TÜRK SİLAHLARI KUVVETLERİ DAHA DA GÜÇLÜDÜR!
Son beş yıldır süre gelen ve son
yıllarda Ergenekon la gerekse de PKK-Terörü ve Kürdistan sorunu ile zaman,
zaman doruğa çıkan olumsuz üzücü gelişmeler, olaylar
karşısında Türk silahlı Kuvvetleri,
TSK çok üstün bir performans
göstermiştir. Yıpranmamıştır, tamamen aksine daha da
güçlenmiştir ve dimdik, dipdiri ve disiplinli karmaşık, zor
görevlerinin başındadır.
Ne AKP hükümetinin şeriat
yanlısı kurumsal kadrolaşması gibi endişe verici
bazı icraatları, nede muhalefetin ve belli bir çıkar grubun
askeri darbe beklentileri Silahlı Kuvvetlerini geleneksel doğru
çizgisinden saptırmamıştır gelecekte de
saptırmayacaktır. Bazı siyasilerin, hükümetin kötü endişe
verici icraatlarının faturasını, TSK´ya ödetme, yükleme
girişimleri dahi; hatta hükümeti sessiz şeriat darbe
girişimlerine zorlayan beynikörler bile Türk
Silahlı Kuvvetlerini çileden çıkartamamıştır! Partiler ve ihtiraslar üstü güçlü, disiplinli TSK; her kesin, can, mal güvenliği ve huzuru yararınadır.
Şeriat yanlısı kadrolaşma ile
despotlaştırılarak güçlendirilen polisiye güçlerini, istihbarat
birimlerini, orta ve yüksek öğretim kurumlarını, parti güdümlü
yargıyı, savcı ve hâkimleri TSK´ya karşın
kullanılmasını akli selim çoğunluk Türk Vatandaşı
gibi bende endişe verici olarak görüyorum.
Partinin
ve şeriat piyonlarının kamuoyunda kıs, kıs gülerek,
alay edercesine yargı
bağımsızdır, yargı doğru kararı verir, hukuk devleti gibi sloganları çok saçma
buluyorum. Türkiyede Hukuk devleti aksaksız, Adalet
sistemi adil hiç bir zaman çalışmadı, Türkiyede
yargı; savcılar ve hâkimler hep güçlünün, paralının lehine,
hükümet partisinin güdümünde kararlar vermiştir...
TÜRKİYEDEKİ
ADALET, YARGI SİSTEMİ; PİSLİKLERİ, CANİLERİ KAMUOYUNDA
AKLAMAK VE ÜNLERİNE VE ŞANLARINA ÜN VE ŞAN KATMAKTAN BAŞKA
BİR İŞE YARAMIYOR.
Türkiye´de
yargı bağımsızdır sözüne kargalar dahil,
meydani bos bulan sıçanlar dahi gülerler. (Başbakan ben devletin
savcıyım diye kamuoyunda herkese meydan okuyabiliyorsa, ilgili bakanlar başta Adalet bakanlığı,
hükümet güdümlü cumhuriyet savcılarını ve hakimleri belirliyor,
atıyorsa; o ülkede adil hukuktan ve bağımsız yargıdan,
demokrasiden bahsetmek
saçmalıktır.
Türk
silahlı kuvvetleri, tüm endişe verici ve üzücü olaylar
karşısında yıpranmamıştır, tamamen aksine Türk
Silahlı Kuvvetleri daha da kuvvetlenmiştir. Çok daha iyi
bir görüş alanına sahip olmuştur! Çoğunluk halkın gözü önünde en
saygın ve güvenilen kurumudur.
TÜRK
SİLAHLI KUVVETLERİ, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN,
ULUSUNUN, ÜLKESİNİN MENFAATLERİ, HAYATİ ÇIKARLARI
GEREĞİ; KİMSENİN, HİÇ BİR KURUMUN HİÇ
BİR DEVLETİNİN DİREKTİFLERİNE, BASKILARINA,
TEHDİTLERİNE BAKMAKSIZIN, YAPILMASI GEREKENİ EN İYİ
ŞEKİLDE, ERİNDEN TA GENERALİNE KADAR YAPMIŞTIR,
GELECEKTE DE YAPACAKTIR. Benim bundan hiç bir zaman en ufak kuşkum
olmamıştır.
Bir vatandaş olarak benim
değerlendirmelerim, görüşlerim bu yöndedir. Kamu oyunda TSK ile ilgili art
niyetli, yıpratma maksatlı ve bazı saftiriklerin
olumsuz yorum ve görüşlerine ben katılmıyorum. (İzmir,
Ocak 2009 dr husso)
·
DEMİRELİN çok güzel bir
sözü vardır;
TÜRKİYEDE EN
ÖNEMLİ KURUM, TSKDIR. ALLAH KORUSUN, TSK
BİR ZAAFA UĞRAR, BÖLÜNÜRSE, TÜRKİYE BÖLÜNÜR.
Bu çok doğru bir sözdür.
Başta PKK, Şeriatçılar, Radikal Dinciler, Ermeni-Sporası, Rumlar şimdi bunu yapmaya
çalışıyorlar, Ergenekonu da
kullanıyorlar, savcıları da etkiliyorlar. Demokrasi, adalet,
hukuk devleti, yargı bağımsızlığı
safsataları ile ve içimizdeki dinci kincilerle, prof. Unvanlı
satiriklerle, uçuklarla, hindi kafalı, tımarhane kaçkını yazar çizer yorumcuların, satılmış
zavallıların katkıları ile de TSKyı
bölmeye, yıpratmaya uğraşıyorlar.
--------------------------------------------
------------------------------------------------------------
·
Yazmaktan korkmadığım fakat felaket
tellallığı diye çekindiğim bir iki önyargısız,
tarafsız düşüncemi, fikrimi burada belirtmek istiyorum,
tartışmaya sunmak istiyorum ( bazı
olayların farklı acılardan görülmesinde ve
değerlendirilmesinde yarar vardır.
- AKP Türkiye için bir şansızlık,
Daha
berbat olanı ise; AKP´nin alternatifinin
olmamasıdır, muhalefetin zayıflığıdır,..
- AKP ile Türkiye, iyileştirme dönüşümü olmayan bir
siyasi felakete, kurtarılması güç bir siyasi bataklığa,
siyasi kaosa, iç savaşa doğru, iki adim ileri bir
adım geri, Mehter-Taktiği ile yol
almaktadır!
- Camiler, İmamlar AKP´nin
lehine, şeriat düzenine çalışıyorlar. Türkiyedeki Camiler, Ortadoguda
görülen bir yapılaşmaya girmiştir. Şeriat
düzenin yuvası haline getirildiler, Orada artik hükümet yanlısı
siyaset yapılıyor, Tebberu yardımları altında halk
soyulmağa, belli bir miktarlarda şeriat yanlıların
eğitime, yardımına harcanıyor, yurt
dışındaki şeriat yanlıları destekleniyor. ( Camilerde
hangi nedenle olursa olsun para toplanması yasaklanmalıdır,
Diyanet başkanlığının 10
bakanlığının üzerinde bir bütçesi vardır, gerekli para
buradan istenmelidir.)
Cuma namazı sonrası çıkışlarında
Türkiye genelinde sık, sık yapılan eylemler, protestolar ve dini
konuların tartışılması adi altında yapılan
toplantılara davetler camilerdeki siyasi örgütlenmenin en büyük ispatidir.
Ta TRT ´ye kadar bulasan dini konularda ileri geri tartışma,
bilgilendirme programları, Arap masalları, hikâyeleri
anlatımları da AKP ´nin rejim
değişikliğinin belirtileridir! O kadar dini TV-kanalları
çoğaldı ki, bunlar nerden finans edildiği ve ne ise
yaradıkları sorularını akla getirtiyorlar. Mübarekler
Türkiyede dini konulara ve hikâye ve masallarına ayrılan zaman ve
paranın çok azını dünyadaki teknolojik gelişmelere
ayırsalar, Müslüman kardeşlerimize çok daha yararlı
olacaklardır. Bu kanallarda Bilim konusunda uzman bilim adamlarına
hiç yer vermezler, Ağızlarından kin, tehdit, nefret, korku salan
radikal imamları konuştururlar
..
Bu olumsuzlukları
görmek için sadece AKP hükümetinin yürüttüğü kadrolaşma
faaliyetlerini, belli kritik görevlere atadığı kişilerin
özgeçmişlerini ve insanların İslam dini inançları üzerine
yapılan siyaseti ve iç dış borç yükünü ve AKP karşıtı
kişilerin başlarına gelenleri incelemeniz yeterli
olacaktır
Kişilikleri, önyargıları, hedefleri, amaçları
hiç değişmemiştir, sadece taktikleri, hedefe ulaşma
yöntemlerini değiştirmişlerdir.
(21. Yüzyılda Türkiye´nin kaderi
bu olmamalıdır
Türkiye´deki
gereksiz siyasi çekişmeler, ihtiraslar ülkeyi daha da
yoksullaştırıyor.)
Ergenekon davası bu boyutta olmamalıydı; adil, hızlı, gizlilik içinde çok daha
profesyonelce ve partiler üstü bu dava sürdürülmeliydi.
Gösteriye, şova ve şeriat düzeni, dincilerin tehdit ve
yıldırma kozuna dönüşmemeliydi. Ergenekon davasını bu
hale çevirenlerden, bilgisizlikleri, taraflı tutumları ve bir çok insanin hatta bir ömür boyu devlete hizmet
etmiş önemli görevlerin sorumluğunu başarı ile
yürütmüş insanların manen ve bedenen mağdur olmalarına
sebep olan basta Hükümetin ilgili bakanlığın ve ilgili
cumhuriyet savcılarından hesap vermeleri istenmelidir.
Mağdurların direnç göstererek polis karakollarında ve
savcıların önünde susma hakkini kullanarak onların davadaki
ciddiyetsiz tutumlarını protest etmeleri gerekirdi ve insan
hakları mahkemesine grup halinde başvurmaları gerekirdi,
Mağduriyetlerini, AKP güdümlü yargının keyfi tutumunu Avrupa
Birliğinin kamuoyuna duyurmaları Avrupa birliği parlamenterlerin
bilgilendirmeleri gerekirdi. Muhalefetin
ve sivil örgütlerin bu rezillik karşısında daha fazla pasif
kalmamaları gerekirdi, çünkü sıra onlarada daha feci şekilde
gelecektir. Türkiyenin bunca ekonomik ve siyasi problemi dururken bu
rezilliğe odaklanmasının hesabi ileride faillerinden mutlaka
sorulmalıdır. İlgili savcıların, hakimlerin
bu davanın hakkından gelemeyecekleri, taraflı tutumları
açıkça ortaya çıkmıştır, bu görevden
alınmaları gerekirdi
Görevi suiistimaller, suca
iştirak edenler kim olursa olsunlar, ister bey olsun, ister general,
isterse başkanda olsun ve kaç kişi olursa olsunlar adil yargılanmaları
ve cezalandırılmaları taraftarıyımdır! Bu haliyle
şova, dincilerin intikamına çevrilmemeliydi.
Sivri zekalılar hiç düşünmezler mi ;?
- Ömür boyu devlete hizmet
etmiş, kuvvet
komutanlığı ve ordu komutanlığı gibi önemli ve en
üst makamlarda sorumluluk alarak görevlerini başari
ile üstlenmiş insanların, emeklilerin devlete ihanet etmesini
nasıl akla sığdırıyorlar.
- Eğer bazı kişiler
AKP´ye karşın örgütlenme ihtiyacını duymuşlarsa, bunda
AKP´nin endişe verici icraatlarında hiç mi
hiç sucu yok, yargı hukuk sisteminin hiç mi hiç sucu yok
Hangi nedenle onları yaka paça, gece
yarıları yataklarından uyandırıp nezarethaneye
alıyorlar ve onların özellerini dinci basına, tarikatlara
bildiriyorlar?
-
Adami ipe sapmaz istihbaratlarla Ergenekon
örgütün finansmanı diye sağlıklı nezarete alıyorlar,
yasal bir süre içinde mahkeme önüne çıkarmıyorlar, adamı maddi
ve manevi sıkıntı ve stresten hasta olmasına sebebiyet
veriyorlar, Toplumda hayali suçlarla onu sıfırlıyorlar, daha
sonra onun cenazesini ailesine veriyorlar. Daha sonra adamın cenazesini
kaldıracak beş kuruşları olmadığı kamuoyunda
doğrulanıyor.
Bu rezilliğin,
vicdansızlığın, Allahsızlığın görevi
suiistimalin hesabini vermeleri gerekirken,
eceli böyle imiş demekle olayı örtbas ediyorlar. İpe sapma gelmez, hayali, senaryolu
haber ve istihbaratlarla Kuvvet komutanlığı yapmış
emekli hasta paşayı apar topar tutuklayarak nezarethanede yatalak
olmasına, hafızasının kaybolmasına neden
olmuşlar, paşayı berbat etmişler.. Böyle adalet mi olur, böyle hak ve hukuk
demokratik devleti mi olur, böyle hükümet mi olur? Bu
vicdansızlığın, sorumsuzluğun, rezilliğin hesabi
bu dünyada da, öbür dünyada da mutlaka istenecektir,
Türkiye´deki, yurt dışındaki sivil örgütler,
sendikalar, demokratlar, Tüsiat, insan hakları
savunucuları, yazarçizerler, neden suskun, korkak, pısırık
kalıyorlar, eylemsizler!
(Bakin, bir paşanın tutuklanmadan çok daha evvel bu
paşanın genç subaylara AKP hükümeti aleyhine mektuplar
gönderdiğini, genç subayları darbeye tevsik ettiğini, bu
paşa hakkında çok kötü sözler söylenildiğini bir
tarikatçıdan öğrenmiştim. Bu paşanın tutuklanması
benim için hiç sürpriz olmamıştı. Bazı emekli
subayların, paşaların AKP hükümetinin icraatından
rahatsızlık duydukları, Türkiye´yi
karanlık günler beklediğini bu nedenle de darbe beklentisi içine
girdiklerini ben gibi sokaktaki adamda biliyor, fakat bunları ciddiye
almıyordu. İsim vermeden örnek mi istiyorsunuz; Turistik bir
kıyı ilçesinde eski belediye başkanı tanıdık bir
iki pasa ile yaz tatillerinde lokalde bir araya gelip,
etrafındakilerle darbe girimleri hakkında sohbet şeklinde ciddi,
ciddi yüksek sesle konuşuyorlardı ve darbeden sonra tekrar belediye
başkanı olacağı beklentisine de girmiş
bunu bilmeyen çok az kişi vardır, hatta bunlarla
dalga geçenlerde vardı!)
·
Ergenekon
konusu ile diğer bir bakış acısı:
- AKP hükümetinin
şeriat yanlısı kadrolaşma ve benzeri vukuatlardan bende
dâhil birçok kişi basta emekli askerler, tedirgin olmaktadırlar,
endişe duymaktadırlar, üzüntü duymaktadırlar. Türkiyedeki parti, secim ve aday olma
yasaları, kültürü, çoğunluk seçmenlerde gözlen demokratik
bilinçsizlik, ciddiyetsizlik v.b. Bazı kesimlerde laik demokratik
cumhuriyet rejimi konusunda mevcut kaygıları daha da artırmaktadır.
- Bazı kesimlerde bu nedenlerden dolayı AKP`den kurtulmanın tek çözüm olarak darbe fikri ortaya
çıkması ve az da olsa destek görmesini ben normal görüyorum. AKP
hükümetinin icraatlarında, vukuatlarında hiç mi hiç suç yok.
Bazı duyarlı insanların bu gidişattan üzüntü
duymaları, kaygı duymaları, bu gidişata karşın
bir şeyler yapma, örgütlenme girişimleri çok doğaldır ve bu
tür girişimler aslında ulus olmanın, olmasa
olmazlarındandır. Ülkedeki olumsuz siyasi ortamdan ve çevrelerindeki yalaklardan cesaret alan Tayyip Erdoğan
başkanlığındaki AKP hükümeti ben istediğimi
yaparım, değiştiririm, dine dayalı İransı Devlet
Sistemini Türkiye´ye getiririm diye hareket ederse, tabii ki buna bir
kısım insanlar karşı geleceklerdir, her türlü olanağı
yasa dışı uygulamaları da kullanacaklardır. (Hukuk devleti,
yargı çalışmadığı sürece darbe girişimleri
darbe beklentileri hep gündeme gelecektir, 21. Yüzyıl Türkiye´ sinde 400
kişilik bir meclis yanında 150 kişilik bir senatonun
bulunmasında yarar vardır). Burada hatırlatmakta yarar vardır.
Milyonlarca insanin telef olmasına neden olan Hittler
de demokratik seçimlerle meclise girmiş, kendi despot rejimi
kurmuştur. Iranda da benzeri şekilde, sah rejimi devrilerek,
demokratik seçimlerle muallalar meclise
girmişlerdir.
(İrandaki Muallalar rejimi Türkiyede
uygulanması imkansızdır. Bunun en büyük nedeni
ise; Türkiye, nin İrandaki gibi çok zengin petrol
ve doğal gaz rezervlerinden büyük geliri olmayışıdır. Mullalar rejimi bu
gelirlerle ayakta durabilmektedir, bu gelirlerle devlet ve kamu harcamaları
karşılanmaktadır ve insanların ihtiyaçları tedarik
edilmektedir. Türkiyede ise devlet ve kamu harcamaları toplanan
vergilerden karşılanmaktadır. Laik Türkiye cumhuriyeti çok büyük
sıkıntılar, yokluklar, güçlükler altından kalkarak, Petrol
zengini şah rejimlerinden ve molla rejimlerinden Arap diktatörlük rejimlerinden
kat, kat ileri yol almıştır, kendi ayakları üzerinde durur
ve yurt dışına teknoloji satar, fabrika kurar hale
gelmiştir
. )
Diğer bir gerçek te herkes
tarafından bilinmektedir; Hükümet değişikliği ile çıkarları
bozulan belli kesimler, halk destek gücü zayıf siyasiler, mafya, bazı örgütler de askeri darbeye
zemin hazırlamak için her türlü olanağı değerlendirirler. Askeri Orduyu
kendi taraflarına çekmek için de emekli paşaları, subayları
kullanmak isterler. Emekli paşaların, subayların kışla
dışı tecrübesizliklerinden ve iyi niyetlerinden, derin vatan
aşkından yararlanmak isterler
..
Tüm bunlar devlet olmanın
ortaya çıkardığı gerçeklerdir. 21 yüzyıl Türkiyesinde
bu tür sorunların üstesinden askeri darbelerden evvel birlik içinde
olmakla ve mevcut anayasal düzeni içerisinde bağımsız,
tecrübeli, bilgili yargı mekanizmalarının devreye sokulması
ile halledilirler. Türkiyenin iç
dinamikleri bu tür sorunların üstesinden geleceğin konusunda benim
hiç şüphem yoktur.
(İzmir, Ocak 2009 dr husso)