TÜRKİYE’NİN ŞU SIRALAR NE ÇILGINA, ÇILGINLARA NEDE BUNLARIN ÇILGIN PROJELERİNE, ÇILGINLIKLARINA İHTİYACI YOKTUR,

 

Türkiye’nin şu sıralar ne çılgına, çılgınlara nede bunların çılgın projelerine, çılgınlıklarına ihtiyacı yoktur, ülkenin;

 

ü akıllı, bilgili, tecrübeli, cesur, dürüst, öngörülü kişilikleri gelişmiş, daha çok siyasilere, devlet adamlarına, parti liderlerine ihtiyacı vardır.

ü Türkiye´nin iş, aşa, çatıya ihtiyacı vardır.

ü Uzun yıllardır işsizlikten sefil perişan olan gençlerimizin sorunları vardır,

ü Vatanın birlik bütünlüğünün, çıkarlarının korunması vardır,

ü Vatanın üçte biri Kürdistan diye ayrılarak parçalanması söz konusudur 

 

Bu gibi ve benzeri sorunlara, siyasiler, hükümet, muhalefet ve parti liderleri ve medya alternatif projeler üretsinler, bu ve benzeri konular üzerinde tartışılsın… 21. Yüzyıl Türkiye´sinde, 2011 yılı içinde insanlarımız açlıkla karşı karşıya kalmaktadırlar, yetersiz beslenmektedirler. Bazı vatandaşlarımız, günahsız çocuklarımız, bebelerimiz dahi açlıktan ölmektedirler. Bizler için, insanlık alemi için bir yüzkarası!

 

BİR ZAMANLAR IRAN, LÜBNAN İÇİNDE BATİNİN PARİS´İ, DOĞUNUN GÜÇLÜ ZENGİN DEVLETLERİ DİYE BAHSEDİLMEKTEYDİ. BENZERİ BUGÜN TÜRKİYE İÇİNDE SÖYLENİLMEKTEDİR.  BU DEVLETLER GİBİ, ALLAH TÜRKİYE’NİN SONUNU GETİRMESİN,  Âmin!

 

Türkiye parçalanma moduna girmiştir. PKK´li milletvekili adaylarının veto edilmesiyle PKK´nin güç, tehdit gösterileri de, Ülkenin birçok yerinde Türk bayrağının gönderinden indirilmesi ve ayaklar altında alkışlarla çiğnenmesi, Diyarbakır da Atatürk büstüne yapılan hakaretler bunu kanıtlamaktadır.

 

Demokratik yasal gösteri haklarını kullanarak kendi ve ülkenin sorunlarını, seslerini duyurmağa çalışan öğrencilerimizin,  gençlerimizin, işçi emekçilerimizin, memurlarımızın, , öğretmenlerimizin kadın erkek, çocuk, yaslı demeden acımasızca güç kullanarak tartaklayan,  hastanelik eden, sakat bırakan, onları yaka paça sürükleyerek, başlarına yumruk tekme sallayarak tutuklayan polis güçleri ve tüm bunlara seyirci kalan devletin savcıları;  PKK´li göstericileri karşısında korkak davranıyorlar, önlerinden kaçarak,  birden tuz - buz oluyorlar, zoru gördüklerinde bende, bizde Kürt, PKK kesiliyorlar… 

 

PKK artik dağda, mezra ve köylerde değil,  şehirleri şehir merkezlerini dahi ele geçirmiş vaziyette, etrafı yıkıyorlar, yakıyorlar, harabeye döndürüyorlar, kendilerinden olmayan vatandaşlara eziyet ediyorlar, evlerini, is yerlerini kundaklıyorlar yağmalıyorlar, kepenkleri kapattırıyorlar, hatta polisleri linçe kalkışıyorlar, … 

Bu olaylar karşısında Polis, savcı hükümet, devlet ve otoritesi ortalıkta yok, Başbakan, hükümet olayları muhalefetin secimler nedeniyle tezgâhladığı seklinde kamuoyuna dert yanıyor,

Hükümetin görevi devletin otoritesini sağlamak olmalıdır.  Bu yasa dışı olayları tezgâhlayan, bu yasa dışı olaylara karışan her kimse yasalar çerçevesinde hak ettiği cezayı verdirmek yetkisine sahiptir. Hükümet bu tür yasa dışı olaylara önlemekle görevlendirilmiştir, bu olaylara karışanları cezalandırmakla yetkilendirilmiştir… Başbakan, hükümet bu kontrol edilemez boyuta varan yasa dışı olaylar karşısında acizliğini, zayıflığını, korkaklığını farklı sekilerde örtbas etmeğe kalkışması bir o kadar üzücüdür.  Hele muhalefetin alçakça provokatif gösterileri diye halka yutturması vahim…

 

İşte askeri ve benzeri darbeler bu ve benzeri nedenlerle siyasilerin acizliğinden görevi suiistimallerden, hatalarından, öngörüsüzlüklerinden  ortaya çıkmakta ve destek bulmaktadır. 

 

yaziklar olsun1.jpg

VATAN HAİNLİĞİ, REZİLLİK, ALÇAKLIK ÖRNEĞİ

 

·        Batı Demokrasilerde, ABD, Avrupa Birliği Ülkelerinde Türkiye’deki PKK´nin olayları ortaya çıksa, yer yerinden oynar, hükümeti bir gün dahi barındırmazlardı.

·        Demokratik medeni ülkelerde, her vatandaş, her kurum, her toplum ülkede mevcut yasa ve yönetmeliklere uymak zorundadırlar.

·        Devlet yönetimi, hükümet mevcut yasa ve yönetmelikleri her kes için geçerli olacak şekilde uygulamak, uygulatmak zorundadır. 

·        PKK´nın tehditlerinden ve etrafı yıkıcı, yakini saldırıcı gösterilerinden korkarak taviz vermesi, olayları bir kuruma, bir iki görevliye mal etmek; devlet hükümet yönetimi için telafisi olmayan büyük bir hataydı. Bu davranışın sonuçlarını pek yakında birlikte izleyeceğiz. 

 

Demokrasi, insan hakları Avrupa Birliği üyeliği maskesi altında acizlikten, bilgisizlikten, tecrübesizlikten, öngörüsüzlükten, tehditlerden korkaklıktan, v.b. Verilen tavizlerle nerden nerelere gelindi?  Ülke kaos içersinde batma, ayrışarak bölünerek parçalanma aşamasına getirilmiştir.

birazda bunu analiz etseler?