Sayin Prof. K
..
,
E-Maillerinizle verdiginiz bilgiler,
uyarilar icin cok tesekkürler.
Mobbing , YOK´un uygulamaya öngördügü Deli Raporu uygulamasi ve diger yazilariniz üzerine kendi görüslerimi
bayram arifesinde kisaca maddeler halinde bildirmek ve tartismaga sunmak
istiyorum. Parayla degil, sirayla.. baslikli E-Mail yazimin Ege
Üniversitesinin e-mail sansürüne, vatan kurtaran sabanlara takili kalmayip
sizlere ulasmasidir!
1. Parayla
degil, sirayla
. YOK ´un firsat
esitligine ters düsen, keyfi uygulamalara acik docentlik sinavi yönetmeligine
karsin 2005 tarihinde Danistay da dava acmistim. (www.dr-huso.com web
sayfamda makaleler sayfasinda ayrintilar icin ilgili makalelere bakin!) Davanin
ciddiye alinmasi, iki sene süre boyunca sürmesi ,
tartisilmasi benim acimdan olumluydu.
Bekledigim gibi olumsuz sonuclandi: Türkiyede devlet kurumlari normal
vatandasa karsin daima haklidir bu zihniyet devletin ve kurumlarinin
sayginligi ve oteritesi acisindan önemlidir ve kabul görmelidir. Bu konular
üzerine calismalari bulunan uzman prof. unvanli hukukcu beni hakli bulurken, bu
nedenle olacakki, Danistay 8. Dairesi
davami aleyhime sonuclandirdi, YÖK´ü ve ÜAK hakli degerlendirdi.
Bakin! Bu davamda ne
üniversitemden ne meslektaslarimdan ne EGEDÖR gibi akademik dernek, sivil
örgütlerden en ufak bir destek gelmedi. Birakin bir destegi,bu nedenle bazi
meslektaslarim ayni mekan icerisinde benle beraber görünmekten cekinir, korkar
dahi olmustur. Kimileride alayci gözle bana bakmislardir! Hatta kendi bölümümde, - bu adam sanatci, bir
yerlere varmak istiyor- diye aleyhimde
dedikodu yapanlar da olmustu. Bende
karsimdakini fazla ciddiye almayip, bilmemezlikle, duymamazlikla,
anlamamazlikla tavir takindim! Bunlar -
Almanci, oradaki ezikliklerini burada yansitiyorlar, hic bir seyi
begenmiyorlar- diyede klasik bilinen fisildamalar da kulagima
gelecek sekilde tekrarlandi. (Halbuki
ben Üniversiteleri, burada calisan akademisyenleri üstün sayiyordum.)
3. Docentlik sinavi müracaatlarim sirasinda
karsilastigim juri üyllerinin keyfi uygulamalarina karsin itirazim ve cevap
hakki yazilarim üzerine iki kez YOK´ten sorusturma istemi ile sorgulandim.
(Lise fen ögrenimimden sonra, Allmanya bursuz, yüksek ögrenimimi, doktormai
tamamladim, Farkinda olmadan oradaki bazi aliskanliklari edindim. Örnegin,
hayir demesini, karsindakinin anlayacagi dille karsilik vermesini, hak
aramasini, gibi) Bula bula kullandigim
uslubu bahane göstererek, ögretim üyeligine bagdastirmiyarak hakkimda iki kez
uyari cezasi verildi.Benim uslubumdan evvel
YOK´un, üniversitelerin,
yetkililerin, düzeltmesi ,
iyilestirmesi , degerlendirmesi o kadar cok konusu ve sorunu varki, sira benim
kullandigim usluba hic gelmez.
Bu sorusturmalarda da ne Üniversitemden,
rektörlügümden, dekanligimdan, meslektaslarimdan en ufak bir destek görmedim. Insanin olumlu bir iki söze,
bir iki satir yaziya ihtiyaci oldugu zamanlar oluyor! ( Daha dün kurulan AKÜ, Usak Müh.
Fakültesinde calistigim sirada; DEÜ bagli bir Enstitü müdürü hakkimda suc
duyurusunda bulunarak sorusturma acilmasini istemisti. (Hamburgtan DEÜ bagli
enstitüde calismak üzere dönmüstüm, o
onun, yok bunun adami diye beni yillarca oyaladilar, beklettiler, Bende sonunda
bu tutumun dogru olmadigini, enstitü
müdürene yakismadigini bildirdim. Müdürbey de kullandigim ifadelerle alinmis,
ve benim cezalandrilmami resmi olarak talep etmis
) Oradaki yetikililer bu
istemi pek ciddiye almayip, calisan elamanlarina sahip cikma cesaretini ve
becerisini gösterdiler. Ayni cesareti
Ege üniversitesinden beklerdim, en azindan adil, YOK´ten korkusuz bir
yargilanmayi arzu ederdim.)
3 . Sayin Hocam Kayhan Kantarli, sizin samimiyetinizden, dürüstlügünüzden
bazi konulardaki hassasiyetinizden süphem yoktur. Bazen yasanan olaylarin fazla
trajik degerlendirilmemesi gerektigine, bilhassa saglik acisindan ben
inaniyorum. Hatta bazen kisileri oldugu
gibi kabullenip, beli sinirlar dahilinde ciddiye almamak akil karidir!
Almanlarin bu konuda güzel bir sözü vardir; Das Leben leben, wie es ist
Türkcesi; Insan, hayati oldugu gibi yasanmalidir.
4. Mobbing
konusuna gelince, Fakülte dekanliginin ögretim üyesinin üzerinde bulunan derslerin haberi olmadan,
görüsü sorulmadan alinmasini yada baska derslerin, görevlerin verilmesini ben
sahsen dogru bulmuyorum ve üniversitemize,
dekanliga da, prof. ünvanli bir akademisyene de yakistiramiyorum. Ethik
disi bir davranistir diye de düsünüyorum. Ben bu tip uygulamalarin yardimci
docentlere mahsustur diye düsünüyordum. Bizim fakültemizde de belli bölümlerde
ögretim üyesinin haberi olmadan, haber verme nezaketi gösterilmeden üzerinde
bulunan dersler alinarak baskasina verilebilinmektedir. Bunu kendim de bizzat
yasadim, ve ses cikarmadim! Boyle hareket eden kisi, kisilere karsin söylenecek
sözde ve yazilacak yazi da bosunadir,..
5. Türkiyede nedense belli kisilikler belli
bir makama secildikten, atandiktan sonra, herhalde o makamin büyüsünden olacak,
taninmayacak sekilde farklilasiyorlar,, taninmaz hale geliyorlar. Her seyi
kendilerin cok iyi bildigine, yalniz kendilerinin en iyi yapabileceklerine,
onlarsiz hic bir seyin olmayacagina kendileri inanmaga basliyorlar,
baskalarinida inandirmaga calisiyorlar. Kendilerini üstün bir lider olarak
görmege basliyorlar. Icraatlarinda, vardiklari kararlarla bunu hissetirmege
calisiyorlar. Bensiz hic bir sey olmaz
saplantisi ile baskalarinin nasil düsündügüne önem vermezler, sadece seklen
bakarlar! Zamanla yani günümüzle bagdasmayan icraatlarla, yaptirimlarla otoritelerini
saglamaga, kendilerini bir seyler yaparak, göstermelik islerle belli etmege,
kanitlamaga calisirlar. Bazende cevredekilere, bilhassa mesai arkadaslarina da
zarar verecek, ekmekleri ile oynayacak kadar pervasiz da olabilirler.
Insanlarin ekmegi ile oynayanlara yani, insanlarin
is aslarini, canlarini yok edenlere, ayni karsilikla tepki vererek onlari yok etmek gerekiyor. Benim kanaatime
göre Allah korkusu, sevgisi bulunmayan toplumdaki pisliklere bu sözü edilen karsilik
tepkisi dinimizce de caizdir, eger toplumun adaleti uygulanmiyorsa tabiki! Kisaca
isine, asina, canina kast eden Allahsizlara karsin gerekli tepki; toplumsal
yasam icin olmassa olmazlandan biridir.
6. Mahkemeye intikal etmis sizin bir
davaniz üzerine burada görüsümü bildirmekten kaciniyorum. Yadirgadigim bir
konuya kisaca deginmek istiyorum: Tip Fakültesindeki, sizin yaziniza göre ethik
bulmadiginiz ve bu nedenle dava actiginiz ve olayi kamuoyuna tasidiginiz dekanlik secimini ihbar eden kisi yada
kisilerin en azindan medeni cesareti gösterip kendileri bu konuyu gündeme getirebilirlerdi.
En azindan uygulamayi universitenin ethik kurulunda sorgulanmasini,
degerlendirilmesini isteyebilirlerdi.
Hatta bu ethik disi diye savunulan secimden, kendileri magdur düsmüsse, direkt dava
acma cesaretini göstermeliydiler. Ben sizin dürüstlügünüzün bu konulardaki hassasiyetinizin suistimal
edildigi görüsündeyim. Bende sahsen kurum icindeki, üniversite
icindeki, bölüm icindeki bir olayin, bir vukuatin, ilk evvel iceride cözülmesi,
görüsülmesi tarftariyimdir, disariya gelisi güzel yansitilmasina, tasinmasina
karsiyimdir. Yani, aile icindeki sorunlar, tartismalar, aile icinde
kalmalidir, cözülmelidir görüsündeyim.
7. K ayhan hocam, biraz mesleki calismalarina, ögretim ve
bilimsel faaliyetlerine önem versin, baksin diye söylenlerin de bulundugu
unutulmasin. Malesef üniversitlerimizde cevresinde, kurumunda, ülkesinde
olup bitenlerle ilgilenler iyi gözle bakilmiyor, hatta üniversitelerde
calismalari pek arzu da edilmedigine tanik oluyorum. Bu gibileri,bilhassa sevimsizl ve saygisizlar; Donkisot diye de alay
da ediyorlar malesef.
.
8. Mensubu bulundugumuz Ege
Ünversitesinde ethik disi uygulamalari
degerlendiren bir ethik kurulu
vardir. Bu tip uygulamalar, vukuatlar
buraya tasinabilir! Kurulun resmi yazili aciklamasi istenebilir diye
düsünüyorum.
9. Üniversitemizin Ethik kurulundan bahsetmisken, Rektörlügümüzün akademik atama
kriter degerlendirme tablosunun ethik acidan bir degerledirilmesini arzu ediyor
ve talep ediyorum. Ben sahsen
rektörlügün hazirladigi bu atama kriter degerlendirme tablosunu amacindan ve
hedefinden cok uzakta buluyorum!
Akademisyenlerin calisma hurzunu daha da sikintiya sokmaktan hic bir ise
yarmayan düzenlemeler olarak görüyorum. Bu nedenle köklü Ege Üniversitemize de
hic yakistiramiyorum. Su an aklima gelen bazi nedenlerin önem sirasina
bakilmadan siralanmasi:
-
Sayin profesörlerin; benden sonrasi
tufan da olsun tutumunu
yadirgiyorum. Sayin profesörler kendi atamalari icin kullandiklari
merdivenleride profesör olduktan sonra kaldiriyorlar. (Ben cok cektim, maddi ve manevi kaybim oldu; benden sonra geleceklerde
ceksinler, yipransinlar!. Yada kendilerini daha güvence altina almak güdüleri
böyle davranma nedeni olmamalidir)
- Her kez icin gecerli ve saffaf olan bir
uygulamayi ta 1994 yilindan savunanlardan biri de bendim, bu kunuda
makelelerimi dile getirdim, ilgililere ilttim..
- Hedef ögretim ve bilimsel faaliyetlerinde
kaliteyi artirmak ise, yard. Docentler
ve Docentler icin gecerli kriterler profesörler icinde, profesör
olduktan sonrada gecerli olmalidirlar;
- Yayin kriterlerin puanlamasinda,
degerlendirmelerde de carpikliklar mevcut; örnegin, belli yurt disi dergilerde
yayinlanan makalelere cok yüksek puan
verilirken, yurt ici hakemli dergilerde ayni makale yayini icin cok düsük puan veriliyor. Yada ingilizce sözlü mesleki bir ders kitabi
cok yüksek puanlarla degerlendirilirken, ayni mesleki kitap türkce sözlü
yayinlandiginda cok düsük bir puanla, adeta türkce yayinlar cezalandiriliyor.
Aslinda tam
bunun aksisi olmaliydi, Türkce sözlü mesleki ders kitaplari acilen yüksek
puanlarla tesvik edilmelidir. Böyle
uygulamalar benim bildigim kadariyla; disa bagimli, benlik , kisilik
gelismesini tamamlayamamis insan ve toplumlara mahsustur.
- yeni uygulamalarin belli bir miladi takvimi
olmalidir, Bu dikkate alinmadiginda halihazirda yard. Docent ve docent
olanlarin magdur olmalari kacinilmazdir. Mühendislik bilimlerinde gönderilen
bir SCI-yayininin degerlendirilmesi ve kabul edilmesi ve baski hazirligi, yani
yayinlanmasi bazen iki seneyi buluyor.
- Yurt disi SCI dergilerinde kabul edilen
yayinlanan makalelerin digerlerinden daha üstün kaliteli oldugunu savunmak
abestir. (Örnegin, Türkce sözlü hakemli bir dergide ve ulusal sempozyumlarda
bildiri kitabinda yer alan bazi makalelerin Almanca ve Ingilizce versiyonlarini
daha sonra SCI dergilerinde yayinlattim. Ne yani, daha evvel Türkiyede Türkce sözlü hakemli
dergide yayinlandigi icin önemsenmeyen makalem, daha sonra SCI-dergilerinde yabanci dilde yayinlaninca
kalitesi mi artiyor? Böyle sacmalik olurmu?. Bu ethik
midir?
- Rektörlügümüz
Türkiyede üniversitlerin yurtdisi SCI gibi belli dergtilerde cikan yayinlar
yarisina katilmak istiyorsa, ve ilk siralarlda yer almayi hedefliyorsa, bence
bölümlerin bilimsel arastirma inceleme, uygulama altyapilarinin
gelistirilmesine agirlik versin. Üniversite- Sanayi isbirligine, uygulamali,
katma degeri yüksek ve reel ortak projeler tesvik edilsin, (Örnegin, Rektörlügüm bizim bölüme
kullanilmis bir lazer cihazi icin 100000 TL (Yaklasik yüzbin TL.) bir kaynak versin,
benim yillik SCI-Yayin sayilarimi 2-4 den 10-15 adete cikartirim ve 2-5 sene
icersinde de cihazin parasini (100000,
TL) amorti ederim! Bu cihazla lisans,
yüksek lisans ve doktora ögrencileri kaliteli uygulamali daha iyi tezler
hazirlama imkanlarini da bulurlar, sanayide lazer teknolojisinde destek de
saglanmis olur. Ege sanayi odasi baskani ve Ticaret odasi böyle bir projeye
destek vereceklerini söylemislerdi. Sayin Rektörümüz Prof. Candeger
Yilmaz, rektörlük secimlerinde Ege Üniversitesinde lazer arastirma
ve uygulama merkezinin acilmasi icin destek sözü vermisti, bu sözü buradan
hatirlatmak istiyorum. 21. Yüzyilin teknolojisinde damgasini vuracak olan
photon yani isik, lazer dir. Rektörümüz Izmir ve cevresinde gelismeye,
kalkinmaya katki saglayak yeni bölümlerin mühendislik fakültesinde
kazandirilmasini da destekleyecegini söylemisti! Almanya´da her eyalette bir lazer bilim
arastirma, uygulama merkezi acilmistir, her üniversitede lazer konulu bir bölüm
kurulmustur. Nedenini siz düsünün. (Ege Üniversitesinde; Ege bölgesinde sanayiye destek verecek yeni
is yerlerin acilmasina katkida bulunabilecek akademik birimlerin acilmasinda
yarar vardir. Örnegin, enerji, yenilenebilir enerji (günes ve rüzgar
enerjileri), mekatronik, gemi insaat ve deniz teknolojisi, ulasim ve vasitlari,
malzeme teknolojileri, tesisat mühendisligi,
.)
- Yurtdisi makalelerin puanlanmasinda A-, B-,
C-, Dergi guruplandirmasini da keyfi buluyorum. TÜBITAK´in guruplandirmasi daha
cok dergi, makale yayin kalitesinden ziyade yayin tesvikleri icin ayrilan kaynagin, paranin en iyi sekilde
dagitilmasini amacliyordur. Yurt disinda böyle bir gurublandirmaya rastlamadim.
- Rektörlügün hazirladigi bu atma kriter
degerlendirme tablosu firsat esitligine ters düstügü görüsündeyim. Türkiyedeki bütün
üniversitiler icin gecerli olmalidir. Ege üniversitesinin ayricalikli uygulama
özelligi nedendir ki, bunun aciklanmasi gerekiyor?
Ege Üniversitesi disindaki bir cok
üniversitede akademik atmalar cok daha rahat, ve zaman kaybi olmadan
gerceklesirken, ellerine gecen ücretlerde bizlerden daha fazla oluyor.
Rektörlükte bu tabloyu hazirlayanlar bu özelligi de dikkate almislarmi acaba!
- Rektörlük akademik birimin ögretim ve
bilimsel faaliyetlerin kalitesini artirmak istiyorsa, ilk evvel akedemikerler
arasindaki ücret esitsizligine ve düsük ücretlere de care, cözüm önersinler,
gerekli yerlerde seslerini duyursunlar. Örnegin,
En azindan alinan projelerden belli bir yüzdelikle proje öneri sahipleri
ödüllendirilmeldir.
- Atamalar kriter tablosunda belli bir
calisma süresi sartini ben olumsuz olarak degerlendiriyorum. Her akademiker belli sartleri yerine
getirebiliyor, yeterli puanlari sagliyorsa akademik kariyerinde yükselmesinin
önü acilmalidir. Daha cok calisan, daha cok bilgi sahibi olan ve uygulayabilen
ödüllendirilmelidr. Bu kriter tablosuna göre cok calisan, bilen bekletilerek
cezalandiriliyor. Daha gecenlerde yurtdisinda katildigim iki haftalik
uluslararasi bir seminerde 27 30 yaslarinda genc, dinamik profesörleri,
enstitü müdürlerini, bölüm baskanlarini görünce imrendim. (
Onlarin üniversitemizde, bölümümüzde seminer vermeleri icin davet ettim.
Hatta seminerde tanistigim ,TU-Berlinde akademik birimlerin yeniden
yapilanmasinda, yeni enstitülerin ve bölümlerin acilmqsinda aktiv görev almis bir profesörü
üniversitemizde seminer vermek icin de davet ettim. Benden tarih bekliyorlar
.
..
10. YOK´un pek yakinda Deli Raporu uygulamasi ile bir
cok ögretim üyesinin magdur olmasi bekleniliyor. Bu uygulama ile
üniversitelerin belli bir siyasi zihniyetin, düzenin eline gecmesi
kolaylasacaktir. Buna karsin cikacaklar, yada bu düzene ayak uyduramayanlar ise
YOK´un Deli Raporu uygulamasi ile
üniversitelerden atilacaklardir. Her
kurumda oldugu gibi Üniversitlerde de cok ender olsada arzu edilmeyen
olumsuzluklar, kamuoyuna yansiyan olumsuz, üzücü ferdi davranislar, vukuatlar
mevcuttur. Bazi vukuatlari abartip neden göstererek, iyi niyetle de olsa, bazi
ucu acik, suistimallere yatkin uygulamalarin üniversite camiasina getirmenin,
ileride yarardan cok zarari olacagindan benim süphem yoktur. Böyle bir uygulama ilk evvel siyasilere, TBMM
sinde ve bizzat YOK´te uygulanmasinda yarar vardir, orada cok daha gereklidir
diye düsünüyorum.
11. Sayin prof. Kayhan
Kantarli, Parayla degil, sirayla.. baslikli bu yazimda üniversitede calisan bizlerin birbirimize
sahip cikmamizda, bazi ortak konularda solidaritet, yani dayanisma gösterilmesi
geregini vurgulamak istedim. Dün benim yasadiklarim, bugün sizin karsi karsiya kaldiginiz durum,
yarin baskalarinin da basina gelebilir.
Dün bana sahip cikmayanlar, bügün sizin arkanizda bulunmayanlar yarin
kendileride benzeri durumlarla karsilastiklarinda söyleneceklerdir, Dün bana
sahip cikmayanlara, destek vermeyenlere yarin ben neden onlarin yaninda olayim
ki diyenlerde bulunacaktir
.süphesiz, birlikte bulundugumuz ve bir
dayanisma icersinde hareket ettigimizde
daha güclü oluruz, kurum ici suistimallerde asgari düzeye iner
.
12. Sayin prof. Kantarli, ben
yard. docent statümle docentlik sinavinda karsilastigim juri üylerinin keyfi
degerlendirmelerine, inatlarina, meydan okumalarina karsin anlayacaklari dille
karsilik vermedim. Yargiya da gidemedim.
Siz ise Prof. statünüzle, daimi kadronuzla hele bu yastan sonra da sizin
kimseden cekinmemeniz, korkmamaniz gerekiyor diye düsünüyorum. En kötüsü emekliliginizi istersiniz. Vakif
üniversitelerinde calisma imkanini bulursaniz, alacaginiz ücret simdikinden en
az iki uc misli olur. Daha gecenlerde tanidik bir prof. emekliligini isteyerek
bir vakif üniversitesinde 6000 TL aylikla calismaya basladi. Ek ders ve idari
görevler icin ücretler bu ayligin disindaymis ! (Devlet
üniversitelerinde calisan ögretim üyelerinin ücretlerinin iyilestirilmesinde
devlet kaynak bulunmazken, Vakif üniversitlerinde iki üc misli ücretle calisan
akademikerlere ayni devlet nasil kaynak bulabiliyor? ) Vakif üniversitlerinde de calismak
ahbap-cavus iliskilerine baglidir. Eger bir vakif üniversitesinde calisan eski
bir ögrenciniz yada bir arkadasiniz bulunuyorsa yada kurucu yönetimde tanidiginiz
varsa oraya rahatlikla kisa sürede calisma imkanini bulursunuz.
..
Sizlerin ramazan bayramininizi saglik, mutluluk dolu iyi günler
dilieklerimle kutlarim..
Saygilar
DrHusso
Izmir, 17.09.2009
·
Yazi hatalari, cümle bozukluklari icin hos
görünüze siginiyorum. (Bilgisayarimda Alman klavyesini ve Word 2007 Almanca
versiyonunu kullaniyorum,Türkce karekterli kelimelerin düzeltilmesini, su an
gerceklestirme imkanim yok.!)
·
Bu yazi www.dr-huso.com web, makaleler sayfasindan
indirebilinir..