Türban konusu hakkında biraz farklı bir
yaklaşımla görüşlerimi, gözlemlerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum!
1.
Türban meselesi sadece
üniversitemizin problemi değil, ülkenin bir sorunu haline
getirilmiştir. Çözümü üniversite dışında siyasidir. Bence üniversiteler, ülkenin hayati
çıkarları söz konusu olmadığı sürece ülke
sorunlarında görüş bildirmekle yetinmelidirler. (Rektörlükler belli çevrelerce türbanı
sorun ediyorlar, mevcut yönetimle iyi iliksileri olmadığı için
suçlanırken, bir kesimde, tam tersi,
gerekli müdahaleler yapılmadığı için
suçlanıyorlar
)
Ben şahsen öğrencilerin
kılık kıyafetine bakılmaksızın, ister
türbanlı, ister uzun etekli, ister kısa etekli, ister şortlu,
ister pantolonlu, ister poşulu, ister bıyıklı, ister sakallı,
ister sarıklı, isterse de üniformalı üniversitelerimizde
derslere alınmaları taraftarıyımdır. Kendilerini bu
kıyafetlerle rahat, mutlu hissediyorlarsa, özdeşleştiriyorlarsa
buna kimsenin bir diyeceği olmamalıdır. 21. Yüzyılda
Türkiye bu meseleye takılı kalmamalıdır. Öğrencilerin
kılık kıyafetleri kurumun özellikle üniversitelerin
saygınlığını zedeler görüsü yersizdir. (örneğin,
belli bir kesimin kız çocukları ile bebe denilecek yastan beri, orta
öğretimde hiç ilgilenilmiyor, sahiplenilmiyor, görülmüyorlar, bir kısmının
belli örgütlerce, tarikatlarca, yozlaştırılmalarına ses
çıkarılmıyor, ve veya politik nedenlerle, oy kaygıları
tavizler veriliyor. Bu çocuklar büyüyüp üniversite kapılarına gelince
de, türbanlı diye girişleri yasaklanıyor, cumhuriyet rejim
düşmanı diye damgalanıyorlar, ötekileştiriliyorlar
) Türban meselesi ile ilgili çok kısa
bir gözlemim; eskiden Ayvalık´a, Cunda´ya ülkenin farklı yörelerinden
memurlar, işçiler geliyordu. Gelenlerden birçoğu kapalı, kara
çarşaflı peçeli olanları hatta elini uzatmayan, konuşmayan
bayanlar dahi vardı. Özellikle,
Cundalılar bunlar peçeli, türbanlı diye
dışlamadılar, korkmadılar, ötekileştirmediler,
onları olduğu gibi kabul ettiler, aralarına aldılar,
kısa sürrede kaynaştılar, kalıcı dostluklar kurdular,
Sonuç mu? Zamanla başı
kapalı, kara çarşaflı peçeli olanlar kendiliklerinden
açılmağa yani normal giyinmeğe ve davranmağa
başladılar. Sonuç; - siz birilerini dışlarsanız,
ötekileştirirseniz, aşağılarsanız, düşman
kazanırsız ve onlar sizi bu defa dışlar, ötekileştirirler.
Yasaklar, kurallar ya tam kati uygulanmalıdır, yada
hiç konulmamalıdır, - Özellikle birileri tarafından, belli
çıkarlar gözetilerek keyfi olarak; yasalar, yönetmelikler, kurallar,
yasaklar, cezalar gündeme hiç getirilmemelidir.
2.
Yüksek öğretim kurumlarında,
üniversitelerimizde kendilerini elit diye tanımlayan Allahsızlar,
yüzsüzler keyfi uygulamaları ile dört duvar içinde gelişi güzel
çıkardıkları yasa ve yönetmelikleri ile yıllarca ben gibi
bir çok akademisyenin kariyerlerini, hayatlarını berbat ettiler,
maddi ve manevi büyük zararlara uğrattılar, yüksek öğretimin
gelişmesini yıllarca engellediler,
Kendi
çevrelerinden olmayanları, tanımadıklarını
üniversiteden uzak tuttular. Bunlar hiç görülmüyor, turbana
bakılıyor. Bu her şeyi çok iyi bilen, idare eden, yöneten , iyi
yapan sözde elitlerin, torpillerin performanslarına
hele bir bakin, bomboş olduklarını görür daha çok üzülürsün
3.
Türban meselesinden evvel
üniversitelerimizde tartışılacak çok daha önemli sorunlar
bulunmaktadır. En basta kaliteli
eğitim, öğretim, Daha sonra maaşlar ve ücretler, fırsat
eşitliğine ters düsen yasa ve yönetmelikler, keyfi uygulamalar, üniversitelerimizde
çalışanların özlük hakları, kampüsümüzdaki
yeşil alanın betonlaştırılması
4. Ben şahsen doçent
unvanlı atanması hala yapılamayan öğretim üyesi olarak
aldığım maaşla, ücretle ayın sonunu getiremiyorum,
hala cepten tamamlıyorum. Yeni mezun bir polis memurun,
uzman çavuşun, subayın, kurumlarda ve özel sektörde çalışan
mühendisin eline gecen para. bir öğretim üyesine layık
görülenden çok daha fazladır. Bu konuda gündeme getirilsin,
tartışılsın gerekenler yapılsın. Evde hanım
dahi, bir daha dünyaya gelirsem öğretim üyesi memurla evlenmiyecegim
diye söylenip duruyor, oda isyanda! (Üniversitede
çalışan öğretim üyeleri tip, dişçilik fakültelerindeki
öğretim üyeleri ve diğer torpilli öğretim üyeleri gibi kadar
şanslı değiller. Proje, danışmanlık ek gelirleri
kısıtlı ve ahbap çavuş ilişkilerine göre
alınıyor. İstisnalar kaideyi bozmaz kuralı burada da
geçerli, proje ve danışmanlıklar belli torpilleri ödüllendirmek
için değerlendiriliyor.)
5.
1992 yılında ilk doçentlik başvurumu yaptım, elit denilen Allahsızlar, Yüzsüzler dört
duvar arasında ben gibi bir çok kişinin
Akademik kariyerini, yaşamını berbat ettiler. (Bunlara karşın hiç bir şey
yapılamıyor, sadece Allah havale ediliyorlar. Bir çoğu bu
Allahsızlıklarını bir şekilde ödüyor; Takip
edebildiğim kadarıyla kimileri genç denilen yasta, erken kimileri
çekerek geberip gidiyor, kimileri genç yasta kalpten muzdarip,..Alma
mazlumun ahini çıkar aheste, aheste, boşuna denilmemiştir,
maalesef yeri geldiğinde bu üslubun kullanılması gerekiyor, Bana
verilen zarar kullanılan üslubun yanında hiçtir. ) Bu konular da neden dile
getirilmiyor, tartışılmıyor Sonrada utanmadan kalkıp
ondan bundan hak hukuktan, öğretimden, insanlıktan ahkâm
kesiliyorlar. Üslubumu bahane edip üniversiteden atılmam için dava
açıyorlar. (Benim tek kabahatim 17 sene sonra Türkiye dönmem ve onlara
inat Türkiye´de kalmam oldu, Bilim dalını değiştirmemem
oldu, Danıştayda dava açmam oldu, anladıkları dille
karşılık vermememdi)
6.
Üniversitemizde doçent
unvanını aldıktan sonra hemen, hiç vakit kaybı olmadan
doçent atanması yapılanlar olduğu gibi, ben gibi bir senedir
hala doçentlik atanmasını bekleyenler var. Bu uygulamada da övünülen
üniversitemizle hiç bağdaşmıyor. Biraz bu gibi konuları da
türban ve diğer siyasi konular yanında dile getirelim,
7.
Her şey bir tarafa, son zamanlarda kampüsümüz binalarla, otoparklarla, yollarla, oyun sahaları ile
hızla betonlaştırılmaktadır. Kampüsümüz çok geniş
bir yeşil alanı ile İzmir´in nefes alanı, yağmur suyu
depolayan havzası, yeşil vahasıdır. Bu yeşil değerin,
güzelliğin korunması gerekiyor. Gerekli binalar yapılacaksa,
çirkinlik abidesi barakaların, barak tipi binaların
yıkılıp üzerlerine çok katlı binalar yapılmasında
yarar vardır. Tip fakültesi alanı plansız öngörüsüz bir
yapılaşma ile nasıl berbat edildiyse, aynısının
gerçekleşmemesi için kampusun korunması
gerekiyor. Bu konuda türban meselesi kadar gündeme getirilmelidir.
8.
Büyük Ege üniversitesinin alanı içersinde neden batısında
Forum doğusunda Kipa
alışveriş merkezlerine ayrılmıştır, bu
kararları kimler nasıl alabiliyorlar, bu kurumda çalışanlar
bizler neden haberdar edilmiyoruz. Bu alanlardan biri üzerine neden
Sanayi-Üniversite- kamu üçgeninden oluşan bir Uluslararası bir ARGE merkezi,
Silikon Vadisi benzeri zamanında
kurulmamıştır. Forum, tüketiciye yönelik ülkenin ve bölgenin ve üniversitemizin gelişmesine katkı sağlayacak
tesisler, merkezler neden düşünülmemiştir. Forum alanı üzerine neden
sağlık turizmine yönelik modern sağlık tesisleri, ilaç ve
benzeri üretim tesisleri kazandırılmamıştır
Her
şeyi çok iyi bilen, yöneten, başkalarına belli bir çıkar
grubu dışında danışmayan yöneticiler, idareciler neden
başka alternatifler üzerinde de durmamışlardır. (Ege tip
fakültesi, büyük yeşil alan içinde park içinde, bahçeleri, ağaçlı yürüyüş
yolları, yüzme havuzu ile, modern hastaneleri, sağlık otelleri,
sağlık, tedavi ARGE merkezleri, ilaç, ekipman
üretim fabrikaları v.b. dünyaca ünlü uluslararası bir
sağlık tedavi dinlenme merkezi haline getirilme potansiyeli
vardı.
1.
Tip doktorlarına,
hekimlere son zamanlarda artan şiddet olaylarında doktorların,
hekimlerin, hastane yönetimlerin ve tip öğrencilerine verilen eğitim
ve öğretimin etkisi, katkısı hiç mi hiç sucu yok! Tip doktorlarına, hekimlere son
zamanlarda artan şiddet olaylarında doktorların, hekimlerin,
hastane yönetimlerin ve tip öğrencilerine verilen eğitim ve
öğretimin hiç mi hiç sucu, etkisi, katkısı yok! Örnek; - diş kanal tedavisi için bir
hastaneye gittim, koskoca prof unvanlı diş hekimi kanalı
bulamayıp, açamayıp, dişimi oydukça oydu, büyük bir delik açarak
yandan diş etimi zedeleyerek çıktı. Daha sonra diş
kanalın taşlaşmış açılmıyor deyip berbat
ettiği dişimin hemen alelacele çekilmesini istendi. Ben çektirmedim,
ertesi gün, özele gittim, diş hekimi dişimin berbat edildiğini
söyleyerek çok kısa sürede diş kanalını açtı ve
gereken tedaviye devam etti... Yine
bir hastanede dişime kaliteli implant diye adi implantı yüksek fiyata taktıklarını çok
sonradan başka bir dişçiden büyütülmüş ağız diş
filmi üzerinden gösterilerek öğreniyorum. (Implant takacaklara önerim, mutlaka
takılan yani kullanılan implantlar ile
ilgili yazılı imzalı kaseli belge, sertifika istesinler, aslında diş
hekimlerin böyle bir belgeyi hasta istemeden vermeleri şart koşulmalıdır) - bir hastanede kapalı ameliyatla, laparakospi yöntemi
ile böbrek taşların temizlendi denilip, taburcu edildim, 3-4
ay sonra taşların yarısı olduğu yerde durduğu
tespit edildi. Herhalde öğrencilere ameliyat
yaptırılmış veya yoğun ameliyatlar nedeniyle ameliyat
baştan savma yapılmıştır Kimi kime şikayet
edeceksin ki, (yapılan masraflar,
çekilen acıların hesabını veren yok), - bir hastanede
parasız film için 4-6 ay sonraya gel diyorlar,
paralı film için yada torpilli isen, hemen ayni güne film çekimi
veriliyor. - Bir devlet hastanesinde sıra numarası alıp bekleme
koridorunda sıranın size gelmesini saatlerce bekliyorsunuz, siz sırada
beklerken özel yada torpilli hastalar içeri girip çıkıyorlar, hatta
bazıları kapıda karşılanıp kapıda
uğurlanıyorlar - Paran, torpilin, tanıdığın varsa
hastanelerde doktorlar tarafından insan gibi bakılıyorsun, paran
yoksa ve torpilsiz isen hayvan gibi kakılıyorsun -
Haksızlığa, çağdışı uygulamalara
karşı çıktığında yada yüksek sesle
söylendiğinde, hemen
güvenliği çağırıyorlar, güvenlikten cesaret
edip üzerinize de yürüyenler çıkıyor,
kalabalığın içinde bağırıp hakaret
ediyorlar...
Bunlar da hastanelerimizin,
doktorlarımızın diğer bir gerçek yüzü. Hastanelere bilhassa
bekleme salonlarında, ameliyathanelerde polis karakollarında
olduğu gibi 24 saat aktif olan kaliteli çekim yapan video kamaraları
konulmalıdır, yapılanlar görüntülerden takip edilmelidir,
özellikle hastane yönetimleri bu görüntülerden olup bitenleri çok daha iyi
kontrol etme imkânını bulabilirler. .
Bu konular da konuşulsun, örtbas edilmesin!
Olası
yazı hatalarından ve verdiğim rahatsızlıktan
dolayı hoş görünüze sığınıyorum.
Saygılar
h. ozden