21. YÜZYIL BAŞLANGICINDA
ÖZELLİKLE DİNCİ KESİMİN TÜRK ORDUSUNU
ÜLKEDEKİ SİYASİ VE
EKONOMİK OLUMSUZLUKLARIN SURUMLUSU OLARAK GÖSTEREREK YIPRATMA
GAYRETLERİ, PARAYONASİ!
Türk
silahlı kuvvetlerini, Türk ordusunu ve generallerini ve
subaylarını;
·
Latin Amerika´nin ya da Afrikalı kabile devletlerinin
silahlı kuvvetleri, orduları ve darbeci generalleri, subayları
ile bir tutanlar,
·
Türk
Ordusunun general ve subayların hırsları, kişisel
çıkarları, keyifleri nedeniyle darbeci olduklarını
savunanlar,
·
Türk
Ordusunun, değerli komutanlarının demokrasi düşmanı
olarak görenler,
·
Türk
Ordusunun, değerli komutanlarının Türkiye de
demokratikleşmeyi kösteklediği iddia edenler,
·
Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Türkiye´deki özellikle siyasi, ekonomik alandaki
olumsuzlukları, başarısızlıkları, teknolojideki
geri kalmışlılığı nedeni olarak görenler,
Ya bu konuda
bilgisizlikleri, sorgusuzlukları nedeniyle saçmalayacak kadar
kişiliksizleşmişler, zavallılaşmışlar,
Ya belli çıkar
grupların örgütlerin, partilerin (başta aşırı
dincilerin, PKK´nin) çıkarları, art niyetleri, hesaplaşma,
intikam dürtüleri gereği propagandasını yapıyorlardır,
Ya da günün siyasi konjoktörüne, iktidar gücüne göre ses veren hindi
kafalılardır.
Bunlar
TSK´ komutanlarını suçlamadan evvel günün siyasi icraatını,
suiistimallerini, yolsuzluklarını, insan hakları ihlallerini,
gelir dağılımını, iç ve dış borçları,
özelleştirmelerdeki peşkeşi, partizanlığı, Türkiye´deki
fakir fukaralığı, müzmin işsizliği
değerlendirsinler. Vatanin bütünlüğünü, Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin mevcudiyetini, geleceğini tartışılır hale
sokanlara, toplumdaki Türk-Kürt çatışmalarını, doğu
illerdeki ayaklanmaları, Devletin güvenlik mensuplarını linç
girişimlerini, taşlanmalarını, Çocukların, gençlerin,
kadınların PKK tarafından kullanılmalarını, Parti
başkanı diktatörlüğünü, parti içi demokrasiyi, halkın
demokrasi bilincini sorgulasınlar, Vatanseverler hapiste, PKK, Teröristler
Mecliste diyen, haykıran şehit analarını, yakınlarını
dinlesinler,..
.
TÜRK
ORDUSU, KOMUTANLARI TÜRKİYE´DE LAİK, DEMOKRATİK, PARLAMENTER
DEVLET YÖNETİMİN GERÇEK KORUYUCULARIDIR.
TÜRKİYEDE
GERÇEKLEŞTİRİLEN BÜTÜN DARBELERİN ESAS SORUMLULARI
DEVLETİ YÖNETMEĞE KALKIŞAN SİYASİLERDİR. TÜRK
SİLAHLI KUVVETLERİ BU GÜNE KADAR YAPMASI GEREKENİ, ONDAN YAPMASI
İSTENİLENİ EN İYİ ŞEKİLDE YAPMIŞTIR. VE
BELLİ BİR SÜREDEN SONRA DEVLET YÖNETİMİNİ TEKRAR
SİVİLLERE BIRAKMIŞTIR. ( Libyada
darbeci Kaddafi hala devletin başındadır, Kenan Evren normal bir
vatandaş gibi emekliliğini yaşıyordur)
Eğer Türkiyedeki geçici ve zorunlu olarak Türk ordusunun
gerçekleştirildiği devlet yönetimine el koymalar, yani belli bir
kesimin yakıştırdığı, askeri darbeler
değerlendirilecekse, bilimsel olarak o zamanki siyasi yönetimin, devlet otoritesinin de bu değerlendirme içinde
yer alması gerekiyor.
Zaman gazetesi
prof. unvanlı bir yazarın bir televizyon kanalında 27 Mayıs
1960 ihtilalını yaklaşık 30 serseri subayının
hazırladığı şeklinde ifadesini, Türk Ordusunu darbeci
ruhu ile demokratik yapıyı tehdit ettiği şeklindeki
görüşünü, ve diğer katılımcılara
saygısızlığı, agresif tutumu bir bilim adamına
hiç yakışmıyordu. Türkiyede yeni türeyen dinci denilen siyasi
menfaat kesimin tipik davranışını göstermiştir; tepeden
bakma, havali, çok iyi bilen yapan Allahın sevgili kulu, tehdit,
aşağılama,
Devletin nimetlerinden daha fazla
yararlanmak için, kişisel yada
kurumsal yada ailesel, yada örgütsel megalo ihtirasların tatmini için
devleti siyasi ve ekonomik çökertip parçalamak için, yada gelişmesini
sabote etmek, bağlı kılmak, hatta dış devletlerin ekonomik siyasi, askeri
çıkarlarını korumak için de devleti ele geçirmek yada en
azından devlet yönetimde alınan kararlarda söz sahibi olmanız
için; Devleti ele geçirmek için de;
kendi adamlarınızı zamanla bilhassa çocukları,
gençleri kazanarak yetiştirerek devletin önemli mevkilerine, partilere
sızmalarını, yerleştirmelerini sağlamanız
gerekiyor. Büyük Kürdistan Hedefli PKK terör örgütü de, tarikatçı, dinci
örgütlerde bu yöntemi başarı ile uyguluyorlardır.
Türkiyede
Anayasa Halk Oylaması, referandum konusunda bir iki satır eklemek
istiyorum:
·
AKP
- Anayasa halk oylamasını Demokratik acılım diye ve birçok
hayali vaatlerle halka yutturulmağa çalışılmasını
siyasi ahlaksızlık ve siyasi öngörüsüzlük olarak ben şahsen
değerlendiriyorum,
·
Referandum oylamasını 12 eylül ile
hesaplaşmasına döndüren dinci taktiğini
yakışıksız ve mantıksız buluyorum. (30 sene
aradan sonra ve AKP hükümetinin 8 senelik iktidarından sonra 12 Eylül
askeri müdahaleyi 4- 5 generalle sınırlı tutup
yargılanması imkânsızdır. Bu askeri 12 Eylül müdahalesinin
arkasında koskoca Türk Ordusu bulunmaktadır. En önemlisi; bu askeri
12 eylül müdahalesinin arkasında Türk Milletinin çoğunluğunun
desteği, alkışı vardır. Halkın başka seçeneği
yoktu ki! Koyun gibi güdüldü demekte siyasi görgüsüzlüktür. Bu gerçekler nedense bilinmek istenilmiyor! Başta Sayın Kenan Evrene ve diğer komutanlara hesap
sorulmadan evvel, 12 Eylül öncesi toplumun, gençlerin birbirine düşman
sağcı ve solculara bölünmesini sağlayan ve veya buna
karşın etkin önlemler alamayan o zamanın siyasiler de
yargılansın. Türk Ordusu 12
Eylül darbesi ile o zamanki siyasilerin pisliklerini temizlemeğe mecbur
bırakılmıştır.
Her gün birbirine işkence eden ve suikastlarla birbirlerini
katleden o zamanın siyasi sistemi, TBMM´si de sorgulansın, icraatları
tartışılsın.
İşkencenin her türlüsü insanlığın yüz
karasıdır, bunun hesabi çok yönlü sorulmalıdır tabii ki.
Sağcı ve solcu gurupların birbirlerine yaptıkları
işkencelerin, karşıt grupların eline geçip ırzına
geçilenlerin, vahşet içinde katledilen, intihar süsü verilen gençlerinde
hesabi siyasetçilerden, bürokratlardan yetililerden aranmalıdır. Bunlar yani olaylar
Türk Ordusu tarafından provoke edilmiştir, bazı generaller darbe
için göz yummuştur ya da generaller tarafından
yaptırılmıştır demek ahmak
kolaycılığıdır. Bazı istisnalar kaideyi bozmaz.
Her kurumda olduğu gibi TSK da çürükler olabilir. Yahu! Darbe yapacak yada teşebbüs edecek
general, subay bundan hatıratında bahseder mi? Yada, bu niyetinden dünya alemini haberdar eder mi?
Bu bence subayların eğitiminde ki laçkalığı,
disiplinsizliği, hoşnutsuzluğu ortaya çıkarıyor.
Böylelerin Türk Ordusunda yarardan çok zararları olur.
KISACA 12 EYLÜL
DARBESİ İLE KENAN EVRENİ VE TAKIMINI DEĞİL, TÜRK
ORDUSUNU VE TÜRK HALKINI, bizzat kendinizi de (darbelere karşın o
dönemin siyasilerin acizliğinizi çaresizliğini de) YARGILAMIŞ
OLURSUNUZ. DARBELER HALKIN DESTEĞİ OLMADAN BAŞARILI BİR
ŞEKİLDE GERÇEKLEŞEMEZ.
Sayın Hükümet başkanına metinleri hazırlayan
dinci ve PKK ağırlıklı akademik danışman ordusu, biraz
geçmişteki olayları bilimsel yani tarafsız, önyargısız
değerlendirmeleri gerekiyor diye düşünüyorum. Diğer bir gerçek
ise 12 Eylül anayasa değişikliği, şimdiki anayasa
değişikliğinden çok, çok
daha demokratik bir şekilde uzmanlarca hazırlanmıştı
ve neredeyse halkın yüzde yüzü, (% 100) 12 Eylül anayasasına evet oyu
vermiştir. Bu da değerlendirilmelidir. En azından ekranlarda
lafzanlık edenler basta pof. unvanlı uzmanlarda bu gerçekleri dikkate
almalıdırlar. Kendileri fikir özgürlüğü, demokrasi insan hakları
demeden evvel karşıt fikirlere, karşıt fikirlilerin insani
haklarına saygılı olmasını öğrensinler,
.)
·
Anayasa
değişikliği daha fazla vakit ayrılarak çok daha
kapsamlı, daha ciddi ve daha çok uzman katılımcıların
ve sivil örgütlerin, devlet kurumlarının önerileri dikkate
alınarak yapılmalıydı,
·
Anayasa
değişikliğinin gizli bir amacı; PKK terörünü, Kürdistan´i
meşrulaştırmak için alelacele yapıldığı
izlemini vermektedir.
·
Devletin, hükümetin
referandumla kamuoyunu gereksiz ve zamansız meşgul edeceğine, halkın
gerçek sorunlarına ağırlık vermesi gerekiyor, Örneğin;
issizlik, yoksulluk, mafya tipi asalaklaşma, devlet kurumlarında
özellikle belediyelerdeki keyfi haraççı yönetim, Türkiyedeki Kürdistan
hedefli ayrımcılık, Toplumda bölünme ve huzursuzluk, İç ve
diş borçlar, ekonomik iflaslar
(diğerlerine siz devam edin, siz
ekleyin)
Gecen
haftalarda televizyon kanalının birinde referandum ile ilgili bir
tartışma programında halkın bu konu üzerinde ne
düşündüğü ile ilgili kısa bir sokak röportajı
yayınlanmıştı,
Detayın
girmeden, benim çıkardığım sonucu kısaca yazmak
istiyorum: Çok, çok üzücü! Daha Anayasa referandumundan haberi olmayan,
referandum da neymiş diyen, daha da referandumun niçin
yapıldığını, bilmeyen çoğunluk bir toplumda
demokrasi açılımından bahsetmek ne kadar doğru
olacağını devleti yönetmeğe kalkışan siyasilerin
anlayışına bırakıyorum. (Bunun nedeni hakkında
siz de düşünün bakalım. Size bir iki ipucu; vatandaş iş,
aş, ekmek, kira, para, kredi kartı borcu derdinde. Demokrasi acılımı ya da
referandum onun neyine?
Bu nedenle de
Türkiye´de, Demokrasinin temel ilkelerinden biri de: Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin temel yasaları, yani anayasaları il
oynanılmamalıdır. Hele odunu, eşeği aday gösterip
seçtiren Türkiye gibi demokrasi kültürlerinde, askeri yada sivil darbe
anayasaları gelişi güzel değiştirilip halk oylamasına
sunulmamalıdır. Sonuç bellidir,
yoksa AKP halkoyuna gitme riskini alır mıydı? Kemal Beylerin, Recep Beylere karşın
şansları çok, çok azdır!)
SON
OLARAK BİR VATANDAŞ OLARAK SON GÜNLERDE KAMUOYUNU MEŞGUL EDEN
BALYOS OLAYINA DÜŞÜNCELERİMİ PAYLAŞMAK İSTİYORUM:
102 Ordu
mensubu, emekli ve muvazzaf subay ve generalin mahkemece
savcılığın görüldükleri yerde yakalama emrini normal bir
vatandaş olarak protest ediyorum. İnsan hakları sözleşmesine
de aykırı buluyorum. Bu
cesareti veren personeline sahip çıkmaktan, yargının
tarafsız, hakkani olmasını istemekten, uyarmaktan da aciz,
korkak genelkurmayı başta başkanını
kınıyorum.
(
iyi ki Bati deneyimli, uzun boylu aciz, yüreksiz genelkurmay başkanı
bir kaç hafta sonra görevinden emekliye ayrılıyor. Yoksa
gerçekleştirmek istediği bati standartlarındaki bir ordu
hayaliyle Türk ordusunu daha da berbat edemeden, dincilerin eline tamamen
teslim edemeden gittiği için çok isabetli olmuştur. Bu görevi süresinde
Türk Ordusunda geleneksel
dayanışmayı, bölgedeki uyumunu, bölgedeki şartlara göre
pismiş yapısını zedelemiştir.. Uzun boylu bati standartlı, kurumun personelin
çıkarlarını, general ve subayların haklarını
savunmaktan korkan, ses
çıkaramayacak kadar yüreksiz genelkurmay başkanı ve, dönemi TSK
da kötü anılacaktır, en azından mağdur edilen aileler bu
dönemin genel kurmay başkanını ve ekibini lanetleyecektir.
TSK´daki
generaller, subaylar görevleri itibariyle her türlü
olaşışlığı dikkate alarak, varsayımlara
dayanarak ilerisi için senaryoları hatta hayali uygulamaları
tartışabilir, kaleme alabilir. Bir ordu için bir güvenlik birimleri
için bundan daha doğal ne olabilir ki. Bu yöntem mühendislik bilimlerinde
de alternatif çözümler üretmede uygulanmaktadır. Devlet yönetimlerinde
siyasetçilerin bittiği dönemde müdahale edecek güç TSK olacaktır tabi
ki. Dışarıdan başka orduları, birleşmiş
milletler nezdinde davet edip siyasetçilerin pisliğini temizlemek için davet
mi edilecektir? Diğer taraftan ne Ergenekon ne de
Balyos ve de diğerlerinde; herhangi bir fiili suç ortada bulunmazken ve
veya fiili suca uygulama söz konusu değilken; hayali, düzmece iddialarla,
idi güdüğü belirsiz ihbarlarla ve 5- 10 sene evvel söz konusu edilen,
fikir, düşünce, öneri, mertebesindeki bir takım düzenlenmeleri, belli
kesimler, bilhassa dinci kesim ganimet bilip insanların yıllarca
tutuklanarak, mağdur edilmeleri, hastalanmalarına, yatalak
olmalarına hatta ölmelerine sebep olmaları, suçtur, allahsızlıktır,
günahtır, yazıktır. Bu olaylar, bu uygulamalar hükümet güdümlü Türk Adalet Sisteminin yüz
karasıdır.
AŞLINDA
TÜM MAĞDURLAR İNSAN HAKLARI MAHKEMELERİNE BAŞVURMALARI, TÜM
MAĞDURLAR ORTAK HAREKET EDİP DÜNYA KAMUOYU OLUŞTURMALARI
GEREKİYOR, HÜKÜMET GÜDÜMLÜ ADALET SİSTEMİNİ, MAHKEMELERİNİ
HAKİM SAVCILARINI RET EDİP HİÇ BİR ŞEKİLDE
KARŞILIK VERMEMELERİ, SUSMA HAKLARINI KULLANMALARI GEREKİYOR.
Muvazzaf ve emekli askerler, basın çalışanları mağdur
edilen yıllardır hakim önüne çıkarılmayı bekleyen
arkadaşlarının arkasında bulunmaları, ve her türlü
desteği vermeleri gerekiyor. Siyasi güdümlü tutuklanma, yargılanma
olayını buradaki insan hakları ihlallerini karşın
dünya kamuoyunu, dış basını Avrupa Parlamenterlerini
bilgilendirmeleri gerekiyor.
Diğer
önemli bir konu ise ordu mensuplarının askeri mahkemelerde
yargılanmaları daha isabetli olurdu diye düşünüyorum. En azından
savcı ve hakimlerin askeri bilgilerinin, askeri çalışma, görev
koşullarından da haberdar olması gerekiyor. Ordu
mensuplarının siyasi güdümlü,
hükümet baskılı sivil mahkemelerde yargılanmaları
TSK´yi yıpratıyor. Günümüzde görülüyor. Sivil mahkemeler, sivil
yargıçlar, sivil savcılar;
PKK´ gibi terör örgütlerin ölüm tehditleri altında, dincilerin
bilhassa dinci medyanın baskısı altında, hükümetin
dolaylı direktifleri altında adil davranmama, taraflı karar verme
olasılığı büyüktür. - Askeri sura öncesine bir ay kala bu
mahkeme kararın çıkartılması, - Sanıkların 5 ay
sonra mahkemeye çıkartılma istemi ile tutuklanma istemi Bu
kararı çıkartanların tarafsız olmadığı
izlemini veriyor. Bunu görmek icin de
insanin uzman hukukçu olmasına gerek yoktur, Her sağlıklı
insan bu balyos kararın siyasi güdümlü olduğu kanaatine varır.
Bir
Vatandaş olarak, aşırı dinciler yönetimindeki AKP´yi Laik
Türk demokrasisi için, vatanin bölünmez bütünlüğü için, ülkenin huzur ve
güvenliği için tehlikeli görüyorum. Devleti, ülkeyi bir mirasyedi gibi
yönetmişlerdir. Onların dönemi
sırasında PKK - terörü kontrol
edilmez boyutlara ulaşmıştır. Vatanin bölünmez
bütünlüğü korunmaz hale gelmiştir, Toplum, halk birbirine düşman
Türk, Kürt etnik gruplara bölünmüştür. Ülkenin çıkarlarını
içte ve dışta savunmaktan aciz kaldığı
görüşündeyim. AKP sayesinde TSK´ya karşın olanların
sayısında bir artışın
olduğu görüsündeyim. TSK,
AKP´nin icraatını kösteklediği görüsünü savunanlara
günlük yaşantıda, sohbetlerde şahit oluyorum. Daha evvel böyle
bir durumu hiç gözlememiştim! Dinciler fısıltı
propagandası ile, Cuma namazı sonrası dini sohbetlerinde Türk
Ordusunu yıpratmada hayli basarili oldukları görüşündeyim.
Türkiye bugün
hala var ise, siyasilerin kötü icraatlarına rağmen hala ayakta ve
gelişmesine devam ediyorsa, bunun tek bir açıklaması
vardır; Türkiye´nin mevcut içsel enerjisi, gensel ve bölgesel
potansiyeldir. Aslında Türkiye çok daha iyi yerde olması gerekiyor.
Hükümetlerin, siyasilerin kötü
icraatları; TSK ve veya
dış güçlere havale edilerek temize çıkma
alışkanlığından vazgeçilmelidir. Türk Ordusu
siyasilerin pisliklerini temizleme mecburiyetinde
bırakılmamalıdır.
Devlet
lâfzenlikle idare edilmez. Lafzanlikle devletin bütün kurumları ele
geçirilerek berbat edildiği gibi TSK´da ele geçirilip berbat edilmek
isteniliyor. Ergenekonun Balyozun v.d. lerin amaçlarından biri de budur. TÜRK
ORDUSUNUN DEĞERLİ, ASİL KOMUTANLARINI DEVLETİ YIKMAK
İÇİN TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMAKLA SUÇLAMAK, TÜRK ADALETİNİN, YARGI
SİSTEMİNİN BİR YÜZKARASIDIR. En
azından muhalefetin Ordu mensuplarına sahip çıkması
gerekiyor.
Her kurumda olduğu gibi TSK da görevi suiistimaller söz konu
olabilir. Örneğin, belli çıkar grupların bazı çok iyi
niyetli, dış dünyanın siyasi entrikalarından habersiz
generalleri, subayları kullanarak devletin nimetlerinden daha fazla pay
alma girişimleri söz konusu mümkündür. Fakat Bir Türk Generali
Komutanı asla ve asla ülkesine, vatanına ihanet eden bir hain,
terörist ya da terör örgütü mensubu olarak suçlanamaz. Suçlayanların
özüne, beşeri kimliklerine, kişiliklerine
bakılmalıdır, bağlantıları, tarikat
bağlılıkları, örgüt üyelikleri, yaşları, başları,
tecrübeleri, bilgileri, tarafsızlıkları v.d., korkulmadan
araştırılmalıdırlar.
Beşiktaş-İstanbul daki Adliyenin, mahkemenin,
savcı ve hakimlerin Türk Ordusu subay ve generalleri hakkında
taraflı aleyhte karar verme olasılığı çok yüksektir. Beşiktaş AKP´nin, dincilerin baş kalesidir. Yanılmıyorsam 102 Türk ordu mensubunun görüldükleri yerde
yakalama kararını çıkaran bu Beşiktaş adliyesi mahkeme
hakimleri ve savcılarıdır. Mahkemenin biri tutukluyor, diğer
biri serbest bırakıyor, başka biri de tekrar yakalatma
kararı çıkartıyor, Yargıda böyle rezilliğin, intikam
duygusunun olmaması gerekiyor. Bati
deneyimli uzun boylu genelkurmay başkanı ve ekibi en azından bu
keyfi uygulamanın nedenini sormalıdır. En azından
değerli ordu mensuplarının haklarındaki suç duyuruları
nedeniyle mahkeme gününde duruşmada hazır olmaları istenmeliydi.
(Bakin, bunlar eldeki delillere göre yüzde
yüz suçlu görülseler dahi, Türk Ordusunun Toplumdaki yeri dikkate
alınarak, görüldükleri yerde yaka paça tutuklanma kararı
çıkartılmamalıyıydı. Bu uygulama Beşiktaşlı
hakim ve savcıların meslekleri ile ilgili yetersizliğini, art
niyetliliğini, Türk Ordusunu yıpratma, zarar verme niyetini
açığa vuruyor. Hava kuvvetleri Komutanlığını,
deniz Kuvvetleri komutanlığını yapmış
şerefli emekli subayların, ordu komutanlıklarını halen
sürdüren değerli generallerin kaçma ihtimalini Beşiktaş
adliyesinde, mahkeme nasıl akla ve hayale getirebilir ki?
..
.
Ekteki
fotograflara bakin lütfen!
Rezillik,
Ordunun çeşitli kademlerinde basarîli görevler üstlenmiş,
Generallerin,
subayların, ordu komutanlarının adi suçlu, gibi
Türk
yargısı tarafından muameleye tutulması Türk tarihinde
kara
leke olarak anılacaktır. Savcılar ilk evvel cesaretleri varsa
siyasilerin
icraatlarına eğilsinler.
Mevcut
hükümetin laik cumhuriyet karşıtı icraatlarından,
dinci
akımından endişe duyanlar tabii ki bazı önlemleri
tartışmaya sunacaklardır.
Generaller
fiili darbe suç teşebbüsünde mi bulunmuşlardır?
Demokrasi
açılımından bahsedenlerin gerçek samimiyeti ortaya
çıkmaktadır.
(beni
desteklemeyenler, benimle çalışmayanlar, bana karşı olanlar
İki
adim öne bir adim geri mehter taktiği ile alıştıra,
alıştıra
yok edilmelidir mantığı hakim)
TÜRK
ORDUSUNUN DEĞERLİ, ASİL KOMUTANLARINI DEVLETİ YIKMAK
İÇİN TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMAKLA SUÇLAMAK, TÜRK ADALETİNİN, YARGI
SİSTEMİNİN BİR YÜZKARASIDIR. En azından
muhalefetin ordu mensuplarına sahip çıkması gerekiyor. Sıra
muhalefete de gelecektir, BAŞTA
MHP GENEL BAŞKANI VE PARTİ YÖNETİMİ DEVLETİ YIKMAK,
ORTALIĞI KARIŞTIRMAK İÇİN YASA DIŞI ÖRGÜT KURMAK VE
ÜYE OLMAK SUCU İLE BİR SABAHIN KÖRÜNDE GÖZALTINA ALINIRLARSA
KİMSE ŞAŞIRMASIN. Bu olasılığı ben AKP´nin
referandumdan evet ten sonra görüyorum. Emniyet ve yargı AKP´nin elinde
bir silah. Bahçeli gık demeden dahi kendisini kodeste bulur ve
yıllarca hakim önüne çıkmasını bekler. MHP ´den sonra CHP yede sıra
gelecektir.
BİR
TÜRK GENERALİ KOMUTANI ASLA VE ASLA ÜLKESİNE, VATANINA İHANET
EDEN BİR HAİN, TERÖRİST YA DA TERÖR ÖRGÜTÜ MENSUBU OLARAK
SUÇLANAMAZ. SUÇLAYANLARIN ÖZÜNE, BEŞERİ KİMLİKLERİNE,
KİŞİLİKLERİNE BAKILMALIDIR, BAĞLANTILARI, TARİKAT
BAĞLILIKLARI, ÖRGÜT ÜYELİKLERİ KORKULMADAN ARAŞTIRILMALIDIR.
ASLINDA
TÜRK ORDUSU YARGILANMAK, KARALANMAK, YIPRATILMAK İSTENMEKTEDİR.
NEDENSE UZUN BOYLU BATI DENEYİMLİ GENELKURMAY BAŞKANI, BU
GERÇEĞİN HALA FARKINDA DEĞİL,
BU DA GELİR BUDA GEÇER YAHU!
Yukarıdaki her zaman geçerli değildir,
Bazı olaylar, dönemler, yönetimler, musibetler, hastalıklar v.d.
kendiliğinden kolay, kolay gelip gitmezler. Gittiklerinde de geriye enkaz,
kaos, acı, hastalık, felaket, iflas, borç, katliam
bırakırlar. Devletler ve hükümetler yönetimler için de
geçerlidir. Bu da gelir bu da geçer
yahu zihniyeti kişisel, toplumsal, ulusal acizliğin,
çaresizliğin, korkaklığın bir göstergesine
dönüşmemelidir. Bireysel, toplumsal, ulusal hayati meselelerde seyirci
kalınmamalıdır. Allahın dan bulsun,
gibi; Kulun bizzat
kendisinin yapması gerekeni de Allaha da havale etmemelidir. O ameli
bizzat kendisi yerine getirmelidir, yada her yola başvurarak
getirmeğe çalışmalıdır.
ASKERİ DARBELERDE BAZEN GERÇEK
DEMOKRASİNİN UYGULANMADIĞI, ÇARESİZ KALINDIĞI,
DEMOKRASİNİN SUİİSTİMAL ARACI OLARAK KULLANILDIĞI
DURUMLARDA ORTAYA ÇIKARLAR.
Uzun boylu bati deneyimli aciz genelkurmay
başkanı, günümüzün siyasi yönetimi; Türkiyede ilk evvel bati
standartlarındaki demokrasiyi, , siyasi ahlaki ve toplumdaki demokrasi
kültürünü, Vatandaşın demokrasi bilincini ve sorumluluğunu,
kişi başına düşen geliri, tahsil durumunu
kazandırsınlar, daha sonra Bati standartlardaki Türk Ordusu
yapılandırmayı ele alsınlar.
Türk Ordusu Türkiye´de bütün kurumlar içersinde en
demokratik olanı olduğunu hakli gerekçelerle, ön yargısız
olarak savunuyorum. Böyle bir orduya sahip olduğumuz için
ulus olarak şanslıyız, Allah başımızdan eksik
etmesin. Ve ben bir vatandaş olarak
Türk Silahlı Kuvvetleri ve komutanları ve Mehmetçikleri ile gurur duyuyorum.
Not: Güncel
konulu makaleyi, yazıları
saçma bulanlar, beğenmeyenler, tekrar okumasınlar, fakat
makaleyi e-mail guruplarına iletsinler, önersinler. Teşekkürler.
Izmir, 25.7.2010
DrHusso
Ek:
1.8.2010
·
Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, demokratik
özerkliğin egemenliğin yerelde paylaşılması meselesi
olduğunu söyledi.
Tunceli Belediye
Konferans Salonunda düzenlenen ve yüzlerce kişinin
katıldığı panelde konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman
Baydemir, KÜRT SORUNU KÜRT
COĞRAFYASINA örneğin Dersime gelen vali beyin
Diyarbakıra gelen emniyet müdürünün Hakkariye giden il jandarma
komutanının halka iyi yada kötü davranması meselesi
değildir. KÜRTLERİN
KENDİ KİMLİKLERİYLE, KENDİ İNANÇLARIYLA YÖNETSEL
YAŞAMA KATILMA TALEBİDİR. YANİ DAHA AÇIK BİR
İFADEYLE EGEMENLİĞİN YERELDE PAYLAŞILMASI
MESELESİDİR. KİMLİKSEL KOLEKTİF OLARAK KATILMA
MESELESİDİR. BUNU ARTIK AÇIKÇA SÖYLEMEK LAZIM. KÜRT
SİYASETÇİLER OLARAK LAFI DOLANDIRMAMAMIZ LAZIM dedi.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Tekrar nerden nerelere gelindiğinin
bir örneğidir. Türkiye´nin belli bölgelerinde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
Kutsal Vatanin içinde Dünya tarihinde ne dilleri, ne bayrakları, ne vatandaş,
ne ulusları nede devletleri hiçbir zaman
var olmayan bir millet ortaya çıkartılmıştır. Dil ve
kültürel tavizlerle bir ulus biçimlendirilmiştir. Ayrı dil, ayrı
bayrak, ayrı topraklar, ayrı
ulus, ayrı yönetim istekleri ile Büyük Kürdistan Devletinin ilanı yakında
ilan edildiğinde ve dünya devletleri tarafından tanındığında
kimse şaşırmayacaktır.
Evet nerde
kalmıştık! Büyük Kürdistan hedefli PKK-Terörü ile mücadelede
nerden nereye gelindi. Bu soruyu hükümetlere, siyasetçilere ve bir ekrandan
diğer bir ekrana koşturup kendilerinden geçerek ona buna akıl
veren, karşıt düşünenleri faşist, ulusalcı paranoyak
v.b. diye aşağılamaya kalkışanlara ve belli
gazetelerin köşe yazarlarına da sormak gerekiyor.
.
Vatan, devlet, dini kurtaran
değerli kahraman Ergenekon, Balyoz savcıların, hakimlerin bu ve
benzeri olaylarla neden ilgilenmediklerini, neden yakalama emri
çıkarmadıkları, bu cifte standarttı onlara sormak gerekir.
Az daha unutuyordum! AKP hükümetinin
icraatlarından endişelenen, kaygı duyan yüz binlerce
vatandaş sokaklara dökülmüştür.
AKP´ye karşın, mevcut hükümet aleyhine ve hükümetin gitmesini
için, hatta ordunun müdahalesi için gösterilerde bulunmuştur. Vatan, devlet,
dini kurtaran değerli kahraman Ergenekon, Balyoz savcıların,
hakimlerin neden bu vatandaşlar hakkında da tutuklanma yakalama
kararı çıkartamıyorlar. En azından mevcut hükümeti düzeni
devirmek için örgüt kurmak, örgüte üye olmak, fiili suca teşebbüs sucundan
teker, teker haklarında dava açılmalıydı. Yoksa bu
olayları Ergenekoncu generaller mi düzenledi?
21.
YÜZYİLDA TÜRKİYE´DE MAHKEMELERİN, HAKİMLERİN
SAVCILARIN KARARLARI KORKULMADAN SORGULANMALIDIR, BU KARARLARI HAKKINDA DA
ÇEKİNİLMEDEN ART NİYETLİ OLMADAN YORUMLANMALIDIR.
HÂKİM VE SAVCILARIN SEBEP OLDUKLARI MAĞDURİYETİN
HESABİ DA BİZZAT KENDİLERİNDEN TELAFİ
EDİLMELİDİR, VERGİ VERENLERDEN KARŞILANMAMALIDIR.
DİĞER MESLEKLERDE OLDUĞU GİBİ AĞIR YANLIŞ
KARARLARDAN, GÖREVİ SUİİSTİMALLERDE DA HAKİM VE SAVCILAR
MESLEKLERİNDEN MEN EDİLMELİDİRLER.
(Gelen ihbarlar üzerine adamı
Ergenekoncun finansörü olarak yıllarca tutuklu tutuyorlar, hayat
kimyasını berbat edip adamın kanserden hastalanmasına hatta
doğru dürüst tedavi olmasına imkan vermeyerek kısa sürede ölmesine
sebep oluyorlar, daha sonra adamın bırakın Ergenekonu finans
etmesini, evini döndürecek parası, mali mülkü dahi olmadığı
ortaya çıkıyor. Bu olayda
ihbarcıların savcıların hakimlerin, adalet
bakanlığının ve hükümetin basta başbakanın hesap
vermesi istenmeliydi. Benzeri bir vaka da rahatsızlığı olan
değerli bir kuvvet komutanı idi, üdügü belirsiz ihbarlarla
yıllardır tutuklu bulunduğu cezaevinde hakim önüne
çıkarılmayı beklerken bir gün düşüp yatalak oluyor.
Adamın hayati kaydırılıyor. Bu olaylar görülmeden
demokrasiden, yeni anayasa referandumundan Türkiye´de belli kesimler
saçmalıyorlar. Bu olaylarda sivil örgütler ve devletin kurumları ve
parlamentodaki insan hakları savunucuları neden suskun
kalıyorlar. Ve de bunlar daha sonra hangi yüzle Türkiyede demokrasiden,
insan haklarından, barıştan, huzurdan, insanlıktan,
Allahtan lafzanlik ediyorlar.
* buradaki makale kişi, kişilere, kurumlara akil
verme, hakaret etme amacını taşımıyor. Sadece güncel, kamuoyunu meşgul eden
belli konular üzerinde gözlemlerim, değerlendirmelerim, düşüncelerim,
bazı önerilerim kaleme alınmıştır.
Ve internet aracılığı ile paylaşmaya, tartışmaya
fikir alışverişine sunulmaktadır. Olası yazı hataları
için okuyucuların hoş görüsüne sığınıyorum. DrHusso 8.2010