21.YÜZYIL TÜRKİYE´SİNDE DEVLET YÖNETİMİNDE DEMOKRASİ, İNSAN HAKLARI,

YARGI BAĞIMSIZLIĞI V.B. ANLAYIŞI, ZİHNİYETİ

 

İSLAMİ DİNDARLIK; KİNDARLIK, FIRSATÇILIK, FESATÇILIK, ÇIKARCILIK, YAĞMACILIK, DEĞİLDİR

İSLAMİ DİNDARLIK; AKILCILIKTIR, KARDEŞLİKTİR, BARIŞTIR, HOŞGÖRÜDÜR, ÇALIŞKANLIKTIR, ZENGİNLİKTİR…

KISACA, İSLAMİ DİNDARLIK; BİREYSEL VE TOPLUMSAL MÜKEMMELİYETTİR,

İslami Dindarlığın Hedefinde; Cağ Dışı, İnsanlık Dışı Şeriat, Şeriat Devlet Yönetimi Ya da Daha Ilımlı Bakılan İslami Demokrasi Olmamalıdır.

Demokrasilerde;  “Ben Yaptım Oldu, Ben Söylediysem Daha Ötesi Yoktur, Benden İyisi Bulunmaz, Bensiz olmaz” Gibi Yaklaşımlara Yer Yoktur

 

BAZI İNSANLAR BELLİ MAKAMLARA, GÖREVLERE GETİRİLDİKLERİNDE, YA DA HAK ETMEDİKLERİ BİR KARİYERE ULAŞTIKLARINDA, O MAKAMIN YA DA O GÖREVİN BÜYÜSÜNDEN YA DA KARİYERİN ŞAŞALINDAN OLACAKTIR Kİ; FARKLI, TANIMAZ BİR KİMLİĞE BÜRÜNÜYORLAR. BUNUN SONUCU OLARAK KİMİLERİ DIŞ DÜRTÜLERİN ETKİSİ İLE KENDİLERİNİ DEV AYNASINDA GÖRÜP, VATANİ, KURUMLARI KURTARMAĞA KALKIŞIYORLAR, Ülkeyi, Kurumu kurtarayım derken, kendileri dâhil her yeri batırıyorlar, her yere zarar veriyorlar. İnatla ÇEVRESİNDEKİLERİ DİKKATE ALMAYIP, GÖSTERMELİK, KİBİRLİ DAVRANIŞLARDA DA BULUNUYORLAR. (Ben Yaptım Oldu, Ben Söylediysem Daha Ötesi Yoktur, Benden İyisi Bulunmaz, Bensiz olmaz gibi, Ben Olmasam Batar, Bensiz yürümez, Ben Liderim, Lider Doğdum… Neredeyse kendilerini İlah ilan etmeleri; hastalığın ilerlemiş safhasını gösterir)

BU TİPTEKİ BİREYLERE TÜRKİYE´DE DEVLETİN HER KURUMDA, Yüksek Öğretim Kurumlarında, Üniversitelerde de, TSK ´de

BİLHASSA Siyasette Siyasi partilerde, SİYASİLERDE RASTLAMAK ve Özel sektörde de karşılaşmak MÜMKÜNDÜR.

BU FENOMEN, DAHA ÇOK KÜLTÜREL, İNSANİ-KİŞİLİK DEĞERLERİN GELİŞMESİ SEKTEYE UĞRAMIŞ TOPLUMLARDA, BİREYLERDE DAHA YOĞUN GÖZLENMEKTEDİR. -

 

·        Türkiye’de devlet yönetiminde bütün başarısızlıkların, geri kalmışlığın, fakirliğin, borçların, devlet yönetimindeki keyfiyetin, hukuksuzluğun ve kötülüklerin sebebini Laik Türkiye Cumhuriyetine, TSK´ya, şerefli ordu mensuplarına, vatansever komutanlara yüklemek insafsızlıktır, allahsızlıktır. TSK; Laik Türkiye Cumhuriyetinin teminatı olmuştur. Bu güne kadar zaman, zaman siyasilerin pisliklerini temizlemek, ve bu pisliklerin lekeleri ile baş etmeğe mecbur bırakılmışlardır. 

·        İpe sapa gelmez bahanelerle, maksatlı üretilmiş, art niyetli düzenlenmiş, şişirilmiş, düzmece ihbarlarla; şerefli, saygın, vatana en iyi şekilde hizmet etmekten başka düşünceleri olmayan, Laik Türkiye Cumhuriyetin hayrına,  kanlarını ve canlarını feda etmekten kaçınmayan, birçoklarının çok zor şartlar altında vatana, devlete hizmet eden çok değerli komutanlarımızın tutuklanmalarını normal bir Türk vatandaşı olarak kaygı ile izliyorum ve kınıyorum!

·        En üzücü ve endişe verici bulduğum ise, olup ve bitenlere bireysel ve toplumsal olarak seyirci kalınmasıdır, TSK´lerine, Komutanlarımızın yalnız bırakılmasıdır. Nerede o bizlerin geleneksel asker sevgisi, TSK´ya olan güvenimiz ve saygımız ve gözbebeğimiz?

·        TSK´yi, şerefli ordu mensuplarını Afrika´nin, Latin Amerika´nin kabile devletlerindeki darbecilerle bir tutanlara karşın neden tepkisiz kalınıyor?  İşlerine geldiğinde ordu göreve diye yazanların ve bağıranların, ordu neden gerekeni yapmıyor diye, ver yansın edenlerin; şimdilerde korkarak, ortadan kaybolmalarını, sessiz kalmalarını ya da esen rüzgâra göre, çıkarları gereği tavır almalarını, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasının koruyucusu üst düzey generalleri, komutanları darbeci, faşist gözü ile bakmalarını, çamur atmalarını yadırgıyorum.

·        Arzu edilmeyen bazı sorunların oluşmasında, TSK içersinde generallerin, subaylarin mevcut hükümete karşın güvensizliğin ve kaygıların ortaya çıkmasında; - hükümetin icraatlarının, - şeriat düzeni faaliyetlerinin, - tarikatların ve cemaatlerin devlete sizarak ele gecirme, söz sahibi olma faaliyetleri, - Ülkenin Kürdistan hedefi ile parçalanma moduna girmesinden, - PKK´nin devlete meydan okuma, hakaret etme cüretleri, - Her gün bir bahane ile düzenledikleri gösterilerde etrafı yıkıp yakmaları, - Devletin kolluk güçlerini tas yağmuruna tutmaları, yuhalamaları, - karakollara saldırmaları, AKP´yi eleştirenlerin tutuklandırılmaları, kapatılmaları, soruşturma açtırmaları, - Belli bir dünya görüsü ile eğitilip yetiştirilen, meslek sahibi olmaları sağlanan hâkim, vali, savcı, kaymakam, öğretim üyesi, köse yazarı, ekran yorumcusu gibi bürokratların ve is, as ve mevki, makam sahibi yapılan insanların diyet borçları olarak; şeriat, hükümet yanlısı olarak faaliyet göstermeleri, şeriat karşıtı eylemlerin hesabini bunlarla alma girişimleri,….  gibi olumsuz gelişmelerin de hiç mi hiç etkisi yok? 

·         Kamuyonunda devlete, hükümete ve başbakana direkt ve dolaylı hakaret edenlere, devlete, hükümete tehdit savuranlara, Devleti milyarlarca zarara sokanlara, Ülkeyi parçalamak için ellerinden geleni yapanlara, on binlerce insanin ölümüne, yüz binlerce insanin sakat kalmasına sebep olan canilere, teröristlere ve cani elebaşlarına,  siyasilerin, savcıların, hâkimlerin, yazar-çizerlerin, v.d. karşı koyacak ya da gerekeni yapacak güçleri, cesaretleri yoktur. Fakat mevcut devlet yönetimini yıkmak için örgüt kurmak iddianameleri ile, demokrasi maskeleri altında  TSK ya saldırmak Askerleri tutuklamalarını ben 21. Yüzyılın trajik-komedi karma siyaset oyunu olarak görüyorum.

·        Bence zamanın genelkurmay başkanının demokrasi anlayışı, hoş görüşü, sabrı ve TSK de bazı çürükleri, zayıfları ayıklama istemi ve Ülkede kurumlar arası gereksiz gerilimlerden kaçınma istemi, maalesef belli bir kesim tarafından suiistimal ediliyor. Havlayan sokak itleri misali, Şahsına ve TSK´ya hakaretlerde bulunuluyor.

·        Genel Kurmayı ve TSK´ni içersindeki su yüzüne çıkan bazı çürüklerin görevi suiistimalleri nedeniyle eleştirmeden evvel, partiler, secim ile ilgili yasa ve yönetmeliklere baksınlar. Partilerdeki demokrasi anlayışına hele bir baksınlar, parti başkanlarının diktatörsü yetkilerini değerlendirsinler. Partilerdeki mafyalaşma hükümranlığın üzerine gitsinler. Bati Avrupa’daki demokratik düzenden işlerine geldiğinde bahsedenler, işlerine geldiğinde şeriat düzenini savunanlar; kendi siyasetçilerin ve Bati Avrupa’daki siyasetçilerin demokrasi kültürüne baksınlar, bir karşılaştırma yapsınlar. AKP-Hükümetini eleştirenler kansızdır, vatan hainidirler, dinsizdirler, bizden değildirler diyen ve meclise taşınan zihniyeti görsünler. Türkiye´deki Ergenekon yargı skandalına eğilsinler, oradaki insan hakları ihlallerini kamyonun bilgine sunsunlar. Hiç sorulmadan aylarca tutuklandırılan Vatandaşların insani haklarını savunsunlar. Devlet yönetiminde gestapolaşmayı görsünler

·         Cidden trajedi&Komedi TSK´deki muvazzaf ve emekli generaller, subaylar devlet yönetimini değiştirmek teşebbüsü için Terör örgütü kurmak, terör örgütüne üye olmak, gibi iddialarla tutuklandırılıyor, diğer taraftan devleti parçalamak için kanlı eylemlere katılan teröristleri ve destekleyicileri dışarıda cirit atıyorlar,  Yahu hükümetin kendisi demokrasi, insan hakları, kültürel haklar, din ibadet özgürlüğü, yargı reformu maskeleri altında iki adim ileri bir sağa bir sola sonrada bir adim geri mehter taktiği ile mevcut laik cumhuriyet düzeni yıkmak üzereler… (Devlet hükümet savcıların, hâkimlerinin bunlara güçleri yetmiyor nedense? Herhalde örgütlü PKK´nin yada tarikatların, cemaatlerin serinden, tehditlerinden, korkuyorlar yada çekiniyorlar. DARBE PARANOYASİ o kadar sulandırıldı ki, Ergenekon ve benzeri yasa örgüt kurup mevcut düzeni devirmek iddiaları ile firmalar, bürokratlar birbirlerini tehdit etmeğe başladılar, hatta islerine gelmeyen savcıları, hâkimleri, yada jandarma alay komutanlarını sürdürmek yada kurtulmak için bu fenomeni değerlendiriyorlar. Burada, bu gelişmelerde çok zayıf, bilgisiz, etkisiz, muhalefetinde rolü çok büyük. ) 

·        İşlerine geldiğinde; - demokrasi, insan hakları, yargı bağımsızlığı maskesi ile görünürlerken, - işlerine gelmediğinde ise kati ve despot diktatör gibi davranışların, - laik halk cumhuriyet devlet yönetimi yerine, şeriata uyumlu saltanat kabile cumhuriyet devlet yönetimini adım, adım sinsice gerçekleştirmeğe çalışanların, - buna engel olacak kurumsal güçleri karalayan, pasifize etmeğe uğraşanların, - bu oluşuma karşın ses getirebilecek saygın kişileri dolaylı olarak devre dışı bıraktıran, bir hükümetin ve yandaşlarının hiç mi hiç sorumlulukları yok?  Hiç bir şey söylenmeden, ciddi bir sebep gösterilmeden  aylarca tutuklattırıp cezalandıran hükümet yanlısı, şeriat yanlısı yargı sisteminde hükümetin hiç mi hiç sucu yok. “DARBE PARANOYASI” altında hükümetin kendine bağlı yargı sistemi ile  kendilerine diyet borcu olan polisi ile, savcıları ile hakimleri ile, basını ile, yazar çizerleri ile  insanların hayati ile oynamak, yaşamlarını berbat etmek,  insanlık dışı bir uygulamadır. Despot rejimlerinde dahi böyle bir uygulama yoktur, despot rejimlerine karşın insan hazırlıklı olur, ona göre tedbirini alır.  Günümüzde ise demokrasi,  sosyal devlet, insan hakları, Allah, Muhammed adi ve maskeleri altında kişisel ihtiraslar, siyasi çıkarlar tatmin edilmeğe çalışılıyor.

·         Bir taraftan demokrasi, bir taraftan yargı bağımsızlığı, bir taraftan insan hakları savunulurken; diğer taraftan da hükümeti eleştirenlere  tahammül edilemiyor, diğer taraftan da cağ dışı şeriat tehlikesine, tarikatların, cemaatlerin devlet yönetimde artan gücüne dikkat çekmek isteyenler korkutuluyor, dışlanıyor, yada prof. unvanlı zevatlar diye toplumda aşağılanmağa çalışılıyor, Hükümet partisinin her icraatını beğenmeyenler kanı bozuklar diye hakaret ediliyor, Seni sevmeyen, beğenmeyen gebersin misali!…. 

·        Tek partili hükümet yaklaşık 8 seneden beri görevde bulunmaktadır.   28 şubat 2010 da,  şubat askeri muhtırası şimdiye kadar ilk kez bu denli gösterilerle yurt çapında belli bir kesim tarafından ısmarlama kalabalıklarla meydanlarda ve yazılı ve görsel basında, ekranlardaki oturumlarda protesto edilmiştir, TSK´ya, Ordu komutanlarına ağır suçlamalarda bulunulmuştur. Bu takvime yakin bir zamanlamada Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasının koruyucusu üst düzey generallerin ipe sapa gelmez hukuk dışı ihbar ve delillerle tutuklanmıştır. Bir çok kişinin gözünden kaçan bu gelişmeyi, gövde gösterisini, 28 şubat muhtırasın öcünü alma girişimlerini pek hayra alamet bulmuyorum!

·        Irandaki şeriat rejimi ile binlerce aydının canına kıyılmıştır, on binlerce aydının yurtdışına kaçmasına sebep olmuştur. Iranda Aydınlar, cumhuriyetçiler, demokratlar, komünistler ve ordudaki Generaller Sah rejimin, hanedanlığın devrilmesi ile Iranı daha iyi günlerin geleceğini ümit ediyorlardı. Şeriat hareketini, radikal gücünü küçümsediler ve bu hatayı birçokları canları ile çok ağır ödediler.  Irandaki petrol ve doğal gaz dolarları ile ve Gestapo tipi güvenlik güçlerin infazları ile şeriat rejimi ayakta durmaktadır. Türkiye’de ise cağ dışı bir şeriat düzeni uygulanmasında milyonlarca insanin canına mal olacağı şüphesizdir.  Ülke çok kısa bir süre sonunda da parçalanarak kaos içinde batacağından da kimsenin şüphesi olmasın. (Çünkü Türkiye’de devlet kamu giderleri petrol doğal gaz harcamalarından sağlanamayacağı için ekonomisi kısa sürede dibe vuracaktır. Bölgesel ayaklanmalarla Türkiye de yaşam Lübnan´dan daha beter bir cehenneme dönüşecektir.  Türkiye’de bu kırılganlık hala mevcut ve son dönemlerde daha da belirginleşiyor!)

 

…………………………………….

 

·        Ülkedeki bu kaygı verici gelişmeleri görmemezlikken gelmek insafsızlıktır. Hele prof. unvanlı uzman yorumcuların bunları dile getirmemelerini, tartışmaya sunmamalarını esen rüzgara göre kahvehane çok bilmiş, kibirli tipi tavır takınmalarını eksiklik olarak görüyorum, bilimselliğe ve bilim adamlığına bağdaştıramıyorum.   (Bir gazete haberinden yanlış okumadıysam; Sayın Başbakan da haklı olarak, bir eleştiriye karşın, bunlara prof unvanlı zevatlar yakıştırmasını yapmıştır! Örneğin Almanya’da ya da Amerika Birleşik Devletlerinde böyle bir yakıştırma olsa, Hükümette çok kısa bir sürede değişiklik olurdu, mahkemede hesap vermek zorunda kalırdı ve onun siyasi hayati bitirilirdi. İste Türkiye’deki demokrasi kültürü ile Bati Standartlarındaki Demokrasi Kültürü arasındaki farka bir örnek )

·        Demokrasi sınırsız özgürlük değildir. Bunu ben değil, sayın başbakanımızda yeri ve zamanı geldiğinde kamuoyuna duyuruyordur,

·         DEMOKRASİ DEVLETİN KURUCU TEMEL YASALARINA VE HALK ÇOĞUNLUĞUNA DAYANILARAK YÜRÜRLÜĞE KONULAN YASA VE YÖNETMELİKLERE HERKES TARAFINDAN UYULMASI VE KEYFİYETE MEYDAN VERMEYECEK ŞEKİLDE ADİL UYGULATILMASIDIR.

 

·         TÜRKİYE’DEKİ DEVLET YÖNETİMİNDEKİ SİYASİ, EKONOMİK, KÜLTÜREL, EĞİTİM, TEKNOLOJİ DEKİ OLUMSUZLUKLARI TSK´YA VE ANAYASAYA YÜKLEMEK YADA YÜKLEMEĞE ÇALIŞMAK AHMAKLIĞIN DANİSKASIDIR. BENCE ONDAN EVVEL KAFALAR, KAFALARDAKİ ZİHNİYETLER DEĞİŞMELİDİR, VATANDAŞ HALK AYDINLANMALIDIR. HÜKÜMET GÜDÜMLÜ YENİ BİR ANAYASANIN İNATLA HAZIRLANIP YÜRÜRLÜĞE SUNULMASI BEKLENİLEN YARARDAN ÇOK,  ZARARI OLACAKTIR, BAŞKA SORUNLARI BERABERİNDE GETİRECEKTİR. Mevcut kanun ve yönetmelikldrede bir çok eksiklikler yanlış anlamlara ve keyfi uygulamalara açık yasa ve yönetmelikler mevcut, bunların acilen yeni bastan ele alınıp acık seçik yeniden tanımlanmalıdır görüsüne çoğunluk katılıyordur. Bunu fırsat bilerek şeriat düzenin alt yapısını hazırlamağa girimsek yazıktır günahtır diye düşünüyorum. Son zamanlarda hükümet dışı hatta başbakanın inisiyatifi dışında geliştiği izlemini veren bazı olayların geliştiğini birlikte görmekteyiz.

 

·         TÜRKİYE’DEKİ ASKERİ DARBE, İHTİLALLARIN ASIL SORUMLULARI SİYASİLERDİR, BÜROKRATLARDIR! BU KONU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELERİMİ BAŞKA BİR YAZIMA BIRAKIYORUM.

 

…………………...

Başka bir konuyla devam etmek istiyorum!

·         Halkın çoğunluk oyları ile seçilmiş bir hükümeti yasa dışı yollarla devirmeğe, değiştirmeğe kalkışmak, Halkın çoğunluk oyları ile seçilmiş ve topluda güven duyulan bir başbakanı vatan haini ile suçlamak ta bir o kadar insafsızlıktır, Allahsızlıktır. Bence Hükümet belli siyasi, dünya görüsü ile ülkeye en iyi hizmet etmeğe çalıştığından birçoklarımızın hiç şüphesi yoktur.

·         Belli bir kesimde hakli ya da haksiz bazı icraatlardan kaygı, rahatsızlık duymaktadır.  Bu durumda topluma bunu daha iyi anlatılması gerekir, devletin yargı kurumları devreye sokulsun.

·         Diğer seçimlerde halk ikna edilerek, güven verilerek daha fazla oy alarak hükümet değişikliğe gidilsin.  Bir iki dönemle Türkiye Devleti, Laik Türkiye cumhuriyeti sarsılacak ya da yıkılacak kadar zayıf değildir. Zayıf olan bence muhalefettir.

·         AKP´de vatana hizmet etmek için var olanların sayısı bir hayli fazladır. Bunun yanında şeriat düzeni özlemini gerçekleştirmek isteyenlerin de bulunulduğu diğer bir gerçektir. AKP hükümeti kurulduğunda toplumdan her kesimden her siyasi görüşten başarılı, saygın kişileri bünyesinde tercih etmiştir, onların aday olmalarına olanak vermiştir. Hatta hükümette yer almalarına olanak sağlamıştır. AKP diğer partilerin yapamadığını yaparak oylarını artırmıştır! AKP normal vatandaşa sahip çıkmıştır,

·         Zamanla AKP içersinde farklı siyasi görüşte olanların hatta dönem sonunu beklemeden partiden, hükümetten istifa ederek ayrılmalarını ben olumlu görmedim. AKP deki bu farklı görüşler kalmağa ve coplamaya ağırlıklı olmağa gayret etmeleri çok daha isabetli olurdu. En azından Hükümet, başbakan radikallerin tesirinden uzak tutulabilirdi.

·         Bazı bireylerin kendilerine dev aynasında görerekten de, kendi adları adına yeni parti kurma girişimlerini yarardan çok zararlı görüyorum. Bunlar aslında mevcut bir partiye dâhil olarak, birleşerek siyaset yapmaları çok daha isabetli olurdu. Dâhil olabilecekler bir partide demokrasi sınırlarını genişleterek farklı fikir ve düşüncelerle bir ekip dâhilinde, bir görev paylaşımı içersinde ülkeye, vatandaşa hizmet hedefine odaklanarak çok daha başarılı olabilirlerdi. 21. yüzyılda böyle ekipsel bir dayanışma sistemi olmasa olmazlardandır. Basta CHP, MHP, DP parti içinde yeni bir yapılanmaya gitmeleri kaçınılmaz olacaktır. Bu partiler kendilerini yenilemedikleri takdirde iktidar olma şansını hiç elde edemeyeceklerdir. (Bu partilerdeki mafyalaşma sistemine son vermelidirler. (21. yüzyılda hala toplantılarında birbirlerini yiyorlar, insanca bir araya gelemiyorlar, sonrada halk neden oy vermiyor diye yakınıyorlar. Sizler ilk evvel parti için sorunlarını çözemeyen bir parti yönetimi ülke sorunlarının üstesinden nasıl gelir? AKP daha bir kaç dönem tek başına hükümet edecektir!

·         Kısaca; Ülkenin selameti için toplum içinden seçkin başarılı insanların başka bir partiye sızmaları, girmeleri, orada çoğalarak, söz sahibi olmaları siyasetin yönetimin kalitesini şüphesiz artıracaktır. Ve gereksiz darbeleri karşın diğer bir önlem olarak ta görülebilir. PKK bunu başarı ile uyguluyor, partilere, kurumlara, derneklere sızıp kendi lehlerine yasa ve yönetmeliklerin hazırlanmasında, kararlar alınmasında çaktırmadan değerlendiriyorlar! (Kale ya da düşman dıştan değil. İçten rahatlıkla ve kısa sürede çökertilir ilkesi, politikada da, geçerlidir, laik cumhuriyeti korumakta da geçerlidir.)

·         Türkiye’deki secim, parti yasaları ile, bir eşeği, ya da dolandırıcıyı parti yada parti başkanı aday gösterip, meclise de gönderebilme imkanı bulunmaktadır. Bu olumsuzluğun üstesinden gelmek için örneğin, secim bölgelerinde en fazla oy alan adayların secimle şartı getirilmelidir. Belli kısıtlı bir kontenjan da toplumdaki basarili insanlar için (işverenler, bürokratlar, v.b.) ayrılmalıdır. 

·         Yani Askerlerin iyi niyetini kullanarak onlar vasıtasıyla devlet yönetiminde çıkarları gereği söz sahibi olmağa çalışmak yerine ülkeye hizmet etmek isteyenler, bilhassa başarılı is adamları, başarılı kaliteli üst düzey bürokratlar, mevcut partilerle politikaya girmelerinde yarar vardır.

 

Birçok yazımda dile getirdiğim gibi Türkiye’de darbelerin esas sorumluları Askerler değildir; seçildikleri görevde akılları baştan giden, gözleri kararan siyasilerdir, bürokratlardır, Yasa ve yönetmeliklerdir, devletin adil uygulanmayan yargı sistemidir. Türkiye´de yasa ve yönetmeliklerin bu nedenle gözden geçirilmesi, en ufak keyfiyete meydan vermeyecek şekilde en ufak detaylarına kadar acık seçik kapsamlı bir şekilde hazırlanmalıdır. Böylelikle fırsat eşitliği, keyfi uygulamaların, görevi suiistimallerin önü alinmiş olur, Laik Türkiye Cumhuriyeti yönetimi daha iyi bir şekilde korunmuş olur.

 

Bati Demokrasilerinde dahi son yıllarda yaşanan beklenilmeyen secim sonuçları nedeniyle, devletler radikal partilerin yönetim düzenini değiştirme olasılıklarına karsın yeni yasal düzenlemelere gitmişlerdir. Devletin, ulus temel yasaları, ülkenin bütünlüğü, dili, ulus kimliği, bayrağı kesinlikle değiştirilemez, değiştirilmesi için halk oylamasına sunulamaz, gibi yeni radikal tanımlanan yasaları yürürlüğe koymuşlardır. Nedense Türkiye’de Demokrasi ve insan hakları havarileri geçinen bizim yazarçizerler, prof. unvanlı Z-ler bu konu hakkında bu hükümler le ilgili pek söz etmiyorlar.  Bazı Devletler bu hükümleri 2000 yılının başlarında yürürlüğe koymuşlardır!

Bizde de böyle bir düzenleme neden olmasın? Türkiye’de mevcut yasa ile bir parti darbeye, ihtilal gerek kalmadan devletin sınırlarına da bütünlüğüne kast edebilir, laik cumhuriyet rejimini değiştirebilir. (şu sıralar en büyük engel Askerlerdir, Komutanlardır, TSK´ dır son zamanlarda tutuklanmalar da bunun da bir saklı nedenidir!  Şeriat rejimi için, Türkiye topraklarının bir bölümünü de alan Bağımsız Kürdistan için en büyük engel TSK´dir Vatansever Komutanlardır, Allah onlardan, TSK´dan razı olsun, Allah onların yardımcısı olsun diye de bir çok Türk Vatandaşı gibi  dua ediyorum!)

…………………

………………………………

Seçimle ilgili ilgi çekici bir örnek;

Gecen aylarda üniversitenin birinde fakülte dekanı seçimleri oldu. Secime az bir zaman kala 4-5 aday kendilerini ve programlarını tanıtma toplantıları düzenlediler. Kimisi ek olaraktan Programlarını içeren broşürler ve e-mailler gönderdiler. Yakinen çok iyi tanıdığım, çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile hiç şüphe etmediğim adaylardan biri bu toplantısı süresi boyunca ağır takınarak, Atatürk’ten bahsetti, Sonlara doğru katılımcılardan biri dayanamayıp dekan seçildiğinizde neler yapacak siz, programınız ne, neler vaat ediyorsunuz, bölümümüzdeki eksiklikler için neler yapmayı düşünüyorsunuz, diye benzeri sorular sordu….

Diğer adaylardan iki üçü kendilerini tanıttıktan sonra hazırlıklı olarak programlarından bahsettiler, seçildiğim takdirde onu bunu yapacağım, söyle yapacağım, şu zamanda halledeceğim gibi birçok vaatlerde bulundu.

Dekanlık seçimlerinde beni pek te şaşırtmayan sonuçlar elde edildi. Doğru dürüst, ahlaklı, çalışkan, mesafeli, durgun duran, ağır takınan aday;  tek elin parmak sayısını geçmeyecek kadar oy alabildi. Diğer adaylardan iki si ayni bölümden oldukları için birbirlerini engellediler. Kendi aralarında anlaşıp bölümden tek kişi olarak secime gitselerdi dekan olma şansları çok yüksek olacaktı. Bazı arkadaşlar aynı bölümden çıkan iki adayın seçilme şansını imkansız görüp, oylar boluna gitmesin diye diğer bir adayı adayı desteklemişlerdir.…….

Secim sonucunda kendi programı güzel anlatan, candan ve samimi davranan ve birçok vaatte bulunan sözlerde bulunan, biraz heyecan yaratan aday oyların çoğunluğunu alarak dekan seçilmiştir. Ve yeni dekan başarılı bir şekilde görevini sürdürüyor, kapısı çalındığında mutlaka cevap veriyor, dinliyor, elinden geldiğince yardımcı, destek olmağa da çalışıyor.

Bakin! Ülke seçimlerinde benzeri sonuçlarla karşılaşılmaktadır. Yani CHP ve Deniz Baykal´in dürüstlüğü, ya da uzun yıllar siyaset tecrübesi, Atatürkçülüğü secim kazanmak için kafi gelmiyor. Yaşı itibari ile de normal yollardan secim kazanma şansını, basarîli olma olasılığını çok zayıf görüyorum. Bu nedenle gerek CHP, Gerek MHP ve DP ilk basta yeni ve genç isimlerle kendilerini takviye etmeleri gerekiyor. Geleneksel partiler içersindeki bilhassa parti başkanlarının benden sonrası tufan zihniyeti doğru değildir. Geleneksel parti içindeki mafyalaşma sistemine son verilerek, toplumda ve mümkünse o bölgenin başarılı insanlarını partilerine kazandırmaları gerekiyor. Daha iyi programları ile, akla yatkın vaatleri ile, yeni heyecanları ile halka gitmeleri gerekiyor.

Siyasette Yedi Süleyman devri kapanmıştır. Farklı bir seçmen kitlesi mevcut, siyasi partilerden beklentiler değişmiştir. İş, aş, yuva, huzur ve güven, gelecek, süreklilik ön plana çıkmıştır.

 

·         Yazı hatalarından dolayı hoş görü diliyorum. Zaman bulduğumdan yazılanları tekrar gözden geçireceğim

·         Yukarıdaki makale benim bir vatandaş olarak kendi görüş, kaygılarımı, değerlendirmelerimi, gözlemlerimi yansıtıyor…...

·         Makalenin okuması için başkalarına iletmenizle memnun olacağım, Teşekkürler

 

DrHusso

Izmir, Subat 2010

 

 

** Türkiye her yönüyle güçlü bir ülkedir, elindeki imkân ve potansiyellerle, dinamiklerle çok daha iyi olmalıydı. Bu cografyada, dis ve icindeki yikici, engelleyici faalyetlere ragmen asla kücümsenmeyecek bir düzeydedir. Kurulusunda Toplu igne dahi üretmeyen bir cumhuriyetten, simdi dünyanin her bir yerinde türkiyede üretilen mal ve hizmetler sununan, dünya pazarlarinda Batili sanayi devleri ile rekabet edebilir, Yurtdisinda  fabriklar, santiyeler kuran güclü bir cumhuriyete varmistir. Bu cografyada bir cok ülkenin uzun süre var olma sanslsri kalmazdi. Biribirimizi elestirilelim, fakakt biribirimizden sikayet etmemiz, halimizden Allaha sükretmemiz gerekir.  Türkiye kendine has problemleri ile bas etmektedir. Bu problerin cözümünde de kendine has önlemler uygulamaya koymalidir. laik Türkiye halk  cumhuriyetin selameti icin güclü, disiplinli güvenilir bir orduya ihtiyacai vardir. TSK hangi sebep olursa olsun yipratilmamalidir. Siyasiler kendi ödevlerini yapsalar, Asker kislasi ile mesgul olur...  (ABD´lerinde her etnikten insan vardir, hepsi Amerikan vatandasligi ile gurur duyarlar, ülkenin gelismesine, güclenmesine katki saglarlar, aralarinda dayanisma vardir, Benzerini Almanya gibi bir cok Bati ülkelerinde de görürsünüz. Yani bu ülkelerde bölünme, parcalanma, ayrilikci ciddi faaliyetlere rastlayamasiniz, oradaki vatandaslar ülke ve devletlerine sadiktirlar, ülkeye, devlete zarar ver3ecek faaliytlerden uzak kalirlar. Ülkenin ekonomisinin gelismesi, refah düzeyinin artmasi icin calisirlar. Türkiyede ise maalesef farkli bir yapi ile karsilasirsiniz. Ülke icinde Türk vatandasligindan kimliginden memnun olmayan kafalari yikanmis, devlete, ülkeye, insanlara zarar vermek, kazik atmak icin, yikmak icin, ekonomisini sabote etmek icin sartlandirilmis ölüm acan ugursuzluk yayan bireylerle, örgütlerle amansiz  mücadele etmeniz gerekiyor. En ufak devlet otorite boslugunda sizi bogazlmaga kalkisirlar…. Evet bunlar aci gercekler),

** Seriat düzeni, İslami cemaat düzeni Türkiye icin bir yikimdir, gelecegi yoktur. Cagimizda seriat düzeni islama aykiridir.

** Türkiye büyük bir potansiyle, dinamiklere sahip bir ülke oldugundan bir coklarimiz hemfikiriz. Bu dinamik ve potansiyelle ülke gelismesine, büyümesine devam ediyor. Bir de cagin yani günün dünya dinamikleriden de ister istemez ülkeler etkileniyor. Bu etkilenme ülkeden ülkeye farkli boyutlarda ve sekilerde gerceklesmektedir………..

 Kisaca Türkye kendi ve dis dinamikler etkisi altinda istesede istemesede etkilenmekte, gelismektdir, büyümektdir. Burada görülmeyen, pek bahsedilmeyen bir hususu hatirlatmak istiyorum.

Acaba gecen ve günümüzün siyasetcilerin türkyenin gelisme, degisme, büyüme, zenginlesme, güclenme, demokratiklesme, insan haklari, sanayilesme, disa acilma, iyi iliskiler gibi faaliyetlerine gercekten ne gibi katkilari olmustur? 

Bu acidan da 50, 30 sene evelki dönemler, 12 eylül öncesi, sonrasi rahmetli ÖZAL dönemindeki acilimlar, Günümüzde AKP ile Sayin T. ERDOGAN dönemleri degerlendirilmelidir.

Örnegin Türkiyede bazi beseri haklar ve güveceler, Avrupa birliginin yada ABD´nin baskilari ile zamanla yürürlüge girmistir.

** Devletlerde ülkelerde dogadaki bir canli yapisi gibidir. Gülcükle dogarlar, daha sonra bebeklik ve cocukluk devirleri calkantili gecer, fakat büyümege gelismege devam ederler. …Normal sartlarda bu gelismeyi engelleyemesiniz!

 

DrHussu

Izmir, 6.3.2010