Dr. Huso'nun Bazı Makaleleri


"BELESCI-ZIHNIYET"
TÜRKIYE´DE CİDDİ TOPLUMSAL HASTALIK
;

 

Nr. 18 Nisan makalesi, taslak hali,

Kısa bir giriş, Tanım:


“Toplumsal Beleşçi Zihniyet”; toplumu teşkil eden bireylerin belli bir oranının kendilerinden başkalarını, çevresindekileri düşünmeyen, doğaya zarar veren; ucuz yöntemlerle, kafa yormayan işlerle: ulusal gelenek ve göreneklerin, örf ve adetlerin, ulusal ahlaki değerlerin unutularak veya göz ardı edilerek; fırsat elverdiğince yasa dışı çarelerle en kısa yoldan çok para kazanma ve mevki sahibi olma eğilimleri olarak tanımlanabilir.
Düşünmekten kaçınan, Sorgulamaktan korkan, sağlıksız yasayan çevresindeki insanların iyi niyetini, suiistimal ederek en kısa sürede köseyi dönme arayışları, gelişmemiş egosunu tatmin etmek gibi kriterler de yukarıdaki tanıma ilave edilebilir.


“Toplumsal Beleşçi Zihniyet”in daha kısa genel bir tanım ise;

Toplumun kritik bir oran sayısına varan bireylerinin kişisel çıkarları uğruna her kılığa girebilen bencillik yani kişilik özürlüğüdür.

Burada sözü edilen kritik oran sayısı toplumun çoğunluğunu temsil etmiyordur. Kritik oran sayısı toplumlara göre, yani ülkelerin iç direncine, yapılarına göre farklı olabilmektedir.

Türkiye’de " para ve makam"; saygı, hürmet duyulan başlıca değerdirler. Hatta son zamanlarda zekâ ve başarının bir ölçüsü haline gelmiştir. Bilhassa Türkiye´de ne kadar çok paran varsa o kadar zekisin, akıllısın, başarılısın. Toplum için mükemmelsiniz, saygın kişisiniz. Paranın nerden geldiği, nasıl kazanıldığı önemli değildir
…………


Toplum bireylerden oluşmaktadır. Bireylerde görüldüğü gibi, bireylerden oluşan toplumlarda zaman fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklar, hastalıklar baş göstermektedir. Hatta tedavisi ihmal edildiği sürece de, toplumların yok olmasına kadar uzayabilen hastalıklar olarak ta görülebilir.

Toplumu tehdit eden fiziksel hastalıklar örneğin: Kuduz, kolera, şarbon, çiçek veba gibi hastalıklar tarihe karışmıştır. Buna rağmen AİDS ve daha çok hareketsizlikten, yanlış beslenmeden, stresten, kaynaklanan zaman, zaman toplumları tehdit eder hale gelen fiziksel toplum hastalıkları hala mevcuttur.
……………..


Bu makalenin esas konusu:

ü Ulusal iyi ahlaki, kültür, gelenek, görenek değerlerimizin, örf ve adetlerimizin, kaybolması; yeni nesillere sağlıklı bir şekilde aktarılmaması; ulusal ve evrensel yargı değerlerimizin yozlaştırılması üzerindedir.

ü Bilhassa Din, inanç duyguların bireysel çıkarlar uğruna, hak edilmeden bir şeyler elde etme, bir yerlere varma vasıtasıyla, pervasızca kullanılmasıdır.

ü Ve bireysel çıkarların her gecen gün ön plana çıkarılması konularına kısa değinilmektedir, tartışmağa sunulmaktadır.

ü Bu gelişmenin nedenlerine ve yapılması gerekenler üzerinde dikkat çekilmek istenilmektir.

 ……………….


Toplum olarak başarılı, huzur ve güvenli, mutlu olmanın gerekli şartlarından biri toplumun birlikteliğidir.

Toplumun zenginliği toplumdaki bireylerin birlikteliğine, birbirlerine olan güvenine, dayanışmasına bağlıdır. Bu birliktelik ve dayanışmanın sağlanmasında önemli olan; örf, adet, gelenek, görenek gibi ahlaki ve kültürel değerlerimizin korunması yanında, fırsat eşitliğini gözeten gerekli yasa ve yönetmeliklerin mevcut olması ve uygulatılmasıdır.

Bakın! Kurtuluş savaşındaki nesil, yani dedelerimiz, pek çok yokluklar ve büyük zorluklar, güçlükler içinde büyük başarılar elde etmiştir. O neslin heyecanı, çalışma azmi, yasama zevki, doğruluğu, direnci ve birlikteliği, yardımseverliği belli nedenlerden dolayı devam etmemiştir, gelişmemiştir, bizlere pek yansımamıştır, bizlerle pek devam etmemiştir.


Nedenler!

Her kesin bildiği, pek çok nedenler; şu anda akla gelen bir iki örnek;

Okulda öğrencinin kafasında cetvel tahtası kiran, kulaklarını kıvırarak yırtan psikopat, memur zihniyetli, eğitimi, kişiliği yetersiz öğretmenlerle ve asker ocağında gece yarısı saat 2 – 3 te, acemi erleri uykudan kaldırarak yüzleri yumruklanarak kaçık, psikopat komutanlarla Atatürk ün inkılapları ve Atatürk sevdirilemez, anlatılamaz. (Amasya’da Er eğitim Tugayında bazı psikopatlar keyiflerince, daha çok kafayı çekince, gece yarısı koğuşa gelip acemi erleri uykudan kaldırıp Atatürk ün hayatını, Atatürk ün inkılâplarını ezbere söylemelerini istiyorlardı. O uyku sersemliğinde ezbere metni karıştıranlar feci şekilde tartaklanıyordu, aşağılanıyordu. Bir nevi asker ocağında acemi erlere işkence. Hem de Tugay komutanından asker dövülmeyecektir genelgesine karşın.

Böyle, ve benzeri muamele gören erler, örgenciler bırakın inkılâpları bir yana Atatürk’ten bile nefret eder hale getirirler. Bu yöntemlerle bilhassa kırsal kesimdeki geleneksel asker sevgisi, orduya güven duygusu da zedelenir. (Zamanla yok olursa hiç şaşılmasın. Komutanların biraz kışlada olup bitenlerde alakadar olsalar!)

Asker konusu asker sevgisi ve güven toplumumuzdaki önemli değerlerimizden biridir ve korunması, hatta daha da geliştirilmesi gerekir.

Sözün kısası okulda çocuklara, öğrencilere ve asker ocağında gençlere pek çok şey kazandırılabilir veya tamamen aksine yok edilebilir.

Toplum ahlaki ve kültürel değerlerinin korunmasında, hatırlanmasında ve yaşatılmasında ev, okul, asker ocağı işyeri yanında medyaya da, yazılı görsel basınında önem taşımaktadır, onlara da görev düşmektedir

.......

Şimdiki nesil, yani bizler, çoğumuz, ileri geri hep birbirimizden şikâyet eder hale geldik. Hiç bir şeyi beğenmez ve bir çok konuda doyumsuz olduk!
Hep bana, hep bana; ha haba, he baba; ye baba, ver bana, bak bana, ver bana da diyerek çok ister, çok dilenir hale geldik. Fakat bunun karşılığında bir şeylerin yapma gereğini nedense unutuyoruz. Yani beleşten bir yerlere varmak günümüzde büyük bir meziyet haline gelmiştir!

...........

Diğer bir soru ise; bu beleşçi zihniyetle toplum nereye kadar..? Bu beleşçi zihniyetin borç yükü altında ne kadar daha bu toplum ayakta kalabilir..?.
........

Ulusal değerlerimizin yozlaşmasındaki, beleşçi zihniyetin toplumu tehdit eder hale gelmesinin, din ve inanç duygularının suiistimal edilmesinin, yasa dışı bazı çıkar faaliyetlerin devam etmesinin, toplumsal zorlukların, ekonomik gülcüklerin önemli nedenlerinden biri ne olabilir sizce?

Cevap: Yürürlükteki yasa ve yönetmeliklerdir; fırsat eşitliğinin gözetilmemesidir, ayrıcalık-partizanlıktır,  çağdaş eğitimin düzeyidir!

Kilitsel neden de; FIRSAT EŞİTLİĞİNİN GÖZETİLMEMESİDİR. Bu pek çok şeyi yıkıyor, yok ediyor.

(TUC, DrHusso, 2002)

 

 

 

 


2001©dr. huso