ENFLASYON = IFLASYON = KAZANÇ ÜZERİ HARÇAMA, ÜRETIM ÜSTÜ TÜKETME

 

2004 yılında Türkiye iyiye gidiyor. İyi umutlarla yeni yıla giriyor. Enflasyon yüzdesi düşüyor, döviz bazında bir stabilite mevcut, ticari hareketlilik gözlenmektedir, ithalat ve ihracat artışı rekor düzeylere varmaktadır,….

 

Türkiye’nin çok daha iyiye gitmesinde hiçbir neden yoktur.  Ekonomideki reel başarıyı bizlere zaman gösterecektir.

 

Iflasyon = Fonksiyon ( fiyat artış faktörü, işsizlik faktörü, üretim faktörü, büyüme katsayısı, gelir-gider dağılım faktörü, kişi başı gelir katsayısı, Ücretlerin, maaşların satın alma güç faktörü, ithal ve ihracat faktörü,  altın ve döviz rezervi faktörü, iç ve dış borç stok faktörü, yeni teknoloji geliştirme ve uygumla faktörü, devlet toplam gider faktörü,)

 

I = F X  ;  Matrıx  ,    I = [ I11  I12 ….I1n ]    ;        X = { X11   X 21 …..  Xmn }          

 

                                                            

                     F11  F12 …  F1n

                     F21  F22 …  F2n

  F= fik =       ……………….

                     Fm1  Fm2 …Fmn                                                                                    

 

( Iflasyonun gerçek değerinin,  yıl içi ekonomik bir değerinin matematiksel hesaplanması için pek çok hesap yöntemi bulunmaktadır.  Bunlardan biride nümerik çözüm yöntemidir.  Yukarıdaki gibi ıflasyonun bir kıyaslama değerini hesaplayan bir matriks denklemini kurmak göründüğü kadar zor değildir. Gerekli datalar farklı ülkelerin farklı enflasyon değerlerine göre gerekli parametreler istatistiksel  olarak saptanabilir, tanımlanabilir. Bazı varsayımlar, değer sınırları  dikkate alınarak ta denklemin bilgisayar destekli bir çözümüne ulaşılabilir. Daha basit, hızlı  bir kıyaslama içinse Faktörler determinantı F verilerin  belli bir zamana göre optimal katsayıları belirlenerek gerçek değerlerle bir karşılaştırma yapılabilir. Ülkenin ekonomik göstergesini belirleyen pek cok sayıda faktör bulunmaktadır. Bu faktörleri ağırlıklarına göre daha basit neural-net, (sinirsel-ağ) hesap yöntemi ile de daha doğru, yanılma payı cok daha az ve daha az hesap işlemleri ile hesaplanması mümkündür. Burada bu konunun detayına girilmeyecektir)

 

Sadece belli bir zaman süresi içinde belli tüketici mal ve hizmetlerindeki artışa ve döviz kurların seyrine  bakarak  ıflasyon hakkında  yorum yapmak eksik olur kanısındayım. Sadece bu verilere bakarak ekonomide bir düzelmeden bahsetmek bence  hatalıdır. Bu değerlere bakılarak yürütülen ekonomik politika hakkında kalitatif bir kıyaslama için yorum yapılabilir. Diğer taraftan enflasyon rakamı sonucu gibi bazı ekonomik göstergeleri  istediğiniz şekilde rahatlıkla manipule etmenizde mümkündür. 

 

Uzun lafın kısası;

Şu sıralar Türkiye’nin sırtına yüklenen iç ve dış borçlar sürdükçe gerçek bir ekonomik başarıdan söz edilemez,  Kendi kendimizi kandırmış oluruz. Pek çok  ülke iç ve diş borçlarla ülke ekonomisini döndürmektedir, daha doğrusu döndürmeğe çalışmaktadır! Amerika ve Almanya basta olmak üzere bir çok Batili Ülke artan borçlar nedeniyle ekonomik ve toplumsal sorunlar yasamağa başlamış, bu borçların döndürülmesinde de her gecen yıl  daha da artan zorluklarla boğuşmaktadırlar.

 

İç ve dış borçlar  Türkiye’nin, sanayisi kalkınmakta olan ülkelerin sorunu olduğu kadarda  sanayisi gelişmiş  ülkelerinde büyük sorunu olmuştur, bir dünya sorunu haline gelmiştir.

 

Türkiye klasik ekonomi politikaları Dünya bankasının ekonomik programları ile hiçbir yere varamaz. Önüne büyük ve kaldırılabilir riskli hedeflere, projelere yönelmelidir. (Dünya bankası ve diğer bankalar para verirlerken ne gibi projelerde kullanılacağı ve topluma ve ülkeye insanlara, kurumlara  gelir  ve getirisini sormakla, kontrol  ve takip etmekle sinirli kalmalıdır.

 

Türkiye, Dünya kamuoyunda  iç ve dış borçlanma sorunun çözümüne ivme kazandırabilirdi.

 

Bakın borç alanlar kadar bu Borcu verenlerde, bu borcun belli çevrelerce çarçur edilişini, ipe sapa gelmez yatırımlarda, hayali projelerde ziyan edilmesine, belli kesimlerce çalınmasında göz yumanlar ses çıkaramayanlarda, bu borç parların nerelerde kullandığının hesabını aramayanlarda suculudurlar ve bunlarda Batılılarda, Dünya Bankası da bu yükün altına girmelidirler.  Batılı bir çok kuruluşun, hatta devlet politikası diğer kuruluşları, diğer devletleri borçlandırarak onlar üzerindeki hükümranlıklarını , sömürü politikalarını, yaptırım güçlerini  sağlama almaktadırlar, bu gerçekler göz ardı edilmemelidir. Türkiye’deki insanların neredeyse gelecek yedi ceddi de bu borçlar altında inleyecektirler, Batılıların modern zavallı köleleri olarak, Batılıların ve yerli bazı köpeklerinin  refahı için ömürlerini tüketmeğe, eşek gibi çalışmağa, inek gibi sağılmağa, koyun gibi güdülmeğe  mahkum edilmişlerdir.  Batılıların daha doğrusu kapitalistlerin bu  “borçlandırarak sömürme dış politikaları”  dünyayı bir kaosa  sürükleyecektir pek çok ayaklanmalara, saldırılara neden olacaktır ve kendileri de sonunda bu politikalarının kurbanı olacaklardır.  Bakın kendi devletleri bile şimdiden belli kuruluşlara ağır borçlanarak gebe kalmaktadırlar.

 

İşte yeni hükümet başkanı bu ve benzeri konuları dünya kamuoyunda gündeme getirmeliydi, ortak optimal bir çözüm arayışına gidilmeliydi. Türkiye’deki ve sanayisi gelişmemiş ülkelerin borçların kaldırılmasına çalışılmalıydı. Dünya Bankası ve IMF yetkililerine bu borçlar sorununun çözümü sorulmalıdır.  Dünya Bankası, IMF ve Birleşmiş Milletler Kapitalistlerin bir sömürü aracı olarak çalışmaktan, kuklası olmaktan öteye gidememiştirler. Bu kuruluşlarla çalışan her devletin ekonomisi batmıştır. Daha da borçlanarak ekonomik ve siyasi özerkliklerini, bağımsızlıklarını onurlarını yitirmişlerdir.

 

Konuyla ilgili burada farklı bir örnek vermek istiyorum, yorum okuyana aittir: 

Batıda Türk Fındığını, Türk Narenciyesini, Türkiye’ deki fiyatından çok daha ucuza yiyebiliyorum. Türkiye’den giden kot pantolonu orada daha ucuza giyebiliyorum, Türkiye’den oraya giden bir buzdolabını, televizyonu Türkiye’den çok daha ucuza alabiliyorum! 2003 yılında Berlin´den Antalya yada Alanya´ya bir haftalığına kahvaltı dahil otel, uçak ücreti, Hava meydanı vergisi ve Havaalanından otele servis dahil 190 Euroya uçabiliyorsunuz, tatilde yapabiliyorsunuz. 2003 yılında İzmir´den Berlin´e  tek gidiş 130 – 190  Euro, gidiş dönüş 220-360 Euroya sadece uçabiliyorsunuz!!  Almanya’da ithal edilen 0.7 lik viskiyi 4.55 Euroya alırken, Türkiye’de ayni viskiye neredeyse on misli fiyatı verebiliyorsunuz!, ……., Almanya´da isçilik ücretleri, kiralar gibi bazı maliyet hesapları Türkiye’den çok fazla olmasına karşılık bir çok gıda maddesi, bir çok elektronik eşya fiyatları Almanya’da Türkiye’den çok daha ucuza Neden?  Dubai’de de ithal edilen bir çok elektronik eşya, Türkiye’deki fiyatlarından çok çok ucuza, neredeyse  yari fiyatına alınabiliyor, neden?

Nedeni  kaldı mı  ki! Bizler onlar için eşek gibi çalışmağa ve yaşamağa mahkum edilmişiz de ondan!  Ve içimizdeki bazı ticari ahlakı, kişiliği gelişmemişlerin yüzünden tabi ki! (Oluşturulan bavul-ticaret pazarını içimizdeki sorumsuz, kişiliksizler nedeniyle berbat ettik, örneğin; Ruslara doğal deri yerine sunisini kaktık, kalitesiz pek çok ürünü satmağa kalkıştık,…)   Yanlış ticaret, sanayi. ziraat v.b. teşvik politikalarından tabi ki! ……..

(Sayın Ankara Ticaret Odası Başkanı ucuz Çin mallarını medyatik şekilde kötüleçeğine, Ülke çıkarlarına zarar vereceğine, yukarıdaki ve benzeri soruların nedenlerine gitmesi, araştırması daha isabetli olur kanısındayım. Çin malları kalitesizdir demek yanlıştır. Örneğin, Ankara Ticaret Odası Başkanının bozmağa çalıştığı Çin kemanları Dünyada en kaliteli ve en ucuz olanlarıdır. Almanya’da bir çok müzisyen kemanlarını Cin´den getirtiyorlar. Pek çok Batili ülke Teknik ürünlerini Çin´deki taşeron fabrikalara yaptırıp kendi markalarını yapıştırıyorlar, ve kaliteli diye ve 3 senelik garanti ve yerinde servis hizmetiyle satıyorlar, kullanıyorlar! Ticaret Odaları  Başkanları Çin malları ile akıllarını bozacaklarına kendi üyelerinin hayali ihracatları ve tevsik suiistimalleri ile biraz ilgilenmeleri daha yerinde olur. İhracatçıların, Ticaret erbabının  eğitimine, motivasyonuna da biraz eğilsinler.  Size diğer bir örneği burada kısaca vermek istiyorum; Son günlerde X- ürünü dijital uydu antenlerinin kampanyalı fiyatlarını TV-ekranlarında sizlerde rastlamışsınızdır, 69-Milyonla 8 Taksit, toplam yaklaşık 552-Milyon. Almanya`da   son teknoloji ürünü dijital uydu cihazları; kartsız  79 Euro, ( yaklaşık 136-Milyon) kartlı 129 Euroya, (yaklaşık 220-Milyona) üç yıl garantili ve yerinde servis şartıyla satın alabiliyorsunuz.   Aradaki fark neden bu kadar çok?  Türkiye’deki X-de isçilerin kötü çalışma  koşulları Almanya’da bile konuşuluyor. Türkiye’deki yüksek issizlik oranı nedeniyle insanlar kullanılmaktadır, 12- 16 saat asgari ücretle bir çok  haklardan mahrum, güvencesiz ve eşek gibi, esir gibi çalıştırılıyor muş! Bunlara  rağmen Türkiye’de üretilen ürün fiyatları neden bu kadar pahalı halka satılmaktadır. Bunun bilimsel olarak araştırılması ve diğer farklı ülkelerle mukayese edilmesi gerekiyor.  Tabi bu arada maaşların satın alma gücü de dikkate alınmalıdır.

 

Diğer taraftan yaratılan şartlarda bırakın bir teknolojik bir üstünlüğü zamanla gerçekleştirmeği, onların teknolojisini takıp etmekte, kullanmakta imkansızlaşıyor. Ferdi çabalarla da bir yere varılmayacağı artık görülmelidir. Liderlik yerine Takım ve kaptanlık anlayışı izlenmemdir.  Siyasette de bu doktrin önem kazanmalıdır! Liderlik 21 yüzyılın idari sistem anlayışına ters düşmektedir.

 

Türkiye gibi ülkelerde  borçlar ve borç faizleri yeni alınan borçlarla, kredilerle ödenebilmektedir. Hatta o duruma gelinmiştir ki, devlet,  memurlarının maaşlarını dışarıdan alınan borçla,  Dünya Bankasından alınan kredilerle ödeyebilmektedir.  Böyle olunca da diğer işler için bütçeden kaynak, para  kalmıyor, zaten kalmamış ki! Toplumun her kesiminde  buradan kaynaklanan bir huzursuzluk, memnuniyetsizlik gözlenmektedir.

 

Türkiye tüm ekonomik sorunlarından Avrupa Birliğine girmekle kısa sürede kalkabileceği umuduna kapıldı.. Kamuoyunda abartılı bir beklenti yaratıldı, varsa yoksa AB!

 

TÜRKİYE GERÇEK ZENGİNLİĞİNE,  GÜVENLİĞİNE KENDİ İMKAN VE KAYNAKLARINI KULLANARAK ULAŞABİLİR. ONUN BUNUN ARTIĞI,  ATIĞI İLE TÜRKİYE HİÇBİR YERE VARAMAZ. YOKSA YARI AÇ YARI TOK SAĞLIKSIZ BİR YAŞAM BİR  SÜRE DAHA DEVAM EDER, YOK OLUR BİTER DE! 

 

KISACA: - TÜRKİYE NE YAPIP EDIP BİLHASSA DIŞ BORÇLARDAN KURTULMALIDIR.

- HATTA BAZI SIVIL ÖRGÜTLERİN, KURULUŞLARIN, HÜKÜMETİNDE HATTA BİREYLERİN AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE, BİRLEŞMİŞ MİLLETLERE BORÇ YÜKÜNÜ DAVA EDEBİLİR, HAK ARAYABILIRLER. 

Bize ait olmayan bu borç yükü altında bizler neden ömür boyu çile çekelim. Dünyanın pek çok nimetinden yoksun kalalım, kapitalistlerin maskarası olalım, sömürülelim.  Kapitalistlerin bencil para dünyası yıkılmalıdır. Bunların kurduğu para dünya düzeninde,  “para parayı kazanır, para insanları sömürebilen çok amaçlı kullanımlı bir araçtır”.

Yahu, ana karnındaki yavruların, henüz doğmamış çocukların ileride bu borç yükü altında ne diye ezilsinler, ömür boyu sömürülsünler. Yanlış politikler nedeniyle, yaratılan borç yükü altında Türkiye de gelecek nesillerin hayatı da zindan edilmiştir. Gelecek nesillerin hayatları ipotek altına alınmamalıdır. Buna kimsenin hakkı bulunmamaktadır, hükümetlerinde, politikacılarında, Dünya Bankasının da, Birleşmiş Milletlerinde, para babalarının da,…. kimsenin!