KAMU İŞLETMELERİNDE, ÖZELLİKLE BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİNDE

İSRAF VE ENERJİ-TASSARUFU

 

 

Var olan kaynakların yerinde ve en randımanlı bir şekilde kullanılması hepimizin, toplumun yararınadır. İsraf dinimizde de büyük günahlardan biri sayılmaktadır. İsraf; Sağlıklı, kişilikli  bir insanin anlayışına,  yasam biçimine de yakışmamaktadır. Bireyler, bireysel israf yanında, toplumsal israflardan da sorumluluk taşımaktadır.  Toplumsal israflar, (örneğin, belediyelerdeki gereksiz harcamalar) bireylerin bütçelerini, yasam kalitesini, hayat standartlarını direkt olumsuz etkilemektedir. En basiti; günümüzdeki yüksek harç ve ücretler, vergiler, yüksek iç ve dış borçlanmalar israflardan da kaynaklandığı unutulmamalıdır.   Bu nedenlerden ötürü toplumsal israflarda sessiz kalınmamalıdır. Bilhassa Vatandaşlar adına bu görevi üstlenen tüketici koruma dernekleri gibi bir çok kuruluşun daha duyarlı, etkili hareket etmeleri arzu edilmektedir. Bu duyarlılık esasında bireylere erken yaslarda kazandırılmalıdır. (Baba evinde boşuna suyun akıtılması, gereksiz yere elektrik lambalarının yanması istenilmiyordu. Yazıktır, günahtır diye çocukken büyüklerimiz tarafından çok kez uyarıldığımızı hatırlıyorum…..)

…………..

……….

 

Bu kısa makalemde bazı gözlem ve düşüncelerimi burada sizlerle  paylaşmak istiyorum:

 

1. Bornova-Metro, Bornova-Kampus gerekse Konak gibi diğer otobüs duraklarında otobüs motorların dakikalarca, hatta saatlerce rölantide çalıştırılarak bekletilmeleri doğru değildir. Çok büyük yakıt israfı yanında, eksoz gazları ile  büyük cevre kirliliğine neden olmaktadırlar. Ortaya çıkan gürültü kirliliği de küçümsenmemelidir. Benim gözlemlerime göre otobüs motorları yaklaşık ortalama 11 dakika süre boyunca  rölantide çalışır  vaziyette bekletilmektedirler. Nedenini üç dört söfore sorduğumda ve yakıt  israfına ve cevre kirliliğine dikkatlerine çekmek isteğimde, farklı cevaplarla karsılaştım.  Şoförler enerji israfının ve cevre kirliliğinin bilincinde değillerdir. Öyle gördüler öyle uyguluyorlar. (Ayrı bir havadalar ki !! Bunların bazısına,  bırakın insan taşıyan belediye otobüslerini, hurdaya çıkmış,  hala çalışır vaziyetteki kaya, moloz kamyonlarını sürmelerine bile izin vermezdim! Otobüslerin hali bunları yeteri ispatlıyor. )

 

Kısaca, otobüs motorların dakikalarca hatta bazen saatlerce rölantide çalıştırılarak bekletilmelerine teknik acıdan lüzumsuz, hiç gerek yok. İki üç dakikalık beklemelerde, çok kısa aralarda bile motorun durdurulması gerekiyordur. Yurtdışında belediye otobüslerin  uzun yanan kırmızı ışıkta beklerken bile motorlarını stop ettiklerine şahit olmuşumdur!! Günümüzün motorları ekstrem şartlarda kısa ve çok uzun hatlarda, günlerce durmadan  çalışabilecek şekilde tasarlanıp yapılmaktadırlar.  Çok eski motorlara kıyasla bunların soğuma. Isınma süre sorunları bulunmamaktadır. Şişme gibi bir tehlikeleri de söz konusu değildir. Eğer belediye otobüs motorları günümüzün standartlarına göre yapılmamışlarsa, üretici firmaya geri verilmelidir..

 

Belediye otobüslerinden kaynaklanan  enerji israfın yaklaşık, tahmini bir hesabi:

Rölantide çalıştırarak bekletmede  yaklaşık 06 ile 1.7 litre yakıt  sarf edilebilmektedir. Günde bir otobüsün yaklaşık yakıt israfı  10 litre olsa, günde 100 arabanın günlük israf ettiği yakıt miktarı ise;  1000 kg, dır. Yani bir tondur. Senede bu 366 ton eder.. Bu Yakıt israfı gemilerin çalıştırılmasında çok daha yüksektir. İzmir belediyesinde gereksiz yakıt harcamaları bin tonların üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye genelinde düşünülürse yakıt, enerji israfında korkunç rakamlara varırsınız. Yazık ve günah değil mi?

 

II. Diğer bir yakıt israf türü: Duraklar:

İzmir´de gözlemlediğim kadarıyla duraklar arası mesafelerin az olduğudur. Örneğin 10 durak yerine 21 durak bulunmaktadır.  Her durakta dur kalk´la israf edilen enerji burada da küçümsenmemelidir. Bunların dışında trafik akısı engellenerek yavaşlatılmaktadır, ulaşım hızı azaltılmaktadır, yolculuk süresi gereksiz uzamaktadır. Örneğin, 15 dakikalık yol 50 dakikaya çıkıyor.  Otobüslerin daha erken kullanılamaz hale gelmelerine de neden olmaktadırlar. Yani  yarattığı cevre kirliliği de cabası. En kötüsü insanlarımızın sağlık için hareket etme alanını daraltıyor, yani kısıtlıyor!

 

III. Şehir içi yolların bakımsızlığı, asfalt yüzeyinin kaba ve süreksizliğinden kaynaklanan enerji israfı!

Şehir içi yolların düzensizliği örneğin , yoğun bir şekilde çukur, tümseklerin bulunması ve kaba, gevşek yol satıhları, (asfalt) gibi nedenlerle rahat, güvenli ve süratli bir toplu ulaşım Avrupa standartlarına göre  sağlanamıyor. Ulaşımı engellendiği, tehlikeli kıldığı gibi, normalden çok daha yüksek yakıt harcamasına da neden olmaktadır. Bu düzensizlikler  trafik aksini yavaşlatmakta hatta tehlikeli kılmaktadır. Darbe seklinde zorlanmalar ve sarsıntılar  nedeniyle otobüslerin erken yıpranmalarına, hasar görmelerine  neden de olabiliyor. Buradan kaynaklanan cevre kirliliği ve gürültü de küçümsenmemelidir.

Son yıllarda yağmur suyu birikintilerini ve seli önlemek için İzmir şehir içi yolların ortasında, kenarında açılan ızgaralı kanalların tekno-ekonomik değeri düşük. En kötüsü ulaşımı daha tehlikeli kılıyor!!! Bu yapı-yöntemi ile belediye büyük bir risk altına girmiştir.  Yöntemin ilk akla gelen bir iki mahsurunu; 1. Ağır yükte ve yoğun trafikte  zamanla ızgaraların zamanla çökmesi, yerinden oynamasıyla bir barikat tuzağına dönüşmesi olasılığı çok yüksek. 2. Farklı satıhlar nedeniyle yüksek sürate veya ani frende  araba hakimiyetinin kontrolden çıkarak savrulma olasılığı da mevcut. 3. İleride bakim ve onarım çalışmaların maliyetini artıracaktır. 4. güneş gören ızgara içerileri  hastalık saçan, pis koku yayan  pislik, mikrop, haşarat yuvasına şimdiden dönüşmüşlerdir. 5. Maliyeti yüksek, yol güvenirliliği çok düşük.

 

Yazmışken,  diğer bir konuya dikkatleri çekmek istiyorum;

 

Üç seneye yakındır İzmir´de oturuyorum. Evden işe, işten eve giderken belediye otobüslerini, dolmuşları kullanıyorum. Bunları tercih etmek beni hiç rahatsız etmiyor.. Bilakis benim için değişiklik, ilginçlik ve zenginliktir! İzmir´de belediye otobüs yolculuğun diğer iyi taraflarından biri nedir biliyormuşsunuz?  Sabah aksam sardalye konservesi istifi gibi dopdolu otobüslerle  ayakta saatlerce giderken, düşmemek uğruna tutunurken, sağlık jimnastiğini de bedavadan, neşeli yapıyorsunuz. Bu arada çok şey dinliyorsunuz, duyuyorsunuz, görüyorsunuz, öğreniyorsunuz!!!.  Böbrek tas ve kumlarından kurtulmak istiyorsanız, bornovakampüs ile bostanlı yol güzergahı otobüslerini kullanarak ayakta gidip geliniz!” Deşarj da oluyorsunuz ayrıca çalışma ortamından farklı bir ortama girince zihniniz de dinleniyor.  Tabi ufak tefek, ipe sapa gelmez olayları ciddiye almayıp hös karsılaştığınız takdirde. (Örneğin burnunuzun dibindeki ter, soğan, lahmacun, işkembe, osuruk v.b kokuları.; Öksürürken ağzını kapatmayı bilmeyenin tükürüklerini ensenizde hissettiğinizde, Kocakarılardan da beter dedikodu eden erkek gençlerin yüksek sesleri, Dolu otobüsleri fırsat bilip bacılara, kız öğrencilere sürtünmek, yaslanmak için binen sapıklar,… v.s.) Bir tek şikayetim; rahat olmayışları, otobüs içerinde kitap, gazete okumanın zorluğudur. Şikayet değil de garibime giden diğer bir olgu ise; Yıllardır haftanın farklı  gün ve saatlerinden belediye otobüsleri ile gidip geliyorum.  Her defasında da otobüsler sardalye konservesi gibi dopdolu. Her defasında da ve hemen hemen  her durakta tekrar  yükselen, bağıran sesler;  “arkaya doğru yürüyelim, Beyler ilerleyelim!!”  Her defasında konuşulan, tenkit edilen, ayıplanan, “ gençlerin. çocukların yaşlılara yer vermeyişi…”;  her defasında da kendi aralarındaki  sessiz kalan tartışmalar ve şikayetler..” ……….

………………..

 

Bunu marifet sanıp ilerleyelim diye bağıran bu geri zekalılar ömürlerinde bir defa olsun da gidip;

 

-         bu kepazeliği;  kaz kafalı ilgisiz yöneticilere; çoğunlukla seçtikleri  belediye başkanlarına ve diğer kişilere iletmemeleridir.

-         Her 40 dakikada bir otobüs yerine iki,  üç otobüsün kaldırılmasını istememeleridir;

-         21 yüzyılda ekonomik rahat, güvenli ve cevre dostu raylı toplu taşımacılı sistemini aramamalarıdır.

-          

Bir gün tepem atıp otobüsün içinde bunu bağırdım, söylendim, tabi ki boşuna!!. Bu tür tenkitlerle harekete gecebilecek alt yapı bu insanlarda, toplumda maalesef yok. Bu beleşçi zihniyet,  pısırıklık hakim sürdüğü sürece de toplumda pek bir şey değişmeyecektir. Kendi kendilerine ve birbirlerine, çevrelerine eziyet edip ömür dolduracaklardır.)

 

(Keşke, arada sırada da olsa,  su bizim geleneksel politikacılar, yöneticiler, bürokratlar normal bir vatandaş gibi halkın arasına girseler… İnanın, Türkiye´de olumlu yönde çok şey kısa sürede değişirdi.)