Bornova
Belediye Başkanı
Sayın
Prof. Dr. Kamil O. Sındır,
Ekteki makale ilginizi çeker düşüncesiyle sizlere de gönderiyorum.
İleride CHP genel başkanlığını
düşünmeniz için ben hiç bir neden görmüyorum. Prof. Dr. Akademik
Unvanınızla, çok iyi Performansla, boy-pos fiziğinizle, düzgün
hitabınızla CHP için gelecek vaat eden adaylardan biri de neden
sız olmayasınız oyunda ve parti içinde sesinizi,
varlığınızı hissettirmeniz için
çalışmanız
Saygılar
Özden
Referandum Sonuçlarının Tarafsız, Farklı Bir
Değerlendirilmesi,
GANDİ KEMAL EFENDİLERİN, RECEP BEYLERE KARŞIN
GÜNÜMÜZ TÜRKİYESİNDE HİÇ ŞANSLARI YOKTUR
.. Bey,
Hayal kırıklığına uğramanıza
üzüldüm. Samimi olarak söylüyorum ben bu sonucu çok önceden ta başta
tahmin ediyordum ve web sayfamdaki bir makalemde bu beklenen olası
sonuçtan bahsetmiştim. Yani % 60 evet bekliyordum. Yurt
dışından olayları takip etmeniz de hayal
kırıklığınızın nedenlerinden biridir. Hatta sizin gecen hafta gönderdiğiniz bir e-mailde
yaptığınız tahmini hesaplara göre hayır oyunun kesin
çıkacağını bildiriyordunuz. Bu e-mail üzerine
yaptığınız hesaplamaların hatalı, gerçekle ilgisi
olmadığı konusunda düşüncelerimi içeren bir yazımı
gönderecektim.
Günümüz
koşullarında Türkiye´de Gandi Kemalin, ya da Cemal Efendilerin,
Recep Beylere karşın Türkiye´de hiç şansları yoktur. Birde
CHP nin özü bozulmuş!
Fazla ayrıntıya gitmeden ben Türkiye için karamsar değilim.
Sizin gibi ülkesini seven, birinin Türk halkını koyun gibi
görmesini yadırgadım. Bahsettiğiniz rahmetli Aziz Nesin;
Türkiye´yi, vatanını, halkını,
sokaktaki vatandaşını çok, çok seven bir yazardi,
düşünürdü. Bazı yazıları, sözleri ulusu, halkı,
vatandaşları aşağılamak, kötülemek için
değil; halkın, toplumun vatandaşın, ulusun kendine gelmesi,
aydınlanması, bilgilenmesi için halkın, toplumun iyi bir
geleceği için uyarıcı niyetiyle söylenmişlerdir, kaleme
alınmışlardır...
Sizin küçümser gözle söz ettiğiniz bu Türk Ulusu,
Türk Halkı, Türk Toplumu en kötü zamanında bile, parçalanıp
dağıtıldığı, yok olmağa terk edildiği
bir zamanda dahi, kendisinden kat, kat askeri sayı ve teçhizat ve
teknik bakımından üstün ve birçok olanaklara sahip Batılı
leş kargalarına ve onların, içimizde beslediğimiz birçok itlerine,
hainlere, eşkıyalara, soytarılara, kalleşlere, cahillilere,
yobazlara, toplumun, vatandaşların kanını emen,
uyuzlaştıran marazlara, cemaatlere, çetelere karşın
gereken dersi vermiştir. Gelecekte de verecektir, bundan
kimsenin şüphesi olmasın.
Bu halkın, bu toplumun, ulusun, Türklerin iyi niyeti, hoş görüşü,
sabrı ne bizler, ne içimizde barındırdığımız
hainler, ayrılıkçılar nede dost, düşmanlarımız
tarafından bir zaaf olarak görülmemelidir. Eninde sonunda zararlı
çıkacak olanlar; Demokrat, havarisi, İnsan hakları
savunucuları diye geçinen Batili Sömürgeci Leş Kargaları ve
onların uzantıları, içimizde beslediğimiz itleri, vatan
hainleri olacaktır.
TÜRKİYE, TÜRKLER; TÜM SORUNLARIN
ÜSTESİNDEN GELEBİLECEK BÜYÜK BİR GÜCE, POTANSİYELE, GENLERE
VE ŞANLI BİR TARİHE, GEÇMİŞE, İMRENİLEN
GELENEKLERE, SAĞLAM KARAKTERE, ŞAŞIRTAN ÜSTÜN YETENEKLERE SAHİPTİR. Bundan benim en ufak bir şüphem yoktur, kimsenin de olmasın
diliyorum.
DÜNYANIN SORUNLU, FARKLI MEDENİYETLERİN, HALKLARIN VE ÇIKARLARIN
SÖZ KONUSU OLDUĞU GEÇİT VE KİLİT BİR COĞRAFYADA,
ANADOLU´DA ANCAK TÜRKLER GİBİ ÇOK GÜÇLÜ ULUSLAR, DEVLETLER
BARINABİLMİŞLERDİR. BU COĞRAFYADA SADECE TÜRKLER EN
UZUN SÜRE, ASIRLARDIR VAR OLMAĞA DEVAM ETMEKTEDİRLER. Bu ulus dışarıdan değil,
kandırılmış, satın alınmış içteki vatan
hainleri tarafından daima çökertilmeğe
uğraşılmıştır
dün
öyleydi, bugün de böyledir, yarında devam edecektir; Türklerin gelişmesi,
şahlanması içimizdeki hainlerle, cahillerle hep sabote edilecektir Aslında tüm bunlar biz Türkleri formda, diri, bağışıklı
tutmaktadır. Bölgesinde güçlü bir Türkiye belli ülkelerin, ulusların
çıkarlarına ters düşmektedir.
.
Evet! Devlet yönetimindeki gerekse de siyasette ve
eğitim, bilim teknolojideki bazı olumsuzluklar, geri
kalmışlılık, yoksulluk bizlerin moralini
bozmamalıdır. Aksine
bizleri daha iyiye, daha güzele, daha zenginliğe, birlikteliğe,
bütünlüğe, birimiz hepimiz için, hepimiz
birimiz için bir doğal ilaç gibi motive etmelidir.
.
Bunla ilgili olaraktan, yüce dinimizde,
kutsal kitabımızda söyle buyrulmaktadır: -
BİRİNİZ AÇ DURURKEN SİZLERİN TIKA BASA DOYMANIZ
HARAMDIR - BİRİNİZ SEFALET ÇEKERKEN, SİZLERİN SALTANAT
SÜRMENİZ GÜNAHTIR. BÖYLE BİR YAŞAM TARZI MÜSLÜMANLIK
KARDEŞLİĞİ VE İNSANLIKLA BAĞDAŞMAZ. - BUGÜN DÜNDEN; YARIN BUGÜNDEN DAHA İYİ OLMALIDIR. - ZENGİN OLUNUZ, TİCARET YAPARAK, BİR BİRİNİZLE
ALIŞVERİŞ YAPARAK DAHA DA ZENGİN OLUNUZ, - BİLİM UZAKLARDA, ÇİN´DE
OLSA DAHİ, GİDİP ÖĞRENİN, ALIN VE BULUNDUĞUNUZ
YERDE UYGULAYIN, GELİŞTİRİN, YAYIN, ÖĞRETİN. -
Müslümanlık, sadece körü körüne gösteri ibadetleri kılmak,
körü körüne anlamadan Kuran okumak, ne denildiğini bilmeden dinlerken
duygulanarak ağlamak, hüzünleşmek değildir. Müslümanlık
kara çarşaflara, türbana bürünmek, sakal bırakarak geriyi yaşatmak
değildir, İslam Dini, Kuranı Kerim biz Müslümanların sağlıklı,
çalışkan, bilgili, zengin, çalışkan, faydalı insan
olarak birlikte yasamamızı ister. Hele belli yerlere varmak, diğer
insanları kullanmak, sömürmek için bir çıkar aracı,
vasıtası değildir. Dinler Siyasete ve Ticarette bulaştırılmamalıdır.
.
SEÇİMLERİN SONUCUNU, MUHALEFET TE
BELİRLEMİŞTİR. YANİ MUHALEFET YETERSİZ,
BECERİKSİZ KALMIŞTIR !
Anayasa değişikliği
referandumda AKP evet yerine hayır tarafını savunsaydı, (
yani CHP´nin yerinde olsa idi) en az
% 80 lere varan bir başarıyı
elde etme olasılığı olurdu! Haklı olmak, doğru
yerde bulunmak; dürüst davranmak günümüzde yeterli olmuyor. Hakliyi,
doğruyu savunmak, için güçlü ve becerikli olmak, planlı çok
çalışmak ve iyi mücadele etmek gerekiyor.
AKP´nin % 60
varan başarısı tesadüf değildir, disiplinli, planlı,
organize bir çalışmanın, topyekûn siyasi bir mücadelenin
beklenen bir sonucudur.
Örneğin:
ü
Ramazanın ve bayramın hemen ardından yangın
kaçırır gibi referandum tarihinin belirlenmesi ve bu tarihe
muhalefetin karşın çıkmaması. ( AKP ve yüksek secim kurulu bu tarihi ısrarla dayatsa idi,
muhalefet referandumu boykot edebilirdi, bu suretle sonuçlar geçersiz
kalırdı)
ü
Anayasa değişikliklerin kamuoyunda tartışılması
için yeteri, gerekli zamanın ayrılmaması (buna da muhalefet karşı gelebilirdi. Bu konuyu da, yani bazı
sakıncalarını web sayfamdaki bir makalemde kısaca çok
önceden belirtmiştim)
ü
Referandumun yaz tatilinde hemen bayramdan sonra yapılmasına
da itiraz edilmemiştir. (tatil sezonu nedeniyle çoğu
hayırcılar, tatillerini kesip sandık başına
gitmemişlerdir. Hatırı sayılır bir çoğunluk
ise hemen bayram sonrası dönüş için otobüs ve uçaklarda yer
bulamamışlardır. Yine hatırı sayılır
sayıdaki seçmen kitlesi ise bayram sonrası yollardaki trafik
yoğunluğu nedeniyle sandık basına gitmekte
gecikmişlerdir. Örneğin, ben Ayvalık´tan pazar günü 12.00
İzmire doğru yola cıktım, trafik yoğunluğu
nedeniyle ancak 16.00 doğru ulaşabildim genelde 22,5 saatlik
yolu 4 saate alabildim)
ü
Yani referandum tarihi AKP´nin lehineydi! Referandum tarihi nedeniyle tahmini % 1015 lik bir hayır oyu sandığa
yansımamıştır. Bu oran referandumun neticesini
değiştirebilirdi. (Önümüzdeki 2011 tarihindeki genel seçimlerde tarih
konusuna dikkat edilmelidir, ayni hata tekrarlanmamalıdır. Yüksek
secim kurulu tarih belirlemede muhalefet partilerinin de önerilerini dikkate
almalıdır. Yüksek katılım için gelecek genel seçimlerin
mutlaka sonbaharda ekim ayı içersinde,
ya da ilkbaharda yapılması istenmelidir. MHP´nin erken genel secim isteğine sıcak
bakılmamalıdır. )
ü
Gandi Kemal mitinglerinde hatalı konulara değinmiştir. Hatta güvenilmez, istikrarsız biri olduğunu
farkında olmadan ortaya koymuştur. Bu da AKP´nin lehine
olmuştur.
ü
Gandi Kemal, anayasa değişikliğinde neden hayır oyu
verilmesi üzerinde yoğunlaşmamıştır. Onun yerine
yolsuzluk, başbakanın villaları ile,
PKK ya genel af, türban, dokunulmazlık gibi referandum konusu ile ilgisi
olmayan meselelerle oy oranını artırmağa gitmiştir. (Bakın ortada gerçekten bir yolsuzluk varsa ve
belgelendiriliyorsa, bunun resmi olarak
savcılığa belgeleri ile suç duyurusunda bulunması ve veya
kamuoyuna bildirilmesi gerekiyordur. Diğer taraftan uzun bir süre belediye
başkanlığı, parti başkanlığı ve başbakanlık
yapmış, ticaretle uğraşmış birinin mevcut mal
mülk varlığı, villa sahipliği Türkiye´de
yadırganmamalıdır. Başbakandan çok daha mal-mülk sahibi,
varlıklı, gizli zenginler bulunmaktadır. Hatta
üç beş kuruş birikimini değerlendirip kısa sürede çok
zengin insanlar da bulunmaktadır. Günümüzde başbakandan çok daha
zengin, multi milyoner vatan kurtaran, donkişot tipi köşe yazarları, ekran program
yorumcuları, sunucuları bulunmaktadır. Hatta zamanında
üç, beş kuruşunu biriktirip arazi de değerlendirip daha sonra
milyoner olan memurlar, öğretmenler dahi vardır. Zamanında
İstanbul, Ankara, Izmir, Antalya gibi büyük
şehirlerde sahipsiz ya da hazinenin arazileri zamanında üstüne
geçirip bugün başbakandan çok daha zengin kira, apartman multi milyonerleri dahi bulunmaktadır. Türkiyede
zenginlik, mal mülk sahipliği bir suçmuş gibi
değerlendirilmemelidir. Artık bu tür dedikodu, zengin fukara edebiyatı ile siyasi çıkar elde
edilemez, partinin oyları çoğaltılamaz. Aslında
doğruluk dürüstlük yanında kısa sürede başarılı,
zengin olanları siyasette tercih edilmedirler.)
ü
Gandi Kemal Efendi mitinglerde değindiği bazı konularla, (örneğin türban, genel af konusunda olduğu gibi) kendi partililerini kaybetmiştir.
Bu nedenle de, sandığa gitmeyenlerde bulunmaktadır.
ü
AKP merkezini, danışmanlarını, kurmaylarını
kutlamak gerekiyor, çok iyi, planlı çalışmışlar,
bire bir hakla diyalog kurmuşlardır. (örneğin
Balıkesir de AKP´nin
bir kadın milletvekili kendi bölgesinde yazın
güneşinde, kavurucu sıcaklarında gece gündüz köy - köy, mahalle
- mahalle ve ev - ev dolaşıp seçmenlerden evet oyu istemiştir.
Neden evet oyu atılması gerektiğini vatandaşlara
atlatmağa çalışmıştır. Balıkesir de,
Ayvalık ta dahi AKP´nin oyları bir hayli
artmıştır!)
ü
AKP´liler başta imamlar, bölge
imamları, hocalar, varlıklı AKP ´liler
ve cemaatler, tarikatlar evet için seferber olmuşlardır.
Vatandaşı ikna etme yarışına girmişlerdir.
Onlarda köy - köy, mahalle - mahalle, cami - cami, kapı, kapı gezip
evet oyunu savunmuşlardır, vatandaştan evet oyu
istemişlerdir. Vatandaşı sabırla dinleyip, onlara birçok
vaatte bulunmuşlardır, hediyeler de vermişlerdir!
ü
AKP´liler referandum da evet için kitapçık, broşür v.b.
hazırlamışlardır
ü
Bu karşın tüm CHP´liler ise referandum
sürecini, hayır oylarını Gandi Kemal Efendiye bırakmışladır.
ü
CHP´li partili efendiler sahil merkezlerinde,
yazlıklarında, otellerinde, lokallerinde,
klimalı ortamlarda oturup iskambil ve benzeri oyunlarla, boş hoş
laflarla günlerini ve CHP nin Sayın Kemal Kılıçdaroğlu´nun
geleceğini, yıldızı parlamadan söndürmüşlerdir.
ü
CHP´liler Gandi Kemal´in başarılı
olmasını bu tutumları, performansları ile pek arzu
etmedikleri görüntüsünü vermişlerdir.
ü
CHP´li parti merkezi referandum da anayasa
değişikliğine karşın hayır için ne bir
kitapçık ne de bir broşür dahi hazırlayamamışlardır.
ü
Gandi Kemal Efendi mitinglerde vücut dili ve dış görünümü ve
konulara hâkimiyeti, hazırlığı ile pek
inandırıcı, enerjik, gelecek vaat eden bir lider olarak halka
yansımadı. 21. Yüzyıl
dünya siyasetinde dürüstlük, doğruluk yeterli olmuyor. Bilgi,
inandırıcılık, ikna etme kabiliyeti ve karizma,
enerjik bir lider için gerekli olmaktadır.
ü
Başbakanında karizması, konulara memnun edici hakimiyeti, iyi hazırlığı, konuşma
stili ve halka hitap ustalığı, rahatlığı,
vatandaşla diyalogu, boyu posu halkın güvenine ve oy oranına çok
olumlu yansımıştır...
ü
AKP haliyle devletin birçok olanağını referandumun kendi
lehlerine sonuçlanması için sonuna kadar kullanmıştır.
ü
AKP yanlısı medyanın vatandaşı evet oyu yönünde
yönlendirmesinin büyük etkisi, aslında referandumun sonucunu belirleyen
medyadır ve bu medya su sıralar büyük bir çoğunlukla AKP yi desteklemektedir. CHP´nin, ve diğer muhalefet
partilerin en büyük ihmali; kendi medyalarını yani gazete ve
televizyonları kurmamalarıdır. Türkiyede medya patronları
kendi ticari çıkarları gereği medyayı bir araç, tehdit
silahı gibi kullanmaktadırlar. Kendi çıkarları gereği
devleti, vatani dahi sattıkları görülmektedir.
ü
Missbrauch!
Sansür
Bence bu koşullar altında
sağlıklı bir halkın verebileceği, aslında
beklenebilen bir sonuç çıkmıştır.
Oyunu kullanmaktan aciz bir CHP lideri,
partinin, ülkenin, devletin karmaşık, zor sorunları ile
nasıl baş eder, ülkenin çıkarlarını içte ve
dışta nasıl savunabilir? Ben oyumu nerde kullanacağım, kaydım var mıdır
diye insan merak etmez mi? Bir iki dakika zaman ayırıp internetten
kendini kontrol edemez mi? Oy verme günü nerede olacağım, medyaya
nasıl mesaj ve poz veririm diye insan merak etmez mi, hazırlık
yapmaz mı?
Bu davranışın hiç bir
özrü olamaz.
Gandi Kemal Efendi bu tutumuyla
güvenirliliğini ve karizmasını
zedelemiştir, yurt içinde ve yurt dışında alay konusu
olmuştur. Önümüzdeki genel seçimlerde CHP´nin Gandi Kemal Efendi ile çok
az şansı vardır.
Referandumda % 42 lik bir oy oranını CHP´nin
bir zaferi, başarısı olarak değerlendirilmesini ben
saçmalık olarak değerlendiriyorum. CHP kendisinden beklenilen
başarıya ulaşamamıştır. % 42 lik hayır oranda CHP, MHP,
DSP, DP ve diğer partilerinde oy katkısı vardır.
Referandumda en fazla kaybı MHP vermiştir iddiasının da
gerçekle bir ilgisi yoktur. Sadece AKP´nin bu
referandum sonucunu kullanarak MHP karıştırmak, etkisiz hale
getirmek istiyor olabilir!
CHP başını kuğu kuşu gibi suyun içine sokarak
başarılı olamaz. En
başta laik Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temel ilkelerinden,
demokrasiden, insan haklarından, fırsat eşitliğinden,
devlet yönetimi otoritesinden, devlet ve parti yönetimindeki kararlıktan,
halktan yana, tek ulus, tek bayrak, bölünmez vatan gibi konulardan ödün
vermeden siyaset yapmakla başarıya ulaşabilir. Referandumda
türban, PKK´ya genel af diye algılanan konular yerine Ergenekon, balyos
davalarına, TSK´ya, değinseydi oylarını artırabilirdi.
Dincilerin medyasına CHP yenik kalmıştır. Bence CHP Parti
merkez yönetimine, parti danışmanlarına çeki düzen verilmelidir.
CHP iktidar olmak istiyorsa, bir kaç para babasının, sosyetenin,
mafyanın partisi olmaktan çıkıp, çoğunluğun,
halkın partisi olmalıdır, halka açılmalıdır! Ve en önemlisi; başarılı, saygın,
güvenilir, kamuoyunda iyi tanınan her meslekten memur asker - sivil ve
kadın erkek, ayırımı yapmadan insanları partisine
katmak için bir an evvel girişimlerde bulunmalıdır. CHP nin vitrini; yalaka bir iki
gazeteciyle, köse yazarıyla ve prof. unvanlı uçuğu partiye
katmakla ve veya mafyanın, zengin patronların,
işadamlarının, destekleyip önerdikleri ve CHP´ye soktukları
adaylarla da düzeltilemez. En azından bu referandumda arzu edilmeyen sonuç
CHP de sorgulanmalıdır, tartışılmalıdır.
İzmirden selamlar
h. ozden
13.9.2010
·
Benzeri yazıları, makaleleri
www.dr-husso.com web sitesinde makaleler
sayfasında bulabilirsiniz
Gelen e-mail:
Degerli arkadaslar,
nasil bir hayal kiriklaigina ugradigimi anlatacak kelimeler bulamiyorum. Bizlerin tüm cabalari bosa gitti, halkimiz koyun kadar bile olamadigini belli etti ve bundan sonra layik oldugu sekilde yönetilecek.
Ulu Önder Atatürkün kurup bizlere emanet ettigi Türkiye Cumhuriyeti ni maalesef biz koruyamadik ve bence bundan sonra Atatürkün Türkiye Cumhuriyeti kalmadigi icin yapacak, yazacak, tartisacak konularda bitmis oldu.
Ben bu iletilere Sn. Haluk Haksalin ilk kelimesi eskimis olan yazisi ile son vermek ve derdime, derdimize yanmak icin sizlerden uzunca bir süre müsaade istiyor, hepinize kalpten saygi ve sevgilerimi sunarak verdigim rahatsizliktan dolayi affiniza siginiyorum.
PS: Türkiyeye dönme niyetinde olan ben, benim Türkiyem kalmadigi icin bu kararimdan da vazgectim, bilgilerinize.
(DİYELİM Kİ) "EVET" ÇIKTI...
Faruk
Haksal
(Diyelim ki) Sandıklardan "evet" çıktı
Sayın Başbakan..
Ne yapacaksınız?..
Meclis, sizin bir işaretinizle dilediğiniz kanunları bir
çırpıda çıkartıyor...
Zaten hükümetinizin tek hâkimi ve egemeni de sizsiniz...
Anayasa Mahkemesi artık, Anayasa'ya aykırı olarak meclisten
geçirilen kanunları denetleyemeyecek, iptal edemeyecek; düzeltemeyecek.
Anayasa Mahkemesi artık sizin eylem ve işlemlerinize de hukuka uygun
mu; yoksa değil mi, diye irdeleyemeyecek...
İdare mahkemeleri ve Danıştay da bundan böyle
Bakanlıklarınızın, kamu kurumlarınızın
yasalara aykırı eylem ve işlemlerini iptal edemeyecek...
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu da, Adalet
Bakanlığı'nın direktifleri dışında
karar veremeyecek, işlem yapamayacak...
Tek güç ve tek irade siz
olacaksınız; sadece ve yalnızca, siz!..
Ve ülkeyi dilediğiniz gibi, keyfiniz istediği şekilde tıpkı
bir padişah gibi yönetebileceksiniz.. Hatta dilerseniz, halifeliği bile
getirebilir; ikinci bir elbise olarak sırtınıza
geçirebilirsiniz...
Var mı bütün bunların oluşmasına mani olabilecek bir hukuk
düzeni?..
Yok!..
Peki sonra ne olacak?..
Bu işin sonu nereye varacak?..
Hiç hesabını yaptınız
mı, Sayın Başbakan?..
Dünyada kalıcı olmuş bir diktatörlük biliyor musunuz?..
Devlet'in yürütme, yasama ve yargı erklerini tek elde toplayarak
saltanat sürmüş olan o azametli diktatörlerin kaderini bilmiyor
musunuz?..
Dış merkezlerden gelen talimatlarla, Dünya' da emperyalizme
karşı ilk milli kurtuluş mücadelesi vermiş olan bir
halkın uzun süre yönetilemeyeceğini görmüyor musunuz;
anlamıyor musunuz?
Nasıl oluyor da, getirmeye çalıştığınız bu
baskıcı yönetim tarzını halka uzun süre "demokrasi"
diye yutturacağınızın hayalini kurabiliyorsunuz?
Sizin gibi zeki, oldukça kurnaz ve hatta sarı defter üstüne de olsa,
hesap kitap bilen birisi, nasıl bu denli büyük bir hata yapabiliyor?..
Tarihin şaşmayan akıntısına karşı
[inatla] kürek çekmeye kalkışıyor?..
"Bir nehirde iki kez yıkanılmaz," demiş eski
bir Yunan filozofu...
Çünkü ikinci kez içine girdiğiniz su, artık
bir önceki su değildir...
"Bir nehrin kaynağına doğru uzun süre yüzemezsiniz,"
demiş uzak doğulu büyük bir adam...
Yorulursunuz, bezersiniz ve sonunda nehrin sizi sürükleyeceği
bataklığa doğru ters takla gidersiniz...
Çünkü nehir akmaktadır, Sayın
Başbakan...
An değişmekte, süre geçmekte ve ne
yaparsanız yapın halk bilinçlenmekte...
Olanı biteni [biraz geç de olsa] görmekte ve anlamaktadır...
Bir süre için yanar ateşlediğiniz mum...
Sonra eriyecektir.
Sonra, yâdsı namazı vakti gelecek ve elbet sönecektir...
Bir başlangıç varsa Sayın
başbakan, bir son da vardır!..
Biz ulusça [ve siz] bu sürecin hangi noktasındayız?.. Önemli olan budur...
Bir ülkenin halkı giderek açlığa doğru hızla yol
alıyorsa...
Bir ülkenin tüm milli servetleri yabancılara pazarlanmış,
sıfırı tüketmeye çeyrek kalmışsa...
Bir ülkenin borcu ve cari açığı süratle büyüyor ve milli geliri
gittikçe küçülüyorsa, harç bitmek üzeridir Sayın
Başbakan...
Yapı
paydos edilmek üzere!..
Bu gerçeği hiç kimse değiştiremez!..
Dini inançları istismar üzerinden siyaset yaparak nesnel gerçekleri
aşamazsınız...
Bir süre dayanırsınız, borç harç... Sonra?..
Sonra mafiş Sayın Başbakan, sonrası mafiş...
Sizi yargılayacak hâkimleri de seçseniz,
yasamayı, yürütmeye katıp, üstüne yargıyı da
serpiştirseniz... Nafiledir Sayın Başbakan, nafile...
Söyledik... Söylüyoruz:
- Nehrin kaynağına doğru yüzülmez... [Ve]
- Bir nehirde iki kere yıkanılmaz!..
Çünkü süreç...
Çünkü değişim...
Çünkü diyalektik!...
Çünkü dünya böyle Sayın Başbakan!..
Gelişmeyi duraklatabilirsiniz bir süre amma...
Asla durduramazsınız!..
İyi çalışmalar saygı ve sevgiler Murat .