu kıyaslamada üniversitelerin alt yapı olanakları ve  ortaya çıkardıkları  bilimsel faaliyet ve aktiviteler  dikkate alınmamaktadır. Örneğin bu ve benzeri faktörler  sayısal katsayılarla dikkate alınabilir.  Alt yapısı eksiksiz İTÜ, ODTÜ, KTÜ, .... gibi üniversitelerde akademik personel kariyer yapma, bilimsel, arge-çalışmaları yürütme, kazanma  şansı çok yüksekken, yeni kurulan,yokluklarla mücadele veren üniversitelerde özverili idealist çalışan akademik personelin akademik kariyer yapma, bilimsel çalışmalar sürdürme şansı yok denenecek kadar azdır. Anadolu’nun çeşitli üniversitelerinde çalışan akademik personel YÖK’ün çıkardığı, pek çoğu insan hakları ile bağdaşmayan  yeni yönetmeliklerle daha da mağdur duruma getirilmişlerdir. Üniversitelerde çalışan pek çok genç akademikerler üniversiteden, Türkiye’den kaçma arayışlarındadır. /13/ Bu arayışları sonuçsuz kalınca da büyük bir hayal kırıklığı ile çalışmağa devam etmektedirler. Buda  onların verimini etkilemektedir. Yurt dışına devlet bursu ile gönderilenler dönmemekte direniyorlar. Dönenlerden bazıları bunalıma giriyor. Gücü yeten tekrar gerisin geriye kaçıyor.  Kamuoyuna yansıyan haberlere göre, Milli eğitim bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve YÖK arasında bu dilemma,  dönmeyeni kaçan akademisyenler aleyhine yaptırımlar düşünülüyor. Bence süregelen zihniyet değişmelidir. Bu zihniyet üniversiteleri çalışmaz hale getirmiştir. İnsanları üniversitelerden, vatanlarından ayırma aşamasına getirmiştir. /13/

V.  SONUÇLAR

* Türkiye’de mühendislik-mimarlık gibi yüksek öğretim kurumlarında  sürdürülen eğitim ve bilimsel faaliyetlerdeki kalitenin yükseltilmesi için gerekli olanaklar, kaynaklar mevcut. Bu kaynakların yerinde kullanılması için gerekli özenin ve ciddiyetin yanında yasalarında yürürlükte olması da gerekir. Eğitim ve bilimsel faaliyetlerin koordinasyonu, takibi için YÖK yerine bilim bakanlığının kurulması daha isabetli olur. Gündeme getirilen, çoğunlukla bilinen aksaklıkların, eksikliklerin, keyfi uygulamaların  zamanla ele alınacağı, gerekli düzeltmelerin yapılacağı beklenenilmektedir.

*  Türkiye’deki yüksek öğretim kurumlarında sürdürülen eğitim ve bilimsel çalışmalar her kesin hayrınadır ve her kes tarafından desteklenmesi gerekir. Daha kaliteli eğitim ve arge-çalışmaların teşviki ve daha fazla gence yüksek öğrenim imkanı için bütçeden daha fazla pay ayrılması ve bilim vergisi, fonlar gereklidir, (örneğin şans oyunlarından belli bir oran bilime aktarılabilir.) Bugünün koşulları ile Türkiye’de  bırakın bilimsel araştırma ve yayın çıkarmağı, bilimsel faaliyetlere katılmağı, doğru dürüst eğitim-öğretim bile verilemiyor. Mühendislik, teknik dallarında yayın çıkarmak, bilhassa uygulamalı çalışmalar, ancak yurtdışında bulunanlar  için bir şanstır. Anadolu üniversitelerinde yokluklarla boğuşan akademik personelin çok az şansı vardır. Doçentlik gibi yeni yasaları hazırlayan ve bu yasalara el kaldıranlar bu benzeri konuları hiç dikkate almamışlar. Bu süre gelen zihniyet üniversitelerimizi çalışamaz, bilim üretemez  hale getirmiştir.

* Yüksek öğretim kurumlarının esas amacı: Bilgili, yetenekli, kişilikli akademisyenleri topluma kazandırmak ve Ülkenin, insanlığın yararına bilimsel çalışmalar sürdürmektir. Makina mühendisliğinde eğitim ve öğretimin esas amacı; mühendis adayların çeşitli olanaklardan verilerden faydalanarak  uzmanlık alanları ile ilgili bir mühendislik problemini kendi başlarına gereğinde bir ekip dahilinde çözebilme yeteneğinin, çalışma disiplinin kazandırılması olmalıdır. Yeterli mesleki bilgiler, iyi yabancı dil (İngilizce), bilgisayar kullanımı, kreavitet  ( yaratıcılık ) ve beşeri ilişkiler tercih konusu olmaktadır.

* Üniversitelerdeki eğitim-öğretimin, bilimsel faaliyetlerin ve akademik personelinin kalitesi, doçentlik gibi gelişi güzel çıkarılan, keyfi uygulamalara açık, fırsat eşitliğine aykırı olan yasa ve yönetmeliklerle yükseltilemez. Her şeyden evvel gerekli alt yapı ve çalışma ortamı hazırlanmalıdır. Diğer bir gerçek ise üniversitelerimizde her branşta dünya standartlarının üzerinde bilim adamları mevcuttur ve tüm olumsuzluklara rağmen büyük bir özveri ile çalışmaktadırlar. Bunlardan yeteri verim alınamıyorsa sorun başka yerde aranmalıdır. Örneğin yürürlükteki yönetmelikler en önemli engeli teşkil etmektedir. Üniversitelerdeki reformlara, toplam kalite düzeyini yükseltme çalışmalarına buradan başlanılmalıdır.  Yasa ve yönetmelikler en ince teferruatına kadar tanımlanmalı ve sınırları belirtilmelidirler ve en önemlisi herkese eşit uygulanmalıdır. Başta öğretim üyelerine kendi fikir ve düşüncelerini ifade etme özgürlüğü  soruşturma tehdidi  olmaksızın sağlanmalıdır!  (Örneğin, Üniversitelerarası kurul başkanlığı doçentlik sınavında 1993 yılından beri karşılaştığım  keyfi uygulamaları gözlediğim aksaklıkları dile getirirken kullandığım üsluba gösterdikleri  hassasiyetin, özenin birazını çıkardıkları yasa ve yönetmeliklerde göstermelerini arzu ederdim. Hakkında soruşturma açılmasını emredeceklerine, mağduriyetimin giderilmesini beklerdim !)  

* Bazı gerçeklerin dile getirilmesi belli çevrelerin rahatsız olmaması için  pek istenilmemektedir.  Bence hoşa gitmeyen gerçeklerde örtbas edileceği yerde sırası geldiğinde dile getirilmelidir, tartışılmalıdır. Türkiye’nin başına ne geliyorsa  hep süper sivri zekalı vatan kurtaran şabanlardan, beleşçi zihniyetten  ve çoğunluğun suskunluğundan, pısırıklığından, eylemsizliğinden, bananeciliğinden  gelmektedir . Örneğin üniversitelerde binlerce doçent adayı bulunmaktadır. Çoğunluğu yeni yönetmeliklerle ve yeni yönetmeliklerin çok geç açıklanması ile  mağdur olmuşlardır ve olmağa devam edeceklerdir Buna karşın bunlardan ses  seda  çıkmıyor.   Bence bu tutum, davranış ve beleşçi zihniyet  bilim adamlığına yakışmaz. Bu zihniyet sürdükçe;  - üniversiteler çalışamaz ve yaşanmaz hale gelir, - Üniversiteler bilim teknoloji üretemez , - maaşlar da erir, profesörlerin de ikinci üçüncü iş arayışları da başlar, - bu mesleğin saygınlığı da kalmaz, - verilen diplomaların da değeri olmaz, işin en kötüsü devlet de batar, ekonomik çöküntü de başlar!

*  Bu çalışma içerisinde yer alan kalite kriter değer tabloları daha da geliştirilerek, üniversitelerde  sürdürülen makine mühendisliği eğitim ve öğretimin kalitesin sayısal değer olarak karşılaştırılmasında kullanılacakları gibi, personelin seçiminde, uygun görevlendirilmelerinde, atanmalarında, terfi edilmelerinde de kullanılabilir.

LİTERATÜR

1.         Özden H. "Üniversitelerde, Meslek Yüksek Okullarında Eğitim/Araştırma Faaliyetlerindeki Kalite Düşüklüğü, Farklılığı Ve Keyfi Uygulamalar". İntern Yayın, Uşak Müh. Fak., Mak. Müh. Böl. AKÜ.

2.         Özden H. "Die Ziele des İngenieurstudiums" (28. Uluslararası Mühendislik . Eğitimi sempozyumu, Engineering Educatıon in the 3. Millenium; Eylül 1999 İTÜ, İstanbul)

3.         Özden H. "Mühendislik mimarlık eğitiminde yabancı dil sorunu"  ( Mühendislik Mimarlık Eğitimi Sempozyumu., TMMOB, Yıldız Teknik Üni. Ekim  1999, İstanbul)

4.         Özden H. " 2000 Yıllarında Türkiye'de Sorunlar;  (Eğitim. İflasyon, İşsizlik, İç ve dış Borçlar, Terör, Baskılar, Kirlilik, Afetler, Enerji, Zamana Uyumsuzluk)"  Kitap, Önder Ofset, Uşak, 2000

5.          N.N ,  " Forschung und Technik"   Deutschland Nr. 3 juni 1998,

6.          N.N.  " Perspektiven für Beruf und Arbeitsmarkt"  UNİ-Magazin Nr.2, April/Mai1999

7.         N.N., "  Wissenschaft als Motor der Entwicklung" Dialog, Carl Duisberg Geselschaft,  Nr.2 April/Mai 1999 S.10-11

8.         Doberkat E. E., Schmedding D. "Zauberformel für die Lehre? “ Multimedia an Deutschen       Universitäten”  Forschung&Lehre, 5/1999, S. 249-251

9.         N.N.,  "The İnternational journal of Engineering Educatıon"  Vol.14, Nr. 6, 1998

10.      Denert, u.a., "Zum Gleichgewicht von Fachwissen und Persöhnlichkeit, …"  Der Absolvent, Sommersemester 1999

11.      Schiedermaier H. "Die Universität auf dem Weg ins 21. Jahrhundert"  Forschung&Lehre, 5/1999,

12.      Hesse/Schrader, " İngenieuerwissenschaften, Berufsorientiert studieren"  Eichborn GmbH & Co. Verlag, Frankfurt am main, 1998

13.      Özden H. “Türkiye’deki Üniversitelerde İnsan Hakları İhlalleri” Yayınlanmamış çalışma,

 

 


© 2001