TERÖRE KARŞIN TERÖR

 

Yukarıdaki terörle ilgili üç kelimelik sözcük anlayanlar ve anlamak istemeyenler için çok şey ifade etmektedir. Terör gerçeğin, yaşamın ta kendisidir! Terör dün vardı. Bugün de vardır, yarın da var olacaktır….

Terör gibi sorunlar devlet yönetimi zafiyetinden,  devlet yönetimi üstlenen hükümetlerin, siyasilerin kötü icraatlarından,  kaynaklanır.  Terör gibi şiddet olayları,  genelde karşı tarifin  güçsüzlüğünden, zaafından, kötü icraattan ortaya çıkma cesaretini gösterirler. Toplumsal bir hastalık gibi görülebilir,  Toplumlarda hastalık saçan parazitler, mikroplar, pislikler her zaman vardır. Toplumsal vücut çeşitli nedenlerden, bilhassa ekonomik, siyasi  zayıflığında, ilgisizlikte Kürt terörü gibi sorunlar ortaya çıkarlar ve gelişerek tehlikeli bir hal alır. .Bu toplumsal hastalığın üstesinden gelebilmek içinde çoğu kez  vakit geçirmeden acı reçetelerin uygulanması, gerektiğinde  kanlı operasyonlarla müdahale edilmesi, tedavisi  gerektirmektedir. İyi teşhis konulması kadar gerekli  ilaç ve  dozunu  verecek ve operasyonu uygulayacak ekibin ehliyeti de hayati değerdir.  Yoksa Türkiye bir Lübnan´na, Irak´a veya  Yugoslavya´ya  dönüşebilir.

 

Tanım, kavramlar, sınıflandırma:

 

Hukukçulara göre terör hukuk dışı, siyasetçilere göre ise insanlık dışı bir eylemdir. Kimilerine göre terör eylemi, can ve mal kaybına neden olan şiddettir eylemdir

……

Peki devlet yönetimindeki ve devlet kurumlarındaki  hukuk dışı keyfi uygulamalar, ve insanlık dışı kötü icraatlar, partizanlık, soygunlar, talanlar, hortumlamalar,  gelir dağılımındaki adaletsizlik, ağır vergiler, pahalılık, işsizlik, parasızlık, açlık, keyfi yasaklar, eğitimsizlik, ilgisizlik, fırsat eşitsizliği v.b. terör, siyasi terör değilse nedir?  - Terörün ta kendisidir. Ferdi, ekipsel, toplumsal  terörlerin ortak özelliği baskıdır, kısıtlayıcıdır, zorlamadır. . Araçları da çok farklı olabilir, kaba kuvvet, silah veya söz,  amacı karsı tarafa zarar maddi ve manevi zarar vermektir, karsı tarafı yok etmektir.veya rahatsız verici uygulamadır. Terörün amacı karşı tarafa zarar vermektir. Peki; sanayisi, silah teknolojisi gelişmiş zengin Bati ülkelerin bu üstünlüklerini dünyadaki diğer ülkeleri; sömürme, baskı altında tutma, zenginliklerinden haksız pay alma, borç batağına itip  onları kullanma eylemeleri terör değilse nedir? 

Bu konular üzerinde sizde biraz düşündünüz mü?  Düşündüyseniz sorunun cevabini rahatlıkla verebilirsiniz. Ben yinede hatırlamayanlar için sorunun cevabini yazıyorum:

 

“Terörün ta kendisidir”.

 

Terör terörü körükler.

 

Terör bireysel, ekipsel, toplumsal,  ulusal ve uluslararası bir hastalıktır diye de bir geniş bir sınıflandırma yapılarak  incelenebilir.  Ulusal toplumsal terör, aynı insan hastalığı gibi ihmal edildikçe, zayıfladıkça ortaya çıkar. Zamanında ve yerinde iyi müdahale yapılmadıkça yasam veren vücut, toplum, ulus terör illetiyle göçer gider.

 

Ulusal ve uluslararası toplum içinde olup bitenler her toplumu, her toplum bireyini, hepimizi ilgilendirir.  Bana, bize dokunmayan yılan bin yaşasın derseniz, o yılan bir gün güçlenerek sizi de rahatsız eder, yaşamınızı  berbat, zehir eder. Terör dalgası size ulaştığında benim sucum neydi demeden evvel, bu teröre karşın ben niye boş bulundum demelisiniz.

 

Esasında benim yazmak istediğim terörle ilgili farklı konulardı; Örneğin, kapkaçtı terörü,

canlı bomba terörü, ulusal çıkarlar terörü, kökten dinci terörü, 21 yüzyılda Birleşmiş milletler onaylı  Irak´ta uluslararası vahşeti, soykırımı ve Türkiye´de dış destekli Kürdistan terörü.

 

Kapkaçtı terörü:

 

* Kapkaçtı terörü: bilhassa büyük şehirlerde kimsesiz, eğitimsiz, ezilen hırpalanan çocuklar, gençler ve bunları kullanan beleşçiler. Veya maceracı soysuzlar, sapsızlar gözlerine kestirdiklerinin bilhassa zayıf bayanların değerli eşyalarını kapmak için hiç çekinmeden saldırıyorlar. Yakalanan kapkaçılar ise linç edilircesine tartaklanıyorlar.  Peki bu toplum, bu devlet, bu bireyler daha evvel neredeydiler, kapkaççılara verdikleri tepkinin neden birazını bu devleti yönetmeye kalkışan ehliyetsizlere karşın göstermediler, göstermekten aciz kaldılar! (Bu konuda düşünce ve gözlemlerimi içeren daha detaylı bir makaleyi ileriki bir tarihe bırakıyorum)

 

Siyasi terör, Batılı Irak Terörü!

 

* Sanayisi, silah teknolojisi gelişmiş zengin Batı ülkeleri  bu üstünlüklerini dünyadaki diğer ülkeleri sömürmek, baskı altında tutmak, toprak altı zenginliklerinden haksiz pay almak için kullanıyorlar. Bunu yaparlarken çok ustaca davranıyorlar, ekselans şekilde gerçekleştiriyorlar, insan hakları, demokrasi maskesi altında, veya dünya barışını korumak, daha fazla özgürlük adına yapıyorlarmış. Ve bunlara kargalar dahi gülermiş! İste Batılıların Irak-vahşeti, soykırımı. Eskiden Benzeri eylemleri papazları arkalarına alarak Hıristiyanlığı yüceltmek ve  Tanrı adına da yapıyorlardı. 

Irakta vahşete karsın sağduyulu halkın ve Müslüman kardeşlerimizin bu amansız Batı-Terörüne karşın yapabilecekleri tek şey, canlarını hiçe sayarak, karşı tarafa savaştır, mücadeledir. Canlı bombalarla post modern işgalcilere, hırsızlara zayiat vermek tek alternatifleridir. Türkiye Saddama karşın operasyona fiilen katılmış olsa idi, Irak-Vahşeti bu denli boyutlara ulaşmazdı, bu kadar uzamazdı, kontrolden çıkmazdı. Oradaki din kardeşlerimiz, soydaşlarımız bunca açılara, zulümlere katlanmazlardı. Türkiye bu denli tehdit altında kalmazdı. Iraktaki Kürtler Batılıları yanlarına alıp Türkmenleri boğazlayıp susturulmazlardı, yurtlarından koparılmazlardı. Musul ve Kerkük Kürtler tarafından Batılıların desteği altında talan edilip işgal edilmezdi, orada Kürdistan devletini dünyaya ilan edemezlerdi…….

 

Batılıların bu terörüne karşın mazlum halkların, Müslümanların yapacağı tek şey; her imkanı değerlendirerek, her kılığa girerek terörle karşılık vermek olacaktır. Bu terörü Irak dışında da sömürücü Batili devletlerin topraklarında sürdürmeleri daha etkin sonuçlar verecektir. Mazlum halkların kaybedecekleri ne kaldı ki. Toprakları işgal edilmiş, zenginlikleri oradaki köpekler kullanılarak talan edilmektedir. Aşağılanmaktadırlar.  Batılıların post modern sömürünün engelleyecek, onları caydıracak tek bir silah vardır oda terördür, nükleer silahlı terördür. Esasında Batılıların Leşkargalarının Irak işgali biz Türkler için kaçınılmaz bir fırsattır. Birinci dünya savasında bizlere Türklere verdikleri acının, zararın, katliamların, lokal-soykırımların, talanların, parçalanmanın öcünü almak için bir kaçınılmaz bir fırsattır.

 

Batili Kürt terörü

 

Bugün hala Leşkargaları Türkiye için büyük bir tehdit teşkil ediyorlar. Çıkarları, ihtirasları, pislikleri, hastalıkları uğruna Kürtleri kullanarak Türkiye´yi bir Yugoslavya, veya Çekoslovakya gibi parçalamak istedikleri aşikardır. Bakın son zamanlarda Türkiye’de Türk ve Kürt federatif devlet yönetim sistemi bir plan dahilinde tartışmaya konulmuştur. Ve ileride hastalık uğursuzluk saçan leşkargaları bu sistem için baskı uygulayacaklarından kimsenin kuşkusu olmasın. Federatif sisteme gecildikten hemen sonra da;  hileli bir halk oylaması ile bağımsız bir  Kürdistan sorunu da Türkiye´nin önüne  gelecektir!

Acı fakat gerçek; ´Hükümetlerin belli hataları nedeniyle Türkiye´yi  yakın gelecekte çok zor, sancılı, karanlık günler bekliyor. Allah biz Türklerin yardımcısı olsun, amin. Bu günleri Türkiye´de Yugoslavya, Lübnan gibi birlikte yaşayacağız! Geleceği görmek için insanın ne müneccim neden uzman olmasına gerek yoktur. Leşkargalarını ve köpeklerini durduracak terk silah terördür, nükleer silahlardır.

 

* PKK terörüne, karşın alınacak tek tedbir uyguladıkları terörü kendilerine çevirmek olacaktır. Bu ülkenin birlik beraberliğini, huzur ve güvenliğini, toprak bütünlüğünü tehlikeye sokacak hiç bir eylem, hiç bir destek hoş karşılanmamalıdır. İngiltere de bir iki Bomba terörüne karsın İngiliz güvenlik güçlerinin ve devletinin davranışını, uygulamalarını sizlerde izlemişsinizdir! PKK terörü ile on binlerde kişi öldürülmüştür, yüz binlerce kişi yaralanmıştır, yüz milyar dolara varan maddi zarara sebep olmuştur. Buna karşın Türkiye´de Terörün çıban başları yanlarında gezdirdikleri, önlerine aldıkları ecnebilerle ellerini kollarını sallayarak, bazen devlete kafa tutarak, tehdit ederek cirit atıyorlar. Parti kurup kapatıyorlar, PKK-posterlerini, Kürdistan bayrağını Ankara´nin göbeğinde sallıyorlar, Bici Kurdistan, bici Apo diye nara atıp devlete meydan okuyorlar.

 

Devleti yönetmek, hükümet etmek, bilgi, tecrübe, cesaret, hakkaniyet, dürüstlük ister.  

(Liderlik sonradan kazanılan ve sürekli geliştirilen bir özelliktir. Farklı verileri  değerlendirerek  bugün ve yarin içinde yerinde ve sağlıklı kararlar verebilmektir,  öngörüsü gelişmiş. ……..

Ele verilen yazılı metinleri kürsüde okumak,  salına ve alına yürümek, karşı tarafa hiddetlenmek, azarlamak liderlik özellikleri ile bağdaşmaz. Buda benim kendi görüşüm paylaşılır veya paylaşılmaz  o ayrı bir konudur. Liderlik konusunu , menajerlik konusu ile ayrı bir makalede etraflıca değerlendirmek istiyorum.).

 

Türkiye´de PKK terörüne karşın alınabilecek bazı önlemler:

 

PKK terörüne, Kürt sorununa uygulanacak reçete bu safhadan sonra acıdır, kanlı müdahalelerdir, farklı operasyonlardır!!! Yoksa o sizi çökertecektir.

Amansız teröre karşın çok çok daha amansız terör uygulanmaktan baksa alternatif yoktur. Bu acılı reçeteyi uygulamasını bilmeyenlerin acıları ve  kaybı daima büyüktür   

Terör eylemine katılanlara içte ve dışta destekleyenlere amansız terörler karşılık verilmelidir.

Kullanan ve kullanılanlara hoş görü ile bakılmamalıdır.

Güvenlik güçlerine, bilhassa Türk Silahlı Kuvvetlere bas kaldıranlara, ateş açanlara ve bunları destekleyenlerin gözünün yaşına bakılmamalıdır.

Canilere destek veren yerleşim birimleri  ülkenin muhtelif bölgelerine dağıtılmalıdır, zorunlu iskana tabi tutulmalıdır.

 (Ülkenin huzur ve güvenliği, varlığı  her şeyden evvel önceliklidir. Demokrasinin temel ilkelerinden biri olduğu ve devlet demokrasi yönetimi  bu temel ilke, yani can ve mal güvenliği üzerine kurulduğu unutulmamalıdır. )

Bir iş yapılırsa ya tam yapılır yada hiç yapılmaz ve sözü de edilmez!

Halkın birlik ve beraberliği adil, bilgili, cesur bir devlet, hükümet yönetimiyle sağlanmalıdır.

Ulusal ekonomik politikaları ve Avrupa birliğine katılım süreci gözden geçirilmelidir. Karşı tarafın her isteğine amenalllah denilmemelidir. Avrupa Birliği üyeliğine

katilim çabalarından vazgeçilmemelidir.  Avrupa Birliği üyeliği Türkiye’nin parçalanma süreci olarak görülmemelidir. Yanlış ve bilgisiz istikrarsız politikalar nedeniyle bu süreç terör örgütlerince bir baskı, ödün alma aracı olarak basarili bir şekilde  kullanılıyor!!

Dış borçların ödenmesi durdurulmalıdır. Dünyadaki tepkilerden, izolasyonlardan korkulmamalıdır. Batılıların artıkları ile ve onlara uşaklık ederek bu dünyada rezil ve maskara olarak var olacaksak, teröre karşın terörle mücadele ederek bu dünyadan göç etmek, daha şereflidir. Allah katında şerefli, bağımsızlığı uğruna şehit düşenler daha makbuldür.

 

Güvenlik güçleri dünyadaki farklı  terör eylemlerine karşın daha etkin eğitilmelidir. Meydan muharebelerine karşın eğitilen ve silahlandırılan  silahlı güçler artık tarihe karışmaktadır. Batılıların nükleer, akonvansiynonel üstün silahlarına karşın, iki şans vardır. Biri,  onların silahlarına sahip olarak karşılık vermek, yada yok olmaktır. Son bir ihtimal ise onların içine dalarak terör eylemleri ile yaşamlarını berbat etmektir.

 

…………..

Doğudaki PKK terörüne karşın yapılacak çok şey vardır; onların yöntemini, onlardan daha iyi onlara karşın uygulanmaktır. Güvenlik güçlerine silah sıkanlara, onları pasif ve veya aktif destekleyenlere karşın pardon, merhamet, af tanınmamalıdır. 

 

Bu günkü şartlarda Türk ordusunun PKK teröristleri Irak içlerine kadar kovalamasına gerek yoktur. Bunun yerine;

 

1. Irak ve Birleşmiş milletler Iraktan gelen Kürt terörü hakkında dikkatleri resmi olarak çekilmelidir.

2. Bu görevler için yetiştirilmiş özel terörist avcı kuvvetleri ekipler halinde içte ve dışta, terör bölgelerine ve gereğinde Irak içlerine, belli hedef ve görevler için gönderilmelidir.

3. İyi bir istihbarat sağlanmalıdır. Bunun içinde günümüzün teknolojileri bilgi toplamak, gözetlemek, takip etmek için kullanılmalıdır.  Örneğin çok basit bir elektronik sistemlerle mayın döşeyici, ve kalleşnikov teröristleri saptanabilir, takip edilebilir. Yollara ve mezralara, köylere, şehirlere, mahalleler, sokaklara, dağlara, ovalara, sınırlara hakim yerlere gizli bir şekilde uzaktan kumandalı bilgisayar destekli bu sistemler çok ucuza ve efektif kurulabilir.

4. Iraktan destekli PKK terörü ısrarla sürdürüldüğünde el altından Iraktaki direnişe destek verilmelidir. Hatta kura ile çekilecek ve veya  gönüllülerden oluşacak intihar komandoları Iraktaki direnişlere; tuzağa düşür, vur kaç, iz bırakma yöntemi ile katılmalıdırlar.

5. Türk silahlı kuvvetlerin eğitimi daha ciddi ve günün değişen koşularına göre yerine getirilmelidir. Salon kokteyli hantal, uyuşuk generali ve orduevi subayı anlayışı ile Türk-Ordusu bu ülkenin güvenliğini sağlayamaz. Bunlar kamuoyunda ipe sapa gelmez demeçlerle poz vereceklerine, kışlalarında Mehmetçiklerin eğitimi ile ilgilensinler, artan teröre karşın çareler üretsinler, gerekli önlemleri alsınlar. Erinden generaline kadar yakın dövüş sporlardan , örneğin ATK, (Antiterör Kampf)  öğrenip devamlı uygulamaları,  farklı silahları kullanmaları öğretilmelidir. Askere alınan gençlerin bu değerli zamanları kışlalarda ot yoldurtarak ile yürüyüş talimleri ile bos yere harcatılacağına onlara yakın dövüş sporlarından ATK, (Anti Terör Kampf) öğretilmesi daha faydalı olur. Talimhanelerde er ve erbaşlar saatlerce günesin altında oturtularak belden aşağı fıkralar anlatılarak, ve kışla sınamalarında, Televizyon salonlarında geceleri ipe sapa gelmez porno filmleri izlettirilerek ahlakları sabote edileceğine,  Seminerlerle, Video filmleri ile Atatürkçülük, Vatan sevgisi, milliyetçilik, Milli Tarihimiz öğretilmesi gerekir. Kokteyl generalleri ve orduevi subayları sağda solda çene çalacaklarına kışlada olup bitenlerle ilgilensinler. TV-  Askere alınan gençlerin askerlik süreleri her yönüyle, her saati ile her günü ile çok  iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Gençlerin ipe sapa gelmez uğraşlarla, hizmetçilik, uşakçılık işleriyle askerliklerin geçiştirmelerine müsaade edilmemelidir. Askere alınan gençlerin;  subaylara ve bunların karılarının, ve çocuklarının ve tüm sülalenin hizmetinde bulundurulmamalıdır, Askere çağrılan er ve erbaşlar askerlik dışı hizmetlerde çalıştırılmamalıdırlar. Ordu evlerinde de askere alınan gençlerin hizmetçi, uşak hamal gibi işlerde bulundurulmamalıdır,  Burada ücreti subayların aidatlarından karşılanmak üzere sivil personel.çalıştırılmalıdır. Gençlere askerlik öğretilmelidir, uşaklık değil. Eğitim süreleri  eğitim alanlarında belden aşağı fıkralarla veya  gazinolarda, kafeteryalarda kafa bularak harcanmamalıdır.  …..

 

(Konuyla ilgili üzücü bulduğum bir iki olayı hatırlatmak istiyorum, bu haberi sizlerde gazete ve TV-den haberdar olmuşsunuzdur:

Geçenlerde İzmir´de şehrin tam merkezinde bulunan bir otobüs durağında bekleyen 4 sivil giyimli hava astsubayı, yasları 16 ile 22 değişen 3 kapkaçtı tarafından saldırıya uğruyorlar ve dayak yiyorlar, imdatlarına orada bulunan halk yetişmiş. Daha sonrada bu astsubaylar polis karakolunda bu kapkaççılardan davacı olduklarını açıklıyorlar. Bu habere Üzülür veya güler misiniz? Bu basit olay bile Türk ordusunun eğitimsizliğini, zayıflığını ele veriyor. Dün de, (Gazete haberlerine göre) Türk ordusunun evli bir binbaşısı travesti evinde soyulduğunu iddia edip travestinin evini her kesin korkulu bakışları altında kurşun yağmuruna tutuyor!!!! (Çok Yazık) )

 

Türk silahlı kuvvetleri, ülkenin hayati çıkarları gereği personelini en iyi şekilde günün koşullarına göre eğitmek, yetiştirmek ve hazır bulundurmak mükellefiyetindedir.

Türk silahlı kuvvetleri mensubu olmak Türkiye´de bir ayrıcalıktır. Düne kadar en çok güven ve saygı duyulan devletin bir kurumudur, halkın bir parçasıdır. Bu gelenek taviz verilmeden sürdürülmelidir. Subay örgencileri, subaylar günümüzün ve geleceğin koşullarına göre mükemmel, gözü pek, güçlü, bilgili, milliyetçi  bir savaşçı olarak yetiştirilmelidirler. Resim, müzik, dans gibi kurslarda vakit öldüreceklerine, TV- Talk Showlarda boy göstereceklerine  yakın dövüş sporları, ekipsel savaş oyunları ile kendi özgüvenlerini ve savaşçı kimliklerini  geliştirsinler. PKK ve benzeri teröre karşın nasıl mücadele edebilirim, kapımın dibinde Kürtler tarafından boğazlanan Türkmenlere, nasıl yardim edebilirim, Iraktaki  Müslüman kardeşlerimin katledilmelerine karşın neler yapabilirim vs. arayışında olmalıdırlar.

 

Konuyla farklı başka bir olayı burada dile getirmek istiyorum:

Iran´da Şahın devrilmesi sırasında Irandaki ve Yurtdışındaki Kürtler Batili bazı kuruluşların desteği altında Kuzey Bati Iranda federatif, daha sonra bağımsız bir Kürdistan´ín temellerini atmak için harekete geçtiler.  Toplantılar ve mitinglerle kendilerine taraftar  ve daha fazla destek toplamağa   başlamışlardı.  Mollalar devlet yönetimini ele geçirince çok kısa sürede Kürtlerin hakkından geldiler. Nasıl geldiler biliyormuşsunuz, amansız terör uygulayarak tabi. Elebaşlarını pasifisize ettiler, bazılarını kaçırdılar, toplantılarını ve mitinglerini bastılar, yurtdışında da sokak ortalarında onların üzerine yürüdüler, bir çoklarını tartaklayarak hastanelik ettiler.

Yurt dışına farklı kimliklerle sızdırdıkları özel istihbarat birimleri ile kısa sürede gerçekleştirdiler. Bu birimler yurtdışındaki İranlıları ve İranlı Azerileri kendi safhalarına çekerek ve yönlendirerek o zamanki ayrılıkçıların hakkından gelmişlerdir.  Batılılar, bilhassa Alman´lar Iranla olan Ticaret gelirlerin kaybolmaması için bu gizli operasyona ses çıkartılmamıştır. Ulusal çıkarlar gereği kamuoyunda bu operasyonlara fazla yer verilmemiştir. Örneğin Frankfurt´aki gibi şiddetli kavgalar, tartaklanmalar  çok kısa polisiye, sokak çatışmaları olarak  giciştirilmiştir.

 

Türkiye de ise bu gibi durumlarda çok tecrübesiz, bilgisiz hareket ediliyor!.

Örnek:  Epey zaman oluyor, bir mitingde  güvenlik güçleri, polis herkesin gözü önünde, böyle bir olayı yaratıp fırsatı değerlendirmek isteyen PKK´nin ekmeğine kaymaklı bal vermiştir. Hatırlayacaksınız Polisler gözleri dönmüşçesine oradaki kadınların üzerine yürüyerek cop, tekme, yumrukla girişmişler. Bu görüntüler aylarca Yabancı TV-lerin ekranlarında yansıtılmıştır.  Bu polisin bir nevi görevi suiistimali, yani beceriksizliği devleti, hükümeti zora sokmuştur. Mübarekler, bunların üzerine coplarla, tekme yumrukla saldıracağınıza;

- en basiti bunları neden pek çok olanaklardan faydalanarak tespit etmiyorsunuz ve, veya elebaşlarını tutuklayıp arabalara alıp merkeze getirmiyorsunuz…

- kendi rakip sivil bayan, erkek timlerinizi onların içine sızdırmayı ve onlara kontrollü saldırtmayı düşünmüyorsunuz.

 

Benzeri yöntem PKK´nin Türkiye aleyhine gerçekleştirdiği yurt içi ve yurt dışı her toplantılarda, mitinglerde, yürüyüşlerde uygulanabilir.  Bakin PKK´nin düzenlediği yurt içi ve yurt dışı her toplantıda, yürüyüşlerde, mitinglerde ülkenin her yerinden örgüt üyelerini, yandaşlarını taşıyarak büyük yankılar çıkarmağa, izler bırakmağa özen göstermektedir. Ayni şekilde istemediği bir yürüyüşü, toplantıyı, etkinliği özel eğittiği timleri ile sabote edebilmektedir. Karşıt görüşlere tahammül göstermeyip, kişi ve kişileri tehdit edip saf dışı, eks ediyorlar,….  Türk güvenlik güçleri de ayni yöntemi daha iyi ve etkileyici olarak tereddütsüz  onlara karşın uygulamalıdır. Bu tür eylemler için eğitilmiş özel timler, gereğinde sivil giyimli güvenlik görevlilerinin, propaganda birimlerinin, polis ve askerlerin hatta halkın ve belli sivil örgütlerin, emeklilerin desteği altında karşıt eylemlerde bulunmalıdırlar.

(Rütbelerle poz verileceğine, o rütbelerin hak edilmesi esastır)

 

Başka bir olay;

Yurtdışından PKK ´nin her kimlikte ecnebi yandaşları gelmektedir. Diyarbakır´a gidip onlarla poz vermektedirler. Onlara kızacağımıza biraz kendimize, beceriksizliğimize kızsak daha yerinde olmaz mı sizce! Bunların üstesinden farklı bir biçimde gelebilirsiniz. Örneğin bunlara karşın yumruklu, kanlı silahlı protest yürüyüşleri, eylemler organize edilebilir. O kargaşada bu satılmış ecnebilerin ve kansızların suratlarına kim tarafından vurulduğu belli olmayan bir kaç yumrukla Türkiye´ye geldiklerine, bu işe kalkıştıklarına  pişman edilebilir. Onların bu küstahlıkları sineye çekilmemeli, hoş ve tepkisiz karşılanmamalıdır.

Bakin bu antiterör sistemi, yöntemi yurtdışında bir çok Batılı ülke tarafından başarı ile uygulanmaktadır. Birbirlerine karşıt guruplar yaratılarak denge tutulmaktadır. Örneğin Nazilere karşın Yeşiller, Sosyalistler. Veya aşırı yabancılara karşın Naziler

Batılıların başarı ile uyguladıkları diğer bir yöntem bölmek, karşıt guruplara ayırıma. Örneğin, Almanya’daki  çok sayıdaki Türk grupların mevcudiyeti bu yöntemin, uygulamanın bir sonucudur.)

 

Kısaca,

* teröre karşın terörle mücadele etmekten başka efektif seçenek yoktur.

* Türkiye´de güvenlik güçlerine polise, askere ateş açanlara merhamet edilmemelidir. Ve bu durumlarda hesap istenilmemelidir, verilmemelidir!

* Ne olacak canim…. Diye diye; vere vere Türkiye´nin geleceği karartılmıştır! (Dün dil, kültürel haklar denilirken, bugün kimlik, federatif sistem, özerklik istenilmektedir. Türkiye parçalanma bölünme kaos aşamasına getirilmiştir.  Hayır kardeşim, 80 sene boyunca baskı altında tutulmakla sorun ortaya çıkmamıştır. Bu sorun 20 sene öncesine dayanan ihmaller PKK terörü gibi sorunlar, Bağımsız Kürdistan sorunu devletin zafiyetinden, veya dıştan destekli güçlenerek, kullanılarak belli amaçlarla, genelde taşeronlukla ortaya çıkarlar. ve ödünler nedeniyle kontrol edilemez boyutlara varmıştır.  Dede ve babalar “Ne mutlu Türküm”  derlerken Gençler, çocuklar ben Türküm demekten  korkar, çekinir, utanır hale getirilmiştir. Devlete karşın dağda şehirde savaşır hale gelmiştir.  Bakin yaşanmış benzeri bir çok olaydan biri: baba biz Türk´üz derken, oğlu hayır ben Kürdüm diye babasına çıkışıyor! İşte son 20 yılın tavizli.  politikalarının sonuçlarından biri de budur.  Ekonomik devlerinden Almanya bile Türkleri asimile temek için hiç bir şeyden kaçınmıyor, Türkçe konuşmalarını, Türkçe televizyon seyretmelerini bile yasaklıyor, asimize olmayanlara iş vermiyor, onları  Almanya´dan göndermek için yasalar çıkarıyor)

* Savaşmasını unutanların, mücadele etmesini bilmeyenlerin, başkasından hazır bekleyenlerin;  insan gibi, erdemli  yaşam hakları yoktur.

* Vatan, ona gereğinde canları, kanları pahasına birlik içinde sahip çıkanlarındır, ulusundur.

* Güvenlik güçleri, Türk Silahlı Kuvvetleri günümüzün ve geleceğin koşullarına göre eğitilmelidir, görevler üstlenmelidir. (Askeri meydan muharebeleri artık tarihe karışmıştır.)

* Ülkenin birlik ve bütünlüğü sürdüğü müddetçe, Allah İzniyle, hiç bir kuvvet Türkiye`yi yok edemez.

Her Türlü ambargo, baskılara karşın ayakta durabilecek ender ülkelerden biri Türkiye´dir

(Ülkenin birlik ve bütünlüğü ancak adil ve dürüst bir devlet yönetimi ile sağlanabilir. PKK-Terörün ülke bütünlüğünü tehdit eder hale gelmesinin en büyük nedenlerinden biri burada aranmalıdır: - Toplumda devlete karşın memnuniyetsizlik, güvensizlik artmaktadır. - Devlet vatandaş arasındaki kopukluk ilerlemektedir.  Bu fenomenler kendisini bilhassa Güneydoğu Anadolu’da farklı biçimde, gelecek umudu PKK bünyesinde Kürdistan´da görmektedir. Diğer bölgelerde ise ilgisizlik, küskünlük, güvensizlik, uyuşturucu bağımlılığı, olarak görülmektedir.)

* Güçlü, bütün bir Türkiye Türkiye’nin çıkarına olduğu kadar da;  Avrupa´nin ve Tüm Dünyanın , tüm insanlığın çıkarınadır. Esasında Kürtlerin çıkarınadır.

* Bir gurup iktidarsızların, zavallıların, kader kurbanlarının, işgüzarların, pisliklerin, sapsızların soysuzların, kansızların  çıkarları ve ihtirasları nedeniyle bu ülkenin kaosa sürüklenmesine, bu ülkeye zarar verilenmesine asla izin verilmemelidir. Buna karşın Devletin kurumları kadar her vatandaşında katkıda bulunması gerektirir. Ve birlikte hareket etmesi gerekir.  Bu devlet gemisi kazaya uğrarsa bu gemideki her kez zarara uğrayacaktır, bu devlet gemisi batarsa bu gemi içindeki her kez batacaktır. Örnek mi istiyorsunuz! iste bir zamanların zengin ve muhteşem Lübnan devlet gemisi.

 

·        Ne Anadolu’da, Kuzey Irakta nede Dünyanın herhangi bir yerinde Dünya var olduğundan beri bir Kürdistan Devleti var olmamıştır.  Bin asırlardan beri Anadolu’da, Kuzey Irakta Türkler  yaşamışlardır, bir çok devletler, imparatorluklar kurmuşlardır, halklarla kaynaşmışlardır.  Anadolu, Musul, Kerkük nereden  Kürdistan´in oluyor ki.  Kültürel haklar, anadil, kimlik, anatomi, hoşgörü, kardeşlik, insanlık, din, iman, sevgi v.b. deniliyor acaba bunlar, PKK ve yandaşları, kendilerinden başkalarına bu hakları tanıyorlar mi ki! İnsanlık gibi bu meziyetleri taşıyorlar mı ki?  İşte Musul, Kerkük gibi Kuzey Irakta yaşayan Türkmenlere yapılan Kürt zulmü! Saddam´in Kuzey Irakta Türkmenlere karşın yapmaya cesaret edemediği zulmü, soykırımı bugün Kürtler Batılıları arkalarına alıp gerçekleştiriyorlar. Bulundukları bölgelerden estirdikleri terör nedeniyle Süryanileri de kaçırtmışlardır.  (Saddam devrildikten sonra ilk kaos anlarında Barzani ve Talabani Kürtlerin ilk önemli icraatları ne olmuştur biliyormuşsunuz, hatırlayın bakalım! Kuzey Irakta Devletin bazı kurumlarını basarak, işgal ederek Türkmenlerle ilgili evrakları yok etmek olmuştur!  Bu haberleri farklı kanallardan sizlerde izlemişsindir. Acaba nedeni hakkında sizlerde biraz düşündünüz mü! )  Barzani ve Talabani Kürtleri kendi çıkarları uğruna Irak ulusunu her gecen gün yok ediyorlar. Her gün onlarca Iraklının, Arabi’n, Türkmen´nin ve Batılı Askerlerin ölümlerin gerçek sebeplerinden biri onlardır. Irak ulusunun acılar içinde kıvranmalarının esas nedenlerinden biride Barzani ve Talabani Kürtlerinin içten pazarlığıdır.  Bu içten pazarlılıkları Irak ulusunu yok ederken Batılılarında oradaki sonlarını hazırlayacaktır. İrak´ta demokrasiyi getirme  müdahalesi, Kuzey Irakta Kürdistan Devleti kurma ve orada Türkmenleri, Arapları yok etme, kaçırtma operasyonuna dönüştürülmüştür.

·         PKK´nin, Yandaşların tek hedefi Türkiye’nin dörtte bir Toprakları üzerinde Bağımsız bir Kürdistan devleti kurmaktadır. Bunu gerçekleştirmek içinde  Türkiye’yi ekonomik, siyasisi zayıflatmak, halkları ayırtmak, birbirine düşürmek, Türkiye’ye zarar vermek  için ellerinden geleni yapmaktadırlar.  Mafya,, uyuşturucu ticareti, kadın tacirliği, kaçakçılık, soygun, vurgun, haraç, maganda, kabalık, kabadayılık, kapkaç, hırsızlık, işgüzarlık, terör gibi yasa dışı aktiviteler bunların tekelindedir. Kıyı bölgelerimizde bulunan turistik tesislerinin bir çokları onların elinde. Sahipsiz devlet arazileri onların işgalinde,… Bir araya gelip kalleşçe saldırıya gecenler onlar, …..

 

(Düşündüren ve korkulan bir olay; Gecen haftalarda iki kişi arasında gecen küçük kavga üzerine, Ayvalık´taki Kürtlerden 50 yakın kişi  kazma-kürek-sapları, bıçak ve ateşli silahları ile Cunda adasına (bazı kişilerin direktifi) ile terör estirmeye gelmişlerdi. Yerli halka saldırıları üzerine yerli halktan hiç beklenmedik bir karşı tepkiyle karşılaştılar.  Cundalı gençler bunların üzerine yürüyerek tartaklamaya başladılar, olay kontrol dışına çıkıp, güvenlik güçleri olayları bastırmakta etkisiz kalınca,  canlarını takviye polis ve jandarma güçleri sayesine zor kurtardılar. Hincini alamayan Cundalı gençler bunları yol boyunca da takip ederek taşıyan arabaları içinde tartaklamaya da devam etmişlerdi.  Daha sonra öfkelerini Kürt çalıştıran iş yerlerini yerle bir ederek, Kürt çalıştıran iş sahiplerinden yakaladıklarını, iki kişiyi tartaklayarak komalık hale getirerek almaya kalkıştılar.  CHP´li Belediye başkanı bir kaç oy daha fazla uğruna Kürtleri kayırma politikası nedeniyle o gecede lanetlendi! O gece belediye başkanı Cunda´da yakalansa idi veya bulunsa idi linç edilmekten kurtulamazdı! Gece yarılarına kadar  süren olaylar sonucunda Cunda adası, sahil boyu bir harabeye dönüştürüldü,.. Tatilciler Cunda´dan apar topar ayrıldılar..  Her nedense bu olaylar ( Trabzon ve Seferihisar olaylarından çok daha büyük) kamuoyuna duyurulmadı, gizlendi.  İleride Ayvalıkta çok daha büyük olayların patlak vermesinden korkuluyor. Kürtlerin bir araya gelip Ayvalıkta savunmasız bir yerliyi daha önceden dövmeleri, ve estirdikleri terör ve işgüzarlık nedeniyle, sonradan oluşan Kürt mahallelerin basılmasından endişeleniyor. Gerilim o kadar artı ki, yerli halk Kürt çalıştırmak istemiyor, onlarla alışveriş yapmak istemiyor. Ayni kahvede oturmuyor! Kürtlerin çalıştırdıkları kahvelere, işyerlerine gitmiyorlar!

İşte ‘Türkiye´deki  bu süreç endişe vericidir, zaten karşı tarafın istediği de budur )

 

Ve Bizim belli entellerimiz, kendilerini aydın ilan edenlerimiz hala TV-ekranlarında  boş laf ediyorlar. 

 

* “Demokratikleşme ile Türkiye’deki PKK terörü ve Kürdistan bağımsız devletini kurma sorunu çözülecekmiş” Ateşkes ilan etmekle, af üstüne af çıkarmakla, taviz üstüne taviz verilmekle, PKK-Terörü bitirilecekmiş!!!!

 

Daha neler, neler…..  

 

·        Her ne hikmetse bu sihirli çözüm önerileri bir çok kişinin dilinde, kaleminde!

·         Ve yine ne hikmetse bu yöntem hakkında kamu oyu bilgilendirmekten aciz kalınıyor!

Yani demokratikleşme ile Türkiye’ye zarar veren PKK- terörünü nasıl bitireceklerini halka anlatamıyorlar.

 

Bence, bu safsatayı halka yutturamazlar, Bu  ve benzeri safsatalarla sadece PKK terörünü azdırırlar,  teröristleri onurlandırırlar. Bu laf kalpazanlığı ile toplumun bir kesimin kafalarının   karışmasına, ortalığın bulanmasına neden olurlar.

   

Bence, bu sözleri, hazırlayan  ilgililer, bu demeçleri ezbere okuyan yetkililer ilk evvel demokrasi devlet yönetimini  çalışsınlar,  demokrasinin ana ilkelerini örgensinler…….

 

Neymiş efendim 80 seneden beri Kurdistan sorunu bastırıldığı için, 80 seneden beri TBMM´sinde Kürt kimliği yasaklandığı için v.b. Türkiye’de PKK terörü patlak vermiş, bu nedenlerle PKK terörü meşru imiş, ….. 

 

Geçenlerde Farklı iki TV-kanalında bu konular üzerine tesadüfen iki tartışmayı izledim: (TV Kanalları bu tip tartışmalarda farklı görüşleri paylasan uzman kişileri ve bu konuda çalışmaları bulunan bilim adamlarını davet etmeleri ve sunucuların konuya iyice hazırlanmaları gerekir.)

 

Hükümet başbakanın bu demeçlerinden cesaret alan iki farklı yorumcu, biri prof. Unvanlı öğretim üyesi,  diğeri  ise PKK´nine siyasi  parti başkanı ;

        

·        Adamlar resmen Türkiye’de PKK terörünü ve canileri, eşkıyaları özgürlük savaşçıları olarak meşrulaştırmaktalar.

·        TBMM´ sinde Kürt kimliğini, daha açıkçası ; Türk, Kürt federe devletini PKK-terörüne karsın şart koşuyorlar.

·        Güney doğuda şimdilik özerklik talep ediyorlar. Ve bu yönde olumlu adımların atılması içinde PKK ile ateşkesi kabul edilmesini üstü örtülü savunuyorlar. 

·        Cok yakinda ve bu gidilse , bu ilgisizlikle, bu sorumsuzlukla, bu beceriksizlikle, bu korkaklıkla;  canilerin başı İmralı´ dan resmi törenlerle çıkartılıp Kürdistanin başına geçirilirse ve Dünyadaki Nobel barış ödülüne layık görülürse kimse şaşırmasın.

 

Demokrasi devlet yönetiminin olmasa olmaz ilkelerinden biride;  demokrasi ile yönetilen toplumlarda bireylerin

Devlet ve hükümet yönetimlerine sahip çıkması, olup bitenlerle ilgilenmesi, birlik içinde gerekli eylem ve tepkileri

gerekli zamanda vermesidir, seslerini duyurmasıdır. Bu tür tepkilerde sivil örgütlerce, bilhassa partilerce

koordine edilmesi gerekiyor, …

 

TV-de izlediğim prof. Unvanlı siyaset bilimciye bir iki konuyu hatırlatmak isterdim,

          

1.          Demokratikleşme, insan hakları konularında Bulgaristan ve  Yunanistan´i örnek gösteren bu zat Yunanistan’daki Türk azınlığından, hangi koşullarda var olmağa çalıştıklarından  haberi var mi. Hangi mantıkla Bulgaristan’daki ve Yunanistan’daki Türkler, Türkiye’deki Kürtlerle bir tutulmaktadır.

2.            ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinde, örneğin ABD´lerinde Kızılderililer, İspanyol,  Portekiz, Alman, Fransız, Rus, Polonya, Cin, Hindistan, Afrika asıllılar kendi kimlikleri, kökenleri ile mi parlamentoya seçilmektedirler, Beyaz sarayda kendi kökenlerinin dilleri ile bağlılık yemini ediyorlar? Benim kökenim Alman, Fransız, İspanyol, Slav. Afrikalı deyip özel kültürel haklar,  kendi dillerini konuşma talebindeki bulunuyorlar, çoğunlukta oldukları bölgelerde özerlik mi istiyorlar.  

3.            80 sene sürdürülen politikalar sayesinde, Türkiye´de Kürtler Kürdüm diyebilmektedirler ve hala Kürtçe konuşabilmektedirler.  Bir çok irk gibi Kürtlerde Irklarının devamını Türklere borçlu olduklarını unutmasınlar.  Bu 80 sene teröre taviz  verilmeyen politikalar sayesinde Türkiye huzur ve güven olmuştur. Bu 80 sene ayrımcılık gütmeyen politikalar  sayesinde Bırakın Ankara´nin  veya Diyarbakır´in göbeğinde, merkezinde;  yurt dışında dahi cani başının posterini taşıyarak bici Kurdistan, bağımsız Kürdistan lehine sloganlar  atıp gösteri yapma cesaretini gösterememiştir.    

4.          Tavizler verile, verile, ülke parçalanma, bir kaos  aşamasına getirilmiştir. Geleceği karartılmıştır.  

5.          Prof. Unvanlı bu zat, Doğu Anadolu’da yasayan insanlara, Kürtlere  Dağ-Türkleri kimliğini yakıştıranları bir nevi ekranda aşağıladı. Bin asırlardır bu bölgelerde yerleşen, ilklerde hayvancılıkla geçinen  göçebe Türk kavimlerine Dağ Türkleri denilmesini  neden suç olarak görüyor, neden Kürtlere karşın bir hakaret olarak sayıyor. Bakin bu zatin örnek verdiği Yunanistan ve Bulgaristan bugün bile hala orada yasayan Türklere Dağ  Rumları veya Dağ Bulgari  demiyorlar;  Müslüman Rumlar veya Müslüman Bulgarlar diyorlar ve bir asimilasyon uyguluyorlar.,

6.            Prof. Unvanlı bu zat neden biraz Kuzey  Iranda  yasayan 30 milyona yakın Türk kökenli Azerilere ve diğer Türk boylarına sahip çıkma cesaretini gösteremiyor, onların kültürel ve kimlik haklarınım sorunlarını araştırmıyor Kuzey ıraktaki Türkmenlere Kürtler tarafından yapılan zulüm, terör, soykırım neden araştırılmıyor, dünya kamuoyuna duyurulmuyor.

7.            Yahu etmeyin eylemeyin! Kuldan utanmıyor ve korkmuyorsanız Allatan Korkun! Türkiye, Bu devlet bu halk size ne kötülük yap tiki. Bu devleti zayıflatıp parçalarsanız yaratacağınız kaosun içinde en fazla zararı, acıyı sizler çekeceksiniz. Batıya Kaçsanız dahi soyunuz sofunuz Hıristiyanlığın sefil, kişiliksiz itleri, maskara uşakları olmaktan  baksa gelecek sizler için yoktur.

8.            .Demokrasilerde alt kimlik ve üst kimlik gibi  ırkçılık yoktur, farklı irk, dil, din  kültürlerden kaynasan bütün bir ulus vardır.  Ve halk çoğunluğunun  kabul ettiği yasa ve yönetmeliklere uyma ve uygulama zorunluluğu vardır. Devlet  dilini  her vatandasın öğrenmesi , kullanması  menfaati icabıdır.  

9.            PKK-Terörü, Kürt kimligi, alt üst kimlik, azinliklar kavramalri  altinda yatan  Bagimsiz Kürdistan evletidir,  her nedense bizim geleneksel diplomali ve diplomasiz sivri zekalilar bu gercegi görmemenizlikten geliyorlar.

 

 

Ne olacak canim…. Diye, diye; vere, vere; Türkiye´nin geleceği karartılmıştır! (Dün dil, kültürel haklar denilirken, bugün kimlik, federatif sistem, özerklik istenilmektedir. Türkiye parçalanma bölünme kaos aşamasına getirilmiştir.  Hayır kardeşim, 80 sene boyunca baskı altında tutulmakla sorun ortaya çıkmamıştır.  Bu sorun 20 sene öncesine dayanan ihmaller ve ödünler nedeniyle kontrol edilemez boyutlara varmıştır.  Dede ve babalar “Ne mutlu Türküm”  derlerken Gençler, çocuklar ben Türküm demekten  korkar, çekinir, utanır hale getirilmiştir. Devlete karşın dağda şehirde savaşır hale gelmiştir.  Bakin yaşanmış benzeri bir çok olaydan biri: baba biz Türk´üz derken, oğlu hayır ben Kürdüm diye babasına çıkışıyor! İşte son 20 yılın tavizli.  politikalarının sonuçlarından biri de budur.  Ekonomik devlerinden Almanya bile Türkleri asimile temek için hiç bir şeyden kaçınmıyor, Türkçe konuşmalarını, Türkçe televizyon seyretmelerini bile yasaklıyor, asimize olmayanlara iş vermiyor, onları  Almanya´dan göndermek için yasalar çıkarıyor Bu da prof unvanlı zata hatırlatılır!)

* Savaşmasını unutanların, mücadele etmesini bilmeyenlerin, başkasından hazır bekleyenlerin;  insan gibi, erdemli  yaşam hakları yoktur.

* Vatan, ona gereğinde canları, kanları pahasına birlik içinde sahip çıkanlarındır, ulusundur.

* Bu Vatanin huzur, güvenliği, bütünlüğü içerisinde ancak  sizler ve  gelecek nesilleriniz  için iyi  bir gelecek söz konusudur. Bu vatanin birlik. bütünlüğü, huzuru iyi bir geleceği, zenginliği ise ancak birliktelikle, çalışarak mücadele ederek temin edilebilir.

 

                      

*** Gecen hükümet dönemlerinde, rahmetli Özal zamanında PKK-terörünün ilk yıllarında artan terör olayları önemsenmemiş , küçümsenmiş ve ipe sapa gelemez demeçlerle gecistirilmege, çalışılmıştı. Kandırılmış bir iki baldırı çıplağın,  üç dört çapulcunun, kendini bilmezin, hayalcinin  eylemleri, şiddet olayları olarak degerlendirilmisti.. Ve devlet bunlarin üstesinden gelir teraneleri ile kendi kendilerini aldatmağa başlanılmıştı.  Zamanla bu olaylar kontrol edilemez hale gelince, çaresizlikleri ve beceriksizlikleri su yüzüne çıkınca da taviz üzerine taviz verilmeğe başlanılmıştı. Üç beş çapulcunun… diye başta küçümsenen terör olayları ile Türkiye 30 binin üzerinde şehit vermiştir, onbinlerce gazi sakat kalmıştır, yüz bin milyar dolar maddi kaynakların harcanmasına neden olmuştur. Ve bu günlere; tam bağımsız müstakil Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da Kürdistan sorunu hortlamıştır.  Pamukoğlu gibi idealist genç ve dinamik ve gözü pek bir generalin göreve gelmesi ile olayların seyri kısa zamanda değişmişti. Yoksa Türkiye bugün çok daha farklı bir yapıda, konum da olabilirdi.

 

Bu gecen olaylardan yetkililer bilhassa siyasiler, günün hükümeti  hiç ders almamışa benziyorlar. Esasında Terör olayları, yani bağımsız Kurdistan sorunu çok daha farklı; tehlikeli bir safhaya girmiştir: Ulusal ve uluslararası bir siyasi terör  uygulamasına girilmiştir. Dağda canilerle Türk güvenlik güçleri rahatlıkla bas edebilir, onları etkisiz hale getirebilir. Her gecen gün artan ve farklı biçimlerde kamuoyunu meşgul eden bir nevi ayaklanma,, boy gösterisi, meydan okuma, şehir  içi terör eylemleri karsısında hükümetin, yetkililerin tavrı, bu olayları değerlendirmeleri  endişe vericidir, kaygı vericidir.

 

Son bir haftadır  farklı biçimlerde ortaya çıkan ayaklanmaları hala 3 Ekim’de Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlaması  görüşmelerini baltalamak, sabote etmek  için  yapılan provokasyonlar olarak değerlendirmek, bence çok yanlıştır, saçmalıktır, sivri zekalılıktır! Yine kendi kendilerini aldatmaya başlıyorlar.  Can ve mal güvenliği, devletin, ulusun gelecek güvenliği, huzuru her sedyen evvel önceliklidir, Bu kural demokrasinin en temel prensiplerinden biridir! Güvenlik için demokrasi kuralları kısıtlanamaz sözü bence ya bilgisizliğin  yada beceriksizliğin, acizliğin yansımasıdır.  Esasında PKK ve yandaşları Türkiye’nin Avrupa Birliğine katilimin cani gönülden isterler. Bu Avrupa Birliği sayesinde bazı emellerine kavuşabileceklerini düşünüyorlar.

 

Bu olaylar radikal önlemler alınmadığı takdirde çok daha şiddetli ve bütün yurtta yayılarak süreceğinden Türkiye kaosa sürükleneceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.   Türkiye’nin kötü ekonomik durumu,  gelir dağılımındaki  uçurum, fakir çoğunluk,  partizanlık, bilhassa işsizlik ve devlete karşın memnuniyetsizlik, güvensizlik bu olayların destek bularak gelişmesine, çiğ gibi büyümesine müsaittir. 

Ve benim kendi  değerlendirme ve görüşlerime göre; bu meclisin ve bu hükümetin gelişen siyasi terör  olayların üstesinden gelmesi çok  zor, (bu görüşümde yanılmam benim dileğimdir).  Askeri bir darbe ise çok daha büyük ekonomik ve siyasi krizlere neden olma ihtimali yüksektir,  Türkiye’nin sonunu getirir! Demokrasilerde çare umut tükenmez, secimle daha iyisini yapabilene hükümet görevi devredilir. Allah Türkiye’nin yardımcısı olsun.                                                            

            

 Not:  kişi , kişilere, kurum, kurumlara hakaret etme, akil verme v.b. bu  yazımın amacı değildir. Gözlemlerimi, yaşadıklarımı, düşüncelerimi  kaleme alıp, Internet aracılığı , web sitemde  bu toplumun  bireyleri ile paylaşmaktır, tartışmaktır.  Yazma aktivitesi müzik, resim, spor gibi  benim için farklı , dinlendirici, ayda bir 4-5 saatimi alan bir uğraştır, hobidir. Terör eylemine dönüştürülmediği sürece karşıt fikirlerden, düşüncelerden korkulmamalıdır.

Bir bilim adamı, öğretim üyesi, akademiler  mesleki uzmanlık alanları yanında, her vatandaş gibi çevresi, ülkesi, devleti ile de ilgili sorunlara; çalışmalarında da yer vermesi gerekir, olup bitenlerden duyarsız kalmamalıdır diye düşünüyorum. Tabii ki kendi görüş ve düşüncelerini kürsü önünde, dersleri sırasında  örgencileri ve meslektaşları ile paylaşmadığı sürece doğal karşılanmalıdır.

 

 

dr. husso