İSTANBUL
GİBİ BÜYÜK ŞEHİRLER YAŞANMAZ
HALE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞLERDİR!
Şirket, işyeri sahipleri, üniversiteler, ARGE
kurumları İstanbul gibi büyük şehirlerde kaos
ve cevre kirliliği, gürültü, düzensizlik, kalabalık, trafik
ulaşım sorunları nedeniyle arzu edilen basariyi yakalama
şansları yoktur. İnsanın yasam kalitesini ve
çalışma azmini, verimliğini,
yaratıcılığını, üretkenliğini dış
cevre önemli ölçüde etkiliyor
.
..
Kasım 2011 ortasında bir seminer nedeniyle
İstanbul´daydım, Üsküdar iskelesine yakın
kaldığım yerden ITÜ- Ayazaga kampüsüne normalde 15 dakikalık yolu stop-go, yani dur kalk;
adim, adim ilerleme ile Boğaziçi köprüsü üzerinden 2.5 saatte alabildim. Dönüşte de Fatih köprüsü
üzerinden 3 saatte Üsküdar varabildim. Bir Gidiş ve dönüş için 40
liralık yakıt harcadım. Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsünden sora, sora ve trafik levhalarına
baka, baka Sabiha Gökçen istikametine
yolun temposuyla ilerlerken birden trafik yol yönlendirme levhaları yok
oluyor! Trafik yolu yön levhalarını
ararken , kendimi bir anda Boğaziçi köprüsü yol
güzergahı içinde buldum. Mecburen Beşiktaş´a kadar gitme ve
oradan tekrar dönme mecburiyetinde kaldım.
. Soguk ve yagisli hava nedeniyle
ve is cikisi trafiginde, dur-kalk-ilerle
ile Sabiha Gökcen hava limanına 5 saate
vardım!
Bir cumartesi günü ise, İstanbul´dan
Ankara istikametine giderken yolumun üzerinde bulunan bir adrese uğramayı
istemiştim. Cep telefonlu navigasyondan da
yararlanarak adrese kısa sürede varabileceğimi ummuştum
. Üsküdardan cıktım, 45 dakika dön-dolaştan sonra tekrar çıkış yerime,
Üsküdar´a geldim!
Böyle bir trafik rezaleti ile ilk kez
karşılaşıyorum. Almanya´da da hiç bilmediğim
şehirlerde araba sürmüştüm, benzeri trafik, yol bulma
sıkıntısını bu şekilde hiç yaşamadım.
İstanbul´da yol güzergâhların
tanıtımı da çok berbat, yol yönlendirme tabelaları eksik ve
yanlış yerlerde bulundurulmaktadır. Kim bilir beklide maksatlı
olarak yapılıyordur, navigasyon cihazların
daha fazla satılması için de olabilir diye insanin aklına
geliyordur. (Araba da yanımda iki kişi ile araba
sürüyorum, onlar dahi yolu takip edememişlerdir.
.
İstanbul daki trafik ülke
için de bir sorun, çünkü stop and go trafiği ile; - boş yere
büyük enerji ve iş gücü israfı yapılmaktadır, - taşıtlar,
makineleri erken yıpranmaktadırlar ve - büyük hava kirliliğine
de neden olmaktadır.
Yol durumu, asfalt üzeri de çok berbat! Yolda geç fark edilen ki bir
çok köstebek ve mazgal çukurları bulunmaktadır. Kartal İstanbul
yolu üzerinden normal hizla ilerlerken yolun
neredeyse ortasında bulunan ve gece fark ettiğim mazgal çukuru nedeniyle
de arabanın sol ön amortisörünü patlattım ve rulmanı bozdum!. ( yaklaşık 400 TL zarar.)
Kısaca cennet gibi bir tabiat harikası İstanbul
diyarı, bir çok yönüyle yaşanmaz hale
getirilmiştir.
İstanbula mecbur kalmadıkça gitmemeğe,
özellikle arabayla hiç gitmemeğe karar verdim.
.
İstanbul, Ankara,
İzmir gibi büyük şehirlerde diğer bir önemli sorun!
- İstanbul, Ankara, İzmir gibi
büyük şehirlerde diğer bir önemli sorun arabaların yollara ve
caddelere sığmaz duruma gelmeleridir. Yollarda seyir halinde çok
fazla araba bulunmaktadır, bu nedenle yoğun trafik nedeniyle yollar
tıkanmaktadır ve kazalar meydana gelmektedir.
- Büyük şehirlerde insani isyan ettiren
diğer bir trafik sorunu, park yeri aramadır, bulmadır!
Örneğin, neredeyse her gün işten eve
20 dakikalık araba yolu dönüşümde, İzmir -Bostanlıda park yeri aramam 10 dakika ile 30 dakikayı buluyor. Ve ekseriyetle kaldığım eve 1 ile 2 km
uzaklıkta park edebiliyorum. Caddelerdeki park düzensizliği ve park
yeri bulma sıkıntısı nedeniyle sürücüler yaya
kaldırımını hakli olarak kullanıyorlar.
Sürücülerin gözünden
kaçan bir olumsuzluk, yaya kaldırımın dibinde bulunan
yağmur suyu olukları nedeniyle yaya kaldırımı bir
hayli yüksek olmasıdır. Kaldırımın üzerine
çıkıldığında, motor ve tekerlek lastikleri ve özelikle
cantlar aşırı zorlanarak deformasyona
uğramaktadırlar.
İlgililerin bu
konuda da kısa sürede çözümler üretmeleri gerekiyor.
(Örneğin;
- caddelerde çok sayıda atıl durumunda, bozuk ve kayıtsız
arabalar park yerlerini işgal etmektedirler. - Düzgün
park etme ile çok sayıda park yerleri açığa çıkar,
sürücüler park etmede park etmek isteyen diğer sürücüleri de
düşünmeleri gerekiyor. - Yolların her iki
yönden en az 40cm lik bir genişletme ile çok
sayıda ek park yerleri sağlanabilir.
3 - 4 sene evvelki yol düzenlemelerinde
ilgililer bu imkanı göz ardı ettiler. -
Apartmanların önleri arkaları bakımsız bahçelerle
çevrili. Hatta bahçe ve yol kenarlarındaki
ağaçlar apartmanların önlerini kapatıyor diye kesiliyor veya
kurutuluyor! (Almanya da
bırakın yoldaki bir ağacı kesmek, bahçedeki
ağacınızı kesmek için Belediyeden hakli gerekçeler göstererek
izin almanız gerekiyor!) Bu ön apartman bahçeleri ilave park yerlerin açılması
için değerlendirilmelidir. Yani bu ön bahçelerin içine 40 cm girilse, hem
park yerleri fazlalaşır hem de yolun akışı
rahatlar. diğer bir öneriyi çok yıllar önce
yapmış ve ilgililer duyurmağa çalıştım, yeni
binaların tasarımında, yapımında mutlaka alt zeminlerin otopark olarak
değerlendirilmesidir.
şehircilik planlanmasında konut yerleşim
birimlerinde yeterli araba park yerlerin ve her mahallede oyun, dinlenme,
yeşil park bahçelerin düzenine daha fazla önem verilmelidir..
Ehliyet kurslarında sürücü
adaylarına park etme ve trafik
akışını aksatmayacak şekilde durma iyice
öğretilmelidir.
Ehliyet
sınavlarında park etme kabiliyeti mutlaka kontrol edilmelidir.
Aslında ehliyet
sınavları şehir içi ve şehir dışı normal
trafik koşullarında
30 süreli sürüş testi ile yapılsa bir çok sorun
kendiliğinden çözülecektir.
Gözlediğim kadarıyla çoğu araba sürücüsü
yolda nasıl park edeceğini yolda kısa süreli nasıl ve
nerede duracağını pek bilmiyor, habersiz! Gelişi güzel
yollarda hatta yolun ortasında durup trafiği aksatıyorlar,
tehlikeye sokuyorlar. Park yerine
girerken ve çıkarken kendi ve yandaki park halindeki arabalara çiziklerle,
göçüklerle, far ve sinyal lambalarını kırarak zarar
vermektedirler. Örneğin bir kaç kez akşam sapa sağlam park
yerine bıraktığım arabayı sabah çizikli,
sürtünmüş, yada lambaları çatlatılmıs,
kırılmış, sağ ön tekerlek yan kaporta levhası
ezilmiş halde buluyorum.. Senede bu tür araba
hasarları ile 100 ile 840 TL kadar masrafım olmaktadır!
Aslında caddelere güvenlik kamaraları konulsa bu gibi zarara sebep
olup kaçanlar tespit edilebilirdi.
Trafikle ilgili ilginizi çekebilecek başka bir konu;
İzmir de 34, İstanbul plakalı araba kullanırken,
sürücülerin çok iyi niyetli hoşgörülü saygılı
davranışlarına, güler
yüzlü yol vermelerine şahit oluyordum.
4 sene evvel araba plakası 10, Balıkesire çevirilince, trafikteki sürücülerin
tavırları, davranışları tamamen değişti. Trafikte haksiz
olmalarına rağmen küfürlü el, kol, yüz hakaretleri ile kaba davranışları
ortaya çıkmağa başladı. Park yerinde oluşturulan
hasarlar birden çoğalmağa başladı. Bir sefer
hatalı bir sürücüyü
ışık sinyali ile uyardığımda, üzerime yürüdü.. Bir keresinde de 10 plakalı arabamla kenara çekilip yol vermediğim bir araba sürücüsü ,herhalde bu 10 plakalı kim oluyor diye kızıp,
arabamın önüne geçip durmamı sağlıyor ve arabasından çıkıp
üzerime kızgın bir şekilde geliyor. Bende arabadan
çıkıp üzerine gidince beni kaba kuvvetiyle halledemeyeceğini yani dövemeyeceğini
anlayınca Altan alıp çekip gidiyor. Şehir içinde trafik kurallarına
belirtilen hızlarda arabayı sürüyorum, kırmızı ışıkta
duruyorum, sağa dönerken yayaların gemcesine öncelik tanıyorum,
Bu kurallardan habersiz bazı İzmirli sürücülerden kimisi 10 plakalı
olduğum için korna çalıyor, kimisi yanımdan geçerken el kol hareketleri
yapanlar çıkıyor. Hatta 35 plakalı bir kamyon sürücüsü Karşıyaka-Çanakkale
yol güzergahında az
daha üzerime çıkıyordu göre, örneğin 50 km hızla İzmirde 34 plakalı araba
kullanınca böyle benzeri vakalarla hiç
karşılaşmamıştım.
Şehir için hızların tekrar belirlenmesinde
yarar vardır diye düşünüyorum. Örneğin, 50 km mesken içi hız
60 -70 km kadar çıkarılmalıdır. Eskiye nazaran yolların
daha iyi ve taşıtların kalitesi daha yüksek olduğu dikkate alınarak yeni hız
düzenlemelerin yapılmasında yarar vardır diye düşünüyorum. İzmir´de
50 km hızı dikkate alan yok gibi, 60 ile 90 km hızla gidenler
oluyor! Diğer bir öneri, şehir
merkezlerinde trafiğin yosun, hızlı ve tehlikeli olduğu kavşaklarda,
yol güzergahlarında mutlaka sürücüyü akustik, görsel hız ikazlarının
ve video kaydediciler bulundurulmalıdır. Ancak bu şekilde trafik
canavarları ile bas edilebilir.
.
Kısaca, 8
saatlik bir çalışma için 4 6 saati yolda harcanan ve park yeri
aramakla gerilen ve usanan bir insandan nasıl verimlilik,
alınabilir.
Üretkenlik beklenebilir ki? Belediyeler kişisel çıkarları
için kentsel olanakları kullanıp, kentleri yaşanmaz hale
getireceklerine, bu gibi sorunların üstesinden gelmek için gerekeni
yapmalıdırlar.
Yönetim merkezleri bu gibi sorunlu şehirlerde
bulunan şirketler batarlarsa şaşılmasın. Şirket yönetimlerin İstanbul gibi karmaşık
sorunlu çok kalabalık, gürültülü olaylı büyük şehirler yerine
daha sakin şehirlere kaydırılmasında verimlilik, yaratıcılık,
üretkenlik, insan sağlığı gibi kriterler
acısından yarar vardır! Şirketlerin ARGE bölümleri,
merkezleri, sakin yerleşim birimlerine kaydırılmaları daha
isabetli olur..