Dr. Huso'nun Bazı Makaleleri
MAKİNA MÜHENDİSLİĞİ EĞİTİM-ÖĞRETİMİNDE KALİTE, DEĞERLENDİRME TABLOLARI Mak. Müh.
Böl. EÜ, Bornova-İzmir 0232 388
40 00 (1893), e-mail. dr_huso@yahoo.de ÖZET Makine mühendisliği eğitim-öğretiminde esas amaç;
mühendis adaylarını, mesleki bilgiler yanında yetenek, kabiliyet, kişilik
vasıflarının insanlık yararına geliştirmektir. Kişilerin ezbercilik,
kopya ve taklitçilikten uzak,
çeşitli olanaklardan, verilerden faydalanarak
meslekleri, ihtisas alanları ile ilgili bir mühendislik problemini
kendi başlarına ve, veya bir çalışma ekibi dahilinde çözebilme yeteneğinin,
çalışma disiplinin kazandırılması olmalıdır. Kısaca, çağın, günümüzün olanaklarından faydalanarak öğrencileri bu
mesleğe en iyi şekilde hazırlamaktır. İyi yetiştirilmiş makine mühendisleri
ülkedeki sanayileşmenin, gelişmenin, zenginliğin, refahın motorudurlar.
Örneğin Almanya'nın zenginliği ihraç ettiği makine ürünleriyle, tesisleriyle,
projeleriyle alakalıdır. Makine mühendisliği eğitimi orada uygulamaya
yönelik çok ciddi sürdürüldüğü, desteklendiği ve sanayicilerle iç içe
çalıştıkları bilinmektedir. Makine mühendisliği
diplomasını alanların kalitesi, öğrenim gördükleri okulların kalitesine bağlıdır. Laboratuar, kütüphane,
kültürel, spor tesisleri, barınma, beslenme imkanları gibi alt yapılar,
staj olanakları, maddi olanaklar, bilimsel araştırmalar, yürütülen projeler,
sanayi işbirliği, öğrenciler ve öğretim elemanları bu meslekte kalite
değeri belirleyen kriterlerdir. Kalite kıstas değerin hesaplanmasında
insan faktörü, yani öğrenciler ve öğretim elemanları belirleyicidir.
Makine mühendisliği bölümünde okuyan öğrenciler üniversite giriş sınavında
en yüksek puan alanlardan seçildiği de bilinmektedir. Bu nedenle öğretim
elemanlarının kalitesi esastır, yürütülen bilimsel çalışmalar, uygulamalı
projeler, (bilhassa para kazandıran, yeni işyerlerinin açılmasına katkı
sağlayan bilimsel faaliyetler, projeler!) ve dış ilişkiler burada belirleyicidir.
Türkiye'de makina mühendisliğinin her branşında yeterli ve kaliteli bilim
adamları, mühendisleri mevcuttur.
Üniversitelerdeki çok düşük ücretler,
kurumlar arasındaki ücret uçurumları, bürokratik engeller, keyfi
uygulamalar, akademik kariyer engeli, fırsat eşitsizliği bilhassa doçentlik
sınavındaki rezillik, kısıtlı olanaklar, var olan kaynakların yerinde
kullanılmaması, gruplaşmalar
dolayısıyla soğuk çalışma ortamı, bu
elemanları buradan uzak tutuyor. Burada çalışan idealistlerin bile şevkini
zamanla kırmakta, onları buradan uzaklaştırmaktadır. Yurt dışında yetişenler
haklı olarak Türkiye'ye dönmemekte direniyorlar, ben gibi dönenler ise
bin pişman ediliyor! Yetkililer dönmeyenleri kamuoyunda suçlayacaklarına,
cezalandıracaklarına bu kurumlara yakışmayan keyfi uygulamalara, aksaklıklara,
düşük ücretlere ve pisliklere biraz zaman ayırsınlar! Bu bildiride Türkiye'deki makine mühendisliği
eğitim-öğretimi değerlendirilmektedir. Gözlenen bazı aksaklıklar, olumsuzluklar
sıralanmaktadır. Makine mühendisliği eğitim-öğretimi ile ilgili kalite
kriterleri ve değerlendirme tabloları tartışmağa sunulmaktadır. Anahtar Sözcükler: Makine mühendisliği;
eğitim, öğretim; kalite kriterleri, değerlendirme tabloları, Motivasyon,
I. GİRİŞ Sanayisi gelişmiş, zengin Batı Devletleri, enerjilerini, zamanlarını, kaynak ve imkanlarının
büyük bir kısmını öğrenmek, öğretmekle; bilimsel araştırma ve uygulamalarla
harcamaktadırlar. Tüm insanlığın yararına buluşlar, yeni teknolojiler
açıklamaktadırlar. Bu ülkeler ürettikleri ve dünya pazarlarında sattıkları
yeni teknolojilerle, makinalarla, kurdukları tesislerle zengin olmuşlardır.
(Türkiye’de ise bizler, çoğumuz devleti batıranlarla, yolanlarla, satanlarla,
gelişi güzel, keyfi yasa, yönetmelik çıkaranlarla hala gurur duyuyoruz,
bunları hala baş tacı ediyoruz.) Ülkelerin refah düzeyi, huzur ve güvenliği,
geleceği yüksek öğretim kurumlarının başta üniversitelerin eğitim-öğretim ve bilimsel araştırmaların kalitesi
ile doğru orantılıdır. Bilime, yeni teknolojiler, uygulanabilir, araştırmalara
önem vermeyen uluslar tarihten silinmeye, diğer ulusların çöplerini
temizlemeye, yarı aç yarı tok birbirleri ile dalaşarak, sefalet içinde
kıvranmaya, dilenmeye mahkumdurlar. Ülkenin yönetimine sahip olanların
büyük çoğunluğu bu kurumlardan yetiştirildiği de unutulmamalıdır. /1-7/ Mühendislik dallarından makine mühendisliği sanayinin ana motorudur, ülkenin
sanayileşmesinde, kalkınmasında belirleyicidir. Bu nedenle makine mühendislerinin kaliteli
yetişmesinde gereken özen gösterilmelidir.
Maalesef günümüzde dersler uygulamalardan çok uzak eski konularla kürsü
önünde hala papağan gibi okutuluyor.
Belli sınav soruları öğrencilere ezberletiliyor daha sonra da bir iki
eleme sınavı ile öğrencilere mühendislik diploması veriliyor. Belli
test sorularını kim daha çok ezbere biliyorsa ve torpilli ise, boş olan
kadrolara o seçiliyor. Diğerleri meslekleri dışındaki işlerle uğraşıyorlar
yada boşta geziyorlar. Makina
mühendislerinde gözlenen işsizlik oranı, ülkelerdeki bir çok olumsuzlukların göstergesidir. İlk başta; - verilen eğitim-öğretimin
yetersiz, yani yeterli kalitede olmadığını gösterir. - Sanayide çarkların
gereği gibi dönmediğinin bir işaretidir. Yeni rekabet edebilir teknolojilerin, mal hizmet
ürünlerinin üretilmediğin diğer bir göstergesidir. Ekonominin çöktüğünün
bir delilidir! Genelde makine mühendisliği başkalarına iş kapılarını
açan, yardımcı olan, fabrika bacalarının tütmesini sağlayan bir meslektir. Çoğumuz,
üniversitelerimiz bu mesleğin
öneminin bilincinde değildir. Bu nedenle de olsa makine mühendisliğinin
eğitim-öğretimi ciddi yürütülmüyor, ciddiye alınmıyor! Bir iki hurda
motorla, sağdan soldan toplanan çıkma makine parçaları, elemanları ile
makine mühendisliği laboratuarları kurulamaz.
Bir çok üniversitelerimizde, makine mühendis adayları ana bilim
dalları ile ilgili uygulama derslerini, gerekli araç, gereç ve cihazların
kullanmasını göremeden mezun olmaktadır. Benzeri durum diğer mühendislik
dallarında da görülmektedir. Neredeyse
ampul takmasını bilmeyen elektrik mühendisleri yetiştiriliyor. Maalesef
üniversitelerimiz süregelen beleşçi zihniyetlerle çalışamaz, eğitim-öğretim veremez, bilimsel çalışmalar yürütemez hale
getirildiler. Evet, üniversitelere ayrılan kaynaklar kıt olmasına kıt
ta, süregelen bu beleşçi zihniyet bu kıt kaynakları bile yerinde değerlendirmiyor.
Örneğin bir altın alyansları eksik lüks misafirhanelere, yeni mercedes
lüks makam arabalarına kaynak bulunup harcanırken, malzeme dersinde
öğrencilerin iki üç milyarlık mikroskoplarına, beş-on milyarlık çekme
deneyi cihazlarına v.b. , para
bulunamıyor, yok oluyor. Bunlar gündeme getirilmek istendiğinde soruşturma
okuldan atılma tehditleri ile karşı karşıya kalınıyor.
İşin açıklı tarafı profesör unvanlı, hatta emeklilik hakkını
kazanmış meslektaşlarımdan bu ve benzeri olumsuzluklara karşın sessiz
kalmalarıdır. Böyle tepkisiz kalındıkça maaşlar da erir, bu mesleğin saygınlığı da kalmaz, üniversiteler
çalışamaz hale dönüşür. Dağıtılan diplomanın değeri de bulunmaz.
/4/ II. TÜRKİYE’DEKİ YÜKSEK EĞİTİM-ÖĞRETİMİN KISA BİR DEĞERLENDİRİLMESİ ·
Günümüzde
orta öğretimin yüksek öğretimin bir bütünleyicisi, devamı olarak derslerin
verilmemesidir, öğrencilerde yüksek
tahsil için bir altyapının oluşmadığıdır.!
Orta öğretim; belli cevap kalıpları ile benzeri test soruların
ezbere doğru cevaplandırılmasına kaydırıldı. Yüksek öğrenimde gerekli
olan beceri ve kabiliyetlerin bir çoğu üniversiteye yeni giren öğrencilerde
pek rastlanılmıyor. Bu durum yüksek öğrenimin kalitesini, verimini düşürüyor.
Bunu gidermenin diğer bir yolu hazırlık sınıfları olabilir ·
Kişilerin
Okul, meslek, sosyal yaşamlarında başarılı olmanın diğer bir şartı;
bildiklerini, kendilerini sözlü ve yazılı ifade etme kabiliyetlerine
bağlıdır. Bu yetenekte erken yaşlarda okullarda öğrencilere kazandırılmalıdır.
İleride öğrenciye gerekli olacak bir çok beceri ve kabiliyetler, yaratıcılık,
kişilik, çalışma disiplini vb.. orta öğretimin de amacı olmalıdır. ·
Yüksek öğretim
kurumlarındaki ders programları ve içerikleri, haftalık saatleri gözden
geçirilmelidir. Burada sorun bir standartlaştırma değildir. Bir makine mühendis adayına kazandırılması
gereken temel ve mesleki asgari bilgilerin belirlenmesinde yarar vardır. İşe alınırken merkezi sınavlara tabii tutulan
bu adayların bir çoğu mağdur duruma düşmektedir. ·
Meslek derslerine
ağırlık verilmelidir. Dört yarıyıldan sonra genel bilgiler yerine mesleki
uygulamalı dersler verilmelidir. Zorunlu temel dersler yanında günün
ve geleceğin gereksinimleri dikkate alınarak seçmeli ders sayısı artırılmalıdır.
Katı anabilimdalları yerine esneklik yöntemin uygulanmasında yarar vardır, yani öğrenci ilgi duyduğu derslerle öğrenim
planını belirleyebilmelidir. Örneğin Almanya’da yüksek öğrenimim sırasında ders planını herhangi bir modele bağlı kalmadan
kendim belirleyip bölüm başkanına onaylatmıştım. /4/ ·
Sınav yönetmeliği
gözden geçirilip, sonsuz sınav hakkı kaldırılmalıdır. Almanya’da olduğu
gibi üç kez başarısız olanlar o bölümde okuma şansını kaybeder. Hangi amaçla olursa olsun öğrenci afları yüksek
öğretimin kalitesini ve başarı oranını düşürmektedir. Öğrencilerin bazı
yeteneklerini körletmektedir. Öğrenim sürelerini çok uzatmaktadır. ·
Proje ve
gurupsal çalışmalara daha fazla önem verilmelidir. Bazı yeteneklerin,
(ekipsel çalışma kabiliyeti, sorumluluk bilinci, çalışma disiplini gibi)
olumlu yönde gelişmesine, pekleşmesine katkıda bulunur. Ekipsel çalışma
kabiliyeti; günümüzde puanı ağırlıklı olan değer-kriterlerden biri olmuştur. ·
Milli eğitim
politikasının, yüksek öğretim kurulunun bir hedefi, yüksek okul adaylarına mümkün olduğu nispetçe, tümüne geçerli, gelecek
vaat eden bir meslek dalında yüksek öğretim şansının verilmesi olmalıdır.
Bu nedenle yeni teknik üniversitelerin, geçerli mesleki bölümlerin açılması
teşvik edilmelidir. Örneğin, bilgisayar destekli üretim, imal usulleri,
ölçüm kontrol mekanizmaları, elektronik, informatik/ bilgisayar, yeni
malzemeler, gıda, enerji, ulaşım, mikro-makinalar,
biyoteknik, ... /5-12/ ·
Esasında
gözlenen eksiklilerin bir çoğu eldeki mevcut imkanların zorlanarak,
teşvik mekanizması harekete geçirilerek giderilmesi mümkündür. Örneğin;
Ankara, İzmir ve İstanbul üniversitelerinde gerekenden fazla öğretim
elemanı mevcut. Bunların bir kısmı öğretim elemanı eksikliği çeken üniversitelere
kaydırılabilir. (Teşvik, kurallar, rotasyon). ·
Bazı üniversitelerde
ki akademik personel; gruplaşarak birbirleri ile uğraşmaktan, birbirlerinin
dedikodusunu, kuyusunu kazmaktan öte, eğitim/bilimsel faaliyetlere yeteri
önemi vermiyorlar ·
Bir öğrencinin
iyi yetişmesinde okulun kadar kendisinin de, kendi çabalarının ve çevresinin
de katkıları olması gerekir Okula gidip dersleri dinlemek, sınav sorularına
hazırlanmakla iş bitmiyor. Öğrencilik yıllarının her yönüyle iyi değerlendirilmesi;
öğrendiklerimle gelecekte neler yapabilirim veya iyi bir gelecek için neler öğrene-bilirim araştırmasında
da olmaları gerekir. Sokaklara dökülüp, belli çıkar çevrelerin yararına
yasa dışı olaylara, eylemlere katılmaları, veya Donkişotları, vatan
kurtaran şabanları oynamaları yerine ve, veya kafeteryalarda, lokallerde
dedikoduyla, kumar oyunları ile vakit harcayacaklarına ; enerjilerini,
bilime, tekniğe iyi bir meslek öğrenmeğe yöneltmeliler. Çevrelerine,
ülkelerine, İnsanlığa yapabilecekleri en faydalı eylem, eldeki olanakları
en iyi şekilde değerlendirip, kendilerini
bilgili, yetenekli, kişilikli yetiştirmeleri olacaktır. Yüksek
eğitim-öğretim kurumlarını orta öğretimden ayıran en önemli özellik
buradadır; üniversiteler, öğrencilerin çeşitli olanakları değerlendirerek
kendi kendilerini, yarına bir meslekle
hazırlayan kurumlardır. Öğrencileri yönlendirmek, bu yönde eğitim vermek
bu kurumların diğer bir görevidir. ·
Farklı fikirlerden,
düşüncelerden, kültürlerden korkulmamalıdır. Bunlar toplumun bir zenginliğidir,
rengidir. Üniversiteli arkadaşların kanlı bıçaklı ölümle sonuçlanan
eylemlere, birbirleri ile kavgalarını hala izlemek çok üzücü, endişe
verici. Hala üniversitelerde olası kavgalar için polislerin görevlendirilmesi,
giriş kapılarında geçe gündüz nöbette olmaları üniversite gençliği için
bir yüzkaradır. ·
Esasında Türkiye’de yeterli ve kaliteli öğretim/araştırma elemanı mevcuttur.
Üniversitelerdeki ücretlerin düşüklüğü buralardaki keyfi uygulamalar
ve odaklamalar ve de bazı bürokratik engeller, bencil tutumlar bu elemanları
buradan uzak tutuyor. Bazılarının
da çalışma şevkini zamanla yok ediyor. (25 senelik bir öğretim elemanı
gazinoda çalışan aşçıdan az para alırsa, veya üniversite de bir öğretim
üyesi 180- milyon alırken bir
lastik işçisi 550- milyon kazanıyorsa …) YÖK
akademik personeline sahip çıkmalıdır. İyi bir randıman, verim
bekleniyorsa onun bedelini de ödemeye hazır olunmalıdır. Üniversitelerde
çalışan akademik personelin ve diğer personelin ücretleri enflasyonla
eritilmemelidir. Burada ücret kıstası uygulanmalıdır. ·
Üniversite
de doçent, doktor, mühendis, araştırma görevlisi, öğretim görevlisi
vb.. unvanı ile çalışanların belli bir süre sonra otomatik olarak bir
üst kadroya atanmaları yanlış olur. Sadece başarılı olanlara bu şans
verilmelidir. Sürdürülen eğitim, bilimsel ve idari faaliyetler, sicil
vb.. Şekil 3 puanlamaya tabi tutularak belli bir sürede o puanı
tutturan açık olan bir üst kadroya görevlendirilmelidir ·
Üniversitelere
alınacak akademik personelin ve diğer görevlilerin seçiminde tarafsız
davranılmalıdır. Personel alımı bilgisayar destekli hazırlanan kriterlere
ve kriter değerlerine uygun bir değerlendirme tablosuna göre yapılmalıdır.
Puanlamaya göre en iyileri mukayese edilip seçilmelidir. Bu uygulama
YÖK tarafından usullere uygunluğu denetlenmelidir. 2000 yılına çok az
kala hala şunun emri-vakisi, hatırı, rüşveti ile hala bu kurumlara eleman
alınması, seçilmesi hem ayıp hem de günahtır. Burada çalışan akademisyenler
için de bir yüz karasıdır! Akademik personel alımlarında üst kadro atamalarında
yararlı olabilecek bir değerlendirme tablosu şekil
2 verilmektedir ·
Yurt dışına
lisans, yüksek lisans, doktora çalışmaları için gelişi güzel, 5-10 yıl
süreyle burslu eleman yollanılmasına karşıyım. Akademisyenlerin uluslar
arası ortak çalışmalar yürütmeleri taraftarıyım. Öğretim üyesi, bilim
adamı yetiştirme gerekçesi ile de olsa uygulamayı yanlış buluyorum.
Her yönüyle milli gelir savurganlığı! Burada harcanan kaynaklar Türkiye
yüksek öğrenim kurumlarının geliştirilmesinde
kullanılabilinirdi. 1-2
sene yabancı dil, 2-3 sene yüksek lisans, 3-5 sene doktora tezi eşittir
6-10 yıl; çok değil mi, her iki taraf için de yazık değil mi ? Hiç değilse
4-7 yıl süreli 1000 kişi yerine, 6-12 ay süreli 5000 ile 15000 kişi
yurt dışına yollansın. Kurumlar arası bilimsel iş birliği sağlansın.
/4/ ·
Ders verdiğim mühendislik öğrencilerinde
büyük bir öğrenme heveslerine, çalışma isteklerine şahit oluyorum.
Alt yapı nedenleri ile onların bu arzularına bizler, öğretim üyeleri
olarak bazen yetersiz kalıyoruz. Bu öğrencileri Almanya’da farklı ulusların
öğrencileri ile karşılaştırdığımda
eksikliklerinden ziyade fazlalıkların var olduğunu tespit ediyorum,
hem de tüm olumsuzluklara rağmen. Bunun diğer bir kanıtı yurtdışındaki
başarılı öğrencilerdir, akademisyenlerdir. Süre gelen sistem, zihniyet pek
çok olumsuzlukların kaynağıdır. ·
Eğitim, öğretim
personelli ·
Öğrenciler ·
Bilimsel
faaliyetler, ·
Eğitim, öğretim
faaliyetleri, ·
Altyapı,
kaynaklar, ·
Yönetmelikler,
kurallar ·
İşbirliği,
iletişim (Sanayi, Üniversiteler ) ·
Etkinlikler Yüksek eğitim, öğretim kurumlarının kalitesinde belirleyici olan insan faktörüdür,
eğitim-öğretim personeli ve öğrencilerdir. Bir çoklarımızın gözünden
kaçan veya önemsenmeyen ağırlıklı bir faktör ise mevcut yönetmelikler,
kurallar ve uygulamalardır! Eğitim,
öğretim personeli ve mevcut yönetmelikler, uygulamalar diğer faktörleri,
bilimsel ve öğretim faaliyetlerini ve diğerlerini etkilemektir. Geniş
kapsamlı tartışılmadan danışılmadan,
eğitim, öğretim, bilim çevresinden kopuk belli kişilerin, beleşçi
zihniyetin gelişi güzel çıkardıkları yönetmelikler, kararlar ve keyfi
uygulamalar üniversiteleri çalışmaz, değersiz hale getirmiştir. Pek
çok öğretim üyelerimizin en büyük eksikliklerinden biride, okul dışında
belli bir süre çalışma dönemlerinin, endüstri deneyimlerinin olmamasıdır.
Bu nedenle olacak ki
pek çok makinayı, tesisleri ve hizmet ürünlerini dışarıdan alıyoruz.
Dışarıdan alınan bir çok mal ve hizmet ürünleri, tesisleri, makinaları
Türkiye’de rahatlıkla üretilebilir. Uygulama olmayınca kendine
güvende olmuyor. Uygulamaya geçilemeyen bilgilerden kimseye de
hayır gelmez. Almanya’da öğretim üyelerin üniversite dışında deneyimlerinin
olması tercih edilmektedir. Dekanlıklara, bölüm ve ana bilim dalları
başkanlıklarına endüstride çalışanlardan
seçilmektedir. Bu nedenle doktorasını tamamlayan bir süre üniversite
dışında çalışmayı deneyim kazanmağa gidiyor. Diğer önemli faktörle; bilimsel faaliyetler grubuna, yürütülen, kazanılan
çalışmalar, projeler, patent önerileri, bilimsel yayınlar, kongre, panel,
sempozyum gibi düzenlenen bilimsel etkinlikler, yurt dışı üniversitelerle
işbirliği gibi kriterler değerlendirmede
dikkate alınmaktadır. Tablo 1 ana ve alt kriterler verilmektedir. Ağırlık
puanların belirlenmesinde şekilcilikten çok gerçekçilik dikkate alınmaktadır.
Proje çalışmaları, iyileştirme, geliştirme önerileri patentler
sanayi işbirliği ve yurt dışı üniversitelerle olan ortak çalışmalar
en yüksek puanları toplayan kriterlerdir. Yurt dışı yayın çalışmalarına,
yayınlara en düşük puan verilmektedir. Tablo
1. Değerlendirme tablosu, (Üniversiteler) Burada önemli olan bilimsel hizmet ve ürünlerden elde edilecek kazançtır!
İnsanlığa ve ülke ekonomisine, kuruma, şirkete ve benzerlerine ne kazandıracağıdır.
Örneğin Almanya’da ulusal ve uluslar arası kongrelere, sempozyumlara,
fuarlara büyük önem verilirken, katılımlar teşvik edilirken, Türkiye’de
YÖK’ün yönetmelikleri sayesinde bu
faaliyetler pek dikkate alınmaz, değerlendirilmezler. Hatta son zamanlarda
panel, sempozyum ve kongre gibi bilimsel faaliyetlere katılımlar bile
olmamaktadır!. (Kongre, sempozyumlar,
fuar katılımları bilim adamlarını bir araya getiren, tek elden bilgi
alışverişini mümkün kılan, işbirliği zemini hazırlayan bilimsel aktivitelerdir.)
Son zamanlarda üniversitelerde akademik personelin atanmalarında, terfilerinde,
doçentlik sınavlarında şart koşulan hükümler, bu aktivitelerin tamamen
yok olmasına . sönük geçmesine neden olduğu bir gerçektir..
YÖK’ün üniversitelerin ve akademik personelin kalite düzeylerini
belirleyen bir sıralamayı yurt dışı yayın sayılarına bakarak yapması
ve intenette yayınlanması doğru değildir /13/. YÖK’ün değerlendirmesinde
yurt dışı yayınlar yüksek değerlendirilirken, yurt içi Türkçe yayınlar
pek dikkate alınmamaktadır, horlanmaktadır.. Bu nedenle olacak ki bazı
meslektaşlar yurt içi yayınlarına, kongre ve sempozyum katılımlarına
pek sıcak bakmıyorlar, boşuna uğraş diye nitelendiriyorlar. (Almanya’da bir zaman özel sektörde, üniversitelerde verimsiz çalışanları,
kamuda masa başı, pasif idari işlerine yerleştirerek onlardan kurtulmağı
yeğlemişlerdi. Bir süre sonra
bunlar bir şeyler yapıyor görünmek için bir çok yönetmelikle, kurallar
çıkarmağa başlamışlardı. Uygulamağa alınan bu yönetmelikler, kurallar ülke ekonomisine zarar vermeğe başladığı gibi
memnuniyetsizliği de artırmıştır. Örneğin; Japonlar, ABD yeni teknolojileri
hemen uygulayabilirken, Almanya bu yönetmeliklerle yersiz bocalamağa
ve vakit kaybetmeğe başlamıştı....Sonunda bu tipleri erken emekliye
ayırmağa yada işten uzaklaştırmağa başladılar.
Daha beteri durum Türkiye’de bazı kurumlarda gözlenmektedir,
gelişi güzel çıkardıkları yasa ve yönetmeliklerle ve keyfi, çıkarcı
uygulamalarla bu kurumları çalışmaz, yaşanmaz hale getirmişlerdir. Türkiye’
de de bunlardan bir an evvel kurtulmak gerekiyor! ) Yetiştirilen makine mühendis adaylarını veya makine mühendislerini değerlendirme ana ve yan kriterler tablo 2. de sıralanmaktadır: /5-12/ ·
Mesleki bilgiler,
Diploma, transkript notları) ·
Yabancı dil
bilgisi. bilhassa İngilizce ·
Bilgisayar
kullanımı ·
Endüstri,
sanayi tecrübesi, ·
Yaratıcılık ·
Ekipsel çalışma
kabiliyeti ·
Öğrenme ve
öğretme kabiliyeti ·
Beklentileri ·
Ders yükü ·
Eserler,
yayınlar, kitaplar ·
Bilimsel
aktiviteler, katılımlar ·
Güvenirlilik ·
Uyum sağlama
kabiliyeti ·
Görev bilinci,
kanunlara saygınlık ·
Süreklilik
ve dayanıklılık ·
İkna etme
kabiliyeti ·
Sportif,
enerjik, soğukkanlı Yukarıdaki kriterler önem sırası gözetilmeden sıralanmışlardır. Kriterlerin
ağırlık puanları sürdürülen
göreve, uzmanlık alanına göre değişebildiği gibi tablodaki kriterlere ilave edilebilir veya çıkartılabilir IV. DEĞERLENDİRME TABLOLARI Tablo 1.
üniversitelerde makine mühendisliğinde sürdürülen eğitim ve öğretimin
kalite düzeyinin, değerinin belirlenmesinde yardımcı olabilmektedir, Tablo
2 ' de mühendis adaylarının, mühendislerin
mesleki bilgi ve yetenek gibi değerlerinin karşılaştırılmasında,
görevlendirilmelerde, terfilerinde, kullanılabilir.
Tablo 1 Kalite kriterler
dört ana grupta, (A, B, C, ve
D) değerlendirilmektedir: - Bilimsel faaliyetler, - Eğitim, öğretim
faaliyetleri, - Alt yapı, - etkinlikler.
Her gruba dört veya daha fazlası kriter sıralanmaktadır. Ana grup ve her kriterin
ağırlık puanı önceden uzmanlarca belirlenmektedir. Ağırlık puanların tespitinde gerekse de puanlamanın
çok sayıda uzman kişilerce yapılması ile gerçeğe çok yakın değerle çıkar.
Toplam puanlamanın aritmetik ortalaması
( TA) toplam ağrırlık puanın (TP) Bölünerek adayların, seçeneklerin
kıstas değeri yani kalite düzeyi sayısal olarak belirlenir. Çıkan sayı
yüzle çarpılarak yüzde oranında sonuç belirlenir. Değerlendirmenin diğer
bir özelliği esnek olmasıdır. Kurumun, şirketin, bölümüm faaliyetine
göre, yeni kriterler ilave edilebileceği gibi mevcut kriterlerden belli
bir sayısı da seçilebilir. Esneklik
yöntemi tüm adayları kapsadığı sürece kalite kıstas değerin değişmesine rağmen kıyaslamada bir değişme olmaz. Esnek kalite kıstas değerlendirmede
daha gerçekçi bir sayısal değer bulunması için bazı kalite faktör değerlerin
, katsayıların, (KF) dikkate alınmasında yarar vardır. Bu değerler
tablolarda gruplara entegre edilmiştir. Tablo 1, A- Grubunda KF=0.60; B-Grubunda KF= 0.20; C
–Grubunda KF=0.10 ve D-Grubunda KF=0.10 olarak seçilmiştir. Bu değerlerde kuruma, firmaya, bölüme göre
değişebilmektedir. Tablo 2 için
seçilen KF değerlerde sırasıyla 0.45, 0.30, 0.15, 0.10 seçilmiştir. Tablo 1 de A-Grubundaki kalite kriterleri,bilimsel
faaliyetleri kapsamaktadır. Bilimsel faaliyetler, (yürütülen, kazanılan
yurtiçi ve yurtdışı projeler, ..) kurumun
eğitim ve öğretim kalitesini de belirlemektedir. Türkiye’nin, YÖK’ün
aksine Almanya’da Bilim Bakanlığı üniversitelere ayrılacak para miktarını belirlerken, o üniversitenin bilimsel faaliyetlerine,
(yürütülen kazanılan ulusal ve uluslar arası proje sayısına ve büyüklüklerine,
önemlerine ) bakmaktadır. Motto; ne kadar çok proje, o kadar çok para,
o kadar çok kalite geçerlidir.!
Tablo 1 de ki örnekte kalite katsayıları dikkate alınmadan elde
edilen kalite kıstas değeri, KD=0.40 S-1 için; KD=0.65 S-2
için. Kalite kıstas katsayıları dikkate alındığında elde edilen
değerler; KD=0.277 S-1 için ve KD=0.54, S-2 için. Bu son rakamlar, kurumların gerçek kalite değerlerine
yakın değerlerdir. Diğer bir
kıyaslama ise her gruba ait sayısal değerlerin kıyaslanması ile
de olmaktadır. Aynı değerlendirme Tablo 2 içinde
geçerlidir. Burada da dört ana grup tespit edilmiştir: - mesleki bilgileri
kariyer, - kişilik yetenek , - motivasyon,
sağlık – diğer faaliyetler. Değerlendirme tablosunun kullanım amacına
göre kriter sayısı ve nitelikleri değişebilmektedir. Örneğin farklı
üniversitelerin makine mühendis adaylarını karşılaştırmak için tablo
2 de sıralanan kriterlerin çoğu
dikkate alınmayacaktır. Onların yerine daha uygun kriterlerin konulması
gerekecektir. Örneğini sınav notları, sınav soruların zorluğu, derse
katılım, ilgi, test sınavları, ÖSYM puanları v.b.
Değerlendirme tablosu 2 personel alımlarında, personel atamalarında,
terfilerde pekala kullanılabilir. Daha da ileriye gidilerek bu tür değerlendirmelerin
bilgisayar destekli diyalog şeklinde hazırlanabilir. Örnek değerlendirmeler
Tablo 1 verilmektedir. Puanlamada gerekse kriterlerin ağırlık puanlarının
belirlenmesinde esnek davranılmaktadır. Örnekte seçenek, (S-1)
kalite kıstas değeri sayısal olarak 0.61,
(% 61)ve seçenek 2, (S-2)
değeri 0.74, (% 74) Bu kıyaslamada üniversitelerin alt yapı olanakları
ve ortaya çıkardıkları bilimsel faaliyet ve aktiviteler dikkate alınmamaktadır. Örneğin bu ve benzeri
faktörler sayısal katsayılarla
dikkate alınabilir. Alt yapısı
eksiksiz İTÜ, ODTÜ, KTÜ, .... gibi üniversitelerde akademik personel
kariyer yapma, bilimsel, arge-çalışmaları yürütme, kazanma
şansı çok yüksekken, yeni kurulan,yokluklarla mücadele veren
üniversitelerde özverili idealist çalışan akademik personelin akademik
kariyer yapma, bilimsel çalışmalar sürdürme şansı yok denenecek kadar
azdır. Anadolu’nun çeşitli üniversitelerinde çalışan akademik personel
YÖK’ün çıkardığı, pek çoğu insan hakları ile bağdaşmayan yeni yönetmeliklerle daha da mağdur duruma getirilmişlerdir. Üniversitelerde
çalışan pek çok genç akademikerler üniversiteden, Türkiye’den kaçma
arayışlarındadır. /13/ Bu arayışları sonuçsuz kalınca da büyük bir hayal
kırıklığı ile çalışmağa devam etmektedirler. Buda onların verimini etkilemektedir. Yurt dışına devlet bursu ile gönderilenler
dönmemekte direniyorlar. Dönenlerden bazıları bunalıma giriyor. Gücü
yeten tekrar gerisin geriye kaçıyor.
Kamuoyuna yansıyan haberlere göre, Milli eğitim bakanlığı, Dışişleri
Bakanlığı ve YÖK arasında bu dilemma,
dönmeyeni kaçan akademisyenler aleyhine yaptırımlar düşünülüyor.
Bence süregelen zihniyet değişmelidir. Bu zihniyet üniversiteleri çalışmaz
hale getirmiştir. İnsanları üniversitelerden, vatanlarından ayırma aşamasına
getirmiştir. /13/ V. SONUÇLAR * Türkiye’deki yüksek öğretim kurumlarında
sürdürülen eğitim ve bilimsel çalışmalar her kesin hayrınadır ve her
kes tarafından desteklenmesi gerekir. Daha kaliteli eğitim ve arge-çalışmaların
teşviki ve daha fazla gence yüksek öğrenim imkanı için bütçeden daha
fazla pay ayrılması ve bilim vergisi, fonlar gereklidir, (örneğin şans
oyunlarından belli bir oran bilime aktarılabilir.) Bugünün koşulları
ile Türkiye’de bırakın bilimsel
araştırma ve yayın çıkarmağı, bilimsel faaliyetlere katılmağı, doğru
dürüst eğitim-öğretim bile verilemiyor. Mühendislik, teknik dallarında
yayın çıkarmak, bilhassa uygulamalı çalışmalar, ancak yurtdışında bulunanlar için bir şanstır. Anadolu üniversitelerinde
yokluklarla boğuşan akademik personelin çok az şansı vardır. Doçentlik
gibi yeni yasaları hazırlayan ve bu yasalara el kaldıranlar bu benzeri
konuları hiç dikkate almamışlar. Bu süre gelen zihniyet üniversitelerimizi
çalışamaz, bilim üretemez hale
getirmiştir. * Yüksek öğretim kurumlarının esas
amacı: Bilgili, yetenekli, kişilikli akademisyenleri topluma kazandırmak
ve Ülkenin, insanlığın yararına bilimsel çalışmalar sürdürmektir. Makina mühendisliğinde eğitim ve öğretimin esas amacı; mühendis adayların
çeşitli olanaklardan verilerden faydalanarak
uzmanlık alanları ile ilgili bir mühendislik problemini kendi
başlarına gereğinde bir ekip dahilinde çözebilme yeteneğinin, çalışma
disiplinin kazandırılması olmalıdır. Yeterli mesleki bilgiler,
iyi yabancı dil (İngilizce), bilgisayar kullanımı, kreavitet
( yaratıcılık ) ve beşeri ilişkiler tercih konusu olmaktadır. * Üniversitelerdeki eğitim-öğretimin, bilimsel faaliyetlerin ve akademik personelinin
kalitesi, doçentlik gibi gelişi güzel çıkarılan, keyfi uygulamalara
açık, fırsat eşitliğine aykırı olan yasa ve yönetmeliklerle yükseltilemez.
Her şeyden evvel gerekli alt yapı ve çalışma ortamı hazırlanmalıdır.
Diğer bir gerçek ise üniversitelerimizde her branşta dünya standartlarının
üzerinde bilim adamları mevcuttur ve tüm olumsuzluklara rağmen büyük
bir özveri ile çalışmaktadırlar. Bunlardan yeteri verim alınamıyorsa
sorun başka yerde aranmalıdır. Örneğin yürürlükteki yönetmelikler en
önemli engeli teşkil etmektedir. Üniversitelerdeki reformlara, toplam
kalite düzeyini yükseltme çalışmalarına buradan başlanılmalıdır. Yasa ve yönetmelikler en ince teferruatına kadar tanımlanmalı ve
sınırları belirtilmelidirler ve en önemlisi herkese eşit uygulanmalıdır.
Başta öğretim üyelerine kendi fikir ve düşüncelerini ifade etme özgürlüğü soruşturma tehdidi olmaksızın sağlanmalıdır! (Örneğin,
Üniversitelerarası kurul başkanlığı doçentlik sınavında 1993 yılından
beri karşılaştığım keyfi uygulamaları
gözlediğim aksaklıkları dile getirirken kullandığım üsluba gösterdikleri
hassasiyetin, özenin birazını çıkardıkları yasa ve yönetmeliklerde
göstermelerini arzu ederdim. Hakkında soruşturma açılmasını emredeceklerine,
mağduriyetimin giderilmesini beklerdim !) *
Bazı gerçeklerin dile getirilmesi belli çevrelerin
rahatsız olmaması için pek istenilmemektedir.
Bence hoşa gitmeyen gerçeklerde örtbas edileceği yerde sırası
geldiğinde dile getirilmelidir, tartışılmalıdır. Türkiye’nin başına
ne geliyorsa hep süper sivri zekalı vatan kurtaran şabanlardan, beleşçi zihniyetten
ve çoğunluğun suskunluğundan, pısırıklığından, eylemsizliğinden,
bananeciliğinden gelmektedir . Örneğin üniversitelerde binlerce
doçent adayı bulunmaktadır. Çoğunluğu yeni yönetmeliklerle ve yeni yönetmeliklerin
çok geç açıklanması ile mağdur
olmuşlardır ve olmağa devam edeceklerdir Buna karşın bunlardan ses
seda çıkmıyor. Bence bu tutum,
davranış ve beleşçi zihniyet bilim
adamlığına yakışmaz. Bu zihniyet sürdükçe; - üniversiteler çalışamaz ve yaşanmaz hale
gelir, - Üniversiteler bilim teknoloji üretemez , - maaşlar da erir,
profesörlerin de ikinci üçüncü iş arayışları da başlar, - bu mesleğin
saygınlığı da kalmaz, - verilen diplomaların da değeri olmaz, işin en
kötüsü devlet de batar, ekonomik çöküntü de başlar! *
Bu çalışma içerisinde yer alan kalite kriter değer tabloları
daha da geliştirilerek, üniversitelerde
sürdürülen makine mühendisliği eğitim ve öğretimin kalitesin
sayısal değer olarak karşılaştırılmasında kullanılacakları gibi, personelin
seçiminde, uygun görevlendirilmelerinde, atanmalarında, terfi edilmelerinde
de kullanılabilir. LİTERATÜR 2.
Özden H.
"Die Ziele des İngenieurstudiums" (28. Uluslararası Mühendislik
. Eğitimi sempozyumu, Engineering Educatıon in the 3. Millenium; Eylül
1999 İTÜ, İstanbul) 3.
Özden H.
"Mühendislik mimarlık eğitiminde yabancı dil sorunu" ( Mühendislik Mimarlık Eğitimi Sempozyumu.,
TMMOB, Yıldız Teknik Üni. Ekim 1999,
İstanbul) 4.
Özden H.
" 2000 Yıllarında Türkiye'de Sorunlar;
(Eğitim. İflasyon, İşsizlik, İç ve dış Borçlar, Terör, Baskılar,
Kirlilik, Afetler, Enerji, Zamana Uyumsuzluk)" Kitap, Önder Ofset, Uşak, 2000 5.
N.N , "
Forschung und Technik" Deutschland
Nr. 3 juni 1998, 6.
N.N. "
Perspektiven für Beruf und Arbeitsmarkt" UNİ-Magazin Nr.2, April/Mai1999 7.
N.N., " Wissenschaft als Motor der Entwicklung"
Dialog, Carl Duisberg Geselschaft,
Nr.2 April/Mai 1999 S.10-11 8.
Doberkat
E. E., Schmedding D. "Zauberformel für die Lehre? “ Multimedia
an Deutschen Universitäten” Forschung&Lehre, 5/1999, S. 249-251 9.
N.N., "The İnternational journal of Engineering
Educatıon" Vol.14, Nr.
6, 1998 10.
Denert, u.a.,
"Zum Gleichgewicht von Fachwissen und Persöhnlichkeit, …" Der Absolvent, Sommersemester 1999 11.
Schiedermaier
H. "Die Universität auf dem Weg ins 21. Jahrhundert" Forschung&Lehre, 5/1999, 12.
Hesse/Schrader,
" İngenieuerwissenschaften, Berufsorientiert studieren" Eichborn GmbH & Co. Verlag, Frankfurt am
main, 1998 13.
Özden H.
“Türkiye’deki Üniversitelerde İnsan Hakları İhlalleri” Yayınlanmamış
çalışma, |
© 2001