Nevruz 2005 Bahar Bayramında; Türk Bayrağı Türkiye´de, Mersin Şehrinde, ayaklar altında çiğnenmekte, yakılmak üzere….!!

(İlk evvel,  bu eğitimi, bu cesareti veren bizlere yazıklar olsun)


Devlet işlerinde farklı makamları işgal edenler; cumhurbaşkanı, başbakan,
bakanlar, milletvekilleri, genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları, üst
düzey bürokratları. Amirler, ve diğerleri; Türkiye´de , - Türk bayrağının
ayaklar altında çiğnenmesi, yakılmak istenmesi girişimleri; - 30 000 kişinin
ölümüne, yüz binlerce kişinin yaralanmasına sebep olan; - ülkenin ekonomisine
milyarlarca dolar zarar veren hapishanedeki terörist başının posterini
sallayarak slogan atmaları  gibi yasa dışı  olayları basın yoluyla,
ekranlarda  lanetlemek, kınamak, ellerine tutuşturulan yazılı metinleri
okumak için görevlendirilmemişlerdir. 

Bu ve benzeri yasa dışı olayları önceden engellemek, vukuatında ise planyacı elebaşları ve katılanları, eylemcileri anında yakalayıp anladıkları dille gereğinin yapılması için vardırlar.

 

Yetkililerdeki bu zavallılık, korkaklık, cesaretsizlik,  acizlik,  beceriksizlik, dağınıklık, birliktesizlik,  körlük  neden?

Devletin, kurumların makamları kişilerin egolarının, kişisel çıkarlarının
tatmin edildiği, yasama yürütme organları değillerdir. O makamlar mazeretin, acizliğin,  beceriksizliğin, cesaretsizliğin, korkaklığın Vatandaşa beyan edildiği mevkiler değillerdir.

 

Eğer bu gibi yasa  dışı olayların hakkından gelemiyorlarsa, bulundukları makam ve görevlerden  bir an evvel çekip gitmeleri gerekiyor. Bunların üstesinden gelebilecek yeni  birileri gelir, o makamlara daha layık olanlara yer vermeleri ile ülkeye iyilik etmiş olurlar. Ülkeyi içinden çıkılmaz bir kaosa sürüklemeden layık olmadıkları makam, görevlerden bir an evvel ayrılmaları hem kendilerinin, yakınların hem de ülkenin hayrına iyi olur.  Devlet yönetiminde son yıllarda neredeyse her beceriksizliğin, bilgisizliğin sebebini Avrupa Birliğinde aranmamalıdır.


En üzücü bulduğum, halkın bu olaylardaki tepkisizliği, duyarsızlığı, korkaklığı, karşı tarafa bu cesareti vermeleridir.

 

* Lütfen bu e-maili arkadaşlarınıza gönderin

dr. husso
23.03.2005
........
................

Genel kurmay Başkanlığı bildirisi:

DEĞER NASİPSİZLERİ

‘Büyük Türk Milleti,

Hiçbir değerden nasip almamış bir grup tarafından, insanlığın ortak değeri
olan baharın gelişini kutlama adına düzenlenen masum etkinlikler, yüce Türk
Ulusu’nun sembolü, her zerresi şehit kanıyla bezenmiş şanlı Türk Bayrağı’na
saldırı densizliğinde bulunulacak kadar ileri götürülmüştür.

SÖZDE VATANDAŞLAR

Türk Milleti engin tarihinde iyi ve kötü günler görmüş, sayısız zaferler
yanında ihanetler de yaşamıştır. Ancak hiçbir zaman kendi vatanında kendi
sözde vatandaşları tarafından yapılan böyle bir alçaklıkla karşılaşmamıştır.

ASLA MAZUR GÖRÜLEMEZ

Savaş meydanında vuruştuğu bir düşmanın bayrağına dahi saygı gösteren bir
ulusun, kendi bayrağının, kendi topraklarında sözde kendi vatandaşları
tarafından böyle bir muameleye maruz kalması hiçbir şekilde izah edilemez ve
mazur görülemez.

Bu haince bir davranıştır.

GAFLET VE HIYANET

Hem bir ülkenin vatandaşı olmak, havasını teneffüs etmek, suyunu içmek,
karnını doyurmak, hem de o ülkenin en kutsal ortak değeri olan bayrağına el
kaldırmaya yeltenmek, gaflet, dalalet ve hıyanetten başka bir şekilde tarif
edilemez.

Yunan bayrağını çiğnetmemişti

GENELKURMAY sert açıklamasında ‘Savaş meydanında vuruştuğu bir düşmanın
bayrağına dahi saygı gösteren bir ulus’ hatırlatmasını yaparken, Atatürk’ün
30 Ağustos Zaferi’nin ardından savaş meydanında yaptığı tarihi bir uyarıyı
örnek gösterdi. Atatürk 30 Ağustos Zaferi’nin ardından Zafertepe olarak
anılan yere inmişti. Yerde bir Yunan Bayrağı görünce eliyle işaret ederek
verdiği emir tarihe geçti: ‘Bayrak bir milletin istiklál alámetidir.
Düşmanın da olsa ona hürmet etmek lázımdır. Bayrağı yerden kaldırıp, topun
üzerine koyunuz.’ Mustafa Kemal Atatürk, Yunanistan işgalinden
kurtarıldığında 10 Eylül 1922’de İzmir’e girdiği gün, geceyi geçireceği
Karşıyaka’da İplikçizade Köşkü’nde önüne serilen düşman bayrağının hemen
kaldırılmasını emretmişti.

Özkök’ün çıkışı için ‘Vatandaş bekliyordu’

ADALET Bakanı Cemil Çiçek, Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı açıklama
için, ‘Belki vatandaş bekliyordu’ dedi ve şunları söyledi: Zana ve
arkadaşları da bu olayları kaşıyorlar. Bir yandan bu olayları tasvip
etmediklerini, kınadıklarını söylüyorlar; ama öbür yandan, ‘Herşeye ortağız’
diyorlar. Türkiye’yi bir şirket gibi görüyorlar. ‘Şu kadar hissemiz var,
bize düşeni isteriz’ demeye getiriyorlar. Benim terbiyem daha fazlasına
müsaade etmiyor; ama yapılan nankörlük.

 

23.03,2005, hürriyet