EKONOMİK KRİZ
NE DÜNYADAN, NEDE TÜRKİYEDEN TEĞET GEÇMİYOR,
HER GEÇEN GÜN ARTARAK
DEVLETLERİN, VATANDAŞLARIN İÇİNİ OYUYOR.
dr husso
Ekonomik kriz
Türkiyeden teğet geçmiyor, bir
kanser başlangıç vakası gibi her geçen gün artarak ülkenin,
devletin, halkın içini oyuyor. Bu siyaset anlayışı,
zihniyeti ile sağlıklı bir yere varılamayacağı
aşikardır. Bu görüşü savunmak için yerel seçimlerdeki
siyasetçilerin, hükümetin tavrına bakin! Yerel secim meydanlarında krizle ilgili hiç bir çözüm önerileri
getirilmiyor, varsa yoksa Sen hırsızsın, megandasın;
hayır Sen benden daha hırsızsın, daha ivediklisin
belgeli suçlamaları ile oy peşindeler! (Bu belgeli suçlamalar düzmece değilse, bu
güne kadar devletin ilgili birimleri neden gerekeni yapmadı ve hala
yapamıyor?)
..
Batıda,
Almanyada hükümet muhalefetle, üniversitelerle, diğer tüm kurum ve
örgütlerle bir araya gelip krize karşın neler yapılması
için alternatif çözümler üretme peşindeler, yeni teknolojilerle krizi en
az zayiatla atlatmak için büzük caba sarf ediyorlar.
Türkiyedeki
siyasetçilerin haline bakın!
Hükümet, muhalefet siyasetçileri
birbirlerinin belgeli yolsuzluklarını seçmenlere göstererek,
anlatarak; birbirlerini suçlayarak, birbirlerine hakaret ederek, birbirlerine
dava açarak seçmenlerden oy bekliyorlar. Hayali ve üzerinde
çalışılmadan ortaya atılan ponjelerle, ciddiyetiz vaatlerle
oy toplamak istiyorlar. Dışarıdan gelişi güzel pompalanan
muhalefet adayına göre, seçildiğinde her evden birini belediyede
çalıştıracaklarmış, her ailenin bir ferdini maaşa
bağlayacaklarmış, seçilir seçilmez hemen 100 000 kişi
belediyede istihdam edeceklermiş v.b. Hepsi güzel de,
belediyelerin bu kadar insana ihtiyacı var mı? Belediyenin ve
devletin bu proje için yeterli kaynak ve gelirleri var mı? Bunların
maaşları nasıl ödenecek? Mübarekler, babanızın
parasını mı dağıtıyorsunuz, harcıyorsunuz? Belediyelerin
vatandaşa daha iyi hizmet verebilmesi için işveren, hayır
kurumu, darülülcaze de konumundan çıkarılmaları gerektiğini
hiç düşünmüyorlar. Belediyelerin birçoğu
belediyeleri babaların çiftliği zannedip kendilerine yakın
olanları belediyeye yüksek ücretle Doğuda da Batıda da istihdam
etmişler. Çok geçmeden de çalışanların
paralarını, ödeyemez duruma düşmüşler ve mahkemelik
icralık olmuşlar,.. Bunlardan da haberleri
yok? (Doğuda bir belediyede çalışan
isçiler yıllardır maaşlarını alamıyormuş ve
her birinin alacağı milyona varıyormuş! Bu isçilerin
aylık ücretleri belediyede üniversitede çalışan bir öğretim
üyesinden fazlaymış!) Başka
siyasetçiler ise valilerin yardımıyla da tam secim arifesinde evinde
suyu akmayan, tuvaleti bulunmayan elektriği olmayan, yolu bulunmayan,
çoğu işsiz güçsüz garibanlara oy verme vaadiyle, oy alma umuduyla
çamaşır makinesi, buzdolabı, televizyon, erzak paketleri, kömür
v.b. dağıtıyorlar. Bu kadarına da pes
doğrusu. Bir de akıllarınca bizlerle dalga da geçiyorlar,
neymiş efendim, sosyal devlet gereği, Allah adına
yapılıyormuş. Peki siyasi etik (ahlaki) gereği secimden
evvel neden yapılmadı, yada seçimlerden
hemen sonra yapılması neden düşünülmedi? Neden Parti
yanlısı tüccarlardan alınıyor da, direk üretici firmadan
daha ucuza, üretim maliyetin alınmıyor? El insaf siyaset bu kadar
yerin dibine vurulmamalıydı! Türkiye ye çok yazık! İktidarlar
dönemleri suresince ilk evvel bu işsiz ve güçsüz, kendi deyimleriyle, garibanlarını, kendi aşlarını,
erzaklarını ve beyaz eşyaların alabilecek ve insanca yasayabilecek
iş güç sahibi neden yapamadınız? Yada yapamadınız?
Gerekli acil alt
yapılarını dahi bitiremediniz! Tabii ki, bu olumsuzluklarda evvelki
iktidarlarında, muhalefetinde çok büyük ihmalleri, hataları mevcuttur,
büyük payları vardır.
Belediye
olarak üretime dayalı iş sahalarının açılması
için ne gibi katkılarda, teşviklerde, kolaylıklarda vergi, harç
indirimlerinde bulunabilirim? Halkın rahat süratli güvenli, ekonomik ve konforlu
ulaşım sorunlarına ne gibi iyileştirmeler getirebildim? Şehir içindeki erken hasarlara ve milli
kayıplara neden olan bozuk yolları nasıl tamir edebilirim? Halkın sağlığı için
büyük alanlı yeşil sahalar ve parklar, oyun sahaları, spor
salonları, bisiklet yolları nasıl kazandırırım? Serbest rekabet koşullarının
sağlanmasında ne gibi önlemler alabilirim? Halkın sağlık sorunlarına
nasıl belediye olarak katkıda bulunabilirim? Halkın sağlığını
hiçe sayan korsan gıdacılarla nasıl baş ederim? Yüksek
konut kiralarına karşın vatandaşlara nasıl
yardımda bulunabildim? Su sorununa yaz aylarında kurak gecen
yıllardaki su sıkıntılarına ne gibi çözümler
bulabilirim? Şehrin
çekiciliğini, cazibesini uluslar arası düzeyde nasıl
artırabilirim? Hava, gürültü su kirliliğine
karşın, ne gibi önlemler alabilirim? Çarpık
yapılaşmaya karşın ne gibi önlemler almalıyım.
Ekonomik krizde nasıl bir yönetim uygulamalıyım? Ve benzerleri.
Diğer bir örnek,
gökten zembille indirilen ekonomiden sorumlu, bana göre tecrübesiz, birikimsiz
bir bakan, basına, halka ekonomik krizle ilgili bilgi verme
ihtiyacını kendinde görmüyormuş!
Kamu oyuna yansıyan
açıklamalarına göre; krizin nedeni;
Amerika imiş. Ve devam ediyor; Amerika bankalarının ödeme
kabiliyeti düşük kişi ve kuruluşlara kredi vererek bankalar batmış ve dünya krizi bu nedenle ortaya
çıkmış
yorum, okuyucuya aittir.
Burada da tekrar ediyorum; Krizin başlıca
nedenlerini sıralamak için, Amerika da veya İngiltere de beleş, yani kolay, zahmetsiz bir iki sene gibi
kısa surede mastır ve doktora yapmaya da gerek yoktur. (Bastır ücreti, parayı al diplomayı.
Almanyada mühendislikte bir doktora tezi çalışma suresi ortalama 5
senedir, Buna karşın İngiltere ve ABD´deki yüksek ücretli
üniversitelerde bu sure eften peften
çalışmalarla 2 senenin altındadır).
Krizi esnaflara sorun, esnaf çarsı
dükkanlarına yada kahvehanelerine gidip çayınızı
yudumlarken, gazetelere göz gezdirirken oradaki kriz ve geçim
sıkıntısı, işsizlik, siftahsızlık ile ilgili
sohbetlerine ve tartışmalarına kulak misafiri olun,
tartışmalara sizde katılın!.
İnanın çok daha iyi kriz olayı hakkında, işsizlik
hakkında fikir sahibi olursunuz. O tartışmaların birinde
vatandaşın biri oradakilere soruyor: Banka
çalışanları, müdürleri, firma sahipleri, belli patronun köse
yazarları, sunucu ve yorumcuları en lüks, pahallı konutlarda yaşıyorlar,
masraflı lüks yeni arabaları zırt-pırt gösterişli
kullanıyorlar, kısa sürede servet sahibi oluyorlarmış,
çocukları yurt içinde en iyi kolejlerde okuyorlar, yurt
dışına gönderiliyorlar.. Bu nasıl banka krizdir? Bu nasıl firma
krizidir? Bu nasıl ekonomik krizidir?
BİR ÇOKLARIMIZIN BİLDİĞİ DÜNYA
KRİZİNİN ESAS NEDENLERİ;
a.
Aşırı
ve kontrolsüz üretim dışı, istihdam dışı
harcamalardır. (ABD´lerinde abartılı üretim dışı
harcamaların benzeri uç aşağı beş yukarı bütün
dünya ülkelerinde gözlenmekteydi)
b. Diğer bir ana neden aşırı
borçlanmadır, bilhassa gelişmekte olan ülkelerin borç faizlerini
ödeyemez hale gelmeleridir.
c. Halkın birikimlerinin, tasarrufların
üretim yerine, bankaların, aracı firmaların personel, menajer CEO yüksek ücretlerinde harcanmasıdır,
yağmalanmasıdır.
d. Paranın ekonomik çark sisteminde devir
daiminin sekteye, büyük kayıplara uğramasıdır.
e.
Devlet ve kamu
yönetimi toplam harcamaların; Vergilerle, harçlarla, yasal haraçlarla v.b.
gelirlere karşılayamama hale gelmesidir.
(Bakın Amerikada ve Batı Avrupa
ülkelerinde en büyük giderler, harcamalar:
kamu ve devlet yönetimdeki enorm personel ve diğer
harcamalardır. Bu giderleri azaltmak Bazı ülkelerde eyalet sayıların
küçültülmesine, eyalet sistemin kaldırılması konusunda
tartışmalar sürdürülmektedir. (Nüfus bazında ABD de Türkiyeden
daha fazla memur ve kamu personel sayısı vardır!))
f.
Yüksek ücretli
bilgisiz, deneyimsiz, sorumsuz menajer CEO yönetim
hatalarıdır. Bunlar esas bankaları ve büyük şirketleri
batırdılar. (uluslararası
katılımlı 4 sene evvelki bir kongrede ve gecen sene
yurtdışı bir seminerde bu konuyu dile getirmeğe ve
tartışmağa sunmak istemiştim, Eleştirileri
ağır bulduklarından bildirileri ret ettiler! Şimdilerde ise
dünyaca ünlü dev şirketlerin, bankaların batması nedenleri menajer hataları olarak seslenenler ekonomistler
görülmeğe başladı! . İlk defa çekinmeden dile
getirdiğim yüksek menajer ücretlerin ve hataların dünya krizine neden
olmuştur görüşlerini de paylaşanlar ortaya çıkmaktadır!! Bakın, Büyük
bankaların CEO ların genelde yıllık toplam ücret gelirleri
5 milyon Euro ile 15 milyon (örnek, Deutsche Bank) arasında değişiyor.
Bazılarının bu ücret dışında ekstra gelirleri ve % x kar pay hibe alma hakları altında
bulunuyor. ( Adamın batık parasını
kurtardınız yada kredi almasına
katkı sağladınız yada borsada yatırımcıya
yarattığınız spekülasyonlarla yüklü para
kazandırdığınızda buradan da ikramiye adı
altında ek geliriniz de oluyor, Türk banklarında da uygulanmaktadır) Bu
bankaların müdür maaşları
da 150 000 Euro ile 1 000 000 Euro arasında değişiyor.
Müdürlerinde CEO lar gibi, benzeri
şekilde ek avantaları mevcut..) Uluslar
arası büyük firmalarda da CEO ların yıllık ücret
maaşları 500 000 Euro ile 10 000 000 Euro arasında
değişiyor. CEO ların
bir de transfer ücretleri vardır, futbolcuları aratmazlar! Bakın
bu büyük CEO ücretleri firmaların bankaların üretim ve hizmetin
iyileştirilmesinde kullanılsaydı bugün birçok banka ve firma
kapanmazdı. Banka yönetimi olarak Banka CEO suna yılda 15 Milyon
vereceğine, sanayiciye, müteşebbise ış
kurmak isteyen gençlere, üniversite mezunlarına daha ucuz kredi
sağla, müşteri hizmetlerini, banka işlem harçlarını
ucuzlatılıver, 100 euroluk havale için 20
Euro harç alacağına 2 euro al, kredi kart
faizlerini indir. CEO ya yılda 20
harcayacağına onun 10 milyonunu okullara, üniversitelere hibe et v.s.
Dünya ekonomik krizin esas kaynağı bankalardır, CEO ların kotu yönetimidir. Yüksek krediler birçok
firmayı zor duruma sokmuştur, kredi kartlarını
kullandırarak, borçlandırarak
ve kartlarda uyguladıkları yüksek faizlerle de vatandaşı
sömürüyorlar. Kardeşim
bunları kullanma diyenleriniz olacaktır haliyle. Bu neye benzer
biliyor musunuz? Yolda bir çukur açmışsınız, çocuğun
biri yada yaşlının biri yada körün biri
buraya gündüz yada gece ayağı takılıp düştükten
sonra, ona çukura ne diye
düştün, kör müsün be adam
demeğe benzer! Türkiye de birçok
banka üretim kredilerinden çok, kredi
kart gelirleri ve müşteri tüketici kredi gelirleri ile ayakta kalmağa
gayret ediyor. Bankalar ekonomik sistemde ana misyon
ve vizyonlarından sapmışlardır. 21 yüzyıl Burjuvazinin
bir sömürü aracı olarak bilhassa endüstriyel üretimi sekteye uğratmaktadırlar.
g. Dünya bankasının ve İMF nın
yanlış uygulamalarıdır
h. Artan Nüfus, artan hayat standardı buna
karşın doğal enerji ve ziraatsal ve madensel rezervlerdeki
azalma ve pahallaşmadır. Örneğin,
Petrolun varil fiyatı eskilerde 20 ile 30 dolar arasında
değişirken bugün 50 dolar hatta zaman, zaman 100 dolar seviyelerini
görmüştür. Bu istikrarsız ve yüksek fiyatlar bilhassa gelişmekte
olan ülkelerin ekonomisine ve gelişmelerine çok ağır darbeler
indiriyor.
i.
Sömürüye dayalı ekonomik kapital sisteminde,
sömürülecek ekonomik unsurların iflas eşiğine getirilmesidir.
j. Belli teknik, sanayi
ürünlerinde dünyada doyumluluğa erişmesi.
k. Makinelerin, robotların
bilgisayarların insanların işlerini
kolaylaştırırken onların işlerini ve
paralarını da almaları yok etmeleridir. Üretimdeki yeni
teknolojik sistemler sadece bu teknolojileri uygulayan para
babalarını, firma sahiplerini daha da zengin etmiştir. Fabrikada
çok daha az insanla daha fazla mal üretmek,
daha fazla kazanma hırsı, işsizliği
artırmıştır, krize katkı sağlamıştır.
Bu fenomen ekonomik kaynakların,
paranın, gücün az sayıdaki belli sınıfın, orta
cağlarda gözlenen benzeri bir burjuvazi sınıfında
toplamasını, bunların daha zengin olmasını
sağlıyor. Diger tataftan
da; Çoğunluk
halkın, insanların, işsiz kalmasına, yoksun ve yoksulluk
içinde yasamalarına neden oluyor. Ve ekonomik sistemdeki dengelerin sekteye
uğramasına neden olmaktadır. Krizden evvel, daha
düne kadar örneğin, ismi lazım bazı ülkelerde issizlik arterken,
halk çoğunluğunun satın alma gücü düşerken, enorm
borçlanırlarken, buradaki belli firmalar çalışanlarını
enorm azaltırken, üretim ve
karlarında çok büyük artışlar kaydediliyordu karlar. Her nedense
ilgililer basta ekranlarda ve yazılı basında yüzlerine ve seslerine alışık
olduğumuz havali prof unvanlı uzman ekonomistler nede 15 milyonluk
yıllık ücretli banka ve firma CEO lari bu
fenomen hakkında, ekonomideki ortaçağlaşma gibi olumsuz gelişmelere
karşısında ne uyarılarını nede
alternatif çözümlerini bizlerler
paylaşmadılar, bizleri bilgilendirmediler. Kim bilir beklide
bunların bir kısmı hangi spekülasyonla
hangi kâğıtlarla en fazla kara geçerim diye düşünüyorlardı!
Düşünmeğe devam ediyorlardır!!!
DÜNYA EKONOMİK KRİZİNDE NELER
YAPILABİLİR:
Neler,
neler yapılmaz ki, hele Türkiye de. Türkiye bu krizin üstesinde kısa sürede
gelebilecek bir potansiyele sahiptir. Bu krizde de Türkiye için en büyük sorunlardan biri, borçlar ve bu borçlar için
ödenen faizlerdir. Ve güdülen siyasi
zihniyettir! Kamuoyuna yansıyan haberlere, bazı verilere göre,
gelir azalması, üretim kaybı, ihracat şoku, işsizlik gibi
verilere göre krizden en fazla etkilenen ülkelerden biri Türkiyedir.
Önem
sırası gözetilmeden yapılması gerekenler:
1.
Dünya ekonomik
krizlerinde toplumsal dayanışma olmazsa olmazlardandır. Zaten bu
darda dayanışma yöntemi aileler içerisinde (bilhassa bizim toplumda,
geleneklerimizde mevcut) hemen devreye giriyor, (örneğin, emin ve sürekli bir
gelirin altında toplanmak, gelirleri dar zamanda bölüşmek, geliri
düşük olana yardımda bulunmak gibi, v.b.) Bu dayanışma
toplum içerisinde de ve ülke genelinde de devreye girmelidir. En basiti güvenli
yeterli gelirli vatandaşlar krizin yarattığı psikolojik
travmaya kapılarak büyük harcama kısıtlamalarına girmeden,
yastık altına para gömmeden; tam aksine daha fazla ve farklı
yerlerde harcamalar yaparak piyasanın canlı kalmasına
katkıda bulunabilirler. Hep marketlerden, alışveriş
merkezlerinde alışveriş yerine arada sırada da olsa
esnaflardan, mahalle pazarlarından da alışveriş
yapılmalıdır. Bu tutum hem moral kazandırır hem de
paranın devir daimine katkı sağlar. Bu hafta sonu Cumartesi İzmir deki Kemeraltı-çarşısını
dolaştım, oradan alışveriş yaptım.
İnanın oradan aldığım bazı ürünler her kesin
bildiği ve alışveriş için gittiği marketlerden ve
alışveriş mağazalarından çok daha ucuza idi. Market
zincirlerinde ve alışveriş merkezlerinde 16 ile
30 lira arasında değişen bir ürünü Kemeraltı-çarşısında
ayni ürünü ve ayni kalitedeki ürünü 10 liraya aldım, 25 ile 30
liralık diğer bir ürünü 16 liraya aldım
Bakın bu uluslar
arası sermayeli marketlerde kazanılan paranın büyük kısmı
yurtdışına ve üst yönetici, menajer giderlerine gitmektedir. Çok azı
Türkiyenin Ekonomik çarkına katılıyor. Bu acıdan da Kemeraltı gibi çarşılardan, pazarlardan
alışverişi yapmak gerekiyor.
Bu ve benzeri basit önlemler inanın krizin atlatılmasında
çok büyük yararı olacaktır.
2.
Krizlerde
dayanışmanın diğer bir sekli İsçi çıkarmamak için
direnmek ve gereksiz fiyat artışlarından kaçınmaktır. Bazı firma sahiplerin,
yönetimlerin krizi bahane ederek çalışanları kullanmaları,
daha da sömürmelerine şahit oluyor ve üzülüyorum. Birde krizi bahane edip fiyatları
artıranlar rekabetçisi olmayan firmalarda var. Bence bunlara verilebilecek en büyük ceza
vatandaş olarak bunların mallarını satın
almamaktır ve uzun bir sure bunların mallarını,
firmalarını daha sonra bedava dahi olsa almamak olacaktır.
Örneğin firma ismi vermenin burada doğru olmayacaktır, yurt
dışı bağlantılı çalışan bazı
firmalar gelirlerinde herhangi bir azalma olmamasına rağmen,
çalışanları keyfi olarak işten çıkartmakta, hem de
tazminat ödemeden çıkartmakta, mühendisleri neredeyse asgari ücretle hafta
sonları dâhil geç vakitlere kadar köle
çalıştırmaktadırlar. Bazı alışveriş
merkezlerinde, zincir marketlerinde raflarındaki tüketim mallarında son
iki üç haftadır raflarında enorm fiyat değişikliğine şahit
oluyorum. (Bununla ilgili bir
Örnek mi istiyorsunuz_ daha dun kampuse
yakin bir alışveriş merkezine arkadaşın biri ile
gittik, 200 gr lik neskafe genelde fiyatı 5- 10
lira değişirken yeni fiyatını 19.00 TL görünce;
Allahsızlar bu kadarı da olmaz diye kendi kendime söylendim ve ben o
urunu almadım ve o marka urunu bir daha da kullanmamağa karar
verdim).
3. Devlet ve kamu yönetimleri, kurum ve
kuruluşları her kuruşun hesabını doğru yaparak
harcamalarını yerinde gerçekleştirmelidir. Yönetimsel personel
ve diğer gelirlerden hemen tasarrufa geçmelidir. İlk aşmada, buradaki yüksek
menajer, üst bürokrat personel
giderlerinden kurtulmalıdır.
Aynı tasarrufu özel şirketler, firmalar ve bankalar da yerine
getirmelidir.
4.
Banka,
şirket kurtarmaları adına dipsiz kuyulara para transfer edilmemelidir.
Sadece belli reformlara giren, kendine, mali yapısına çeki düzen
veren ve ilerisi için akla yatkın proje üretenlere şans
tanınmalıdır, devlet desteği verilmelidir. ABD ´de kendi
ekonomik sistemini canlandırmak, aktivite kazandırmak için 15 Trilyon
dolar para, kaynak pompaladılar- sistem ufak bir kıpırdama ile
tekrar çoktu. Sistemdeki kara delik ve yırtıklar o kadar fazla ki bu
çok büyük para pompalamaları dahi fayda vermiyor. Ekonomileri ADB lerine
endeksli ülkelerde bu çöküntüden birebir etkileniyorlar, Keşke bu
pompalanan para kaynaklarının yarısı III. Dünya ülkelerine,
gelişmekte olan ülkelerine borçlarının silinmesinde
kullanılsaydı ve serbest piyasaya dayalı kurallı
sınırları tanımlı sosyal kapital ekonomik sisteme
geçinilmesinde kullanılsaydı.
5.
Devlet
desteği, istihdam yaratacak resmi ve özel projelere fırsat
eşitliğini gözeterek verilmelidir. Ziraatsal projeler, ( en basiti
ülkenin her karış toprağının verimli ekilerek
değerlendirilmesi, ülkenin ağaçlandırılması, katma
değeri yüksek meyve ağaçlarının dikilmesi, modern büyük ve
küçük baş havyan yetiştirişçiliği. v.b.
İşsizlere en kolay ve faydalı istihdamı burada
sağlanabilir.) enerji projelerine, ihracat üretimlerine yönelik sanayi
projelerine, öz savunma endüstri projelerine, önemli alt yapı projelerine
öncelik verilmelidir.
6.
Bölgesel
bilim teknoloji araştırma geliştirme merkezlerin
açılması, iyi yetişmiş proje
üreten üniversite mezunlarına proje ürettiği sürece burada
çalışma imkânının fırsat eşitliği gözeterek
sağlanması gibi. Almanya yeni teknolojiler üreterek, makineler,
sistemler cihazlar dünya piyasasına sürerek krizden kısa sürede
çıkmak istiyor. Ve oradaki şirketlerin bir çoğu kendi içlerinde
bir dayanışma içerisinde işçisi, yöneticisi mühendisi
dayanabildikleri sürece işçi çıkartmaktan kaçınıyorlar.
7.
Şirket yönetimlerinde
şirket sahipleri yanında şirkette çalışanların
da (işçisi, ustası, teknikeri,
uzmanı mühendisi..) şirket yönetim
politikasında söz sahibi edilmelidir bu şart şirket kurma
şartı olarak yer almalıdır. Firma sahiplerinin, üst yönetimin, CEO larin
yönetim hataları nedeniyle firmada çalışan isçiler mağdur
olurken, en fazla onlar çoluk çocuk ailece mağdur neden yönetimlerde tüm
çalışanların katkısı olmasın. Onların akli
yetmez diyen geri zekalılar ise akli yetenlerin nelere kadir
olduklarını görüyorlardır.
8.
İç ve diş borçlar
sorununa uluslararası çözümler sunmak. (Sayın Hükümet
başbakanımız Davosta van minit, van
minit le modorator ile muhatap olacağına, ekonomik
zirvelerde gelişmekte olan ülkelerin borçlanma sorunu dünya kamuoyuna
gündeme getirseydi, çok daha saygınlık ve popülarite
kazanirdi. Ve insanlık alemine daha yararlı
olurdu. Bence Filistinlilerin uzun sureden bilinen sorununu Davosta
gündeme getirmeden evvel Filistinli Müslüman kardeşlerimizin ilk evvel
kendi aralındaki husumeti giderme sinini ve birlik içersinde hareket
etmelerini önermeliydi- Dunya desteğinden evvel,
Türkiye desteğinden evvel Arapların desteğini almaları için
çapa sarf edilmeliydi)
9.
Ulusal ve dünya
pastasının adil bölüşülmesi için harekete geçmek çözümler
aramak
10. DÜNYA NÜFUS ARTIŞININ KONTROL ALTINA ALINMASI! Buna uymayan
devletlere ekonomik desteklerin kısıtlanması, siyasi ve ticari
ilişkilerin azaltılması gibi. Uluslar arası düzeyde
bu önlem alınmadığı, sınırlama getirilmediği
takdirde insanlık kendi kendini zaten bitirecektir. Bunu da görmek için,
insanin ne âlim, nede müneccim olmasına gerek yoktur. Bu husus çok uzun
yıllardır tartışılıyor. Benzeri, nüfus
artışı kontrollü, Çin de bir süre radikal olarak uygulanarak Çin
de nüfus kontrol altına alınmıştır. Bu sayede Çin de
daha sağlıklı, iyi
eğitimli ve başarılı ve iyi motive edilmiş bir nesil
kazanılmıştır. Bu sayede Çın de açlık, kaos
ötelenmiştir.
Yukarıdaki görüşlere
katılmayabilirsiniz hatta saçma da bulabilirsiniz, o sorun size aittir.
Yinede bu makaleyi tanıdıklarınıza, e-mail
gruplarınıza iletin. Cağın iletişim olanaklarından
faydalanarak bazı toplumsal konularda fikir alışverişinde
bulunmakla, fikirleri tartışmakla kaybedilecek bir şey yoktur.
Dünya Ekonomik
krizi sanıldığı gibi çok çabuk atlatılacak, teğet
gibi geçecek cinsten olmadığını bir iki sene değil,
Çok daha uzun yıllar insanlığın bu krizle
boğuşacağını bilmekte yarar vardır. Alman hükümet
yetkililer ikinci dünya savaşından beri böyle bir krizle
karşılaşılmadığı söylenilmektedir.
Bizdekiler ise kriz teğet geçiyor muş. Türkiye de krizin etkileri her gecen gün artıkça
hükümet yetkilileri bu sefer, piyasaya
moral vermek için söylenildiğini savunmağa başlıyorlar.
Birçoklarımızı kendilerince saf sanıyorlar. Haksiz da
değiller yani: taşıma kalabalıklarla, iş bulma,
işe yerleştirme vaatleriyle toplatılan kalabalıklar ve
paralı şakşakçılar, çağırtkanlar ve paralı
partili pankartçılar önünde siyasetçilerin kendilerinden geçmemeleri için
ben hiç bir neden görmüyorum. Dünya ekonomik sistemi radikal bir şekilde
değişmeğe mecburdur. Sadece güçlü, kaliteli, yaratıcı
olanlar, üretenler ve yeniliklere uyumlu, disiplinli çalışanlar ayakta
kalacaklardır. Bu öngörü sadece şirketler için değil, tüm dünya
devletleri, uluslar için de geçerlidir.
·
Yukarıdaki taslakta olası kelime ve cümle hatalarından dolayı
hoş görünüze sığınıyorum. (İzmir, 07 Mart 2009)