Haber 1
Fotoğraf ile ilgili kısa
yorumun
Yakalayan polisi bulup dövdüler
Fatih KARAÇALI, (DHA)
Çanta çalarken yakalanan 17 yaşındaki iki kapkaççı,
yaklaşık 1 ay sonra tahliye oldu. Serbest kalır kalmaz
kendilerini yakalayanların peşine düşen kapkaççılar,
polislerden birini bulup tekme tokat dövdüler.
ADANAda, 17 yaşındaki İ.Ö. ile
arkadaşı Y.K., 21 Aralık 2005te kaza yapan bir otomobili, yol
kenarına çekmek için sürücüye yardım etme vaadinde bulundu, bu
sırada koltukta duran çantayı çalıp kaçtı.
Polise tehdit
Yankesicilik ve Dolandırıcılık Bürosuna bağlı
sokak timlerince yakalanan 2 zanlı tutuklandı. Yakalanırken,
polislere "Siz öldünüz. Çıkınca bunun hesabını
soracağız" diye ölüm tehdidinde bulunan iki sanık, Çocuk
Mahkemesinde 5 gün önce görülen duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere
tahliye edildi. Hırsızlık, yankesicilik ve kapkaç
suçlarından sabıkalı İ.Ö. ve Y.K, tahliye olduktan sonra
kendilerini yakalayan polisleri aradı. İki saldırgan,
yanlarına aldıkları arkadaşları 17 yaşındaki
C.B. ve 16 yaşındaki M.K. ile birlikte kendilerini yakalayan
polislerden M.E.yi bulup, tekme-tokat saldırıp dövdüler. Telsizle
yardım isteyen polisin imdadına yetişen meslektaşları,
İ.Ö. ve Y.K. ile birlikte C.B.yi yakaladı, kaçan M.K. aranıyor.
İkincisi de bıçaklandı
İ.Ö ve Y.Kyü 21 Aralıkta yakalayan
polislerden ikincisi 32 yaşındaki M.Ö. de, dün bir yankasicilik olayına müdahale edince elinden
bıçaklandı. Kadir Kızıl (26) ve Çetin Kızıl (19)
adlı saldırgan kardeşler yakalanarak gözaltına
alındı.
.
Haber 2
Spor salonunda Türkçe yasağı
Erkan TOKGÖZOĞLU / BİELEFELD
Almanyanın başkenti Berlinde bir okulun, teneffüste Almanca
dışında bir dil konuşulmasını yasaklaması,
bir politikacının ise "Yasağa uymayanlar okul bahçesini
süpürsün" demesinin ardından, şimdi de bir spor salonu Türkçeyi
yasakladı. Bielefeld kentinde, spor yaparken
aralarında Türkçe konuşan Dilan Nakipoğlu-Floth ile Volkan Aksuun üyelikleri iptal edildi.
AVRUPAda yabancılara ve kendi dillerini
kullanmalarına dönük sert uygulamalara bir yenisi daha eklendi. Hollandada
sokakta Flemenkçe dışında dil
konuşulmaması talebinin ardından, Almanyanın başkenti
Berlinde bir okulda teneffüslerde Türkçe konuşulmasının
yasaklanması, bir politikacının da "Yasağa uymayanlar
okul bahçesini süpürsünler" önerisinden sonra, anadil yasağı
yeni bir boyuta ulaştı. Almanyanın Bielefeld
kentinde bir spor salonu da Türkçeyi yasakladı.
Konu
ile ilgili bazi okuyucu kisa
yorumlari:
Bielefelddeki "Aktuelle
Fitness" adlı spor salonu, antrenman sırasında
Türkçe konuşan müşterilerinden Dilan Nakipoğlu-Floth (28) ile
Alman ordusunda sivil askerlik yapan arkadaşı Volkan Aksuun (22) üyeliklerini iptal etti. Salon yetkililerinin,
üyelik iptalinden sonra verdiği çıkış
kağıdının üzerine "Kendi istekleriyle spor salonundan
ayrıldılar" diye not düşmesi de
şaşkınlık yarattı.
Bize gelince Kürtçe eğitim,lazca hepsi konuşulsun diyorlar ama kendileri
kesinlikle başka dile tahammül edemiyorlar.Bende Hollanda da
büyüdüm.Sınıfta Türkçe
konuştuğumuzda ceza alıyorduk.Bunların
hepsi Türkiyeye karşı iki yüzlü.Türkiyeyi bölecek herşeyi AB
şartı olarak önümüze sürüyorlar.Mademki dillerin serbestliği
AB gereği o zaman heryerde
uygulansın.Dil bir milleti millet yapan temel unsurlardan
biridir.İşte Türkiyede bunu bölmeye çalışıyorlar.Uyu
hükümet uyu,sandıkta görürsün
m. s.
Avrupada,ana dili TÜRKÇE olan TÜRKLER'in rahat bile
konuşmasına izin verilmemeye başlanıyorken,resmi dil bile
olmayan başka bir dilin neden TÜRKİYEde
konuşulmasına izin veriliyor veya o
dilin serbest olması için zavallı avrupanın
baskısına taviz veriliyor anlamak mükün. Sadece
akıllı TÜRK halkının biraz düşünmesi ve
harekete geçmesi
yeter. V. T.
Böyle bir uygulama
dünyanın hiçbir ülkesinde
yoktur, biz yapsak herkes ayağa
kalkardı.Demekki neymiş ;
Avrupadaki özgürlükte buraya kadarmış. Bir daha Avrupadaki
dostlarımız bizi eleştirirken
önce kendilerine baksınlar!! S. ö.
Uygulama cirkin olabilir ancak, Almanya milliyetciligiyle iki dunya savasi kaybetmesine
ragmen sozu dinlenen, buyuk ve halkini bizim devletimizden
daha rahat ettirebilen
bir ulke,biz Turkler ise
kendimizden baska tum azinliklarin ve yabancilarin rahatini,mutlulugunu ve zenginligini kendimizden daha onde ve ustun gorup kollamakla
ugrastigimiz icin dalga gecilen, sorunlardan hic kurtulamayan,fakir durumdayiz! C. E.
TÜM ANADİLİNİ ÖZGÜRCE
KONUŞABİLEN,AMA YİNE DE
ÖZGÜRLÜKLERİNİN KISITLANDIĞINI SAVUNAN BÜTÜN HOŞNUTSUZ
VATANDAŞLARIMIZIN AB'NİN ÖZGÜR (!) VE
DEMOKRAT(!) ÜLKELERİ ALMANYA VE HOLLANDA'YA BAŞVURMALARINI ÖNERİYORUM!!! :))
GÜZEL BİR ÇİFTE ÖZGÜRLÜK STANDARTI VAR ORADA,HİÇ DURMAYIN
GİDİN ü. b
Avrupa'nın ikiyüzlülüğü
bir kere daha ortaya çıktı. Bizi bölmek için
yapmadık şey bırakmayan, ülkemizde kardeşi kardeşe vurdurtan,
yüzyıllarca sömürdüğü Afrika
ve Güney Amerika'nın
açlığı üzerine kurduğu
düzeniyle böbürlenen Avrupa'nın geçmişi günlük hayatta işte böyle
karşımıza çıkıyor. Batı hayranlarının dikkatine! D. S.
.
.
.
Konu farklı diğer bir
acıdan da değerlendirilmelidir;
- AB-Ülkelerindeki bu uygulama iyi
amaçlı düşünülmüştür. Farklı kesimlerin bu
fırsatı bir nevi asimilasyona çevirmek istemeleri ise ayrı bir meseledir. - AB-ülkelerinde, o
toplumda yasayan, geleceğini gören ve sosyo-ekonomik-değere
katkı sağlamak, yani o ülkede basarili olmak içinde bireylerin devletin
resmi dilini çok iyi bilmeleri gerekiyor. Devlet kadar bireylerin de bu olguya
özen göstermeleri gerekiyor. Devlet bu konuda ülkenin iyi bir
geleceğini düşünerek, aklin yolunu
seçerek gerekeni yapmağa gayret gösteriyor. Son 10
yıldır Almanya´da Türkler uydu
antenleri sayesinde Türk TV-le yatıp, kalkıyorlar ve kendi
getolarinda yari Türkçe yari Almanca bir
dille konuşuyorlar. Türk
öğrencilerin çoğunluğu iyi Almanca bilmedikleri içinde okullarında basarili olamıyorlar,
bir meslek dahi öğrenemiyorlar, bir kısmi ise geri zekalılar
sınıfına gönderilmektedir. -
Bizler, devletimiz Güneydoğu Anadolu´da vatandaşlarına
Türkçe´yi öğretmeyi ihmal ettiyse, ve bu vatandaşlar terör
öğütlerince kullanılarak su sıralar devletin birlik,
bütünlüğünü, huzurunu bozmağa kalkışıyorlarsa bunun
sucunu Bati´da aramamak gerekiyor. Bizler, devletimiz AB- ülkelerine
dahil olacağız diye ileri geri ve terör örgütlerince dikte edilen talep
ve isteklere boyun eğiliyorsa, sucu onlarda değil; kendimizde,
basiretsizliğimizde, acizliğimizde, bilgisizliğimizde,
korkaklığımızda, teknolojideki geri
kalmışlığımızda, tembelliğimizde
aramalıyız
( İzmir,
19.02.2006) dr. husso,
Haber 3
Biz Recep Beyin
geçmişteki sözlerini henüz unutmadık. Aynen, kelimesi kelimesine
şöyle diyordu:
"Türkiyenin yarınında artık Kemalizme ve Kemalizm benzeri rejimlere yer yoktur. Kemalizmin yeniden kendini üretmesi söz konusu
değildir. Bizim için en üst belirleyici, İslamın ilkeleridir.
Her şey ona göre belirlenir. Ben İslamın devlet planı
içinde düşünüyorum."
Çıksın ortaya ve bu sözlerini yalanlasın
bakalım! "Ben böyle bir şey söylemedim" desin. Asla
diyemez. Yine de açıklamasını bekleyeceğim ve gelirse size
buradan aynen ileteceğim.
En fazla söyleyeceği "ama biliyorsunuz, ben artık
değiştim" olabilir!
Elbette değişti, hem de fazlasıyla!
Herhalde o yüzden, TRTde her ayın son günü yaptığı
Ulusa Sesleniş konuşmalarında, arkasındaki Atatürk resmini
kaldırdı.
O resim yok edildi
(Bir Gazete haberinden alinma)
yorumsuz!
Haber 4
Adanada iki yıl önce 9
yaşındaki bir erkek çocuğuna aralarında devlet
memurlarının da bulunduğu 25 kişinin tecavüz ettiği,
iddiasıyla açılan o utanç
davası, gazeteci Ahmet Altana ceza verilmesiyle
tekrar gündeme geldi. Altan, Adana Adli Tıp
Kurumunun "fiili livata" yoktur raporuna
karşı İstanbul Adli Tıp Kurumunun "vardır"
raporu vermesini ve kimsenin bu iki rapor arasındaki
tutarsızlığı soruşturmadığını
yazdığı için ceza aldı.
G.Snin annesi V.S.
ve babası M.S., oğulları G.S.nin
okuluna giderler ve hizmetli olarak çalışan S.S.ye
saldırırlar. Okulun müdürü olayın ne olduğunu
sorduğunda, anne V.S. hizmetli S.S.nin,
oğluna okulun tuvaletinde defalarca tecavüz ettiğini iddia eder. Okul
müdürü bu iddiaları polise bildirmek yerine, S.S.yi okuldan kovmakla
yetinir. Ancak S.S., anne-babayı kendisini dövdükleri gerekçesiyle
karakola şikayet eder. İfadesine başvurulan anne, S.Syi oğullarına tecavüz ettiği için
dövdüklerini anlatır. Anlattıkça başka iddialarda peşinden
gelir. Annenin iddialarına göre, G.S.ye tecavüz edenler arasında
komşuları olan bir astsubay, polis, G.S.nin
öğretmenleri, iki mühendis komşu ve G.S.den birkaç yaş büyük
mahalle arkadaşları da vardır.
Yorum;
Vah, vah Türkiye;
vah, vah!! Ne insanlığa, ne Müslümanlığa, ne Türklüğümüze
yakışmayan yüzkarası toplumsal bir hastalık. Kamu oyuna
yansımayan daha neler, neler vardır bir bilinse!
Kim ne derse desin,
kim ne düşünürse düşünsün
;
Bu
yüzkaralarını hiç vakit
kaybetmeden darağacında
sallandırmaktan başka çare yoktur. (ABD´de bile bu tür suçlarda
farklı ölüm cezaları, (Elektrikli sandalye, infaz iğnesi v.b.)
vardır.
Bence en vahimi
olanı, yargı sistemimizdir.
Bir mühendis, bir
doktor, bir işçi, bir yönetici, bir müdür, bir siyasetçi hataları nedeniyle toplumda hesap vermek
mecburiyetindedirler, hatanın büyüklüğüne göre işten,
uzaklaştırma, meslekten men, tekrar seçilememe, aday olamama gibi
cezalara çarptırılırken, yargı mensupları ise
akıl almaz dokunulmazlıkları nedeniyle; görevi suiistimalleri,
hataları, bilgisizlikleri,tecrübesizlikleri nedeniyle bireylere ve topluma
verdikleri zararın hesabi onlardan sorulamıyor. Hatta
özeleştirilere dahi hiç tahammülleri yoktur. dr husso.
Yargı sistemimize farklı diğer
bir örnek:
Eski Eximbankın
Yönetim Kurulu Başkanı şimdiki Devlet
bakanı KÜRŞAD TÜZMENİN
KURTARILMASI
Vatan Gazetesinin Ankara Temsilcisi Bilal Çetin, birkaç gün önce
çarpıcı bir belge açıkladı. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, siyasete
girmeden önce devlete ait Eximbankın
Yönetim Kurulu Başkanı. Bankadan bir firmaya sürekli kredi
veriyorlar. Firma borcunu ödeyemiyor. Ödemedikçe yeni krediler
veriyorlar, teminatları düşürüp süreyi uzatıyorlar. Sonuçta firmayla birlikte devletin tam 64
trilyon lirası da batıyor. Duruma Başbakanlık
Teftiş Kurulu el koyup rapor hazırlıyor. Kurul raporu üzerine
Bankalar Yeminli Murakıpları soruşturma başlatıyor. Kürşad Bey ve yönetim kurulu üyeleri
sorumlu bulunuyor. Bu sırada Kürşad Tüzmen siyasete girmiş, AKPden
milletvekili seçilip bakan olmuş, dokunulmazlık kazanmış. Türkçesi: Atı alan Üsküdarı geçmiş. Kendisinin
devleti zarara soktuğu artık belgelenmiştir. Bu rapor, gerekli
işlemin yapılması için geçtiğimiz
temmuz ayında BDDKya
gönderiliyor. BDDK Başkanı Tevfik
Bilgin, bu raporu 6.5 aydan beri hiçbir işlem yapmadan masasında
bekletiyor.
Fakaaaat, işin çarpıcı aşaması işte burada
başlıyor.
Zamanaşımı süresinin dolmasına 40 gün kaldı.
Bu süre içerisinde BDDK toplanıp bir karar verecek (!), öteki bürokratik
işlemler bitirilecek (!), savcılığa suç duyurusu yapılacak
(!), savcılık dava açacak (!), Tüzmenin
dokunulmazlığı kaldırılıp mahkemeye
çıkarılacak!..Türkiyede bu süreci, hele bir AKP
milletvekili-bakan için 40 günde bitirmek asla mümkün değil. Zamanaşımı
geliyor. Yargılanmaktan kurtulmak üzere olan Kürşad
Beyi ve raporu aylardır masasında bekletip Kürşad
Bey zamanaşımından kurtulsun diye çaba harcayan BDDK
Başkanını derhal kutlamak gerekir! Bilal Çetin bu
olayı patlatmasaydı, olanları ruhumuz bile duymayacak ve dosya
kapanıp gidecekti. Şimdi, devletin buharlaşan 64
trilyon lirasının üzerine hep birlikte birer bardak soğuk su
içelim.
Afiyet olsun, "benim genlerimde devlet adamlığı
DNAsı var" diyen Kürşad
Bey!( E. Cölasan, hürriyet)
(Yorumsuz)
.
..
Ankarada, aylardır ataması
yapılmayan kalp-damar cerrahisi uzmanı 33
yaşındaki Dr. Birkan Akbulut, eşi hamileliğiyle çaresiz kaldığını
belirterek Altındağ Kaymakamlığının Yeşil
Kart Bürosuna resmi başvuruda bulundu.
Dr. Birkan Akbulut, bundan 9 ay önce Antalyalı olan eşi
Ayşe Akbulut ile evlendi. Peyzaj mimarı
olan eşi Ayşe Akbulut'un da henüz
işsiz olduğu ve bugüne kadar sosyal güvencesi olan bir işe
giremedi. 7
aylık hamile olan Akbulut çifti,
erkek çocuk bekliyor
..
Linç girişimi yapılırken gücüm yetmez hale geldi.
Telefon ettim, Özel Harekat ekibi geldi.
Arabadaki şahsı kurtarmak için bir koridor yaptık.
Şahıs çıkar
çıkmaz yüklendiler. Bir anda 300-500
kişi oldu. Özel harekat timi havaya
seri silah sıktı. Ben
de bu arada kendimi yere attım. Özel Harekatçılar şahsı
aldılar. Kalabalık
kaymakamın gelmesini istedi. Ben
de telefonla çağırdım,
o da halkı yatıştırmaya
çalıştı. Bu arada bir grup
yaralanmış. Hastaneye
giderek bir ölüyü ellerine aldılar ve harekete geçtiler. Bir anda 700-800 kişi oldular. Kaymakam
da, ben de kalabalığı
önlemek için çıktığımız arabanın
üzerinden uçtuk. Çekip attılar bizi. Kalabalığı görünce bir ara
'Tamam gittik!' dedim. Emniyet'in içine kadar geri
çekildik. Panzere yağ ve mazot döktüler.
Ölüm olmasın diye panzeri geri
çektim. Çünkü panzerin üzerinde su yok, sadece
silah var. 'Kesinlikle ateş edilmeyecek' dedim. Ateş açtırmadım. Tam karşıdaki
jandarma lojmanına girmeye başladılar. Lojmanlardan çığlıklar
yükseliyordu. Dağ komando
taburu son anda yetişti. Tabur komutanı bir yarbay gelerek
onları kurtardı. 3 uzman
çavuşun evine girilmiş
.
..
Vah vah Türkiyem Vah
Vah
..
.
Sonrada
kalkıp ekranlarda,
meydanlarda,
salonlarda, sokaklarda
Türkiye´nin çok, çok
iyiye
gittiğini savunuyorlar.
Türkiye´de
çok, çok
iyi
işler yapıldığını
söylüyorlar,
Türkiye´de
olaylara
hakim
olduklarını belirtiyorlar,
Türkiye´nin geleceğini
Toz
pembe anlatıyorlar.
Peki
yukarıdaki, örnek seçilen
Bir
iki gazete haberi sahtemi!
Artan
olaylar Neyin nesidirler?
Anlatılanlar,
konuşulanlar,
Yaşananlar,
yazılanlar, gösterilenler,
Hepsi
yalan mı, yalan mı?
Hepsi
abartılı dedikodumu?
Bu
insanların bende dahil,
Hepsi
kötü ve art niyetlimi?
Hepsi
satılmış vatan hainimi?
Hepsi
Allahsız, inançsız mı?
Bence
o sahte danışmanlar
Çemberi
yarılmalıdır,
O
kafalardaki
O
kara gözlük çıkarılmalıdır.
Olayların
içine girilmelidir,
Vatandaşın
sesi duyulmalıdır,
Tecrübe
sahiplerinden
Akil
fikir edinmelidir,
Gerçek
uzmanlarla
Olaylar
tartışılmalıdır,
Değerlendirilmelidir.
Türkiye
parçalanma sürecinde
Asalaklar
bayram havası içinde,
Damarlarında
Türk kanı taşıyanlar,
Yukarıdaki
haberlere kahırlar.
Türkiye,
Devletimiz
Ehilsiz
siyasetçilerle
Paragöz
bürokratlarla
Bu
hale düşürülmemeliydi.
Devletin
yönetiminde,
Tecrübesizlik
ve bilgisizlikten
Kaynaklanan
büyük hatalar
Yapıldı,
ve derste alınmadı,
Kime
bu inat,
Hala
kötü icraat
Kırla
devam ediyor.
En
kötüsü Kutsal vatanimiz,
Geleceğimiz,
insanlığımız,
Şerefimiz,
Varoluşumuz,
En
büyük varlığımız,
En
büyük gerçek zenginliğimiz,
Hürriyetimiz,
Bağımsızlığımız
Cennet
Vatan Türkiye
Asalakların
istilasında,
Bilgisizlerin,
tecrübesizlerin,
Korkakların,
hampacıların
Keyfi,
berbat Yönetiminde
Her
gecen gün
Eriyip
gitmektedir.
Kutsal
vatanımız,
Geleceğimiz
Türkiye
Korkaklara,
Beleşçilere
Layık
değildir.
Eğer
sen ben çoğunluğumuz
Bana
ne der, Lanet eder,
Anadolu´ya tüm gücümüzle
Sahip
çıkmazsak.
Başkaları
çıkar elimizden alır.
Bin
asırlık Osmanlı imparatorluğu
Bile
ayni sebeplerden
Leş
kargaları tarafından
İstila
edilip parçalanmıştır,
Tarihten
yok edilmiştir.
Fazla
gerilere gitmeye de
Gerek
yoktur sanırım!
İşte
komşumuz Irak,tan
Hepimizin
çıkaracağı
Çok
dersi vardır.
dr.
husso