ÇÖZÜMSÜZLÜK ÇÖZÜM
DEGİLDİR
Son zamanlarda sık kullanılan bu deyim
mantık dışı, anlamsız bir ifadedir.
Çözümsüzlük kelimesi çözüm kelimesinin
olumsuzudur, zaten çözümsüzlüğün bir çözüm olmadığını
ifade ediyor. Bu tür sözcükleri kullanan kişilerin ruh, bilgi ehli
karakterlini beli eden parametrelerdir, göstergelerdir.
Bu ve benzeri
terimler maniple edilerek dünya kamuoyunda Türkiyenin Kıbrıs
konusunda çözümden yana taraf olmadığı, şeklinde kullanılmaktadır.
Türkiye Kıbrıs davasında haklı iken haksız durumuna
düşürülmüştür. Dünyada Kıbrısta işgalci gözü ile
bakılmağa başlanılmıştır. Yani Türkiyenin
ve Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin Kıbrıs konusunda haksızlığını
kendisi ilan eden, savunur durumuna girmiştir. Kendi kalesine gol atan ve
yenilen takım gibi.
Ülkenin çıkarları, yaşamsal
hakları, geleceği söz konusu
olunca, korkaklık, bilgisizlik, satmak, bağışlamak, ödün
üstüne ödün vermek, her şeyi kabullenmek, kaçmak, eğilmek, v.b. politikada çözüm de değildir,
siyasi başarı olmaz. Olsa olsa
maskaralıktır! Onursuz, korkak, tavizci, dirençsiz devlet
politikası yürüten devletlerin dünya kamuoyunda onurları olamaz. Bu
devletler dünya kamuoyunda ciddiye
alınmazlar, sömürürler, kullanılırlar..
......
......
Devletin dış politikadaki hataları halen devam ediyor, ödün
üstüne ödün veriliyor.
I. Irak konusunda yürüttüğü pasif, korkak takiyane politika Türkiye
acısından içler acısı, büyük bir katastroft dur, yani felakettir.
II. Avrupa birliği
görüşmelerinde devlet etkensiz kalmaktadır. Şamar
oğlanı gibi ödün üstüne ödün vermekten, onursuz bir politika
yürütmekten öteye gidememektedir. Devletin bu onursuz politikasından başta
yasa dışı örgütler, Kürtler, Rumlar yararlanmasını
bilmektedirler. Bunların Türkiye üzerine olan hayalleri; Türkiyenin paralanması,
istikrarsızlığı Avrupa Birliği vasıtasıyla önümüze
getirilmektedir, kabul edilmeğe zorlanmaktadır. İşte
Kıbrıs gündemi, işte 20 seneden beri Kürdistana verilen ödünler.
Kürtçe dili ile taleplerine başladılar, kültürel haklar, okullar
dediler, aldıkça daha da istediler,
şimdide Diyarbakır merkezli Türkiye toprakların üçte biri üzerinde
bağımsız bir Kürdistanı Kurmak için adım adım
geliyorlar
Türkiyedeki belli paranoyaklar diplomalı erken bunaklar hala Kıbrısta
anan planı kabul görmese Türkiye Avrupa Birliğine katılma şansını
yitirecek, Kürtlere Diyarbakır hibe edilmezse Avrupa Birliğine
girilmez safsatalarına devam adıyorlar..
III. Devletin Kıbrıs konusunda da hata yaptığı
görüşündeyim. Avrupa
Birliğine katılım süreci ön görüşmelerinde Kıbrıs
sorunu görüşülmemeliydi. Çifte standartlı, onur
kırıcı, keyfi ve haksız
taleplerde devlet sessiz kalmamalıydı, direnç göstermeliydi.
Avrupa Birliğinin aralık 2003 Türkiye ile ilgili beyanları pek çoklarımız
için hayal kırıcıdır. Beklenildiği gibi demokrasi,
insan hakları maskesi altında ödün üstüne ödün istenilmekten,
koşul üstüne koşul sürülmekten ileriye gidilmemiştir.
Esasında sucu kendimizde kızmalıyız. Avrupa Birliğine katılım öncesi
görüşmeleri için hiç yokken Kuzey
Kıbrıs, Güney Doğu Anadolu
şart koşulmuştur.
Pek yakında önümüze Egeyi, Konstantınopolisi, Pontusu ön
koşul olarak getirirlerse kimse şaşırmasın;
maskaralık! Türkiyenin Avrupa- Birliğine üyeliğini engellemek ve
veya geciktirmek için Avrupa Birliği kendilerine özgü riyakar bir biçimde
her türlü çareye başvurmaktadır.
..............
............
............
IV. Türkiye Kıbrıslı Rum Bayanın tazminat isteği
ve bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tek taraflı hırıstyankari tavrı ile Türkiye
aleyhine verdiği tazminat kararını tanımamalıydı,
Kabullenmemeliydi. Tanımamakta pek çok haklı nedenleri
bulunmaktaydı.:
Kıbrıslı Türkler Kıbrıslı Rumlarla Yunanlılar tarafından katledilirken,
soykırımla karşı karşıya
gelirken,yaşamları berbat edilirken, Anayurtları
Kıbrıstan on binlercesi göçe zorlanırken Batı
Dünyası, Avrupa İnsan Hakları şarlatanları neredeydiler
..
Giritteki gibi on binlercesi boğazlanıp kesilip yok edilirlerken
de neredeydiler.
Kıbrıslı Rumların ve Yunanlıların Tüm
Kıbrısı Girit gibi bir Yunan adasına çevirmek üzere başlattıkları
silahlı, kanlı harekatta da neredeydiler. Bunlar ne çabuk ta
unutuldu. Onların gözlerinde sadece
Hiristyanlar mi haklıdır? Burada yargılanması
tartışılması gereken varsa Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Hak hukuk adalet anlayışıdır, keyfi ve
çıkarcı tarafsızlığıdır........
Kıbrıslı Rumların ve Yunanlıların enosis
politikası ve Batı Hırıstyanların desteği
altında geçmiş tarihte olduğu gibi yakın geçmişte
Kıbrısta da on binlerce Kıbrıslı Türk
vatandaşı katledilmiştir, on binlerce Kıbrıslı Türk
Vatandaşı Kıbrıstan göçe zorlanmıştır. Bu
eylemlerde Batı Hırıstyan Dünyası, Kilise neredeydi, Sözü
edilen soykırımlar, işkenceler ve mağduriyet neden Dünya Kamuoyunun gündemine getirilmiyor
ve yargılanmıyor, tazminat istenilmiyor.
Türkiyede ülkeyi yönetenler, bürokratlar, kuruluşlar, örgütler biz
birey olarak ve halk olarak neden sessiz ve tepkisiz kalıyoruz. Hiç
değilse Kararın ilk çıktığında Türkiye genelinde ve yurtdışında eylemler
düzenlenmeliydi, protest yürüyüşlerinde
haykırılmalıydı bu haksızlık,
kayırmacılık, siyasi oyun Dünyaya duyurulmalıydı.
Nerede Türkiyede ekranlarda atıp
tutanlar, o mangal yürekliler......
Yahu hiç değilse bu ve benzeri metnin
İngilizce versiyonunu, hatta aslını bir iki katliam
fotoğrafı ile Batı
Hırıstayan devletlerinin Başkanlarına, Avrupa insan
hakları mahkemesine, Birleşmiş Milletler Başkanına,
Annana gönderilmiyor. Bu kadar açız,
sorumsuz, duyarsız,miskin bir
millet mi olduk! Nerede o toplum örgütleri,
partiler, kuruluşlar, dernekler, yazar ve çizerler, ozanlar
..
Bakın bu ülkenin çıkarlarını Dünyada koruyacaksak,
savunacaksak hep birlikte bizler korumalıyız,
savunmalıyız. Ve de bu
karşı tarafın anlayacağı bir dille yapılmaktan
kaçınılmamalıdır.
Bizlerin onlardan neden korkumuz olsun ki, kim ki Batılılar?
Teknolojik ve silah üstünlüğünü
kullanarak mazlum devletleri, III. Dünya devletlerini borçlandırıp kullanan, iliklerine kadar sömüren arogant, küstahlılardır. Biz
Türklerin bunlardan ne korkumuz olabilir ki. Bu canı Allah verdi, günün
birinde de o geri alacaktır. Eğer biz Türkler onun bunun maskarası
olacaksak, bunların artıkları ve sadakaları ile yaşayacaksak,
Dünyada var olacaksak, zenginleşeceksek Dünya aleminden yok olalım
çok daha iyi. Onursuz, korkak devlet politikası ile atalarımızın
kemiklerini de sızlattırıyoruz.
İnsan hakları mahkemesi, Avrupa Birliği ikide bir insan
hakları ihlalleri nedeniyle Türkiyeyi suçlayacağına ,
yargılayacağına, tehdit edeceğine; kendilerinin sömürücü,
yıkıcı, bölücü politikalarını yargılasınlar.
Kendi pisliklerine baksınlar!
Türkiyenin Avrupa Birliğinde
yer alması ve bunun içinde caba sarf etmesi taraftarıyım.
Verilen sözlerin her iki tarafında yerine getirmesi istenmelidir. Yani
karşı tarafın da verdiği sözlerin, attığı
imzaların arkasında
durması istenilmelidir. Maalesef Avrupa Birliği Türkiyenin bu
birliğe katılımı hakkında pek samimi
davranmıyorlar. Almamak için, verdikleri sözden yüzleri kızarmadan
dönmek için her yola her koşula başvuruyorlar.
Kısaca:
Avrupa Birliği Türkiye için her şey değildir ve
olmamalıdır.
Bence Türkiyenin Avrupa Birliğine katılımın
zorlaştıran, geciktiren başlıca neden: ekonomiktir. Türkiyenin
sosyo-ekonomik sorunları Avrupa-Birliği ülkeleri
insanlarını haklı olarak ürkütüyor, endişe
uyandırıyor. Bu nedenlere bu
korku ve endişeleri, kaygıları giderici çalışmalar
yürütülmelidir. Esasında
hazırlıklı bir Türkiyenin Avrupa Birliğine katılımı
Avrupa ülkeleri insanlarının çok daha fazla lehine olacaktır.
** daha
detaylı bilgi için Avrupa Birliği konulu diğer bir makaleye
bakın!