TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ GEÇMİŞİ İLE, GEÇMİŞTE VUKU BULUNAN OLAYLARLA İLGİLİ OLARAK

HİC KİMSEYE, KIMSELERE NE HESAP VERME, NEDE ÖZÜR DİLEME MECBURİYETİNDE DEĞİLDİR!

 

VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ ADINA, HALK ADINA,

TÜRKİYE´NİN GEÇMİŞİ İLE İLGİLİ OLARAK KİMSENİN, HATTA BAŞBAKANIN DAHİ ÖZÜR DİLEME HAKKI YOKTUR.

 

GEÇMİŞİMİZ İLE BİRBİRİMİZİ OYALAYIP SUÇLAYACAĞIMIZA, KANDIRACAĞIMIZA VE BOŞUNA NEFES TÜKETİP DİKKATLERİ DAĞITACAĞIMIZA; GÜNÜMÜZE VE GELECEĞİMİZE BAKMASINI BİLELİM!

 

 

Örneğin; günümüzdeki müzminleşen işsizliği, özellikle genç issizleri, fırsat eşitsizliğini, adaletsizliği, delil yetersizliğine rağmen ve neyle suçlandıklarını bilmeyen mahkumların yıllar süren tutukluluk süreleri,  gelir dağılımındaki uçurumu, hayat pahallığını, fakir fukaralığı, dışa bağımlılığı, iç ve dış borçları,  teknolojideki geriliği ve bağımlılığı, vatanin bütünlüğünü, devletin otoritesini tehdit eder hale dönüştürülen terör olaylarını, devlet yönetiminizdeki görevi suiistimalleri, çoğunluk vatandaşların ömür boyu güçlüler tarafından sömürülmesini,  cevre kirliliğini, enerji sıkıntılarını, dini yozlaşmayı, ülke topraklarının fabrikalarının yurtdışı sermayesine satılması, ülke çıkarlarının yurt içinde ve dışında korunmasındaki acizliği, v.d.

Bu gibi hayati meselleri tartışalım ve akla mantığa dayalı alternatif çözümleri ortaya koyalım…

 

Geçmişteki, 60 – 80 yıl önce vuku bulan, Dersim ve benzeri olayların; Türkiye Cumhuriyetine,  Devletine karşın dış güç destekli isyanların bugün tartışılmasını ve geçmişte Türkiye Cumhuriyetinin varlığını, bütünlüğünü ve geleceğini sabote etmeğe kalkışanların günümüzde onurlandırılmalarını buna karşın canları ve kanları pahasına devletin iyi bir geleceği için hizmet veren, vazifelerini yapan devlet adamlarının kamuoyunda ve TBMM´de bir lanetlenmelerini geçici bir talihsizlik olarak yorumluyorum.  Geçmişte Türkiye, güçlü otoriter her devletin, sağlıklı her yönetimin yapması gerekeni; o zamanki olanaklar çerçevesinde korkmadan başarı ile yapmıştır.  Bu nedenle Allah onlardan razı olsun diyorum

 

Devlete karşın dış güç destekli şiddet içeren ve vatanin bölünmez bütünlüğünü tehdit eder hale getirilen isyanlar, amansız şiddet kullanılarak merhamet gösterilmeden kısa sürede bastırılması gerekir. Hangi nedenlerle olursa olsun devlete karşın faaliyetlerde yer alan, faaliyetler destek veren ve hangi nedenlerden olursa olsun devletin yanında tavır almayan vatandaşlar, halk kesimleri layık oldukları cezaları da, ülkenin başka yerlerine sürülmeyi de kabullenmek zorundadırlar.  Televizyonlarda çıkıp, ondan-bundan ahkam kesilen, fakat söylediği sözü dahi doğru dürüst pek anlaşılmayan birinin dediğine göre; geçmişte Anadolulun belli bölgelerinde ortaya çıkan vukuatların isyan ayaklanma olmadığı, Halkın yoksulluğundan dolayı devletin yanında yer almamışlar, devlet bu bölgeyi kendi halkını sorunlu gördüğü için sürgüne yollamış, elebaşlarını asmış… bu gibi uyarlamalarla da dış destekli isyanlar haklı gösterilmez.  İsyanlar sadece Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş döneminde başlamamıştı. Örnegin,  Selçuklular ve Osmanlılar zamanında da her fırsatta  Anadolu´da isyanlar ortaya çıkmıştır. Gelecekte de devlet otoritesi, yönetimi zayıfladığında tekrar çıkacaktır…

 

Geçmişte Dersim, Seyhsaid gibi üzücü olaylar, isyanlar v.b. değerlendirilirken, o zamanların altyapısı, çevresel koşullar, imkanlar, zihniyet, bilgi-kültür seviyeleri, ve karşı tarafın tutumları, istekleri, yasa dışı faaliyetleri gibi bir çok faktör dikkate alınmalıdır. Ve bu değerlendirme uzman kişilerce, tarihçiler, toplum bilimcileri  sosyologlar, siyasetçilerden oluşan ekipsel olarak ve önyargısız, korkusuz, tarafsız yani  bilimsel olarak değerlendirilmelidir. Hatta geçmişteki dersim, Seyhsaid gibi devlete karşın ayaklanmalar günümüzde ta 30 seneden beri süren PKK Terörü diğer adıyla Kürdistan terörü ile birlikte değerlendirilsin! İç ve Dış destekli PKK-terörünün tek bir hedefi vardır, gerekli ve uluslararası camiada destek ve kabul görecek dil, kültür, millet, toprak gibi alt yapısını oluşturarak bir an evvel o da bağımsız birleşik Kürdistan Devletinin kurulmasıdır. Bu Hedef 1984 belirlenmemiştir, bu hedef Türkiye cumhuriyetin kuruluş yıllarında da farklı şekillerde tespit edilmiştir.

 

Diğer bir konuya sırası gelmişken bir iki cümle ile değinmek istiyorum; Kurtuluş savaşında Anadolu´dan, belli yörelerden savaşa katılacak Asker bulunamıyordu. Askerlik cağında bulunan erkekler ya saklanıyordu yada dağa çıkıp çeteleşerek eşkıyalık yapıyorlardı. Bunu ben kendi kafamdan uydurmuyorum,  güvenlik ile ilgili bir kongrede saygın bir üst düzeydeki bir bürokrat,  öğretim üyesi salonda bir soru üzerine yüksek sesle bağırarak söylemiştir. Belli bir kesim Kurtuluş savaşında Türk ordusunun yenilmesini bekliyorlardı…. Geçmişte Kıbrıs barış harekâtında da ayni beklenti içine girmişlerdir, bugünde ayni beklenti içersindeler.

 

Kuyruk açısı olan ve Orta Doğunun petrol doğal gaz zenginliklerini, gelişme ve güçlenme potansiyeli yüksek bir Türkiye ile ellerinden kaçıracakları endişesine kapılan belli Batılı sömürgeciler tarafından yönlendirilen ve desteklenen isyancılar durdurulmasaydı yani ayaklanmaları bastırılmasaydı, İsyancılar devleti batıracaktı, kendilerinden olmayanları hiç acımadan, hiç merhamet etmeden boğazlayacaklardı, baska yerlere süreceklerdi.  Bu isyanlar kısa sürede bastırılmasaydı, Türkiye çok daha büyük felaketlerle, acılarla karşı karşıya kalacaktı…  Ve doğanın yapısında vardır; güçlüyü bölerek, dağıtarak, yerinden sürerek, kural tanımayarak kontrol altında tutabilirsin, yenersin, tarihe gömüp yok edersin.

 

Belli makamlara, görevlere gelmiş olanlar ve belli unvanlara sahip olan şahıs ve çıkar çevreleri geçmişteki devlet yönetimlerini suçlanmadan evvel,  kendi aynalarına ve bugünkü devlet yönetimine hele bir baksınlar! Örneğin, PKK teröründeki başarıyı irdelesinler, 20 yıldır verilen taviz üstüne tavizlere cesaretlendirilen, hakli çıkartılan PKK terörü ile dökülen kanları, yok olan canları, gazileri ve harcanan kaynakları değerlendirsinler. Ve bunlar gerçekten samimi iseler,  Parti karşıtı muhaliflerin 21 yüzyıl Türkiye´sinde nasıl yargılandıklarına baksınlar.

 

SAĞLIKLI DEMOKRASİ DEVLET YÖNETİMLERİNDE OLMAZSA OLMAZLARDAN;

ü  “HER VATANDAŞ BEĞENSE DE BEĞENMESE DE; O DEVLETTİN TEMEL KURULUŞ YASALARINA VE HALK ÇOĞUNLUĞU İLE SEÇİLEN MECLİSTE ÇIKARTILAN YASA VE YÖNETMELİKLERE UYMAK ZORUNDADIR”

ü  “ DEVLET YÖNETİMİ DE MEVCUT YASA VE YÖNETMELİKLERİ, İÇ VE DIŞ BASKILARDAN UZAK KALARAK, KORKMADAN ADİL UYGULAMAK VE UYGULATMAK MECBURİYETİNDEDİR.

ü  “YÖNETİMDEKİ AKSAKLIK, DEMOKRATİK DEVLET YÖNETİMİNİ VE EKONOMİK TEKNOLOJİK GELİŞMEYİ AKSATIR, ÜLKEDE HUZURSUZLUĞU, FAKİRLİĞİ KÖRÜKLER

GERÇEK DEMOKRATİK HALK DEVLET YÖNETİMİNDE; DEVLET VE TOPLUM BİR BÜTÜNDÜR, BİRİ OLMADAN DİĞERİ OLMAZ, YANİ DEVLET TOPLUM İÇİN VAR OLDUĞU KADAR,  TOPLUM DA DEVLET İCİN VAR OLMALIDIR! Devlet yoksa, toplum halk ta yoktur.

 

Yeni anayasa çalışmalarında bu gibi kavramlar yeniden sekilendirilmelidir ve Dersim, Şeyhsaid gibi olaylar yeni anayasada dikkate alınmalıymışlar…! (ismi lazım değil ekran ünlüsü hukukçu bir akademilerin savunduğu “devlet toplum icin vardır,  Devletçilik gericiliktir, … 21. Anayasası olsaydı Dersim. Sehysaid  isyanları, olayları çıkmazdı bu gün PKK terörü olmazdı,..,  Yeni anayasada başkanlık ve federal sistem getirilmeliymiş “   gibi sözleri eksik ve hatalıdır. Toplum, halk bir devlet bütünü içersinde ise ancak toplum halk kendi benliğinden, varlığından söz ettirir. )

 

Çoğu yöneticilerin gözünden kaçan bir gerçek vardır. Kurumlar, şirketler, toplum, devlet yönetimi doğadaki bir canlı gibidir; bedenlerinde hastalık yayabilen mikroplar, virüsler, haşeratlar, marazlar bulunmaktadır. Beden ihmal edildiğinde, bakımsızlıktan zayıf düştüğünde bu mikro canavarlar hızlı bir şekilde çoğalarak bedeni canından ederler.  Yönetimde de benzeridir, örneğin devlet yönetiminde otorite zayıfladığında şerler ortaya çıkar, isyanlar kontrol edilemez hale gelir, ülke kaos içinde bölünür, parçalanır ve yok olup gider.  Bedeni tekrar eski sağlığına kavuşturmak için acı, hatta çok acı reçetelerin uygulanması kaçınılmaz olur. 

 

TÜRKİYE ADINA, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ ADINA, HALK ADINA, TÜRKİYE´NİN GEÇMİŞİ İLE İLGİLİ OLARAK KİMSENİN HATTA BAŞBAKANIN DAHİ ÖZÜR DİLEME HAKKİ YOKTUR.

TÜRKİYE GEÇMİŞİ İLE ÖZÜR DİLEYECEKSE BUNU AYAKÜSTÜNDE KÜRSÜDE BİRİLERİ TARAFINDAN LAF GELE YAPMAMALIDIR.

EN AZINDAN TARİHÇİLER TARAFINDAN DEĞERLENDİRİLİR,  RAPORLAR MECLİSTE GÖRÜŞÜLÜR TARTIŞILIR VE DURUM İZAHI YAPILIR.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ GEÇMİŞİ İLE İLGİLİ OLARAK HİC KİMSEYE, KIMSELERE NE HESAP VERME NEDE ÖZÜR DİLEME MECBURİYETİNDE DEĞİLDİR.

 

Dünyada defalarca dıştan ve içimizde barındırdığımız hainlerce de soykırıma, katliamlara uğrayan, büyük vahşetlere, göçlere, zorbalıklara maruz kalan bir ulus varsa oda Türkiye ulusudur. Aslında bu soykırımlar, ve vahşetler zamanı geldiğinde gündeme getirilmelidir, Filmlere Televizyon dizlilerinde konu edilmelidir. Devletin vergileri pek izlenmeyen yayınlar yapan TRT bu tip yayınları belgeselleri hazırlayarak topluma hizmette bulunabilir!  (Soykırım; bir ırkın  kendini üstün görerek diğer bir ırkı herhangi bir savaş yada isyan ve benzeri zarar nedeni olmadan yüz binlerce insanı katlederek, göce zorlayarak  yok etmeğe kalkışmasıdır. (Amerika’da Kızılderili yerliler, Avustralya’da Yerliler, Balkanlarda ve Orta Asya da Türkler, Avrupa’da Yahudiler, Daha dün Avrupa da, eski Yugoslavya da  Boşnakların, Türklerin katliamına seyirci kalan insanlık…. Daha başka bir örnek mi!  100 sene evvel Girit Adasında yasayan halkın üçte ikisi Türk idi. Yani 600 bin nüfuslu halkın 400 bini Türk, 200 bini ise Rum asıllıydı. Bugün Girit´te tek bir türkü dahi bulamazsınız. Hayır, hepsi mübadele ile Türkiye’ye göce zorlanmadılar, bir kısmı orada Rum çeteleri tarafından katledildiler. Orada korumasız, savunmasız Türk köyleri basılmıştır, talan edilmiştir, bebekten dedeye, nineye herkesin katledildiği, Türk köylerinden bugün konuşacak anlatacak kimseler, canlı görgü tanıkları kalmamıştır. Girit´te camiler, Türk mezarları dahi yok edilmiştir, hiç bir katliam izi bırakmamışlar…. Evet, meclis kürsüsünde belli millettekileri birazda Türklere yapılan soykırım ve katliamlardan, Devlete karşın yapılan dış destekli isyanlardan da biraz bahsedilsin, bunlar içinde araştırılma istensin Dünyada Türklere karşın yapılan soykırımların anısına Türkiye´nin muhtelif yerlerine anıtlar dikilsin ve merhumlar anılsın…

Bu şekilde düşünenlerin de var olduğu sayılarının da az olmadığı dikkate alınmalıdır! Ülke gereksiz tartışmalara gerilmemelidir,  geçmişteki sağ ve sol olayları benzeri halk bölünerek birbirine düşürülmemelidir. Bu tür yaklaşımlar ülkede kaosu arkasından da askeri darbeleri getirir.

Türkiye ekonomik, teknolojik, multi kültürel gelişmeye, zenginleşmeye yönelik çok büyük bir potansiyele sahiptir. Yönetim olarak bu potansiyellerin değerlendirilmesine bir an evvel odaklanmalıdır. 

 

TÜRKİYE GİBİ AKSAK DEMOKRASİLERDE, YASA DIŞI ÖRGÜTLERİN, ŞERLERIN, ÇIKARCILARIN, TARİKATLARIN, DIŞ GÜCLERIN YASAL YOLLARLA  DEVLETE SIZIP ZAMANLA DEVLET YÖNETİMİNİ ELE GEÇİRME, ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA YÖNLENDİRME, HALKI KULLANMA, SÖMÜRME, DEVLETIN OLANAKLARINI SUISTIMAL ETME, HATTA DEVLETİ BİLGİ VE TECRÜBE EKSİKLİKLERİ İLE BATIRMA, ZARAR VERME OLANAKLARI BULUNMAKTADIR .  11.2011