TÜRKİYE’DE BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN HEDEFLİ PKK TERÖRÜNDE

SON GELİŞMELERİN KISA BİR ÖZETİ

 

 Ta rahmetli Özal´dan beri hep  3–5 baldırı çıplak, çapulcu olarak değerlendirildiler. Hatta daha dün Devlet Başkanı tarafından da - bir karakol baskınında gerçekleştirdikleri katliamları üzerine – PKK teröristlerin son çırpınışları, dağılma bitme aşamasındadırlar diye yorumlandılar,  …

Başta dillerini konuşsunlar, bir şey olmaz diye ta rahmetli Özal´la tavizlerle PKK terörün üstesinden gelineceğine umut bağladılar. Verilen ödünler tavizler sadece PKK ya, teröristlere yaradı, onları cesaretlendirdi, baskınları v katliamları daha da artı.  Verilen tavizleri PKK, Teröristler yeterli bulmadı, kültürlerini koruyup geliştirsinler, kimlikleri de tanınsın gibi ödünlerle devam edildi…

Gelinen noktaya bakin; Teröristler karakollara, kışlalara saldıracak güce ulaştılar, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle alay edecek,  meydan okuyabilecek desteğe kavuştular.   Federasyon, ayrı devlet olma istemlerini yüksek sesle çekinmeden, hatta devleti tehdit ederek dile getirmeğe başladılar. Dünün çocuk katilleri, caniler, teröristler, uyuşturucu tacirleri bugün özgürlük gerilla  savaşçıları olarak davul – zurnalı, halaylı, nutuklu, biji Apo, sayın A.Ö. sloganlı devlet protokolüyle karşılanmağa, muhatap alınmağa başlanıldılar. Devlet terör ile mücadelede biji Apo´nun iki dudağından çıkacaklara bel bağlar olmuş…

50 bin kişilik özel paralı askerlerden oluşturulacak yeni ordu ile daha evvel 3 – 5 çapulcu dedikleri teröristlerin bitmeyen isteklerini, terörüne durdurmak isteniliyor.

Ne demeli! Devleti yönetmeğe kalkışanlara, onların hocalarına, yalaklarina Allah akil, fikir versin, biz vatandaşlara ya sabır.

Devleti yönetmeğe kalkışanlar hep kendi kendilerini kandırdılar, kendi uydurduklarına kendileri de inandılar!

Kendi çaresizliklerini, ehliyetsizliklerini, bilgisizliklerini, güçlüksüzlerini, hatalarını, kötü icraatlarını, görevi suistimallerini şimdilerde, yani günümüzde, demokrasi açılımları, insan hakları ve Avrupa birliği üyeliği tehdidi ile örtbas etmeğe kalkışıyorlar. Vatandaşı da inandırmağa kandırmağa çalışıyorlar.

…….

 

20 000 - 50 000 kişilik özel bir ordu, terör mücadelesinde öngörülen, arzu edilen başarıyı sağlayamayacaktır. Sadece ülke ekonomisine ağır külfetler getirecektir. PKK´ninda istediği buydu!  (Bu gereksiz özel orduya ayrılacak bütçenin çok azını üniversitelerde özellikle mühendislik fakültelerinde sanayi ağırlıklı ARGE uygulamalı araştırmalar için araştırma görevlileri kadrolarına ve araç gereç için harcandığında ve veya Doğu ve güney doğu illerimizde üniversitelerin geliştirilmesinde harcandığında;  inanın, terör ile mücadelede çok daha iyi, kalıcı sonuçlar alınır. En önemlisi sanayinin gelişmesine ve kaynaşmaya büyük katkıları olur. Türkiye’de biz öğretim üyelerinin, akademiklerin süre gelen rezilliğe daha fazla suskun kalmamalıdır. Devletlerin, hükümetlerin, ulusların iyi geleceklerinin ve başarılarının bir diğer ölçütü;  Üniversitelerdeki öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerinin kalitesidir. Buradaki kalitenin artırılması için gereken yapılmıyor. Alt yapı eksiliği, araç gereç ve kaliteli eleman yetersizliğine karşın hiç bir önlem alınmıyor. On binlerce eleman için polis, imam,  bekçi, asker v.b. memur kadroları açılıyor.  Üniversitelerde daha iyi öğretim için daha iyi bilimsel faaliyetler için eleman eksikliği giderilmiyor.  Askeri, polisi, kaymakamı, valiyi bıraktık, bugün bir imam, cami hocası dahi bir yardımcı doçent, doçent statüsündeki öğretim üyesinden daha fazla eline para geçiyor. Devletten aldıkları maaş yanında cami içinde ve cami dianda ek islerle, v.d. ile öğretim üyesinin aldığı maaşın neredeyse iki üç mislisini alanlar çıkıyor.

Bence mevcut TSK içersinde Teröre karşın özel eğitimli birliklerin kazandırılması ve mobiliteyi artıracak daha fazla helikopterlerin alınması ile çok daha iyi sonuçlar alınabilir.

 

Özel ordu, profesyonel birlikler üzerine bir kaç satir ilave etmek istiyorum. A) TSK, “TÜRK SİLAHLİ KUVVETLERİ” profesyonel bir ordu değil midir? Eğer değilse bu ordu yaklaşık 350 000 askeri ve 150 000 bin uzmanı, subayı, albayı ve generali ile  niçin vardır? Bu Ordu vatanin içte ve dışta güvenliğini korumak, askerlik cağına gelmiş her gence vatanini savunmak için gerekli askerlik eğitimini vermekle yükümlü değil midir? Kurtuluş savaşında Türk ordusu kısıtlı olanaklarla, yokluklarla kendinden sayıca ve silahça hayli üstün düşmanlara karşın  ve istiklal savaşı sırasında ve sonrasında hainlerin isyanlarına karşın  kazandığı başarısını neye borçludur? Paralı özel orduyla mi o zamanın emperyalist, sömürgeci leş kargalarına ve vatan hainlerine gereken ders verilmiştir? Bence sorun siyasi kadar TSK da askeri sorunlarda, eksiklikleler, ihmaller, görevi suiistimaller, laçkalık bulunmaktadır.  Askerler basta generaller siyasete fazla ağırlık verirken,  kokteyl salonlarında poz verirken, subaylar ordu evlerinde vakit öldürürken, kışlayı unutmuşa benziyorlar. TSK´da bazı düzenlemelerin yapılması gerekiyor; ilk basta hantal uyuşuk salon kurmaylarını, generalleri ve orduevi subaylarını erlerle, asteğmenlerle birlikte teröristlerin avına, direkt çatışmalara sürmeli. Kuvvet komutanların ve genel kurmay başkanının atanmasında kriter tablosunun gözden geçirilerek,  ağırlıklı yurtdışı hizmeti kriteri yerine Türkiye şartlarında pismiş, yürekli, dinamik komutanların terfisine öncelik verilmelidir. Ve askere alınan gençlerin eğitimi mükemmelleştirilmelidir. Bunun eğitimcilerin çatışmalarda bulunmuş, deneyimli subaylardan seçilmesi ve onlarında askeri eğitim için hazırlanmalarını sağlamak.   TSK günün koşullarına göre kendini geliştirmesi gerekiyor.  Subaylar ve generaller şehit cenaze törenlerinde boy göstereceklerine, göz yaşı dökeceklerine, şehit ailelerini teselli edeyim derken, göz çıkaracaklarına;  şehitlerinin intikamını almak için teröristlerin peşine düşsünler.  Benzeri polisiye güçleri için de geçerlidir. Terör olaylarında polisin ve jandarmanın müdahalesi önceliklidir. Genel Kurmay başkanı değil, iç isleri bakanı sorumlu tutulmaktadır.  Tahmini 150 000 ne , yüzeli bine varan polisiye güçleri ile terör olaylarının üstesinden rahatlıkla gelinmeliydi Polisiye güçleri kırtasiye ve siyasi  islerinden alınıp ağırlıklı olarak her türlü güvenlik sorunlarına eğilmelidir.

Her mücadelede devlet otoritesi olmasa olmazlardandır. TSK inin dağdaki, özverili başarılı silahlı mücadelesi kadar hükümetin de içte ve dışta PKK ya karşın siyasi mücadeledeki tavizsiz, ödünsüz başarısı da çok önemlidir.  Biri olmadan diğeri basarili olmaz.

TSK deki jandarma; teröre karşın ve sınırların korunmasında eğitim ve donanım açısından daha iyi bir konuma getirilmelidir.

Benim diğer bir önerim: devleti yönetmeğe kalkışanların ve akı hocalarının bu görevden ayrılmaları ile Türkiye’de bağımsız Kürdistan hedefli PKK terörüne karşın çok daha iyi sonuçlar alınacaktır. Mevcut hükümet bu güne kadar, 8-9 yıllık sürede PKK terörüne karşın neden gerekli önlemleri almamıştır?  PKK terörü mevcut hükümetin 8- 9 yıllık iktidarı süresi içersinde neden baş edilemez boyutlara ulaşmıştır. Bence hükümet ve bürokratlar bunun bir değerlendirilmesini sakin, önyargısız ve korkusuz bir şekilde yapmalıdır. 

AKP devletin nimetlerinden kolay,  kolay vazgeçmek istemeyecektir. Kendine bağlı polisiye ve askeri güçlerle, istihbarat birimleri ile kendini daha da emin, rahat hissedecektir. Irandaki gibi şeriat yanlışı özel muhafız birliklerin, muhalif infaz timlerin kurulması mı amaçlanıyor? İnsanın aklına bu soru da geliyor.

 

Devletin, Türkiye’de bağımsız Kürdistan hedefli PKK terörüne karşın tavizsiz, çok sert,  çok acılı, sürgünlü,  kanlı silahlı mücadeleden başka hiç bir seçeneği yoktur **  Ya siz öldüreceksiniz, süreceksiniz, dağıtacaksınız, etkisiz hale getireceksiniz, kontrol altına alacaksınız;  yada onlar sizi!  PKK teröristleri sizi öldürüp, etkisiz hale getirip Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusundan süreceklerdir. İkisi arası üçüncü bir seçenek, örneğin Kürt acilimi, ise Lübnan, Irak, yada geleceği olmayan bir Yugoslavya benzeri kaostur.  Çek-Slovak örneği ikinci bir Çekoslovakya, Türkiye; Türk, Kürt federe devletleri seklinde olamaz. Türkiye´yi İrlanda ile yada İspanya ile yada Hollanda, Belçika ile bir tutmak ta yanlıştır. (Asırlardır bu topraklar üzerinde Türk hegemonyası hakimdir,  Vatanin bir bölümünde dinsel ve ekonomik çıkarlar uğruna  bir ulus biçimlendirilmek istenmektedir. Bakın yapılan diğer bir yanlış: Türkiye topraklarının bir kısmına Kürdistan devletinin kurulmasına onay verilse dahi; PKK terörü daha farklı bir şekilde Türkiye´ye karşın sürecektir!  Terörlü talepleri hiç bitmeyecektir, uçuk tazminatları dahi gündeme getireceklerdir.  PKK ve Peşmergeler yani” Büyük Kürdistan” Batılı Devletler (ABD, Almanya, İngiltere, Fransa gibi Avrupa ülkeleri ve Yahudiler için de bölgede, enerji, petrol-gaz dolarları nedeniyle büyük, hatta hayati bir kozdurlar ve bu koz ta yüzyıldan beri zaman,  zaman kendi çıkarları gereği kullanılmaktadır, bugünde, gelecekte bu koz kullanılacaktır. 

 

Kürtler Türkiye´den ayrılmayı düşünmüyorlar.  Ayrı devlet kurmak istemiyorlar! Anayasada her ulus gibi özlük, kimlik haklarımız sağlansın, taninsin yeter diyorlar, Bezende ağızlarından salıveriyorlar; Kürdistan’da bölgesel özerklik arıyoruz gibi pek te masumane isteklerle kamuoyu uyutulmağa, dikkatlerin farklı yönlere kaydırılmasına çalışılıyor, 30 seneden beri isteklerini ağır, ağır alıştıra,  alıştıra gerçekleştiriyorlar. 20 sene evvelki kamuoyunda gündemi meşgul eden masumane isteklerini bugünün istekleri ile bir karşılaştırın, (  çok kolay,  internet aracılığı ile gazetelerin arşivlerinden ulaşabilirsiniz). Bakin PKK´terörün tek bir hedefi vardır, Bağımsız Kürdistan devletinin yaklaşık Türkiye topraklarının üçte birini dahil eden topraklarda  kurulmasıdır. Ve diğer Kürt federe devletleri ile bütünleşmesidir.  ilk evvel 40-50 sene evvel Irakta, daha sonra sah rejimin yıkılması sırasında Iranda, Hafız Esat zamanında Suriye’de, Kıbrıs harekatı sırasında ile Türkiye´de  bu Büyük Kürdistan hayalinin peşine düştüler. Türkiye’deki siyasi ve ekonomik konjonktür ve  otorite boşluğu ile ve Avrupa Birliği Üyeliği tehditleri ile hedeflerinde büyük mesafeler elde ettiler. Türkiye´yi parçalanma  moduna ittiler. Çocukları ve gençleri kazanarak canlandılar. Önemli yerlere sızarak kendi lehlerine kullandılar. Türkiye’de bu gelişmelere karşın toplumun büyük bir kısmi hala duyarsız,  olup bitenlerden ilgisiz.  Devletin çıkarlarını, vatanin bütünlüğünü, kimliğini savunmaktan aciz, suskun ve bilgisiz bir gençlik, toplum. Bunda ana baba, okullardaki eğitim sistemi kadar medyaninda olumsuz büyük payı vardır  DrHusso