ÜNİVERSİTELERİMİZDE AKADEMİSYEN PERSONELİN MEMNUNİYET FAKTÖRÜNDE;

EŞİT İŞE, EŞİT PERFORMANSA EŞİT ÜCRET, AYLIK VE PERFORMANSA GÖRE ÜCRET SİSTEMİ

 

 

MÜDEK akreditasyon çalışmalarında, gerekse BOLOGNA uyumluluk süreçlerinde insani memnuniyet, yani akademik personelin memnuniyet faktörleri, mevcut yasa ve yönetmelikler dikkate alınmadan arzu edilen hedeflere varılamayacaktır. Doğru olanı; bu süreçlerin bir kalite-güvence sistemi bütünü içereninde ele alındığında arzu edilen sonuca ulaşılabilir. 

Türkiye´de MÜDEK akreditasyon çalışmalarını, gerekse BOLOGNA uyumluluk süreçlerini uygulatanlar, Avrupa Birliği Ülkelerindeki üniversitelerde bizdeki gibi ayni dersi veren akademik personeli arasında farklı ücretlendirme, fırsat eşitsizliklerin, keyfi uygulamaların olup olmadığını acaba araştırmışlar mıdır? Bu uyumluluk süreçlerinde neden Batili Üniversitelerinde olduğu gibi  Türkiye de; “ eşit işe,  eşit ücret sitemini, şeffaflık, fırsat eşitliği ” getirilmiyor.

 Üniversitelerdeki çok düşük ücretler,  kurumlar arasındaki ücret uçurumları, bürokratik engeller, keyfi uygulamalar, akademik kariyer engeli, fırsat eşitsizliği bilhassa doçentlik sınavındaki rezillik, mağduriyetler,  mobbing (bezdir kaçırt),  kısıtlı olanaklar, var olan kaynakların yerinde kullanılmaması,  gruplaşmalar dolayısıyla soğuk çalışma ortamı, akademik personelin motivasyonunu, performansını olumsuz etkilemektedir.  Bu olumsuzluklar haliyle yüksek ögretimdeki kalite güvence değerine yansımaktadır.

Yüksek öğretim kurumlarına kaliteli idealist öğretim elamanları kazandırılmak isteniliyorsa ve eğitim öğretim bilim adamlarından yeterli başarı elde edilmek isteniliyorsa, mevcut ücret kepazeliğinin kaldırılması eşit işe, eşit ücret ve unvan performansı getirilmelidir.  Ve akademik personel alımında ve atamalarında fırsat eşitliği, şeffaflık sağlanmalıdır. Bunun hakkından gelemeyen üniversite yönetimleri reel başarı elde edemezler. Üniversitelerdeki çok düşük ücretler,  kurumlar arasındaki ücret uçurumları, bürokratik engeller, keyfi uygulamalar, akademik kariyer engeli, fırsat eşitsizliği bilhassa doçentlik sınavındaki rezillik, mağduriyetler,  mobbing (bezdir kaçırt),  kısıtlı olanaklar, var olan kaynakların yerinde kullanılmaması,  gruplaşmalar dolayısıyla soğuk çalışma ortamı, akademik personelin motivasyonunu, performansını olumsuz etkilemektedir.  Bu olumsuzluklar haliyle yüksek öğretimdeki kalite güvence değerine yansımaktadır.

 

Türkiye’nin yurt dışında yetişmiş sizler gibi insanlara ihtiyacı var, vataniniz içinde calisin deniliyor. Türkiye´ye ise döndüğünüzde tüm kapıların size kapalı olduğunu çok geç fark ediyorsunuz. Eğer parti, örgüt mensubu, ya da belli bir tabakandan torpilli biri değilseniz, iyi bağlantılarınız, güçlü tanıdıklarınız yoksa Türkiye’ye döndüğünüze bin pişman ediliyorsunuz. Bir taraftan öğretim açığı var denilerek on binlerce öğrenci, belli torpilliler, lisans, lisans üstü, 3 il3 10 sene boyunca  yurt dışına Amerika Birledik Devletlerine, Kanada, Almanya, İngiltere, Fransa gibi ülkelere gönderilirken, diğer taraftan kendi imkanları ile yurt dışından ülkeye dönenlere üniversiteler kapalı tutuluyor. 1994 -1996 yıllarında da benim başvurularımda öyleydi, 2009 yılında TU-Berlin´den Türkiye´ye, üniversitede çalışmak isteyen arkadaşlarda, bir çok adayın hayal edemecegi performansla müracaat eden arkadaş içinde  böyleydi, müracaatlarına görümse taleplerine dahi cevap alamamışlardı.   Üniversiteye birilerin aracılığı ile çalışmağa başladığınızda ise bu sefer başka sorunlarla karşı karşıya kalıyorsunuz. Örneğin ilk akla gelenler;  aldığınız maaşla ayin sonu getiremiyorsunuz, akademik kariyeriniz örneğin bu Almancı, burası Almanya değil, bunun burnunun sürtülmesi gerekiyor diye kurum içinde dışlanıp akademik kariyeriniz de engelleniyor.

 

AKÜ de çalışırken, AKÜ, de uzun yıllar çalışan bir yard. doç. öğretim üyesi meslektaşım dert yanıyordu;  - ‘bir ömürdür,  üniversitede çalışıyorum, bırakın bir evi, bir araba sahibi bile olamadım’’ Evli ve  iki çocuk babası tek maaşla evi çok zor geçindirebiliyormuş! Üniversitelerimize belli bir geleneksel üst tabak tabaka hakim; bunların maaş dışı gelirleri, ev dükkan gelirleri nedeniyle geçim dertleri yok. Tek dertleri, yeni arabaları, yazlıkları, borsada gelirlerine gelir katmaktır. Bir de bir şeyler yapıyor görüntüsünü dışarıya vermek, ilerlemek isteyenlerin önünü kesmektir.

Yüksek öğretim  kurumlarına kaliteli idealist öğretim elamanları kazandırılmak isteniliyorsa ve eğitim öğretim bilim adamlarından yeterli başarı elde edilmek isteniliyorsa, mevcut  ücret kepazeliğinin kaldırılması eşit işe, eşit ücret ve unvan performansı getirilmelidir.  Ve akademik personel alımında ve atamalarında fırsat eşitliği, şeffaflık sağlanmalıdır. Bunun hakkından gelemeyen üniversite yönetimleri reel başarı elde edemezler..

 

·          Ücretini az buluyorsan çek git kardeşim, seni burada zorla  tutan  var? Binlerce issiz  güçsüz mürit üniversiteye girmek için can atıyor!. Bu ve benzeri argumentleri ileri sürmek belli zihniyetlere, zavallılara, pısırıklara yakışmaktadır. Gerçek bir profesörün yüksek öğretim kurumunun zihniyet anlayışına bağdaştıramıyorum. Gitmesi gerekenler varsa makamlarının hakkini veremeyenlerdir,  kurumunda çalışan akademik personelin özlük haklarını savunamayanlardır.

 

 

DrHusso