TÜRKİYE´DE ASKERİ DARBELER,
Önyargısız Farklı Bir Değerlendirme !
Türkiye Deki Askeri Darbelerin Sorumluları
Siyasilerdir,
Gerisi Bahane Yalandır
Tükiye´de eski
Darbelere bakmaya gerek yok, günümüz siyaset anlayışı, devlet
yönetim uygulamaları ,
gözlenen
zafiyetler, görevi ağır suiistimaller v.d.;
yakın gelecekte kaosa ve darbelere davetiye
çıkarmaktadır.
Türkiye´de; Askeri
darbeler ülkeyi fakirleştiriyor, ekonomiyi geriye götürüyor,
gelişmeyi köstekliyor, insanları yok ediyor v.b.
argümanların doğrulukları ne kadar
geçerlidir? Gibi sorular; bilimsel, özellikle önyargısız, korkusuz ve
somut verilere dayanılarak araştırılmalıdır.
Türkiye´de sağlıklı her insanin
tasvip etmediği askeri darbeler, muhtıralar, ikazlar, uyarılar
yapılmasaydı, Türkiye bugün nerede olurdu? Bu gibi sorularında
da araştırılması, cevaplandırılması
gerekiyor. Türkiye´de askeri
darbeler öncesi devlet yönetimi, ekonomik ve siyasi kaos,
ülkede hüküm süren antidemokratik keyfi ve anarşist düzeni, huzursuzluk,
güvensizlikler, yolsuzluklar, kaos v.b. ve devlet
yönetiminde otorite boşluğu, siyasilerin devlet yönetimindeki
acizlikleri, beceriksizlikleri, görevi suiistimalleri, ülkedeki yolsuzluklar,
fakirlik, issizlik, cinayetler gibi bir çok
olumsuzlukların da çekinilmeden askeri darbelerin
değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekiyor. Türkiye´de
askeri darbeleri ABD´de planlayıp, yaptırmıştır, yada ABD´de Askeri darbelere izin vermiştir. Yada Türkiye´de Askeri darbeleri ihtiraslı kuvvet
komutanları hazırlayıp, ABD´nin izni ile TSK
gerçekleştirmişlerdir gibi iddialar asilsizdir, gülünçtür. Yani
Türkiye de her olumsuzluğu, her musibeti bizden başkalarına, art
niyetli dış güçlere, ABD´ne Batılılara mal etme gibi
alışkanlığımızdan, paranoyak
hastalığımızdan kurtulmalıyız. Devleti, ülkeyi iç
ve dış felaketlerden kani cani pahasına korumakla
görevlendirilen TSK, ülkenin devletin hayati koşullarında, kritik
dönemlerinde gereken müdahaleyi yapar bunun içinde kimseden izin alma
ihtiyacını duymaz. Bu görevi dün yapmıştır, gelecekte
de gerekiyorsa ülkenin hayrına bu görevi yerine getirilecektir, zaten
getirmesi mecburiyetindedir. Ne yani siyasiler ülkeyi siyasi ve ekonomik kaosa sürüklerlerken, devletin otoritesi sağlanamazken,
vatanin bütünlüğü korunamazken milletin can mal güvenliği
sağlanamazken; halkın ordusu TSK olanlara seyirci mi kalacaktır?
yada ülkede huzur güvenliğin sağlanması
için dışarıdan askeri kuvvetler mi davet edilecektir? Dünya
üzerindeki devletlerin, ülkelerin, ulusların birbirlerine olan
sorumlukları bulunmaktadır. Hele Nato gibi
askeri pakta üye iseniz ve ekonomik siyasi, askeri destek alıyorsanız
ortak hareket noktalarınız vardır, en azından fikir alisverisinde bulunulması doğaldır ve
ülkelerin çıkarınadır. Askeri darbelere neden olan siyasilerin
ve veya daha dün Asker göreve diye haykıranların sağ sol diye
birbirlerine düşman kesilenlerin, birbirlerine vahşet uygulayan dünün
militanlarının, bugün esen rüzgara göre tüm
pislikleri TSK ya mal etmeğe kalkışmaları beklenilendir.
Bunlar dürüst olsalardı, sağduyulu davransalardı askeri darbeler
zaten gerçekleşmezdiler. Askeri darbelerden hemen sonra geçiş
dönemlerinde yapılan ferdi görevi suiistimallerin, ağır
hataların hesabi sorumlulardan istenmelidir diye düşünüyorum.
Türkiye´de askeri darbeler rövanşist kin
güdülü ve popülist karışımı bir kör zihniyet
anlayışı ile araştırılamaz.
Bakın,
Günümüzde, Arap Baharlarına baktıkça, komşu, kardeş
İslam Ülkelerinde yaşanan siyasi ve ekonomik kaosu,
yıkımları, felaketleri, uğursuzlukları, 21 yüzyıl
dünyasına yakışmayan insansızlıkları,
vahşetleri, vukuatları, günahsız çocukların
acılarını gördükçe sağlıklı her insan gibi
darbelere karşı olan biri olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerine, TSK
ve o zamanın komutanlarına Allah onlardan razı olsun diyorum,
Güçlü, disiplinli partiler üstü, çağdaş, modern TSK´yi
başımızdan eksik etmesin diye de dua ediyorum. Ve devlet
yönetimde etkili olan beynikörlere de yüce Allahtan
biraz akıl, öngörü, şifa diliyorum. Türkiye´nin
sağlıklı varlığı ve geleceği, bizlerin de
sağlıklı varlığı ve geleceğidir. Bu nedenle
hepimiz Türkiyenin birlik, bütünlüğü, huzur ve güvenliği,
zenginlimi, iyi bir geleceği konularında hem fikir
olmalıyız.
Diğer
bir gözlem ve değerlendirmemi burada paylaşmak ve
tartışmaya sunmak istiyorum.
Mevcut belli, bir partiye ve hükümetine karşın halkın
küçümsenmeyecek bir çoğunlukta ortaya çıkan ve zaman, zaman
dışa vurulan kuşkuların, endişelerin, korkuların
ve bunun içinde bir şeyler yapılmasını isteyenlerin, arzu
edenlerin haklılıkları gün geçtikçe ortaya
çıkmaktadır.
Konuyla
ilgili olarak akla gelen bir kaç örnek;
·
Bir taraftan gerçek
demokrasi, halkın iradesi denilmektedir, diğer taratan da
antidemokratik tek adam, diktatörlük benzeri başkanlık sistemine
kişisel çıkarlar, kişisel ihtiraslar, egosu tatmin bencillikler
gibi arayışlarla devlet yönetimi tamamen ele geçirilmek
istenmektedir. (ABD ve Fransa gibi ülkelerde zaman, zaman Başkanlık
sistemi yerine başbakanlık sistemine geçiş gündeme
getirildiği ve tartışıldığı
unutulmamalıdır)
·
Bir Taraftan cumhur,
cumhur her yerde ve her şeyde cumhur deniliyor, diğer taraftan ise
cumhura hiç sorulmadan cumhura karşıt cumhuru mağdur edici
kararlar alınıyor ve adil olmayan cumhuru mağdur edici
uygulamalara geçiliyor. Haksızlıklara karşın çıkan,
söz söyleyen, demokratik eylemle sesini duyurmak ve tepkisini veren hakkini
arayan cumhurlar ise hükümet, parti, tarikat yanlısı gestapo tipi
polisiye birimleri ile cumhurlar, vatandaşlar kadın erkek,
yaşlı çocuk demeden analarından doğduklarına bin
pişman ediliyor.
·
Bir taraftan
bağımsızlık, tek vatan, tek bayrak tek yönetim ve tek
devlet dili deniliyor, diğer taraftan da devletin otoritesi ülkenin
Güneydoğusunda sökmüyor, varlık gösteremiyor,
bağımsızlık isteyen PKK´nin otoritesine yenik düşüyor,
halkına sahip çıkamıyor, teröristlerin insafına terk ediyor
. Ve Cezaevindeki teröristlerin elebaşları ile
görüşerek, mütarekeyi kabul ederek, PKK terörünü
sonlandıracağına, şehit haberlerinin önünü
alacağından medet umuyor.
·
Halk arasında
dini inançları nedeniyle namaz kılanların,
türbanlıların dürüst oldukları ve bunların yolsuzluklarla
karşın en iyi mücadele edebileceklerdir inancı ve beklentisi ile
halktan tek başlarına hükümet kurabilecekleri kadar oy alabiliyorlar,
halkın güvenini kazanıyorlar, diğer taraftan ise en büyük
yolsuzluklara kendi içlerinde rastlanılıyor, kısa sürede hak
etmedikleri ve yedi sülalelerine yetecek servetlere ve makamlara
ulaşıyorlar.
·
Bir taraftan fırsat
eşitliği deniliyor, diğer taraftan ise milli eğitim, YÖK,
üniversiteler, emniyet, adalet-yargı gibi devletin önemli kurumları,
önemli makamları ele geçiriliyor. Ehliyetlerine, bilgilerine,
diplomalarına, tecrübelerine geçmişteki performanslarına
bakılmaksızın devletin önemli kurumları, makamları
kendi yakınları ile dolduruluyor. Devlet yönetiminden hiç gitmeyecek,
ayrılmayacak şekilde yuvalanıyorlar, organize ediliyorlar.
·
Bir taraftan
kardeşlik, birliktelik, Yaratan yüce Allah deniliyor, diğer taraftan
ise bizden olmayanlar, biz gibi davranmayanlar dinsizdir, inançsızdır
diye ötekileştiriliyor, kapı dışarı ediliyorlar,
eziliyorlar, sömürülüyorlar, terfi ettirilmiyorlar, atamaları,
görevlendirilmeleri yapılmıyor
·
Bir taraftan yargı
bağımsızdır deniliyor, adalete güvenin deniliyor,
diğer taraftan ise kendilerini eleştirenleri düzmece suçlarla
tutuklattırıyorlar, kendileri için tehlike arz edebilecekleri
toplumda sıfırlıyorlar. (Kamuoyuna
yansıyan bir haberde genç bir subayın kendisine addedilen düzmece
suçlarla hala tutukluluğu sürmektedir. İsin ilginç yani
rezilliği ise kendisin bu suç fiili zamanında henüz ortaöğretim
cağında çocuk olduğu ve bunlardan habersiz olduğu ortaya
çıkmıştır. Bu da su sıralar adaletin nasıl
çirkefleştiğini, nedenli ayaklar altına
alındığını gösteren bir çok
örneklerden biri
·
Bir
taraftan ülkenin huzur ve güvenliği, vatan birlik ve bütünlüğü
uğruna ömür boyu ölüm tehlikesi altında mücadele veren, çok zor
şartlar altında basarili görevler ifa eden
TSK´nin asil şerefli komutanları, Mevcut devlet yönetimini ortadan
kaldırmak, hükümeti yıkmak gibi trajikomik düzmece suçlarla PKK ve
tarikat güdümlü yargılayıp, tutuklayıp
cezalandırırken, gerçek teröristler halk kahramanları olarak
ödüllendiriliyor. Yakında terörist
başı ile sürdürülen görüşmeler sonucunda, onu serbest
bırakıp hükümet başkanıyla birlikte Nobel barış
ödülüne aday gösterildikleri ve Nobel barış ödüllü verildiği
duyulursa sakin ha kimse şaşırmasın!
Devlet yönetiminde en büyük facia nedir biliyormuşsunuz?
-
Devletin, vatanin birlik
ve bütünlüğünün korunamaz, can ve mal güvenliğinin sağlanamaz
hale getirilmesidir.
-
Ülkenin içte ve
dışta çıkarlarının savunulamaz ve korunamaz hale
gelinmesidir.
-
Gelecek nesillere
huzursuzluğu, uğursuzluğu, ağır borç yükü altında
kötü bir miras bırakmaktır.
Sözün kısası;
a) Devlet yönetiminde siyasilerin
zafiyeti sonu oluşan siyasi ve ekonomik kaoslar,
otorite boşluğu, askeri darbelere davetiye çıkarırlar.
Bu gibi durumlarda yapılması gerekenlerin başında, adil
secime gitmektir, istifa etmektedir, Yeni bir başlangıç için yeni bir
isimle denemektir.
b) Geçmişteki siyasilerin ve toplumun kendi
hatalarını, acizliklerini, hırslarını, pisliklerini
belli bir kuruma, kişilere atma arayışları ile kişi ve
kurumlar sadece kendilerini aldatırlar, kandırırlar!
c) Günümüzde devlet islerini yürüten siyasilerin
geçmişten özellikle askeri darbelerden hiç mi hiç ders
çıkarmamışlar? Onun yerine geçmişin tüm pisliklerini,
olumsuzluklarını TSK, laik devlet yönetimine atmak cüretine
giriyorlar.
Devlet
yönetimine secimle görevlendirilen siyasetçiler ve belli makamlara atananlarda
ve is adamlarında bazen gözlenen bir çeşit psikolojik hastalık
olan Megalego yani ayakları yerden kesilen,
kendisini ululaştıran, kendisi olmadan, bir
şeyin yürüyemeyeceğine, onsuz hiçbir şeyin
olmayacağına, islerin duracağına, yönetimin ekonominin
bozulacağına, kendini inandırmış, Allahın çok
özel bir kulu, önemli bir lider olarak kendini üstün görmeğe ve
havalanıp kibirlenmeğe başlayan başkanlarda, patronlarda
sonradan olma ucuz zenginlerde görülen bir rahatsızlık yani bir
çeşit ağır paranoyaklık, davranış bozukluğu
olarak ta görebilirsiniz.
.
Hindi kafalı olgusu-görüsü (Hindi sürüsü sendromu) ile; oluşumlar, vukuatlar değerlendirilmemelidir! (Hindikafali
görüş, olgusu, hindi sürüsü sendromu; Hindi kümesinde, hindi sürüsünde
hindinin bir glu glu glu diye kabarıp ötmeğe başlayınca, arkasından
tüm hindilerde kabararak glu glu
glu diye etrafı kuru yaygaraya boğarlar ve
uzun bir sürede durmazlar. Bu hindi sürüsü sendromu,
gelişmesi sekteye uğramış kişilerde ve toplumlarda
gözlenmektedir.
(Türkiye de siyasette Trend;
TSK, KOMUTANLARI TUTU, KAKA; PKK, APO
CİCİ, BİCİ.
DrHusso
Izmir, 12.10.2012