Sayın Prof. …….,

 

E-Mailleriniz için teşekkürler. Bazı konularda sizlerin görüşlerinize katılmıyorum.

Yazınız ile ilgili bir iki hususu sizlerle tartışmak istiyorum;

 

1. 21. yüzyılda yaşıyoruz, koskoca Van Rektörü sayın Yücel AŞKIN, haklıysa, iftiraya uğradı ise hakkını Türkiye’de bulamıyorsa Dünyada, insan hakları mahkemelerine başvurarak isteyecek güçte olması gerekir diye düşünüyorum.

Ve Koskoca Rektörün bu olaylara hukuki zemin hazırlamamalıydı.

 

2. Her kurumda görüldüğü gibi üniversitelerimizden de bazı pis kokular kamuoyuna yayılmaktadır. (Ek 1).  Pislikler ve pislik kokuları örtbas edilerek bu kurumların halk gözünde saygınlıkları, güvenirlikleri ve itibarları korunamaz, yükseltilemez. Bence bunların üzerine korkusuzca gidilmelidir.

 

3. Eğer dinci kadrolaşma ile ilgili yazdığınız doğru ise, bu güne kadar YÖK neredeydi, neden çaresiz kalmıştır, neden sesini ve düncesini kamuoyuna duyuramamıştır... Peki; sizce YÖK´teki merkezci hantal kadrolaşma doğru mu? YÖK ve üniversitelerle ilgili on binlerce sayfalık TBMM´si araştırma dosyaları doğrumu!! (Ek 1  bakin)

 

4. YÖK ve üniversitelerimizde keyfi kadrolaşma dün de vardı, bugünde vardır ve halen de devam ediyor. Üniversitelerimizde boş olan bir kadroya atanmak,  çalışmak, bir üst kadroya girmek belli çevrelerle olan ilişkilere bağlı olmaktadır, yani torpille gerçekleşmektedir. Sizler bu konuda da samimi olsanız kendi üniversitenizde de  öğretim elemanı alımlarında, boş kadro atamalarında şeffaflığı savunurdunuz . En basiti Internet web sitesinde bos kadrolar için aranan nitelikler belirtilerek başvuran adayların bir kriter tablosuna göre değerlendirilmesi ve secimi herkese açık şekilde gerçekleşebilirdi. Esasında bu basit yöntemle hem nitelikli elemanların üniversiteye seçilmesi sağlanır, hem de belli akımların, torpilli kişilerin ve belli siyasi görüşlü  elemanların üniversiteleri doldurmaları önlenirdi. Her şeyden evvel  herkese fırsat eşitliği sağlanırdı. Nedense bu yöntem bir çok kimsenin işine gelmiyor.

 

5. YÖK ve Üniversitelerimizde de farklı  yollardan  haksız kazanç elde etme eğilimleri ve görevi suiistimaller  her zaman mevcuttur. Hayali ve veya şişirilmiş, kılıfına uydurulmuş  faturalarla, gerekse de ihalelerde alim satımlarda bahşiş, gizli kar payı, komisyon adı altında ve benzeri büyük yasa dışı  suiistimaller gerçekleşmektedir. Yahu bakın, ben on seneden beri Türkiye´de üniversitelerde çalışıyorum, bırakın üç beş kuruş birikimi, hala cepten yiyorum!!!

 

6. Güç birliğinden bahsediyorsunuz! YÖK her tarafı berbat etmekle kalmamış, öğretim üyeleri arasındaki  dayanışmayı, karşılıklı saygı ve güveni, güç birliğini, birlikteliği de berbat etmiştir, kısaca bir çok şeyi YOK etmiştir. YÖK ve ileri gelenlerinin; bırakın halka tepeden bakmayı acaba kendi kurumundaki çalışanları ile sağlıklı bir  diyalogları var mıdır?

 

5. Bir hukuk profesörü olan YÖK başkanının acaba olup bitenlerden hiç mi hiç  haberi yok! Örneğin, Üniversite cemaasınde bazı kendi meslektaşları tarafından da tenkit edilen bir keyfi uygulama;  hukuk fakültelerinden  sırf  belli kişilerin, kendi adamlarının  bu dönem doçent olmaları için hukukçuların doçentlik sınavı başvuru koşulları değiştirilmiştir. Bırakın SCI-yayın şartını, hakemli dergilerde bile  yayın şartını kaldırmışlardır !!  “Türkiye’de SCI-Yayın şartı kaliteli öğretim üyelerinin üniversitelere kazandırılması için bir koşuldur…” diyen YÖK ve  ÜAK-Başkanlığı Hukuk ve bazı bilim dalları için SCI ve hakemli dergilerde yayın şartını neden ve hangi mantıkla gereksiz görüyor. (Danıştay´da açtığım davada uzmanlarca bunun araştırılmasını talep etmiştim!)

 

7. Öğretim üyelerinin ülke  ve insanlık yararına daha kaliteli eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetleri  altında bütünleşmeleri ve mücadele etmeleri taraftarıyım.

Devlet üniversitelerinde hala devam eden beleşçi, salla başı al maaşı memur zihniyetinin terk edilmesi gerekmez midir? 

 

8. Eğer sizler bu görüşlerinizde gerçekten samimi iseniz, ilk evvel üniversitelerimizde insan haklarıyla bağdaşmayan, fırsat eşitliğine ters düsen keyfi yasalara uygulamalara karşın bir mücadele verin. Fırsat eşitliğine ters düsen ücret  politikalarına karşı ses verin. Yarı aç yarı tok çalıştırılan, ayın sonunu getiremeyen öğretim üyelerinin yüzkarası maaşlarını ile biraz ilgilenin. Daha evvel verilen  sözlerin yerine getirilmesi için boy gösterin. Bunlar için ekranlarda göz yaşı dökün, ağlamaklı takının!!!! ( Sonrada bir takım unvanlı sivri zekalılar meydanı bos sanıp bilim, teknolojiden, yüksek öğretiminde kaliteden bahsederler, Batıdakilerle bir performans karsılaştırmasını utanmadan sıkılmadan yaparlar)

 

( Ecevit zamanında profesörlerinin ağzına bir parmak bal sürülerek maaşlarına az da olsa bir iyileştirme yapılırken, diğer üniversite çalışanlarına verilen sözler unutturulmuş, onlar sahiplenmemişlerdir. YÖK bu konuyu ilgi mercilere ve kamuoyuna duyuramıyor. Kendi çalışanlarına sahip çıkma becerisini gösteremiyor. Sonrada kendisi sıkıntıya düşünce boş nutuklarla, gözyaşları ile destek arıyor. Bırakın YÖK´un ve bizim geleneksel üniversitelerdeki kraldan daha kirilci rektörsel yönetimlerin çalışanlarına sahiplenme becerisini ve cesaretini göstermeyi;  kendileri gibi hareket etmeyenleri, düşünmeyenleri kovuyor, berbat ediyor, engelliyor... ) 

 

9. YÖK´un inisiyatifi ile oluşturulan uluslararası bir kuruldan (farklı yurtdışı üniversite hocalarından ısmarlama bir kurul)  bir ısmarlama kalite belgesi ile kendisini kamuoyunda aklama, temizleme,  birbirimizi kandırma  girişimi, de sizce doğrumudur?

(El alemin davetli profesörlerini 3-4 gün halkın paralarıyla el üstünde tutacaklar yedirip içirecekler, gezdirecekler, ceplerini, çantalarını  yüklü harcırah ve hediyelerle dolduracaklar, gitmeden evvel de hazırladıkları rapor örneklerini doldurup imzalatacaklar. Daha sonrada bu olumlu raporlarla YÖK´un mükemmelliğini ileri geri açıklayacaklar. Bunlara kargalar dahi güler. )   

…………………

……………………

 

Cumhuriyet ve Ramazan Bayramlarınızı candan kutlar, daha güzelliklere ve hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Saygılarımla

 

dr. husso

30.10.2005

ozdenh@yahoo.de

www.dr-huso.com

 

**  Yazı hataları için hoş görü diliyorum.

 

 

Ek.1, (Yeni Aktüel Dergisi, 44. Hafta ..)

 

 

Geçen dönemin YÖK Araştırma Komisyonu 73 üniversitede 30 bin belgeyi inceledi. YÖK ve bazı üniversiteler hakkında 33 suç duyurusunda bulunuldu. Ama YÖK izin vermedi ve hiçbiri işleme konmadı. Yaşananları ve suç duyurusu konularını komisyonun MHP'li üyesi Öztürk anlattı.

 

2000 yılının sonlarında yayımlanan bir gazete haberinde şöyle deniyordu: "YÖK ve üniversitelerdeki yolsuzlukları araştırmak üzere kurulan TBMM komisyonuna çuvallar dolusu ihbar gelmesi üzerine çok sayıda alt komisyon kuruldu." Bozkurt Yaşar Öztürk dönemin iktidarını oluşturan üç partiden biri olan Milliyetçi Hareket Partisi'ni temsilen o komisyondaydı. O günleri ve komisyonun kuruluşunu hatırlatarak söze başladı……

 

 

 

 

(Yazının devamı, ilginç iddialar için Yeni Aktüel dergisine bakin)

 

 

Bir ‘bilim adamı’nın, dokuz yılını bir polis hafiyesi gibi geçirmesi dikkatimi çekti.

Hürriyet muhabirleri araştırdılar ve geçen dokuz yıl boyunca Prof. Dr. Nurhan Akyüz’ün hiçbir bilimsel makale yazmadığını buldular.

Zaten, Prof. Dr. Akyüz, 33 yıllık ‘bilim adamlığı kariyerinde’ 18’i ortak 24 makaleye imza atmış. Akyüz’ün son imzalı makalesi 1996 tarihini taşıyor. Makaleleri dışında beşi ortak imzalı 11 derlemesi ve biri ortak imzalı dört ders notu bulunan Akyüz, hiç kitap yayınlamamış.

Üniversite hocalarımızın, birbirlerini takip etmek ve üniversite içi iktidar kavgalarıyla vakit harcamak yerine mesailerini bilimsel çalışmalara ayırmalarının gerektiğini gösteren çarpıcı bir örnek bu………………….

 Van Rektörü Prof. Yücel Aşkın’ın, daha önce başka bir üniversiteye gönderdiği Prof. Nurhan Akyüz’ün savcılığa şikayeti üzerine tutuklandığı ortaya çıktı. Aşkın hakkında 9 yıl boyunca belge topladığını belirten Akyüz, ‘Sussaydım bu adam böyle tokat yemezdi’ dedi.

VAN Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Ziraat Fakültesi’nin eski dekanı, emekli Prof. Dr. Nurhan Akyüz, Tıp Fakültesi için 25 milyon dolarlık tıbbi cihaz alımında yolsuzluk iddiaları üzerine tutuklanan Rektör Prof. Dr. Yücel Aşkın’ın 9 yıl boyunca attığı her adımı dedektif gibi izlediğini açıkladı. Yücel’in daha önce kendisini de fişleyip haksız yere sürgün ettiğini öne süren Akyüz, topladığı belgeleri 13 sayfalık bir şikayet dilekçesiyle savcılığa verdiğini söyledi. Prof. Dr. Akyüz, ‘Haksızlıklar karşısında susamazdım. Sussaydım, bu adam böyle tokat yemezdi’ dedi.
…………

………………..

……………………….

YÖK´ün profesörlerinden, dekanlarından, rektörlerinden örnekleri sizlerde basından izliyorsunuzdur.  Çok Yazık.

 

……….

………….

 

> DEĞERLİ EGE ÜNİVERSİTELİLER

>

> 12 Eylül 1980 ve onu izleyen cunta dönemlerinde yıllarca  göz yumulan

> dinci kadrolaşmanın yönetiminde, kurtarılmış üniversite haline getirilmiş

> olan Van Yüzüncü Yıl üniversitesini bu gün yeniden çağdaş üniversite

> zincirine eklemeyi başaran Rektör Yücel AŞKIN’na yapılanlar gerçekte Laik

> Cumhuriyete olan husumetin bir işaretidir.

>

>  Çağdaş Türkiye’nin ve Laik eğitimin  kararlı bir savunucusu olan

> Üniversitelerle bir hesaplaşma ve bir komplo olduğu açık olan bu intikamcı

> yaklaşımı Ege Üniversitesi öğretim elemanları ve Çalışanları olarak

> kınadığımızı ve ülkemizin şeriatçı/karanlık düşüncenin eylem alanı haline

> getirilmesine izin vermeyeceğimizi ortaya koymamızın zamanı gelmiş ve

> geçmektedir. Yarın belki çok iş işten geçmiş olabilir. Bu güne kadar

> sessiz kalmamız sayesinde Üniversiteler dışındaki tüm eğitim ve diğer kamu

> kurumlarında, çocuk esirgeme kurumlarına varıncaya örgütlenmelerini

> tamamlamışladır.

>

> Karanlık  ve gerici güçlerle mücadele, yalnız bir rektörün diğer rektörler

> tarafından gerektiğinde arka çıkılacak bir mücadelesi olarak kalmamalıdır.

> Hepimiz "nasılsa bir şeyler yapan birileri çıkar" dercesine olan biteni

> daha çok izleme eğilimindeyiz. Fakat artık elimizi hepbirlikte taşın

> altına koymalıyız.

>

> Bu nedenle, Çağdaş cumhuriyetin korunmasının emanet edildiği bizler de

> kendi vatandaşlık inisiyatifimizle ve bireysel demokratik haklarımızı

> kullanarak bir araya gelmeli öncelikle Rektör Yücel Aşkın'ın gericilere

> karşı verdiği mücadeleye destek vermeli ve sesimizi topluca duyurmalıyız.

> Yaşamımızın her alanında, aydınlık insanların etkili bir güç birliğine

> gereksinim duyulan günler yaşıyoruz.

>

> Bu güç birliğini sağlayacak tüzel kişiliğe sahip bir örgütlenmemizin

> olmaması ya da var olan ve bazılarımızın da üyesi olduğu dernek ve sendika

> gibi kitle örgütlerimizin zamanında harekete geçmek gibi bir derdi

> bulunmaması bizi yıldırmamalıdır. Varlığımızı ve tepkilerimizi ortaya

> koyabilmek için istersek kendi inisiyatifimizle bir araya gelebilir

> karanlık odaklara karşı sesimizi duyurabiriz.

>

> Sizleri ülkemize karşı olan sorumluluğumuzun gereği olarak  neler

> yapabileceğimiz konusunda öneride bulunmaya ve önerilerimizi, internet

> ortamının sağladığı iletişim ortamı içinde hepbirlikte paylaşıp,

> cumhuriyetimizin temellerine yönelik girişim ve uygulamalara karşı güç

> birliği yapabileceğimiz bir birlikteliğe dönüştürmeye davet ediyorum.

>

> Bu çok kolay olmayabilir. Fakat başarmak zorundayız.

>

> Başarı dileklerimle.

>

> Not: Bende mevcut olduğu kadarıyla dosyalarda bulunan EÜ mensupları e-

> mail adreslerini ortak iletişim için ekteki dosyada gönderiyorum.

>

> …………..

> EÜ ………….. Bölümü

> Öğretim Üyesi

> Tel: ………….

> Cep:…………..

>