Dr. Huso'nun Bazı Makaleleri

"TÜRKIYEDE BASKANLIK SISTEMI"
ICRAATSIZLARIN, BOSLARIN SIHIRLI DEGNEGI!:

H. Özden

Türkiyede pek cok cözülemeyen ciddi sorunlar, problemler bulunmaktadir ve Türkiyede öncelikli ele alinmasi ve ivedilikle haledilmesi gereken cok sayida meseleler beklemektedir. AKP`nin tek basina meclisteki ücte iki cogunluguna ragmen gecen 6 aya yakin halkin beklentilerine cevab vermekten cok uzak kalmistir. Buna karsin toplumun bazi kesimleridnde AKP ile ilgili önyargiler, soru isaretleri kamu gündemini hala mesgul etmektedir. Hatta bazilarini hakli cikarir icraatlar, endise verici girisimmler, atamalar gündeme gelmektedir. AKP de pek cok kisi lideri oynamaktadir, kendi bildiklerini okumaktadirlar. Hatta bazilari disaridan, milli görüscüler ve tarikat baslari tarafindanda yönlendirildigi izlemini vermektedir. ( Örnegin elciliklere gönderilen genelge, belli kisilerin yurtdisi faaliyetleri kolaylastirilmak, resmiyet kazandirmak icin hükümete ilettilmistir.  (Gizlilik icinde yapiliyor, fakat  Dünyadaki sagir sultanlar bile önceden haberdar olabiliyorlar!!! ) Meclis baskani ayri bir alem, o tümtam-lider!  Bu makalede bu konulara yer verilmeyecektir, Sadece Baskanlik sistemi ve AKP-icraati cok kisa ve herkesin anliyabilecegi basit bir dille degerlendirilecektir. Baskanlik konusu hakkinda görüslerimi degerlendirmelerimi sizle paylasmak, tartismak istiyorum.

Baskanlik sistemi konusunu yeniden gündeme getiren AKP´nin sistemle ilgili kamuoyuna yansiyan gerekcelerini degerlendirdigimde bunlarin konu ile samimi olmadiklari izlenimini veriyor. Gerekceleri su varsayinmlara odaklanmaktadir:


-  Günün basbakanlik sistemi ile ülke sorunlarin üstesinden gelinememektedir.
-  Basbakanlik sisteminde Milletvekilleri secim bölgelerinden gelen insanlarin is, as, bürokratik engelleri asma

   istekleri, problemleri nedeniyle randimanli calisamamaktadirlar.
-  Kabine disaridan uzman kisilerle kurulamamaktadir.
-  Eger Türkiye Baskanlik sistemi secerse, pek cok sorunun üstesinden gelecektir.
-  Milletvekilleri daha randimanli calisma imkanini bulabileceklerdir.

Yukarida özetlenen gerekcelerin yorumunu okuyuculara birakiyorum. Bu ipe sapa gelmez gerekceler Partinin, yönetim kadrosunun kalitesinin göstergesidir, bundan simdiki ve ileriki icraatinin aynasidir. Tabii ki bazilari icin!

 

Baskanlik sistemi bu kafalarla, düsünce anlayisi ile birakin kolaylik getirmesini, tamamen aksine sorunlara daha sorun katacaktir, icinden cikilmaz kaosa sürükleyecektir. Bunu görmek icin insanin ne uzman nede müneccim olmasina hic gerek yoktur.

 

 BASKANLIK SISTEMI BIR NEVI DIKTATÖRLÜK REJIMIDIR,

 Uygulayan ülkeler örnegin, Misir, Pakistan, Hindistan, Endonezya, Kore, Suriye, Arjantin, Brezilya, Meksika gibi Latin-Amerika Ülkelerin hemen hemen tümü baskanlik sistemini sorgular haldedirler. ABD ve Fransada bile Baskanlik sistemi yillardan beri tartisilmaktadir. Baskanin bazi haklarinin kaldirilmasi üzerine öneriler sunulmaktadir. Hatta zamanla bazilarinin kirpildigini gazete ve TV-haberlerinden izlemisimdir. ABD ve Fransada Baskanlarinin hareket sinirlarini belirleyen senato gibi meclisler ve yaptirim gücü kuvetli olan yargi organlari ve toplum örgütleri bulunmaktadir. Fransa ve ABD´lerindeki Anayasa yargi organlari Türkiyedeki Anayasa mahkemesinden cok daha kati, tavisziz yürürlükteki kanunlara göre davranmaktadirlar. (Adi suclarda, toplumu etkileyen yasa ihlallerinde bir savci baskani sorguya cekebilmektedir, görevinden uzaklastirabilmektedir.) Bu tür konularda üniversitelerdeki uzman bilim adamlarindan daha detayli bilgi alinabilir, yukaridaki satirlarin dogrululugu arastirabilinir....

 

DEMEOKRASI YANLILARIN TERCIHI, DEMOKRASIYE EN YAKIN OLAN BASBAKANLIK SISTEMIDIR,

Demokraside ideal, hatasiz, celiskisiz tam adil, insan haklarini tam gözeten bir yasama yönetimi degildir. Demokrasilerde katilim, ilgi ve ciddiyet esastir.  Cok ve yüksek ses cikaran, iyi organize edilmis, azinlikliklarin, kurumlarin, örgütlerin istekleri, görüsleri genelde öncelikle dikkate alinir. Malesef demokrasilerde de genelde zengin ve güclü olanin hakki, haklari cikarlari ön plana cikar. Buna ragmen Demokrasi mevcut olan yasama yöntemlerinden en iyisi ve en adil olanidir. Günümüzde pek cok ülke Basbakanlik sistemi ile huzur ve refah icerinde yönetilmektedir. Kisaca Icraatsizligin, basarisizligin, bilgisizligin, acemiligin, boslugun sucunu basbakanlik sisteminde aramak yanlistir, gayri ciddidir. (Tembel, haylaz, gerizekali ögrencinin basarisizligini kaleminin sivri ucunda aramasi misali ! ) Kamuoyunu mesgul etme, kötü icraati örtbas etme, farkli bir gündem olusturmak bahenesi bile yanlis bir politikadir.  Kisinin, Partinin itibarini zayiflatir, ciddiyetsizligini ortaya verir. ….

……………………..

………….

 Icaraatin farkli ve kisa bir analizi;


AKP´si bu güne kadar, (6 ay zarfinda) pek cok konuda basarisiz kalmistir, cok büyük hatalar yapmistir. Önem sirasi dikkate alinmadan siralamak gerekirse;

 

1. Tezkere konulu sinavdan cok cok kötü not almistir. Hazirliksiz, bilgisiz, saskin, belirsiz ne istedigini ve nasil istedigini bilmeyen bir durumda yakalandi. Takkiyane ile olayi gecistirmek istedi!! Bu politik tutumu ile ülke menfaatlerine cok büyük maddi ve manevi zararlar vermistir. Türkiye  cikarlarina uygun bir olanagi, ayagina gelen sansi tepti, ....  Aci fakat gercek Türkiye kendini bir nevi harcadi, cok sey yetirdi. Bu konun ayrintili tartismasini baska bir yazima birakiyorum. Ta Ecevit zamaninda gelisen olaylar üzerine, yetkilerin e-mail yazilarimla gereksede WEB-Sitemdeki makalelerimle dikkatini cekmek, uyarmak istemistim!! Bakin ben ve pek cok sesi cikmayan vatandas, konunun uzmani olmama, olmamamiza ragmen sadece sakin, cikarsiz ve saglikli bir mantikla degerlendirerek cok önceden gelisecek olaylari büyük bir olasilikla saptiyabiliyorsam, saptayabiliyorsak; benim ve biz vatandaslarin bu devleti yönetmege secimle gecici memur edilmis kisilerden bazi beklentilerinin olmasi dogaldir........

 

Bu politik basariszligin tüm sucunu sadece  AKPıe yüklemekte insafsizliktir. Esasinda devlet bu konuda iflas etmistir.  Iste esas sorun buradadir.   Sayin Tayyip beyi ve veya Sayin Gül beyi sorumlu tutmak, günah kecisi olarak ta görmekte haksizliktir.  Ülkenin ic ve dis cikarlarinda DEVLETIN BIR SÜREKLILIGI OLMALIDIR, Yeni baskanla, yeni hükümetle sil bastan ele alinmamalidir, düzenlenmemelidir. Sadece günün gerceklerine göre ayarlamalar yapilabilmelidir. Bunun nedenlerine korkusuzca gidilmelidir.

 

Bazi kurumlar medya dahil, hatta köse yazarlari dahi  biribirini suclar hale gelmistir. Kimilerine göre disisleri bakanligi bürokratlari, kimilerine göre Cumhurbaskanligi, kimilerine göre generaller, kimilerine göre danisman büroktatlar, kimilerine göre üniversiteli ekran profesörleri Amerika Türkiyesiz bir Irak sabvasini göze almaz sacmaligi ile hükümeti yaniltmistir, kimilerine göre bazi sivil toplum örgütleri ve medya yanlis, ileriyi göremeyen tutumlari nedeniyle,  Hatta korkulup harcanan Dervis bile Tezkerenin dönmesinden suclanmaktadir. Bakin burada tezkerenin meclisten gecip gecmemesi esas konu degildir. Devletin sayginligi, ve güvenirliligidir. "Bazi sözler, vaatler vermek, bazi beklentileri karsi tarafa uyandirmak, hatta daha ileri gidilerek;   karsiliginda pazarliga girismek, ilklerde 92 milyar dolarla pazarliga baslamak, daha sonra 10 milyarlara razi gelmek, en sonunda ise hava ve civaya ses cikaramamak!!!! ..... gibi.  Daha da  sonra bunlarin arkasinda durmamak, sahiblenmemek, tek basina ücte iki cogunluklu bir meclisten geri dönmek büyük bir basarisizliktir. Bu tutum demokrasinin zaferi degildir.  Demokrasinin celiskisidir, zaafidir. .........

 
Dis politika milli olmalidir, ve bazi riskleri gögüsleyerek ülkenin cikarlari dogrultusunda hareket edilmelidir.

Ilk olarak dis isleri bakanligina ceki düzen verilmelidir. Informasyon daha fazla önem kazanmalidir. Yani kisa sürede dogru bilgiyi yerinden elde etmek, bu bilgileri cagin günün teknoloijileri yardimiyla degerlendirmek ve devletin ilgili kurumlarini aninda bilgilendirmek, öneriler sunmak. Tezkerenin meclisten dönmesinin diger bir nedeni Milletvekillerini etkileyen dis kaynakli belli amacli propagandalarin, eylemlemerin, gösterilerin de neden oldugu onutulmamalidir. Bilhassa bu oyuna gelen, basrölü üstleyen TMMOB ve diger odalarin calismalari, gösterileri onutulmamalidir. Yetkilerden hesab istenilmelidir. Bu odalar kendi mühendislerinin insanlarinin ülkelerinin ileriye dönük cikarlarini dikkate almaktan cok uzak kalmislardir, belli örgütlerin masasi gibi körüne hareket etmislerdir. Buna neden, alet olan baskanlarin hala bulunduklari makami isgal etmelerine göz yumulmamalidir.

 
2. AKP, bu politik tavri ile Dünya kamuoyunda Türkiyenin itibarinin zedelenmesine, güvenirliliginin azalmasina neden olmustur. Bunun tamiri cok zaman alacaktir. En büyük ve affedilmez hatasi burada olmustur.
Basta politik tavrini acik ve secik koymaliydi. Takkiyane politikasi Türkiye disinda sökmüyor malesef.

 Bu takkiyane politikanin ceremesini yurtdisinda bulunan vatandaslar üzerlerinde daha iyi hissetmektedirler. Bilhassa burada yurtdisinda dogup büyüyen genclerin üzerinde agir bir yük, ülkeleriyle ülkelerinin yönetimiyle, ekonomisi ile, demokrasisi ile iftihar edemiyorlar. Arkadas cevrelerinde daha ezilmelerine, horlanmalarina, okulda, isyerinde alay konusu edilmelerine neden oluyorlar. (isin baska bir yanini, maksatli dile getirdim.)

 
3. Ictede bilhassa ekonomi cevrelerinde devletin güvenirligine de soru isareti gelmistir. hayal kirikligi meydana gelmistir.


4. Kibris sorununda takindigi belirsiz bilgisiz degisken istikrarsiz politika nedeniyle Kibrista Yunanlilarin Enonisine katki saglamistir. Yunanlilarin Avrupa birligini arkasina alarak Kibrisi Yunan adasina, ikinci bir Yunan devleti gelmesine neden olmustur. Rumlari suclu durumdan Avrupa birligini arkalarina alarak güclü ve hakli bir pozizyona getirilmesine neden olunmustur. Türkiyeni isgalci bir konuma getirilisine seyirci kalindi, Son zamanlarda Rumlarin dahada ileri giderek Kibrisli Türklere acinir sekilde politik tavir ve destek vermesi onlari kücük bir azinlik diye Dünya kamuoyuna göstermesi, söz etmesi hükümetin acizhane korkak dis politikasindan kaynaklanmaktadir. Rumlar isi dahada azitarak sebeb olduklari bir savasin, senelerce  sürdükleri bir katliamin faturasini dindaslaslarini  ve yakinliklarini arkaya alarak Türkiyeye mal etmek istiyorlar. Hayasizlar, insafsizlar Avrupa birligi mahkemelerinin tarafli tutumuna güvenerek Türkiyeden tazminatta aramaya basladilar.  Bu hayarsizlar bugünlerini, tarihten yok olmamalarini Türklere borclu oldugunu cok cabuk onuttular. Türk fobisi genlerine o kadar islemiski Türkleri   parcalayarak, yok ederek bu korkularindan kurtulacaklarini saniyorlar.  

  Hükümet, devlet gerekeni yapmaktan acizdir malesef Rumlarda bunun bilincindedirler.

Hükümetin gözünde; Kibris politik ve maddi bir yüktür ve Avrupa birligine engel.  Bazi yazar cizerlerin de, ( Birand,  Türkmen gibi..) etkisinde kalinarak Kibris-Politikasi degerlendirilmege baslanildi.

 
5. Türkiye´deki issizlige, fukaraliga karsin belirgin önlemler 6-aya ragmen hala alinmadi. Sadece tarikatcilar belirli makamlara, islerin basina getirildiler, ve getirilmege devam edilmektedir. Bu davranis demokrasiye ve arkasinda göründükleri Islam Dinine aykiridir.

 
6. Mirasyeddi gibi özellestirme adi altinda elde ne var, ne yok belli kesimlere peskez cekilmege devam edilmege baslanildi.

 

7. Orman arazilerinin satiliga cikarilmasi büyük yanilgidir. Dünyada ormanlarini telef eden ülkelerin en basinda yer aldigimizi görmeleri ve gereken önlemleri almalari gerekirken mevcut elde kalanlari bes on kurus para ugruna yok olmalarina yasal gerekce düzenliyorlar. Mevcut ormanlar korunmalidir, ormanlik vasfini kaybeden araziler satilacagina yesillendirilmeleri icin gereken düzenlemeler yapilmaliydi. Ilk is orman bakanligi bürokrasisi kaldirilmasi olmaliydi.

 
Bakanliga ayrilan kaynaklar ve ormanlar,  kerestelik, odunluk agaclar bürokratlarin lüks masraflarina telef edilmemelidir.
Orman bakanligi bürükrasisi radikal kücültülerek, kaynaklarin direkt Türkiyenin agaclandirilmasina ve yesilin korunmasina kullanilmalidir. Ormanlarin bakimi, agaclandirma gibi calismalar icin taseron firmalara ihale ile verilmelidir.  Bu konu ile ilgili detayli ve karsilastirmali bir maleyi ilk firsatta burada yayinlayacagim.  Türkiyenin orman politikasi yagmaciliga, kiyima, bürokratik israfa güdümlü yürütülmektedir. AKP nin ormanlik vasfini kaybeden arazilerinin satisi bana baska bir konuyu da cagristiriyor. Seriatcilarin  beyinleri o sekilde  yikananip, sartlandirilmislardir ki Atatürkle ilgili, Atatürkü cagristiran  herseyi yok etmek istemektedirler. Hepsi buna yemin ettirilmislerdir, bilinclestirilmislerdir.  Ankarada Atatürk orman ciftliginin kirpilarak yok edilmesi, ortadan kaldirilmasi bu kör bilincin bir neticesidir. Bu kanunla Atatürk orman ciftlikleri tamamen ortadan yok edilecektir.

 

Konu ile ilgili bir  örnek vermek istiyorum.  Gecenlerde Hannover endüstri fuarina gitmistim.  Bu arada ilk ögrencilik yillarimda  sehrin merkezinde sayilan 100 dönümlük yesil alanda dikilen agaclarin büyüdügünü cevreyi daha da güzellestirdigine tanik oldum.  Bu gibi yesil sahalarin   insanlarin sagligina olan bir cok yararlarini hatirlamama

neden oldu. Ve Türkiyeyi, Ankaradaki Atatürk orman ciftligini  aklima getirdim,  Hannoverdeki böyle bir arazi Türkiyedeki devlet bürokrat mafiyalari tarafindan  kilifi uydurularak coktan talan edilmis olacakti.  Türkiyedeki bazi geri zekalilar, belesciler,  hindi kafalilar bu yesil sahanin  sehirde yasiyan insanlar icin paha bicilmez bir degerinin oldugunu anlayamazlar.  Bunu anlayacak, kavrayacak kapaziteleri, daha dogrusu altyapilari, kisilikleri yoktur.


8. Devleti ele gecirme, devlet yönetiminde tarikatlarin daha fazla söz sahibi olmalari, cogalmalari, yenilerinin yetistrilmesi icin gerekli kanunlar ve atamalar korkusuzca gerceklestirilmektedir. Kim nederse desin, Tarikatlar günümüzün Türkiyesinin ve Islam dininin, Müslümanligin en büyük musibetidirler. Bunun bilimsel, korkusuz, cikarsiz tartisilmasindan cekinilmemelidir.

 
Islam dini, Müslümanlik yobazlara, kaciklara, cikarcilara, erken bunaklara, kara cahillere, gösteri Ibadet sarlatanlarina, zavallilara, belescilere tembellere terkedilmemelidir. Müslümanlik kara carsaflara bürünmek, sac sakal birakmak, gösteri ibadetler kilmakise hic degildir. Müslümanlik Allah ile Kul arasinda olan, Kulun Allahin her nimmeti icin sükretmek, sükranetmektir. Bu nimettleriden en iyi sekilde kulun yararlanmasi ve korumasi üzerinedir. Islam dini calismayi, üretmeyi, yasama layik olmayi, yardimlasmayi, birlikte huzur icinde yasamayi sart kosar. Kini nefreti, liyakarligi, sahtekarligi günah yazar. Islam dinine sahib cikmak, Islam dinin güzelliklerini savunmak her müslümanin bir görevi olmalidir. Dinin ne politik nede maddiyat sömürüsü bir alet olmasina izin verilmemelidir. Müslümanlik kimsenin tekeline verilmemistir, kimsenin de tekelinde degildir. Islam dinin politik, maddi cikarlar dogrultusunda suistimal edilmesine hic bir müslüman razi göstermemelidir, buna seyirci sessiz kalinmamalidir


9. AKP, Türkiyenin gelecegi icin cok kötü bir secimdi, Türkiye icin büyük bir sansizliktir. 6 aylik icraati bunun cok kücük bir delilidir. ( Bu konuda yanilmayi istiyorum.  Insanlara gecmislerindeki hata yanilgi ve farkli görüsleri nedeniyle ömür boyu yargilanmamalidirlar, karsi taraf icinde bir koz olarak kullanilmamalidir. Bir sans taninmankla

vermekle bu dünya son bulmayacaktir…)

 
Allah Türkiyenin, hepimizin yardimcisi olsun. Bu yanilginin, günahin bedeli cok agir ödeneceginden kimsenin kuskusu olmasin !!!! Bu Milletin bir kismi Atatürke küfredenleri, lanetleyenleri, eserlerini yikmak isteyenleri, seriat yanlilarini, gericileri, tarikatcileri, hirzizlari, dolandiricilari, kalpazanlari, sahtekarlari, aranilan sabikalilari, din, inanc sömürücülerini, zavallilari o yüce meclisi yikmak isteyenleri bile bile oylarinin bir kismiyla meclise tasidi. Allahim böyle bir ihanet olamaz, Bence bu bir nevi toplumsal, kitlesel delirik, intihardir. Benim mantigim almiyor; Seriat, gericilik üzerine yemin edenleri, din ve ibadet sömürücülerini, hatta birakin yurt icinde polis ve jandarma ile aranilanlari, yurtdisinda kirmizi bültenle aranilan dolandiricilari, sahtekarlari bu milletin kücümsenmeyen bir cogunlugu oylarinin cogunlugu meclise tasidi. Burada hepimizin sucu, bilhassa biz akademikerlerin sucu affedilmezdir. Onlar kadar Atatürkün ve istiklal harpi arkadaslarinin kemiklerini bizlerde sizlattirdik.

 

Hade,   hac ibadetinde Atatürke küfredenleri, lanet edenleri,  Seriat üzerine yemin edenleri görmemezlikten geldik, onlarin bir kismini oylarimizla yüce meclise tasidik, halen bakan bile olmalarini sagladik.  Kirmizi bültenle yurtdisinda aranan sahtekarlari, dolandiricilari hangi vicdanla, hangi mantikla, hangi gerekce ile meclise oylarimizin cogunlugu tasidik.

Örnek ekte! Bu toplumun ciddi ve  ivedikli bir tedaviye ihtiyaci vardir.  Bu Türkiyenin, Türklügün gelecegine soru isareti getirmektedir. Türkiye icin endise vericidir.  Böyle davranan toplumlar birakin refah ve huzur icinde birlikte yasamayi, gelecekleri, yarinlari yoktur. 

 

Bu ciddiyetiszlik, davranis Atatürke ihanet oldugu kadar insanliga, ve yüce dinimize de bir ihanettir. Bir insan, bir toplum bu kadar ihanetkar, kör olmaz, düsüncesiz, ciddiyetsiz davranamaz. Bu konunun toplumsal bilimciler tarafindan ele alinmasinda, tartisilmasinda yarar vardir.

 
Bu nasil basarildi???

 

Benim kisilerle partilerle bir alip verecegim yoktur. Kimseyede akil verme gibi bir saplantimda yoktur. Kurum ve sahislara hakaret etme gibi bir niyette yoktur.  Sade, duyarli bir vatandas olarak bazen görüslerimi korkusuz, kaleme aliyorum ve sizlerle paylasmak, tartismak amaciyla yaziyorum. Her insan gibi yanilmam mümkündür. Ve de bazi konularda yanilmami da sahiden diliyorum! Hükümetin basarisi devletin basarisidir, ülkeye topluma bireylere huzur, güven, refah getirir. Her sey Türkiye, toplum, vatandas, insan icindir, Türkiyenin iyi bir gelecegi bizlerin de iyi gelecegidir. Bunu her saglikli insan arzu eder.

. .......... .

  • Yazi hatalarindan dolayi hos görü diliyorum. .

 

Ek:

Bir Gazete haberinden Alinti

 

T.C. BAYINDIRLIK Bakanı Zeki Ergezen, (2003 YILI...)

 

.................
:::::::::::::::::::
‘‘FP Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen konuşmasına, (Allah haccımızı kabul buyursun ve bu hac dualarıyla ülkemizin nizamının hakka kavuşmasını, yeniden İslam nizamının, devlet nizamına hakim olmasını, laik sistemin bir an evvel defolup gitmesi için canı gönülden dua etmesi, bu duanın da kabulünü Cenab-ı Hak'tan temenni ediyoruz) diyerek laikliği kovma duası ile başladı.’’


NE MUTLU TÜRKÜM DEMEYİN


Kitapta, 1993'te hacda çekilen kasetten Ergezen'in şu sözlere de yer verildi: ‘‘Bu düzen yıkılmıştır, fakat müslümanlar Batı'nın oyununa geldikleri için kendi nizamlarını tahkim edemedikleri için mevcut düzenin yerine kendi nizamlarını nasıl koyacaklarını halka anlatamadıkları için bu düzen payandalarla duruyor. Çünkü bu düzenin durması mümkün değildir. Gelin dağa taşa, (Ne Mutlu Türküm) diye yazacağınıza, gelin dağa taşa (Ne Mutlu Müslümanım) diye yazalım.’’

KEMALİZM YIKILMALI


‘‘Kemalizme hodri meydan dediğini’’ söyleyen Ergezen, şöyle demişti: ‘‘Allah ve Resulü'nün her emrini yerine getirmeye çalışan her insanın kafasının üzerinde Kemalizm belası vardır. 70 yıldır çektiğimiz o dilimize vuruan prangaları, o kanunlarla korunan putları, latları, menatları yıkmadığımız müddetçe hiçbir yere varamazsınız. Türkiye'de kemalizm kalkmadığı müddetçe demokrasi hikayedir. İbrahim olan korkar mı Nemrut'tan. Hodri meydan diyorum ben.’’


ATATÜRK'E SUİKASTE İTİBAR

 
Ergezen
, 1994'te de Hasan Mezarcı'nın başını çektiği grupla Atatürk'e suikast düzenleyenlere iade-i itibar için TBMM'ye önerge veren 11 milletvekilinden biriydi

 

Ergezen, PKK olayları için de, ‘‘Çocuklarınız trafik kazasında, PKK olaylarında öleceklerine, öyle evlatlar yetiştirin ki, Allah nizamını savunmak için yetişsin. Allah'ın davasını savunmak için öldürülsün’’ demişti.

:::::::::::::::::

 

( Bir Gazete Haberi, Haber yanlis veya abartili ise kisi bu haberi yayan Gazeteye dava acmasi

gerekirdi, bu güne kadar gerceklesmedi. Kimbilir  kisi bu haberle dahada övünüyordur!!!)

 

Asagidaki makalede birileri tarafindan maksatli kauoyuna getirilmistir, yayilmistir.

Bilincli ve bilincsiz toplumu uyutmaga yariyan bir ilac, uyusturucu,  kaderci,  passiv...

(Son zamanlarda benzeri abartili haberler kamuoyuna cesitli vasitalarla yayilmaga ugrasiliyor. Bunlarin ise esa amaci

Borsayi sunni hareketlendirmek, daha fazla kar etmek, ve veya  olasi bir olumsuzluk nedeniyle borsada keskin bir inis veya yükselisin hizini kesmek icindir. )

Sagidaki yazi, her seyxin hayri vardir baslikli yazi bence;  Bazi olumsuzluklari, becerisizliklari kamufle  edebilmek icin bu tür yazilar gündeme getirilmektedir, hutbelerde okunmaktadir.!!!!  Ayni sekilde AKP´nin zihniyetini bilenler bazi olaylari daha baska degerlendirme imkanina sahiptir.  AKP´ye akil verenlerin gizli bir silahi ekonomik sikintilari halktan bagis adi altinda  toplanacak  para, döviz., altin  v.b. kaynaklarla  atlatmak idi.  Malesef bu da simdilik, gelen reaksiyonlar karsisinda  geri tepmise benziyor. 

 

 

 (Bakin yeri gelmisken konu ile ilgili bir olayi sizle paylasmak istiyorum. Yakindan tanidigim  bir kisi, yüksek ögrenim icin gittigi sehirde tarikatcilarin tuzagina düstü, Neseli, arkadas canlisi, sorunsuz genc 2-3 sene zarfinda de tarikatin elinde bambaska bir insan oldu. Yüzü gülmez, kadinlara elini uzatmaz, tokalasmaz,  basi acik gördügü kadin nedeniyle abdestim bozuldu zihniyeti ile,  meshur sakalli ve giyimibelli bir tip haline geldi.  Babasini hatta anasini tanimaz hale getirildi. Hatta onlarin nasil giyineceklerine nasil davranaciklarina karisir hale geldi, diger kardesleri ile ve akrabalar ile sorunlar yasamaga basladi. Hatta iyiligini isteyen, bu tarikattan uzak kalmasini ikaz eden isteyen bir yakin akrabasini tariaktin emriyle ölümle tehdit eder hale gelmistir.  Evlenmek icin babasinin ve annesinin izni, hayri yerine;  bilmem Anadolunun hangi sehrinde bulunan Tarikat basindan izin almaga gitti. Size izinin sonucunuda bildiriyeyim Tarikat basi buna evlenme izni vermedi, amaci  herkesin tahmin ettigi; .... Sömürmek. .....

Simdi esas meseleye geleyim!  Bu kisinin eline bir ara yüklü  para,  50 000 DM geciyor.  Bu paranin haberini ve kokusunu alan tarikat mensuplari sayesinde bir iki  ay icinde bu para tamemen buharlasti. Parasinin kokusu hüküm sürdügü müddetce evi ziyaretcilerle, kara carsaflilarla, tesettürlülerle dolup tasiyordu, ayinler, huhu zikirleri, sabaha kadar süren ipe sapa gelmez konusmalar,...) Ve iki ay sonra bu kisi evine kupkuru ekmek getirecek paraya ihtiyaci oldu. (Abartmiyorum babasinin deyimiyle yaziyorum. Bu kisinin babasi 70, 80 yillarinda dolar milyoneri idi, isini cocuklarina birakinca iflas etti bu ayri bir hikaye)   Babasinin ve anasinin emekli maasiyle idare etmege basladi. Hatta babasinin, anasinin emekli maasini tarikatlara harcamayi hala müslümanlikla bagdastiriyor, tabikii Allah adina ve iyilik sevap adina yapiyordur.  Babasi hasta ve parasizliktan tedavi olamiyor, büyük sikinti icerisinde , diger kardeslerinin mali durumu bozuk hal böyle iken,  eline gecen o parayla babasini iyi tedavi ettirecegine, esas kardeslerinin maddi yükünü hafifletecegine   50 000 DM parayi bir iki ev esyasi haricinde tarikatlara yedirtmistir.  ... Böyle müslümanlik olamaz, böyle bir müslümanin ibadetleri bence nafiledir. Bu olsa olsa tarihten  süre gelen bir sarlatanliktir.   Böyle bir tarikat zihniyeti toplumlari geriye, ortaya ciktigi caga geri getirir.  

 

************************

 BUNDA DA BIR HAYIR VAR!..........
Bir zamanlar Afrika'daki bir ülkede hüküm süre bir kral vardi.Kral, daha cocuklugundan itibaren arkadas oldugu,birlikte büyüdügü bir
dostunu hic yanindan ayirmazdi. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralin bu arkadasinin ise degisik bir huyu vardi. Ister kendi basina gelsin ister baskasinin, ister iyi olsun ister kötü, her olay karsisinda hep ayni seyi söylerdi: "Bunda da bir hayir var!" Bir gün kralla arkadasi birlikte ava ciktilar.Kralin arkadasi tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da
ates ediyordu. Arkadasi muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlislik yapti ve kral ates ederken tüfegi geriye dogru patladi ve kralin bas parmagi koptu. Durumu gören arkadasi her zamanki sözünü söyledi:"Bunda da bir
hayir var!" Kral aci ve öfkeyle bagirdi: "Bunda hayir filan yok! Görmüyor musun, parmagim koptu?" Ve sonra da kizginligi gecmedigi icin arkadasini zindana attirdi.
Bir yil kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin  yasadigi ve aslinda uzak durmasi gereken bir bölgede birkac adamiyla birlikte avlaniyordu. Yamyamlar onlari ele gecirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini,ayaklari bagladilar ve köyün meydanina odun yigdilar. Sonra da odunlarin ortasina diktikleri direklere bagladilar. Tam odunlari tutusturmaya geliyorlardi ki, krali  basparmaginin olmadigini farkettiler. Bu kabile, batil inanclari nedeniyle uzuvlarindan biri eksik
olan insanlari yemiyordu. Böyle bir insan yedikler takdirde baslarina kötü
olaylar gelecegine inaniyorlardi. Bu korkuyla, krali cözdüler ve saliverdiler. Diger adamlari ise pisirip yediler.Sarayina döndügünde, kurtulusunun kopuk parmagi  sayesinde gerceklestigini anlayan kral, onca yillik arkadasina reva gördügü muameleden dolayi pisman oldu. Hemen zindana  kostu ve zindandan cikardigi arkadasina basindan geçenleri bir bir anlatti.  "Hakliymissin!"dedi. "Parmagimin kopmasinda gercekten de bir hayir varmis.  Iste bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttugum icin özür diliyorum.Yaptigim cok haksiz ve kötü birseydi." "Hayir" diye karsilik verdi arkadasi. "Bunda da bir  hayir var."  "Ne diyorsun Allah askina?" diye hayretle bagirdi kral. "En yakin arkadasimi bir yil boyunca zindanda tutmanin neresinde hayir olabilir."
"Düsünsene, ben zindanda olmasaydim, seninle birlikte avda olurdum, degil mi?

 

 

..........

.........

 

Sayin Mehmet Ali Birandin Dikkatine;

Mehmet Ali Biranda göre Türkiye ne yapib yapip AB birligine girmelidir diye durmadan yazilar yaziyor. Hatta bu ugurda Kibris feda edilmelidir . Ona göre Kibris zaten elden gitmistir gidecegi kadar.

 Keske bu yazilari 20 sene evel, su sinirlar acilmadan, Dogu Bloku dagilmadan yazsaydi. Ilgilileri yazilariyla uyarsaydi.

Türkiyenin Avrupa Birligine katilimi politik bir sorundan ziyade bir ekonomik, para sorunudur, bir cikar sorunudur...

Türkiye Avrupa Birligine ne getirecektir ne alacaktir bunun hesabi yapilarak karsi taraf ikna edilmelidir.

 AB´nin gözünde Kibris, demokrasi, insan haklari, Hiristyan birligi ve benzerlerin agirligi fazla olmayan kriterlerdir.

Ekonomik sorun yaninda Avrupa ülkelerinde yasiyan insanlarin Türkiyenin istiraki ile ilgili olan hakli ve veya haksiz önyargilarda büyük bir önem tasimaktadir. Bu önyargilarin azaltilmasi icin de faaliyetlerin yürütülmesi gerekir diye düsünüyorum. (Avrupa Birligi ile ilgili makalemde daha genis bilgi bulabilirsiniz)

 

Gazete haberleri !!!

Bunları söyleyenler mi bizi AB'ye alacaklar? (Biranda ters düsen gazete haberleri)

Almanya eski Başbakanı Helmut Schmidt: "Türkiye'ye adaylık statüsü verilmesi hatadır... Hatta Sevr Anlaşması'nın imzalanmış olmasına karşı Türkiye'nin bölünmemiş olması bile hatadır...
Avrupa'nın geleceği ne olursa olsun, Türkiye'nin geleceği yoktur... 70 milyon Türk'ü Avrupa içinde dolaştıramayız...
Türkiye'nin nüfusu şu anda 65 milyon... 35 yıl içinde bu sayı 100 milyona çıkacak... 21. yüzyılın sonlarına doğru Türkiye'nin nüfusu Fransa ve Almanya'nın toplamı kadar olacak... Türkiye'yi AB'ye almak isteyenlerin bu sayıyı akıllarında tutmaları lazım..."

Fransa eski Cumhurbaşkanı Valery Giscard d'Estaing: "Bugün Avrupa'da hiçbir lider Türkiye'yi AB'nin içinde görmek istemiyor... Yarın içinde böyle bir niyetleri bulunmamaktadır... Türkiye'nin AB içinde yeri olmayacaktır..."

Fransa Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı François Loncle: "Tarihi ve özellikleri dikkate alınınca Türkiye AB'ye hiçbir zaman giremez..."

Almanya CDU/CSU Koalisyonu Meclis Grubu Başkanı Wolfgang Schaeuble: "Türkiye'ye kesinlikle AB üyesi olamayacağı söylenmelidir... AB üyeliği yalnızca Avrupa-Hıristiyan geleneğine sahip olan ülkeler için söz konusu olabilir..."

Avrupa Birliği Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Tom Spencer: "Gerçek; AB'nin Türkiye'yi üye olarak kabul etme yolunda hiçbir niyeti olmadığıdır