MÜSLÜMANLIK MASKESI ALTINDA DESPOT ARAP MILLIYETCILIGI

 

 

Türkiye´de ve Dünyada son yıllarda pek cok olaylarda Müslümanlık maskesi adi altinda despot Arap milliyetçiliğinin etkileri gözlenmektedir. İslam dini, ibadet özgürlüğü, din-ahlak-kültür dersleri, Kuran-Kursları, Kuran yazı ve konuşma dili, Tarikatlar maskesi adi altinda Türkiye’de ve dünyada Arap milliyetçiliği  yayılmaktadır, bir tehdit unsuru olarak gelişmektedir. 

 

Bu milliyetçilik çoğunlukla el altindan şeyhlerin, petrol dolarları ile finanse edilmektedir. Camilerden tarikatlardan  ve dini etkinliklerden toplanan sadaka ve yardımlarla da  daha da kuvvetlenmektedir. Din eğitimi okulları, (İmam-Hatipler) ve Kuran.Kursları ve tarikat toplantıları ile özellikle çocukları, gençleri Araplaştırıyorlar, safhalarına çekiyorlar, beyinlerini yıkıyorlar.

 

Batıda Arap milliyetçiliği farklı şekillerde desteklenmektedir. Bilhassa Petrol-Şeyhleri ve bunları sömüren Batılılar buradaki varlık ve avantalarının devamı için Arap -Milliyetçiliğine destek vermektedirler, Filistin ile İsrail arasındaki şiddet olaylarını körüklemektedirler. Arap milliyetçiliğini el altından güven ve ticari çıkarları ve buradaki varlıkları gereği destekleyen Batılılar günümüzde Arap milliyetçiliğin örgütsel terör tehdidi altında kendilerini görmektedirler. Her nedense bu tehdidin, terörün  İslam dininden kaynaklandığına kendilerini inandırmışlardır.

 

Arap-Milliyetçiliği Türkiye’de tehlikeli boyutlara ulaşmıştır.  Türkiye Cumhuriyetinin bütünlüğü ve varlığı için Kürtlerden cok daha fazla bir tehlikedirler.  Kürtlerin sağı solu belli olmamasına, önünüzde dost görünüp arkanızdan mezarınızı kazmalarına rağmen onların azda olsa neler yapabileceklerini hesaplayabilirsiniz. Fakat her kılığa girip insanların dini duygularını kullanıp Müslümanlık maskesi altında, sözde Allah adına cihat, ölüm hareket etmeleri karşısında yapabilecekleriniz çok çok sınırlıdır. Bu yüzden okur yazar cahilsel ve fakir  toplumlarda bunlarla mücadele etmek imkansız denecek kadar zor ve çok uzun sürer. Bu insanların hayatta kuru canlarından başka kaybedecekleri yoktur, örneğin onlar içim canlı bomba intihar eylemleri bir ölçüde çileli hayatlarından bir kurtuluştur, kaçıştır. İşte günümüzdeki Afganistan örneği! Allah Türkiye’yi bu gibi istila ve beladan uzak tutsun, amin!!! Türkiye’de bu yöndeki gelişmeler beni ürkütüyor, endişelendiriyor. Dizginler tamamen onların eline geçerse vahlar ola Türkiye’ ye!!!

 

Ben bu yazımda bu konuya vakit darlığı nedeniyle bir iki örnekle çok kısa değinmek istiyorum.. aşağıdaki konuların ayrıntılarına girilmeyecektir.

 

1. Sansür!

 

 

 

2. Milli-Görüş örgütün Arap milliyetçiliğin örtülü, ilimli bir uzantısı olduğu söylenmektedir. Onlara göre; “Ne mutlu Türküm diyene” yerine  ne  mutlu Müslüman’ım diyene; Türküm yerine Müslüman’ım; Türk toplumu yerine Ümmet gibi deyimler, terimler önemsenmektedir. Araplarla sıkı bir işbirliğine gitmektedirler. Çoğunlukla ticari kişisel çıkarlar beklentisi ile bu örgütte katılımlar olmaktadır. Örgüt üyeliği ile yurt içinden  ve yurtdışından  milyarlarca para belli ticari yatırımlar için toplanması kolaylaşmıştır.

 

3. İstanbul’daki Sinagogların bombalanmasında Arap&Kürt-Milliyetçiliğin dolaylı parmağı olduğu konuşulmaktadır! Kısaca amaç, Türkiye´ye zarar vermektir, gözdağı vermektir. Yahudilerden yurtdışında da öç almaktır.  Sayın başbakanın bombalama olayından sonra yaptığı kınama ve tehdit niteliğindeki konuşma  Arap-Milliyetçilerinin hoşuna gitmedi. Sizden korkumuz yoktur, dizginlerin elimizde  dercesine  iki bombalama olayı ile kısa sürede karşılık verildi. (Sayın Başbakanın Televizyonda konuşmasını Berlin’den izlediğim sırada bunlar çok geçmeden çok daha vahim eylemlerle karşılık vereceklerdir diye kendi kendime söylendim!)...... Arap Milletçiliği Türklerden çekinmektedirler. Türkleri karşılarına almaktan ziyade, onları Araplaştırarak kazanmak ve kullanmak istiyorlar. Bu nedenle eylemleri sinirli kalmaktadır. Türklere yakın dost gibi davranmayı ihmal etmemektedirler.

 

4. Günümüzde Irak´taki gelişmelerde, her gecen gün artan direnişin, canlı bombaların arkasında İslam-Dini adı altında  Arap-Milliyetçiliği bulunmaktadır. Bunu değerlendirmek, görmek, sezmek için insanın konunun uzmanı olmasına hiç gerek yoktur.  Zamanla ortaya çıkanlar da bunu doğrulamaktadır.

 

Irakta Arap-Milliyetçiliğinin canlı bombalama eylemleri ile fazla bir başarıları olamaz. Bu eylemleri ile orada Amerikalılara zarardan çok kendi insanlarına, Iraklılara zarar vermektedirler.  Benzeri Israel-Filistin arasındaki yıllarca süren şiddet olaylarında da gözlenmektedir. Burada da Arap-Milliyetçiliği öne çıkmaktadır, buradaki şiddet olayları bir gövde gösterisi haline dönüşmüştür. Buradaki olaylar da esasında soydaşlarının, Filistinlilerin  zararına olmaktadır. Her şeyden evvel Filistinlilerin acı çekmelerine, telef olmalarına neden olmaktadır. Filistinliler esasında despot Arap milliyetçiliğinin kurbanı olmaktadırlar. (Canlı bombalar; hem kendi canını bile bile intihar ederek kıymak, hem de  suçsuz pek çok insanın ölümüne sebebiyet vermek karşı tarafın üstün silah gücüne, tanklarına, uçaklarına, atom bombalarına karşın bir neden olamaz. Dünyada da hoş görülmez, nefret uyandırır.)

 

5. Afganistan´daki olaylarda da Arap-Milliyetçiliği etken, belirleyici olmuştur. Burada Komünistlere karşın Müslümanlık etkeni Batılıların desteği altında başarılı kullanılmıştır. Daha sonra Afganistan Müslümanlık maskesi adı altında kapkara bir kabusa dönüştürüldü. Ulusun dengeleri berbat edilerek içinden çıkılmaz bir kaosa sürüklendi,

 

6.  Türkiye’deki İmam-Hatipler  esasında Arap-Milliyetçiliği ile bağlantılı görülmektedir. Bu okulların ve Kuran kurslarının Türkiye’de yayılmalarını destekleyenlerin basında bunlar vardır. Hatta benzer okulları, kursları yurtdışında da kazandırılmasında, yaygınlaştırılmasında çalışmaktadırlar. İmam-Hatipliler, çarşaflılar ileride toplumda huzur ve güvenliği tehdit eder, kontrol edilemeyen boyutlara varmaktadırlar. Uzaktan program kumandalı, beyinleri yıkanmış birer cinayet aracına dönüştürülmek ve kullanılmak istenmektedir. Örneğin son  on yılda İstanbul’da, Batman’da Allah ve Müslümanlık cihadı adı altında belli dini örgütlerin  işlediği cinayetler, işkenceler  unutulmamalıdır. Bu eylemleri onların nasıl gaddar, acımasız   birer cani gibi eğitildiklerini göstermektedir.

 

7. Türkiye’de ve son zamanlarda da dünya kamu oyunun gündeminde olan başörtü, türban, çarşaflara bürünme, harem-selamlık, imam sakal-bıyık tıraşı esasında despot Arap- Milliyetçiliğin bir sembolüdür ve gövde gösterisidir, güç testidir. Bu Başörtü gibi  simgeler, harem-selamlık gibi çağ dışı davranışlar İslam-Dinin ile bağdaştırılmamalıdır.  Bunlar olsa olsa sonradan İslam Dinine mal edilmiş uygulamalardır. Türkiye’deki başörtü olayının farklı boyutları vardır.

Örneğin, - Maddi manevi yardım alma arayışı; - Toplumda yalnız başına yerine, bir örgütle ayakta durabilme, hayat mücadelesine göğüs germe eğilimi, - Hak arama; - Bir yerlere, rahatlıkla girebilme, mevkilere erişebilme; - İş, güç, aş sahibi olabilme, - Eş bulma; - Sığınma; - Ben böyle farklıyım, üstünüm paranoyası, dindarım modası; - İtibar görme arayışı, arzusu, - ticari ilişkiler; - Siyasi profit, çıkar Partinin oy potansiyelini büyütmek, garanti altına almak, - Örgüt propagandası, kullanma, - Örümcek ağı kuramı misali kişisel ve veya örgüt adına insanları sömürmek, kullanmak v.b. 

 

Birde bunların yanında yemlenip koyun sürüsü gibi güdülenler vardır. Ve bu sürüye tesadüfen katılanlarda, bu akıma kapılanlarda da bulunmaktadır.

 

Tabı ki aldıkları eğitim ve çevrelerinin etkisi altında gerçekten inanarak  Allah’ın rızasını almak,  sevabını kazanmak için bu ameliyeyi tercih edenler, seçenlerde vardır. O zaman yanlışı verilen dini eğitimde aramak gerekir.

............

...........

 

Türkiye’de olduğu kadar Yurtdışında Türklerin yoğun bulunduğu şehir ve semtlerinde  Arap-Milliyetçiği örgütlenme faaliyetleri sürdürmektedir. Almanya’nın Frankfurt, Köln, Aachen, Berlin, Hamburg, Hannover şehirlerinde izlediğim kadarıyla  küçük yaştaki Türk çocukları ve sahipsiz gençler bu örgütün tuzağına düşürülüp eğitiliyorlar.

(Bu şehirlerin bazı camilerinde geceledim, Arapların, (Ürdünlü, Suriyeli, Filistinli, Mısırlı, Suudi Arabistanlı, Sudanlı, Iraklı) yoğun olduğu dini sohbet toplantılarına da, ibadetlerine de  katıldım.  Arapların tekelinde bulunan Aachen’deki gibi güzel camiler, mescitler  petrol şeyhlerinin yardımları ile yapılmışlardır... İlklerde bu toplantılar, camiler yurtdışında dini ibadetleri yerine getirmek, Müslümanlar arasında bir dayanışmayı sağlamak içindi. Daha sonra 1980 yıllarının sonlarında bir radikalleşmeye, örgütsel toplantılara yönlendirildiler. Mısırın ünlü bir üniversitesinden tanınmış  profesörler sık sık bu sohbet toplantılarına katılıp vaazlarda bulunuyorlardı.) 

…………..

………….

 

Kısaca, daha ne ana dilleri Türkçe’yi doğru dürüst konuşamayan, nede bulunduğu ülkenin dilini yeteri anlayamayan küçük yaştaki çocuklar ve gençler İslam-Dini eğitimi ve Ahlakı ve Kuran dili öğretimi adları altında Araplaştırıyorlar, İlerideki emelleri için yetiştiriyorlar. Berlin’in pek çok Türk mahallerinde, okullarında Türkiye’nin bilmem hangi şehrindeki mahallesinde rastlanan Türban sayısından geri kalır yanları yoktur.  1990 yıllına kadar bu gözlem sayısı göze pek batmazken şimdilerde yerden mantar biter gibi çoğaldılar. Burada kısa bir anımı yazmak istiyorum;  Berlinde bir binanın ilk katını İslam eğitimi için hazırlayan ve burada Türk gençlerine yüksek Arapça dilini öğretecek kişiyi ve ailesi  ile tanıştım. Kendi çocuklarını İyi Almanca öğrenmeleri için Alman okullarına gönderiyorlar, kendi kız çocuğuna başörtü, türban taktırmazken, Türk çocuklarına Arap’cayı  öğretmeyi, bunların örtünmesini talep ediyorlar. Ne denmeli, yorumu okuyana aittir! Ben kendimi isyan etmekten, ilgilileri lanetlemekten kendimi alıkoyamıyorum.

 

Konu ile ilgili başka bir anı, yine Berlin’de: Beyni yıkanmış ve sulanmış koyu bir Arap milliyetçisi  su sıralar Türkiye’de Televizyon ekranında tartışılan bir kehaneti bana anlatmıştı.

Kısaca, hani Fatih 1453 yıllında İstanbul’u almak üzere, kale surlarına top ateşi ile yıkmaya çalışırken, surlar içindeki Din erbabı ve onların hurafelerine inanan halk Gökten inecek kurtarıcıyı bekliyorlardı. Benzeri fakat Arap milliyetçiliğin yaydığı bir kehanet! Bu kehanete göre Yahudiler şimdiki yerlerini terk edecekler, kaçacaklar, kalanlar ise telef olacaklar! Birileri bu bölgede tekrar dirilerek Arapların başına geçip onlara yol gösterecek tekrar  büyük Arap imparatorluğunu, hegemonyasını kuracaklarmış, Tüm Dünyaya hakim olacaklarmış. Gelecek yüzyıl Araplarınmış.  Bu dini kitaplarda da yazılıymış.  Son yıllardaki olaylar ve gözlemlerde bu kehaneti doğruluyormuş muş muş! Yanılmıyorsam bir ara Araplar  Irak devrik devlet başkanını, Saddamı Arapların kehanetteki kurtarıcı gözü ile bakmışlardı.

 

Bence Allah tüm kullarına akıl, fikir, sağlık, insanlık versin, amin.