TÜRKİYE´NIN,
BAŞBAKANININ İSRAİL'İN GAZZE'YE YAPTIĞI SALDIRIYI
KINAMASININ FARKLI BİR DEĞERLENDİRİLMESİ
İsrail
`in Misilleme
Saldırıları, Gazze- Filistinde yaklaşık 300 ölü ve
1000 yaralı.
Tabii ki. Bu haberler
sağlıklı her insani üzmektedir, bu tür olayların
yaşanmamasını arzu etmektedir. Türkiye´de İsrail´in
saldırılarına karşın hakli, haksiz ve ölçülü, ölçüsüz
farklı tepkilere, protestolara neden olacaktır.
Ben daha fazla uzatmadan ayrıntılara girmeden başlıklar
altında İsrail´in saldırılarını,
Başbakanın tepkisini ve Türkiye´de protesto eylemlerini başka
bir görüşle değerlendirmek ve tartışmaya sunmak
işitiyorum!
1. Türkiye Hükümet Başbakanının tepkisini şahsen fazla
duygusal bir o kadar da yanlış buluyorum ve Türkiye´nin
çıkarlarına ters düşmektedir. Neden?
-
İsrail, ciddi bir devletin kendi toraklarına, askerlerine,
vatandaşlarına dışarıdan uygulanan bir teröre
karşın yapması gerekeni, meşru müdafaasını
yapıyor.
-
İsrail´in teröre karşın bu misillenme
kararlığını, cesaretini; Türkiye terörle mücadelede
kendisine örnek alması gerekiyor.
-
Türkiye radikal
İslamcıların, Hamasin bölgedeki hamiliğini,
piyonluğunu üstlenmeden evvel kendi çıkarlarını
gözetmelidir.
-
Donuna kadar borçlanan ve IMF nin dayatmaları ve dünya
bankasının borçları ile ayakta durabilen, kendi ülkesindeki
terörle mücadelede basarîli olamayan,
sözünün geçmediği, ciddiye alınmadığı, kendi
vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlayamayan,
yoksul ve yoksun bir devletin bölgesel hamiliğini kimse ciddiye almaz,
maskaralık diye gülerler.
2.
Türkiye Hükümet başkanı ve Protesto
eylemcileri, Bayrak ve Kukla yakanlar; bu ve benzeri tepkilerini, insani ve
İslami duyarlılıklarını:
-
Kuzey Irakta Amerikalıları ve İngilizleri
arkalarına alan Kürtler tarafından Türkmenlere yapılan
zulümlere, katliamlara, planlı imha politikalarına karşın
neden göstermiyorlar? Dünya kamuoyu uyarılmıyor? Birleşmiş
Milletler neden aranmıyor? Onlara yârdim kamyonları gönderilmiyor,
Onların yaralıları Türkiye´ye getirilip tedavi ettirilmiyor,
Türkmen çocukları Türkiye´de ki okullarda okutulmuyor,
-
Irakta
İşgalci Batılılar ve Kürtler tarafından Irak
Halkına, Müslüman din kardeşlerimize yapılan zulümlere,
soykırıma, bombalamalara v.b. yıkımlara karşın
sessiz kalınıyor, neden gerekli yada benzeri tepkiyi gösteremiyorlar?
Dünya kamuoyu uyarılmıyor?
Birleşmiş devletler aranmıyor,
-
Her yıl Türkiyede Kürdistan terörü nedeniyle on binlerce insan
ölüyor, yaralanıyor, sakat kalıyor.
Neredeyse her gün asker şehitleri veriliyor. Buna karşın
Başbakan neden gerekeni yapamıyor,
sadece teröristlere ödün üstüne ödün vermekten öteye gidemiyor, Spontane
eylemciler, protestocular ayni duyarlılığı göstermiyorlar?
- Başka Ülkelerin bayraklarını
yakmak, ayaklar altına alarak çiğnemek uygar toplumlara,
kişiliği gelişmiş insanlara, halklara yakışmayan
bir protest eylemdir. Belli kişilerin kışkırtmaları
altında başka ulusların bayraklarını yakmak,
yırtmak, ayaklar altına alıp çiğnemek bizim
Türklüğümüzle, İslam-Dinimizle, insanlığımızla,
ulu ulusallığımızla da bağdaşmaz.
Yaygaracılar, medeniyetten nasibini yeterli almamış toplumlar,
insanlar acizliklerini, geri kalmışlılıklarını,
güçsüzlüklerini, beyni körlüklerini bu şekilde eylemlerde açığa
vurmaktadırlar. Ben nasıl Alyıldızli Türk
Bayrağının yurt dışında
yakılmasını, yırtılmasını ayaklar
altına alınmasını nasıl istemiyorsam, ve üzülüyorsam
hiddetleniyorsam, başka ulusların bayraklarının da hangi
sebepten olursa olsun ayaklar altına alınmasından,
yakılmasından rahatsızlık duyuyorum.
1.
Türkiye Hükümet Başkanı aslında İsrail´in
Terörle mücadelesinden, misillenmesinden kararlığından,
cesaretinden, ders çıkarmalıdır. İsrail terörle mücadelede
ciddi ve güçlü bir devletin yapması gerekeni uyguluyor.
2. Orantısız güç kullanımı bahanesi ise, bir o kadar da saçmadır, neden:
Bu kural sadece Hollywood filmlerine mahsustur! Her Türlü kılığa girip, her türlü imkânı
değerlendiren, her türlü kalleşliği uygulayıp terör
estiren, ülkenin huzur ve güvenliğini sabote eden, asker ve sivil
insanların, vatandaşların hayatini canlı cansız bombalarla,
füzelerle sona erdiren teröristler, caniler ve onları
barındıranlar orantılı güç mü kullanıyorlar.
Teröristler yada özgürlük savaşçıları diye
adlandırılan caniler masum sivilleri öldürürlerken, askerleri pusu
kurup kalleşçe şehit ederlerken, sivil yerleşim birimlerine
füzeler, roketler, bombalar yağdırırken; orantılı güç
mü kullanıyorlar? Silahlarını alıp delikanlıca güvenlik güçleri
ile mi
çarpışıyorlar?
Ekstremistlerin nasıl bir insanlık dişi mücadele yürüttükleri
bellidir; Vatandaşın dini ve milli duygularını,
cahilliklerini, yoksulluklarını, muhtaçlıklarını
kullanarak onları canlı bir bomba olarak ölüme sevk etmeleri,
sivilleri katlet etmeleri acaba orantılı güç kullanımımıdır?
Saftirigin
biri bu orantısız güç kullanımını ortaya attı,
Türkiye`de çoğu kişide bunun ne olduğunu bilmeden orda burada
kullanıyor. Bilhassa PKK´yi destekleyen siyasilerin dilinde,
orantısız güç kullanımı
Türkiye´ye, Hükümet Başkanına dışarıdan
sormazlar mı; Sen PKK-Teröristlerini yurt içinde ve yurt dışındaki
inlerini on binlerce askerle, en modern uçaklarla, helikopterlerle bombalarken orantılı
güç mü kullanıyordun?
3. Yurt
dışındaki Yahudiler, bu güne dek Türkiye`ye sempati ile
yaklaşmışlardır. ABD´lerinde
Yahudiler Türkiyenin çıkarlarının korunmasında yer
alırlarken, Müslüman ülkeleri, Araplar Türkiyenin aleyhine oy
kullandıklarını, Kuzey Kibrisin hayati çıkarlarında
Türkiye´ye taraf olmamışlardır;
bu gerçek te unutulmamalıdır.
4. Arap Devletleri
içerisinde Filistin-İsrail sorununda farklı ve birbirine zıt
politikalar benimsenmiştir. Bazısı
Filistinlileri hiç sevmezler, onların çoğalmalarını ve
yükselmelerini arzu etmezler. Şeyhler ise
Filistinlilerin sorunları ile rahatlarının bozulmasını
ve Filistinlilerin ve radikal İslamcıların, Hamasin kendilerine,
ailelerine musallat olmamaları için parasal destek verirler, Fakat
onları kendi ülkelerinde görmek ve barındırmak istemezler.
Bu nedenle Türkiye´nin hamiliğini desteklerler ve Türkiye´yi piyon olarak
kullanmak isterler! Bırakın Arap ülkeleri arasında Filistin
konusunda ciddi bir
dayanışmayı bulmayı, Filistinliler içerisinde dahi, kendi
aralarında dahi bir dayanışma yoktur, Birbirlerini
boğazlarlarken Filistin davasında Israile karşın hiç basari
şansları yoktur.
(Berlin´de İsrail asilli üniversiteli genç okulunu bitirir
bitirmez, kendi isteği ile memleketine dönerken, ülkelerinde
çalışmayı bir görev sayarlarken, TU-Berlin´de mezun olan
Filistinli gençler ülkelerine dönmemek için her yola başvuruyorlar!!!)
5. Bakin
dünya barışı içinde laiklik, yani din isleri, haklin dini
inançları, ibadet anlayışları devlet islerinden, siyasetten
uzak tutulmalıdır. Ekstrem İslamcılar Filistin
davasını emperyalistlere karşın bir başkaldırma
olarak genç saf örgencilere gençlere, camilerde Müslümanlara yutturmağa
kalmadan evvel kendi İslam ülkelerindeki, Sah rejimlerindeki emperyalizmi,
insan sömürüsünü, yolsuzlukları ortadan kaldırsınlar, Esas
savaşlarını mücadelelerini burada versinler. Daha kaba bir
sözle; ilk evvel kendi kıclarındaki pislikleri görüp temizlemesini
örgensinler
..
Türkiye elinden gelen her türlü insani yardımı,
Müslüman kardeşlerimize yapmaktan çekinmemelidir. Fakat, Türkiye´yi
Ortadoğunun bataklığına sürmemeleri gerekiyor. Hatta Başkanın,
Dünya Nobel Barış Ödülü hayali uğruna Türkiye Ortadoğunun
kirli tuzağına düşmemelidir!!!,
6. Türkiyede radikal
İslamcıların protesto mitinglerini, eylemlerini ürkütücü
buluyorum!!! İleride radikal dincilerle
ne AKP ne Hükümet
başkanı nede cumhurbaşkanı baş edemez, kimse
onları zapt edemeyecek, baş edemeyecek !.
Güney Doğu Anadolu´da
Ayrılıkçıların başarı ile ta 30 seneden beri
yürüttükleri Kürdistan sorunu nedeniyle hemen, hemen her gün Teröristlerin
kalleşçe, pusuları, intihar saldırıları ile Türk
Toprakları içerisinden askerler şehit ediliyor. Kalleşçe
askerleri şehit eden teröristler, yerleşim birimleri içerisinde
izlerini kaybettiriyorlar, Yerleşim birimleri içersinden her türlü
desteği sağlıyorlar. Doğuda bir çok yerel yönetimleri, kamu
kuruluşlarını ellerine geçirerek, devlete dahi meydan okuyorlar,
Başbakanı dahi takmıyorlar!
Bu
vahim vukuatlara, gelişmelere karşın devlet, devleti yönetenler,
basta AKP- Hükümeti sadece seyirci kalmakta, laf üretmekten ve ödün üstüne ödün
vererek teröristleri ve destekçilerini ödüllendirmekten, cesaretlendirmekten
öteye gidemiyor. Gerek Terörle mücadeledeki gereksede Ülkenin, devletin içte ve
dışta çıkarlarını savunmadaki, korumadaki
bilgisizliğini, güçsüzlüğünü, korkaklığını, beceriksizliğini, tecrübesizliğini,
kararsızlığını, otoritersizliğini demokrasi,
insan hakları ve çağdaşlık adına ödün üstüne ödün
vermekle telafi edeceğine inanıyor.
Maalesef halkı da inandırmakta başarı
sağlıyorlar! Hem de aksak demokratik olanakları kullanarak bu
güce varıyorlar. Aslında gelecek nesillere çok kötü bir miras
hazırlıyorlar; Vatanin, devletin bölünmez bütünlüğünü sabote
ediyorlar. Şimdiden ilerisini görmek için insanların ne uzman
siyasetçi nede müneccim olmasına gerek yoktur. Devlet, Hükümet teröristlere
ödün üstüne ödün vereceğine, ayrılıkçıların yurt
içinde belli bölgelerdeki ve yurt dışındaki vatandaşlara
uyguladıkları Kürtleştirme faaliyetlerine karşın
gerekli önlemlere kafa yorsun!
·
Maalesef Türkiye´de Askerlerde Şehit oluyorlar, ölüyorlar;
Kutsal Vatanda bölünüyor, yıkılıyor!
·
Asker şehit cenazelerinde, Şehitler ölmez, Vatan bölünmez
sloganları artık hiç bir ise yaramıyor. Şehitlerin
kanıda yerde kalıyor. Kimsenin umurunda değil, vur patlasın
çal oynasın
.
.
Bakın! Terörle
mücadelede belli bir hedef vardır;
Teröristler seni, vatandaşını,
askerini, devletini, vatanını acımasız, kahpece yok
etmeden, parçalamadan, yıkmadan, zarar vermeden evvel, sen onları acımadan yok et.
Askerlere
kalleşçe pusu kurup onları acımasız şehit edenlere ve
onlara her türlü desteği verenler kim olursa olsunlar, nerde olursa
olsunlar ve ne kadar kişi olursa olsunlar, gücün yettiği kadar
misillenmeniz gerekir, hatta tüm dünya kafanıza yığılsa
bile gücünüzün yettiği kadar teröristlere ve destekleyenlere haddini
bildirmeniz gerekiyor. Asker şehitlerin öcü canilerden ve
destekleyenlerden feci şekilde er yada geç
alınmalıdır. Teröristlere
yataklık eden, bu devlete karşın yıkıcı
eylemlerde bulunan yerleşim birimleri yerle bir edilmelidir,
dağıtılmalıdır. (Bakin, İsrail bunu
yapıyor, yaparken de ne kendilerinden sayıca kat, kat üstün olan
Arapların yaygarasından, Radikal İslamcıların
tehditlerinden nede Batılıların ambargosundan korkmadan
gerceklestiriyorlar)
Her Vatandaş bu devletin kanun ve
nizamlarına uymak, saygı göstermek zorundadır. Devlete ve
Vatanin bütünlüğüne karşın eylemlerde bırakın
yataklık etmeyi, suskun ve tepkisiz dahi kalmamalıdır.
Her Vatandaş devletin resmi dilini
öğrenmek ve çocuklarına da öğretmek zorundadır. Devlet bu
konuda daha hassas davranmalıdır.
21.
Yüzyıl Türkiye´sinde hala Türkçe anlamayan konuşamayan
vatandaşlar, çocuklar bulunmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Ayrlikcilarin yada Prof. Unvanlı
bazı Saftiriklerin iddia ettiği gibi devlet Türkiyede Türkçe
dışında azınlık dillerine sistematik bir yasak
getirseydi, bugün bırakın Kürtçe, Boşnakça, Giritçe, Rumca,
Ermenice, Süryanice, Arapça konuşmayı, daha devletin resmi dili olan
Türkçeyi konuşamayan çok sayıdaki çocuk, yaslı, genç, kadın
erkek vatandaşlar bulunmazdı. Ülkemizde hala Türkçe anlamayan,
konuşamayan her yasta vatandaşımızın bulunması
Türkiye cumhuriyeti Devleti için büyük bir yüzkarasıdır.
Abartmıyorum, içimizdeki hıyanetlerin abartarak örnek
aldığı Batili Zengin Ülkeleri, Dahi devletin resmi dilini sözlü
ve yazılı iyi bilmeyen, öğrenmeyen yabancılara, hatta orada
doğup büyüyen isçi çocuklarına vatandaşlık hakki vermiyor,
İş vermiyorlar, ülkeden sınır dışı etmek
istiyorlar. Hatta Okullarında, okul
bahçelerinde yabancı çocukların kendi dillerinde
konuşmalarını yasaklıyorlar. Kendilerince Entegrasyon bana
sorarsanız gizli asimilasyon çabalarına ter düştüğü içinde
yabancıların uydudan kendi dillerindeki televizyon
kanallarını izlemelerine dahi sıcak bakmıyorlar,
Türkiye´de Hükümet Başkanı,
Filistin olaylarından evvel bence bu gibi sorunlara öncelik vermelidir. (dr. husso29.12.2008)
Devletin yönetiminde
büyük, ileride telafisi çok külfetli hatalar yapılmaktadır. Devlet
Yönetiminde bu tür hatalı icraatlara meydan vermeyecek mekanizmaların
bulunması gerekiyor. Demokrasi, İnsan
Hakları, Çağdaşlık, Kardeşlik adi altında
devletin temelleri oyuluyor, Vatan bölünme aşamasına getiriliyor,
Devletin kaldıramayacağı bir şekilde ağır
borçlandırılıyor, Bizden sonraki nesillerin geleceği ipotek
altına alınıyor. Kutsal
Vatan, cahil ve sorumsuz mirasyedilerin yaptığı gibi parsellenip yabancılara, petrol
zenginlerine satılmağa hazırlanılıyor ve bundan da
gururla bahsediliyor. Vatandaşa aş için iş sahaları
açılacağına, geliştirileceğine mevcutlar
kapatılıyor. Vatandaşın oyu için, secim yatırımı
için ekmek, kömür, sadaka,
dağıtılıyor.
. Devlet yönetiminde çeki düzen gereklidir,
Vatandaşların oyları ile Meclise geldim, istediğimi yaparım, keyfi
davranırım, yasa ve yönetmelikleri menfaatlerim doğrultusunda
yeniden düzenlerim anlayışı olmamalıdır.
İcraatımla haklin önüne gelecek secimde çıkarım
anlayışı da hatalıdır.
Bu gerçek demokrasi anlayışı ile de bağdaşmaz,
Diktatörlük rejimlerine has bir anlayıştır..
Halk 12 Eylül öncesinden çok daha kötü radikal
gruplara, Tarikatlara v.b. bölünmüştür. Nurcular, Fettallahcilar,
Süleymancılar, Nakşibendiciler, Aleviler, Kürtler, v.d. Bunların
tek çekindikleri Türk Silahlı Kuvvetleridir,
.
Tabiî ki bunlar kendi görüşlerim, düşüncelerim,
değerlendirmelerim, gözlemlerim. Kimseye akıl yada hakaret etme niyetiyle
yazılmamışlardır. Bu
ve bu gibi konular önyargısız, tarafsız, çıkarsız ve
gerçek uzman kişilerce ve belgelere
dayanılarak kamuoyunda tartışılmalıdır,
yazılmalıdır, çizilmelidir.
KİŞİSEL
VE VEYA KURUMSAL ÇIKARLAR, SAPLANTILAR UĞRUNA BU DEVLETE, BU VATANA
HIYANETLİK ETMEK İNSANLIĞA, MÜSLÜMANLIĞA, TÜRKLÜĞE
HİÇ YAKIŞMIYOR. Bu devlete, bu ülkeye, bu halka, insanlara daha
yararlı olmak isteniliyorsa, ülkenin ekonomik ve teknolojik gücünü
artırmak için hep birlikte gayret sarf etmeliyiz.
Türkiyedeki medyanın haline bakın! Birileri ak derken,
diğeri ziftkara diyor. Medya her şeyden evvel haber ve
yorumlarında, tartışmalarında ülke çıkarlarından,
devletin varlığından, vatanin bölünmez bütünlüğünden,
Vatandaşın mal ve can güvenliğinden asla taviz
vermemelidir. Medyaya böyle bir kural
getirilmelidir. Medya ne patronlarının ne de beli bir partinin
çıkarlarını savunmamalıdır. Bu açık seçik
yasalarla, detaylı yönetmeliklerle,
kurallarla sağlanmalıdır.
(dr. husso 29.12.2008)