DOÇENTLİK SINAVI BÜROKRASİSİ Dr. Müh. Hüseyin ÖZDEN
YÖK, Üniversitelerarası Kurulun hazırladığı ve Haziran 2001
döneminden geçerli olan yeni doçentlik sınavı yönetmelikleri doçentlik
yasasına aykırı düşmektedir, fırsat eşitliğini gözetmemektedir. Yani daha
evvel gözlenen bir çok aksaklıkları, daha çelişkili ve
katı yönetmeliklerle telafi etme yolunu seçmiştir.
Bence
yasayı çıkaranlarda kasti bir davranıştan ziyade; yönetmelikler
üzerinde pek durulmadan, düşünülmeden ve tartışılmadan, başkalarının
düşünceleri dikkate alınmadan hareket edilmiştir, gelişi güzel el kaldırılıp
onay verilmiştir.. Önceki
iki yazımda eski ve yeni doçentlik yasasının aksaklıklarını dile getirmiştim.
Bugün hala aynı görüşleri taşıyorum! Bir akademik
personelin kariyeri, geleceği atanmış 2-3 jüri üyesinin insafına, keyfine ve
ruhi sağlığına terk edilmemelidir.[1] Doçentlik sınavları sırasında
karşılaşılan haksızlıklar sağda solda anlatılıyor, ilgili mercilere,
kamuoyuna duyurmaktan her nedense kaçınılıyor, korkuluyor.( Doçentlik
sınavları sırasında yaşanan bazı ilginç olayların burada yayınlanması uygun
değildir diye düşünüyorum. Kurumlar kötü, keyfi icraatlarıyla itibarları
saygınlıkları azalır, keyfi, hatalı uygulamalara karşın yazılı sözlü
tenkitlerle değil! ) Bu süre gelen zihniyet ve bu zihniyetin gelişi
güzel çıkartıp uyguladığı yönetmeliklerle üniversitelerimiz çalışamaz, bilim
üretemez hale getirmiştir. Son
çıkarılan yönetmeliklerle, akademik personel hiç bir araştırma yapmadan,
proje yürütmeden ve kongre ve sempozyum gibi toplantılara katılmadan harmanlı
yayın çıkarma arayışına girmişlerdir. -Günümüzde
bilimsel araştırmalar genelde bir çalışma gurubu altında yürütülmektedir.
Buradan pek çok konu lisans, mastır ve doktora öğrencilerine dağıtılmaktadır.
Projeler dışarıdan alınma ise sonuçları ve konu ile ilgili -
2001 Haziran döneminde çıkartılan doçentlik sınavı ile ilgili yeni
yönetmeliklerden pek çoğu doçentlik yasası ile bağdaşmamaktadır! Örneğin,
özgün yayın tanımı farklı ABD'ları tarafından farlı yorumlanıp
uygulanmaktadır. Kimileri SCI , A ve B grubu dergilerdeki yayınları baz
alırlarken kimileride hiç dikkate almamaktadırlar. Örneğin bazı ABD ları
doçentlik sınavı ve profesörlük için tez hazırlamaktadırlar. -Mühendislik,
teknik dallarında yayın çıkarmak, bilhassa uygulamalı çalışmalar, ancak
yurtdışında bulunanlar için bir şanstır. Anadolu üniversitelerinde
yokluklarla boğuşan akademik personelin çok az şansı vardır. Bu yeni yasaları
hazırlayan ve bu yasalara el kaldıranlar bu benzeri konuları hiç dikkate
almamışlar, düşünmemişlerdir. -Bazı mühendislik dalları için SCI giren dergi sayısı diğer
bilim dallarına nazaran çok çok azdır. Hatta İngilizce sözlü SCI dergiler
çoğunlukta iken örneğin Almanca sözlü dergi sayısı ya hiç yoktur yada
sayıları ikiyi geçmemektedir. -SCI
dergilerinden bazılarının dağıtım sayıları pek azken, üniversitelerdeki
kütüphanelerde bile hazır bulunmazken, makalelerinin yayınlandığı Almanca
dergilerinin dağıtım sayısı on binleri bulmaktadır. Buna rağmen YÖK´ün
değerlendirilmesinde dikkate hiç alınmamaktadır. ( Anabilim dalı başkanının
biri, İngilizce sözlü bir dergiyi yanındaki asistanları ile üç sene evvel
çıkartıyor ve bu dergi ilk evvel SCI ´nin A gurubuna daha sonra B gurubuna
dahil edildi!!! Buna karşın 100 senelik ve on binlerce aylık basımı olan bazı
Alman dergileri örneğin Schiffs und Hafen, Schweissen und Schneiden,
Praktiker, ... SCI indeksinde yer almıyorlar ve yer almayı da istemiyorlar!!) -
Yurtdışında da bazı teknik yayınevleri dergilerinde bilimsel değeri
olmamasına rağmen para ve hatır karşılığında eserler yayınlamaktalar. -
Son yıllarda teknik, bilimsel aylık dergilerde eser yığılmaları olmaktadır.
Burada sadece ünlü ve tanıdık çevrelerin, yayınlarına öncelik verildiği
gerçeği göz ardı edilmesin. -
Türkiye'de bilimsel, teknik mühendislik çalışmalarının yayınlanacağı dergiler
yok denecek kadar az.. Türkiye'de Türkçe sözlü bilimsel yayınlar teşvik edilmelidir.
Yurtdışı yayınlarıyla aynı kriter kıstasına tabi tutulmalıdır. Düşünülmesi
tartışılması gereken diğer bir kepazelik, yurt dışında yayınlanan bir makale
için maximal puanı alıyorsunuz, üstüne de Ankara'dan ve rektörlüklerden belli
bir para alıyorsunuz. Aynı makaleyi Türkiye'de yayınladığınızda sadece geri
zekalı puanı alıyorsunuz ve alay ediliyorsunuz. -
Burada suiistimaller sınırsız örneğin, yayınlar araştırma görevlerine,
Lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine hazırlattırılıyor. Veya
yayında hiç bir katkısı olmamasına rağmen isim yazdırılıyor. -
Yada yabancı yayınlardan toplama bilimsellik değeri olmayan yayınlarda
doçentlik sınavı için ortaya çıkabiliyor. -
Eski doçentlik yasası, (habilitasyon) bazı olumsuzluklarına rağmen bugünkü
doçentlik yasasına kıyasla daha geçerliydi. SONUÇLAR
2.
Üniversitelerarası Kurulun bazı yeni doçentlik sınavı yönetmelikleri,
(Haziran 2001 dönemi) doçentlik yasasına aykırıdırlar. Örneğin, - özgün
bilimsel yayın tanımları, - farklı bilim dalları için farklı keyfi
uygulamalar, farklı başvuru şartları, ...... 3. Akademik personel atamaları için İTÜ' sinin iyi bir
değerlendirme tablosu bulunmaktadır. Bu değerlendirme tablosu daha da
geliştirilerek bütün üniversiteler için geçerli olacak şekilde uygulanabilir.
YÖK denetimi altında adayların bilimsel ve akademik faaliyetleri bu tabloya
göre değerlendirilerek en fazla puanı toplayan boş kadrolara atanması daha
gerçekçi olur kanaatindeyim. ( Yurtdışında profesörlük gibi akademik
kadroları atamalarında bilhassa mühendislik dallarında, yayın çalışmalarından
ziyade, yürüttüğü proje çalışmaları, araştırmaları, yayınladığı mesleki
kitapları, üniversite dışı, endüstride çalışma kriteri büyük ağırlık
taşımaktadır.) 4. Bir
akademisyenin kariyeri seçimi, 3-5 kişinin keyfine, ruh sağlığına, insafına
bırakılmamalıdır. *Türkiye'de
Üniversiteler eğitim-öğretimi ile özgün uygulamalı bilimsel çalışmalarıyla
adil uygulamalarıyla, kuralları ve yönetmelikleri ile de örnek gösterilmesi
gereken kurumlar olması gerekiyordur! Bunun içinde sessiz kalınmamalıdır
düşüncesindeyim. *Jüri
üyelerine haddinden fazla hak tanınması, aldıkları kararın kesinliği, buna
karşılık adayların jüri üyelerinin art niyetleri ve bilgisizlikleri ile sebep
oldukları maddi ve manevi zararın karşılanması gibi mahkemeye başvurma, yasal
ciddi itiraz etme haklarının olmaması. İdari mahkemeye başvurulduğunda süreli
yardımcı doçentliğin iptali söz konusu edilmektedir, ve veya idari soruşturma
açılması tehdidi ile karşılaşılmaktadır. (Mağdurlardan biri de benim, Haziran
2001 dönemindeki karara itiraz ederek idare mahkemeye başvurmak istemiştim.
Sonunda YÖK´ten hakkımda idari soruşturma açılması için rektörlüğe yazı
gönderilmiştir.) Üniversiteler askeri kışla gibi yönetilmemelidir.
Üniversitelerde öğretim üyelerine düşünce ve fikirlerini gereğinde üniversite
dışında da korkusuzca yayma özgürlüğü tanınmalıdır, pek çok kötü icraatlar ve
suiistimaller memur zihniyeti altında örtbas edilmemelidir. *
Bir bilim adamı mesleki, uzmanlık alanları yanında , çevresi ile de ilgi
sorunlara, çalışmalara da yer vermesi gerekir diye düşünüyorum, Olup
bitenlerden duyarsız kalmamalıdır. Diğer taraftan Mühendislik ve bilim
adamlığı formasyonunu alan akademilerin çok yönlü çalışması, faal olması için
hiç bir neden yoktur. Ve bu Türkiye'de desteklenmelidir. *
Özgün çalışma; bir iki deneyle beklenilen sonuçların diyagramlar, grafikler
üzerine gösterilmesi, ve - veya bilinen bir iki matematiksel denklemi
çalışmaya entegre ederken kendisinin nasıl kullanıldığını, nasıl çözüldüğünü
bilmeden süsleyerek hazırlamak değildir. Yabancı yayınlardan çalışmasına 180
derece çevirerek kopyalanması veya istatistiksel değerlendirilmesi de özgün
çalışma DEĞİLDİR. *
YÖK, personelinin mağduriyetini gidereceğine, bu mesleği seçenleri Türkiye'de
çalıştıklarına pişman ediyor! YÖK ve rektörlükler her konuda akademik
personeline sahip çıkmalıdır. *
Yurt dışında doçentlik sınavı bürokrasi kepazeliğine nede yardımcı doçent,
doçent gibi unvanlara yer yoktur. Yazmışken, diğer bir iki konuya değinmek
istiyorum: -
Bazı üniversiteler ve fakülteler, bölümler bilimsel faaliyetlerindeki
kaliteyi artırmak için öğrenci sayılarını kısma arayışına girmişlerdir. Bu da
büyük bir yanılgı. Bunlar üniversite kapılarında bekleyen milyonlarca Türk
Gençlerini unutmuşa benziyorlar. Bu gençler Türkiye'nin geleceği ve
yarınların güvencesidirler. Bunlara yapılacak en iyi yatırım yüksek eğitim ve
öğrenim şansını tanımak olmalıdır. Diğer taraftan Üniversitelerin
görevlerinden biri olanaklar çerçevesinde, hatta olanaklar zorlanarak daha
fazla geççe yüksek öğrenim şansını tanımak olmalıdır. -
Üniversitelerde bilimsel faaliyetlerin reel kalitesi yükseltilmek
isteniliyorsa, ilk evvel başta profesörler olmak üzere akademik personel
kendi kalitesini her şeyden evvel kendi özverisi, çabaları ile yükseltmesi
gerekiyor! -
Yeni doçentlik ve akademik kadro atama yönetmelikleri ile pek çok kişi
bilimselliği bırakarak sağdan soldan topladıkları yayınları harmanlayarak
yayın çıkarma gayretine girmişlerdir! Yayın çalışmaları dışındaki
faaliyetler, (araştırma projeleri, öğretim, idari v.b.) değersiz, boş
uğraşlar olarak kabulleniliyor. -
Üniversitelerimizdeki diğer bir çarpıklığa bakın,
A gurubundaki yurtdışı yayın başına bazı rektörlükler 1000 dolar para
verirken yurtiçi veya yurtdışı kongre, sempozyum katılımları için para
bulamıyorlar. Bırakın öğretim üyelerine İnternet bağlantılı doğru dürüst 1000
dolarlık bir bilgisayarı, oturacak bir sandalye bile veremiyorlar.
Kütüphanelerine dergi. kitap koyamıyorlar. -
Profesör ve doçentlerin dışındaki akademik personelin maaş iyileştirmesi
dışında tutulmaları büyük bir hata, üniversitelere de huzursuzluğu
getirmiştir. YÖK' un, devre dışı bırakılan bu personeline de sahip çıkması
gerekiyor. Devletin, milletin parasını, malını soyan ve soydurtanlara,
batıranlara, sahtekarlara para, çare bulunurken, çalışanların hakkını vermek,
yüksek öğretime ve bilimsel araştırmalara yeteri kaynak ayırmak için hiçbir
neden olmamalıdır! - Günümüzde ve yakın gelecekte dünyada olduğu gibi Türkiye´de
bilgisayar mühendislerine ve bilgisayar kullanımlı, destekli makina, inşaat,
tekstil, malzeme, gıda uçak. gemi v.b. mühendislerine olan ihtiyaç
artacaktır. Bu nedenle bilgisayar mühendisliği bölümlerinin ve mevcut bu
bölümlere alınan öğrenci kontenjanlarının artırılmasında yarar vardır. -
Mühendislik dallarında okuyan öğrencilerin staj zorunluluğu gözden
geçirilmelidir. Öğrencilerin, mühendislerin yurt dışına 6 -12 aylığına staj
için de yollanmalarında yarar vardır. İleride Mühendislik dallarında görev
alacak profesörlerin üniversite dışında çalışma, üniversite dışı mesleki
faaliyetleri, üniversite dışı mesleki deneyimleri ve endüstrie ilişkileri
kriterleri daha ağırlıklı olmalıdır. Mühendislik bilimlerinde gelişi
güzel yayın çalışmalarında reel uygulamalı çalışmalar ön plana çıkmalıdır. Uygulama, teori, ve endüstri işbirliği kriterleri
mühendislik dallarında bütünleşmelidir. -
Öğretim üyeleri yabancı yayınlar kadar Türkçe
sözlü ders kitapları, mesleki kitaplar ve yayınlar çıkartmaları teşvik
edilmelidir. Profesörlük atamaları için mesleki yayın kitapları ( en az bir
tane) şartı getirilmelidir.
|