26 AĞUSTOS İKİ ÖNEMLİ TARİHİ OLAYI
HATIRLATIR.
1. İLKİ 26 AĞUSTOS 1071
MALAZGİRT SAVAŞINI,
2. DİĞERİ DE 26 AĞUSTOS
1922 İŞGAL GÜÇLERİNE YÖNELİK BÜYÜK TAARRUZU.
.
Bir çoklarımızın
gözünden kaçan bu tarihi olay, Türkler kadar tüm İslam Alemi
ayni şekilde mazlum uluslar içinde için de çok büyük önem
taşımaktadır. Türklerle Anadolu Bir kalkan kale gibi İslam
Alemini Batili Hıristiyan Haçlı Vahşetlerinden,
katliamlarından, yok olmalarından, Korumuştur Ve Arabistanda
Müslümanlığın sıkışıp kalmasını önleyerek
Müslümanlığın yayılmasına büyük katkı
sağlamıştır. İslam Alemi
Bugünkü varlığı bu iki tarihi olayla Türkler tarafından
belirlenmiştir. Türkler bu iki tarihi olayla ne Araplara nede acemlere
yaranamamıştırlar. Türkler bu iki önemli tarihi zaferle Batılıların
amansız düşmanlığını, her fırsatta
Anadoludan sürülme ve yok edilme, zarar verme intikamını üzerlerine
çekmişlerdir.
Bu gibi tarihi gerçeklerin
unutturulmaması ve gelecek nesillerimize aktarılmasında yarar
vardır. Örneğin, ağustos ayinin son haftası bu tarihi
olaylar kutlu doğum haftası benzeri resmi olarak özellikle okullarda
kutlanmalıdır. Bu konu ile tarihçilerimizin yardımıyla
Kültür bakanlığının ve Milli Eğitim bakanlığının
bütçe destekleri ve TRT ín imkanları
ile kaliteli belgeseller, filmler bir çok dilde hazırlanmalıdır
Nurullah
Bey,
Bu güzel anlamlı
yazınız için teşekkürlerimi ve memnuniyetimi bildirmek
istiyorum. Yazınızdakilere, görüş ve fikirlerinize tamamen
katılıyorum ve benzerlerini paylaşıyorum, elinize sağlık.
İslam dini adına Türkiyede belli çevrelerce Arap
milliyetçiliği, Arap tarihi, İslam Dini ile ilgisi olmayan Arap
hurafeleri, masalları uydurulmuş,
yakıştırılmış Arap Hikâyeleri son zamanlarda
büyük marifetmiş gibi yoğun bir şekilde
anlatılıyor. Mübarekler, özellikle gençleri
bilime, ARGE ye, sorgulamaya yönlendirmeleri ile
gençlerin iyi bir meslek sahibi olmalarına katkı
sağlamaları ile Allah katında daha fazla sevap
kazanacaklarından ve İslam âlemine daha yararlı
olacaklarından habersizler. İslam Dini, Ahlak adına
yaydıkları Arap hurafeleri, masal ve hikâyeleri ile günah
islediklerinin de farkında olamayacak kadarda beyinleri
körleştirilmişlerdir. Ve
dışarıdan kullanıldıklarının farkına
varmayacak kadar da beynikörler. Son zamanlarda o
kadar aşırıya gitme cesaretini buldular ki, Kurtuluş
savaşını Mustafa Kemalin ve silah arkadaşlarının
kazanmadığını televizyon kanallarından ve radyolardan
bastıkları kitaplarla yaymağa başladılar!
Bunların beyinleri, kendi içlerindeki tezatları, çelişkileri
göremeyecek, anlayamayacak derecede körleştirilmiş.
İslamcıların kimisi Kurtuluş savaşını Atatürk değil padişahlar
başlatmış, Atatürk kurtuluş savası için
görevlendirildiğini ileri sürüyorlar, kimileri, Atatürk ve silah
arkadaşı İsmet İnönü hiç bir savaş kazanmadı, hep
geriye ta Kırıkkale şehrine kadar kaçmışlar. En son ise Kurtuluş
savaşını Atatürk başlatmamıştır, Kazım
Karabekir başlatmış ve Kurtuluş savaşı onun
sayesinde kazanılmıştır. Yarin
birileri çıkar da Türkiyede ki kurtuluş savaşı Araplar
sayesinde kazanıldı derseler sakin
şaşırılmasın. Bazılarına göre de Türk
tarihin yeni bastan yazılacağını söylüyor, herhalde Türk
tarihi yerine Arap tarihini uyduracaklar.. Eline bir iki kitap verilen veya kendine alan
Araştırmacı yazar yada uzman diye piyasada kendini pazarlıyorlar,
bir kanaldan diğer kanala birileri tarafından
çıkartılıyor, hatta televizyonlarda ısmarlama programlar
sunmağa başlıyorlar. Bu kişiler üniversite mezunu iseler,
hele profesör, doçent
unvanlı iseler havalarını ibretle izlersiniz. Normal
bir vatandaş olarak bunları izledikçe insanin içi ruhu, kararıyor, bu kadarına da pes diye insan üzülüyor
İslam
Dininde cihatların en yücesi, anlamlısı;
bilimdir, gelişmedir, yenilenmedir. Müslümanların 21.
Yüzyılda Allah adına cihat bu yönde olmalıdır. (Bakın,
3-4 milyonluk bir ülke, modern silah teknolojine,
eğitimli halkına ve ilişkilerine güvenerek bırakın
sadece Araplara, tüm Müslümanlara karşı koyabilecek gücü, cesareti
kendinde buluyor. Müslümanlar bu gibi gerçeklere yönelmelidirler
)
Sözün kısası, İslam Dini
maskesi altında kendi çıkarları uğruna diğer
inanları kullanan, sömürenler kadar buna seyirci kalan, ses
çıkaramayan acizlerde, güçsüzlerde Allah katında sorumludurlar, onlar
kadar suçludurlar, günahkârdırlar. Müslümanlık kimsenin tekelinde
değildir, hele yobazların hiç değildir
.
Görüşlerini paylaşıyorum
Saygılar
H. ozden
Berlin, 27.8.2012
..
Nurullah
AYDIN
26 Ağustos 2012-ANKARA
MALAZGİRT ZAFERİ VE BİZANSLILAR
26 Ağustos iki tarihi olayı hatırlatır. İlki
26 Ağustos 1071 Malazgirt savaşını, diğeri de 26
Ağustos 1922 işgal güçlerine yönelik büyük taarruzu.
Büyük Taarruz (ya da Büyük Saldırı); Türk yurdunu ele
geçirerek tarih sahnesinden silmek isteyen işgalci batılı
güçlere karşı, Mustafa Kemal liderliğinde Türk ordusunun Yunan
Krallığı kuvvetlerine karşı
başlattığı genel saldırıdır. 21 Ağustos
1922'de saldırı emri verilmiş, 26 Ağustos'ta
saldırı başlamış, 9 Eylül'de Türk birlikleri
İzmir'e girmiş ve 18 Eylül'de de Yunan ordularının
İzmir'i terketmesiyle saldırı sona
ermiştir.
Malazgirt Meydan Savaşı; 26 Ağustos 1071
tarihinde, Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ile Bizans İmparatoru
IV. Romen Diyojen arasında gerçekleşen bir
savaştır. Alp Arslan'ın zaferi ile
sonuçlanan Malazgirt savaşı, Türklere Anadolu'nun
kapılarında kesin zafer sağlayan son savaştır.
Malazgirt zaferi; tarihin en büyük zaferlerinden birisidir.
Anadolu'da Türklerle Bizanslılar arasında iki yüzyıl süren ve 1048'deki
Pasinler Savaşı'ndan sonra yapılan meydan
savaşıdır.
Zafer; 100.000'e karşı 40.000 kişiyle
kazanılmıştır.
Zafer; Bizans ordusundaki Hıristiyan Türklerin, büyük bir millî şuurla
Müslüman Alp Arslan liderliğindeki Selçuklu
Türklerin tarafına geçmesiyle kazanılmıştır.
Zafer; Türk-İslâm dünyasıyla Batı-Hıristiyan dünyası
arasında prestij ve şeref mücadelesidir.
Zafer; milletler için soluk almak gibi bir ihtiyaç, onların törenle
kutlanması ise oksijenin ciğerlere gitmesi kabilinden
yaşatıcı bir sebeptir.
İslamcılar; İstanbulun fethine
odaklanırlar. İstanbulun Fethi; tarihin bir devrini
kapayıp yenisini açmıştır ama nihayet bu başarı
zaten çökmek üzere bulunan yozlaşmış, küçülmüş bir
birkaç semte mahalleye egemen devlete karşı
kazanılmıştır.
Oysa; Malazgirt zaferi de aynı Bizansa karşı kazanılmış bir
zaferdir ve tarih ölçüsü bakımından İstanbul Fethi'nden çok daha
önemlidir.
Malazgirt savaşı; Anadolu topraklarını
kesin olarak Türk yurdu yapan zaferdir.
Tarihi zaferleri kutlamak; hem maziye, hem de millete hizmet
edenlere karşı saygı olacağı gibi gençliğin terbiyesi
ve kimlik kazanması yönünden de önemlidir.
Gençlik; yıkıcı ve hain akımların tesirine karşı
himayesiz bırakılmıştır. Milli kimlik, Milli tarih,
Millî kültürü aşılamak sulandırılmıştır.
Heyecansız ve ruhsuz kronolojik tarih öğretilmektedir. Sebep sonuç
ilişkisi, yorum ve ders çıkarma algısı verilmemektedir.
Türk tarihinin emsalsiz kahramanları, tarihe yön veren zaferleri
unutturuluyor.
Arap tarihi, hurafeleri, kahramanları, İslam tarihi adıyla
beyinlere yerleştirilmeye çalışılıyor.
İslam diye Arap hurafeleri anlatılıyor. 7.yüzyıl çöl
yaşamı, kadın erkek ilişkisi, yemesi içmesi,
davranışı papağan gibi ideal yaşam diye
anlatılıyor. Peygamberin ölümüyle iktidar savaşına
girişen, peygamberin en yakın arkadaşları olan üç
halifeyi ve peygamber torunlarını katleden Arapları, sahabe diye
İslam kahramanları diye olağanüstü üstün özelliklerle
gazetelerde ve televizyon ekranlarında anlatıyorlar.
İslamiyetin temel kaynağı
Kurandaki İlahi mesaj
anlatılmıyor.
Arapların liderleri, düşünürleri birer simge kahraman olarak Türk
Milletine şırınga ediliyor. Utanmıyorlar,
pişkinlikle sırıtarak insanları ilkelleştiren zehir
kusuyorlar.
Bugün yaşadıkları Anadolu coğrafyasının
emsalsiz yiğitlerine sırtlarını dönüyorlar.
Bazı Amerikancı-Avrupacı kişiler de aynı
hayal dünyasında. Onlar da Avrupalı düşünürleri,
kahramanları dile getiriyor, örneklendirerek, onları idol olarak yansıtıyorlar.
Vatan evlatlarına; dünü unutturulurken, bugün Arap ya da
Amerika-Avrupa hayranı sersemleştirilmiş robot insanlara
dönüştüren anlayış telkin ediliyor.
Vatan hainleri; kahraman gibi gösterilmekte, her tarafta, yerli ve
yabancılar gençliğin beynine örnek insan olarak sokulmakta, bu
alçaklığın adı çağdaşlık ya da İslama
dönüş olmaktadır.
Eski Bizans'ı diriltmek ve bunu yapmak için de Türkiye'yi kaosa sürüklemek düşüncesi ardında koşanlar,
ne yazık ki bugünün Türkiyesinde kimlikleriyle yetkili ve etkilidir.
Önce bu gerçeği bilmek, bunu bildikten sonra da onların veya
başkalarının koparacağı yaygaralara
aldırış etmeden zaferlerin anlam ve önemini genç
kuşaklara anlatmak gerekir.
Günün Sözü: Akılcılığı ve bilimi esas
almayan toplumların kimliksizleşmesi kaçınılmazdır.
__._,_.___