Haber 1

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Fotoğraf ile ilgili kısa yorumun

 

  1. Devlet otoritesi ayaklar altında! Çok yazık, Devleti bu duruma düşürmemelidir.
  2. Çok sayıdaki vatandaşın gözü önünde, zavallı, biçare, korkak tepkisiz seyredilmesi  bence en vahimidir. Bu manzara bu görüntü  sadece hayvanlar alemine hastır.  Birlik içinde hareket etmeyen, kenetlenmeyen, korkak, dirençsiz, tepkisiz, aciz,.. bireylerden oluşan toplumların onurlu, güvenli, güvenli ve zengin bir gelecekleri söz konusu olamaz, uzun süreli yasama hakları da yoktur. Böyle hakları da olamaz. (Ülkedeki yasa ve yönetmelikler, aile ve okul eğitimi bireyleri zavallılaştırmaktadır, hayvanlaştırmaktadır.)
  3. Güvenlik güçlerinin yakın dövüş konusunda eğitimsizliği….
  4. Güvenlik güçlerinin hareket alanının kısıtlanması….  (Bence güvenlik güçlerine fiili karşı gelenlere karşı tereddütsüz ve sınırsız  silah kullanıma yetkisi verilmelidir.
  5. Yaşı,  başı ne olursa olsun bu gence gerekli ders verilmeliydi! Batıda böyle bir olayda bu gencin anasından babasından fırladığına bin pişman ederlerdi.
  6. Bu tür vakalar küçümsenip gerekli önlemler alınmadığı takdirde çok daha vahim vakaların oluşmasını cesaretlendirecektir. 

 

Yakalayan polisi bulup dövdüler

Fatih KARAÇALI, (DHA)

Çanta çalarken yakalanan 17 yaşındaki iki kapkaççı, yaklaşık 1 ay sonra tahliye oldu. Serbest kalır kalmaz kendilerini yakalayanların peşine düşen kapkaççılar, polislerden birini bulup tekme tokat dövdüler.

ADANA’da, 17 yaşındaki İ.Ö. ile arkadaşı Y.K., 21 Aralık 2005’te kaza yapan bir otomobili, yol kenarına çekmek için sürücüye yardım etme vaadinde bulundu, bu sırada koltukta duran çantayı çalıp kaçtı.

Polise tehdit

Yankesicilik ve Dolandırıcılık Bürosu’na bağlı sokak timlerince yakalanan 2 zanlı tutuklandı. Yakalanırken, polislere "Siz öldünüz. Çıkınca bunun hesabını soracağız" diye ölüm tehdidinde bulunan iki sanık, Çocuk Mahkemesi’nde 5 gün önce görülen duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. Hırsızlık, yankesicilik ve kapkaç suçlarından sabıkalı İ.Ö. ve Y.K, tahliye olduktan sonra kendilerini yakalayan polisleri aradı. İki saldırgan, yanlarına aldıkları arkadaşları 17 yaşındaki C.B. ve 16 yaşındaki M.K. ile birlikte kendilerini yakalayan polislerden M.E.’yi bulup, tekme-tokat saldırıp dövdüler. Telsizle yardım isteyen polisin imdadına yetişen meslektaşları, İ.Ö. ve Y.K. ile birlikte C.B.’yi yakaladı, kaçan M.K. aranıyor.

İkincisi de bıçaklandı

İ.Ö ve Y.K’yü 21 Aralık’ta yakalayan polislerden ikincisi 32 yaşındaki M.Ö. de, dün bir yankasicilik olayına müdahale edince elinden bıçaklandı. Kadir Kızıl (26) ve Çetin Kızıl (19) adlı saldırgan kardeşler yakalanarak gözaltına alındı.

…….

…………

Haber 2

 

Spor salonunda Türkçe yasağı

Erkan TOKGÖZOĞLU / BİELEFELD

Almanya’nın başkenti Berlin’de bir okulun, teneffüste Almanca dışında bir dil konuşulmasını yasaklaması, bir politikacının ise "Yasağa uymayanlar okul bahçesini süpürsün" demesinin ardından, şimdi de bir spor salonu Türkçe’yi yasakladı. Bielefeld kentinde, spor yaparken aralarında Türkçe konuşan Dilan Nakipoğlu-Floth ile Volkan Aksu’un üyelikleri iptal edildi.

AVRUPA’da yabancılara ve kendi dillerini kullanmalarına dönük sert uygulamalara bir yenisi daha eklendi. Hollanda’da sokakta Flemenkçe dışında dil konuşulmaması talebinin ardından, Almanya’nın başkenti Berlin’de bir okulda teneffüslerde Türkçe konuşulmasının yasaklanması, bir politikacının da "Yasağa uymayanlar okul bahçesini süpürsünler" önerisinden sonra, anadil yasağı yeni bir boyuta ulaştı. Almanya’nın Bielefeld kentinde bir spor salonu da Türkçe’yi yasakladı.

 Konu ile ilgili bazi okuyucu kisa yorumlari:
Bielefeld’deki "Aktuelle Fitness" adlı spor salonu, antrenman sırasında Türkçe konuşan müşterilerinden Dilan Nakipoğlu-Floth (28) ile Alman ordusunda sivil askerlik yapan arkadaşı Volkan Aksu’un (22) üyeliklerini iptal etti. Salon yetkililerinin, üyelik iptalinden sonra verdiği çıkış kağıdının üzerine "Kendi istekleriyle spor salonundan ayrıldılar" diye not düşmesi de şaşkınlık yarattı.

Bize gelince Kürtçe eğitim,lazca hepsi konuşulsun diyorlar ama kendileri kesinlikle başka dile tahammül edemiyorlar.Bende Hollanda da büyüdüm.Sınıfta Türkçe

konuştuğumuzda ceza alıyorduk.Bunların hepsi Türkiyeye karşı iki yüzlü.Türkiyeyi bölecek herşeyi AB şartı olarak önümüze sürüyorlar.Mademki dillerin serbestliği

AB gereği o zaman heryerde uygulansın.Dil bir milleti millet yapan temel unsurlardan biridir.İşte Türkiyede bunu bölmeye çalışıyorlar.Uyu hükümet uyu,sandıkta görürsün

m. s.

 

 Avrupada,ana dili TÜRKÇE olan TÜRKLER'in rahat bile konuşmasına izin verilmemeye başlanıyorken,resmi dil bile olmayan başka bir dilin neden TÜRKİYEde

konuşulmasına izin veriliyor veya o dilin serbest olması için zavallı avrupanın baskısına taviz veriliyor anlamak mükün. Sadece akıllı TÜRK halkının biraz düşünmesi ve

harekete geçmesi yeter.  V. T.

 

Böyle bir uygulama dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur, biz yapsak herkes ayağa kalkardı.Demekki neymiş ; Avrupadaki özgürlükte buraya kadarmış. Bir daha Avrupadaki

 dostlarımız bizi eleştirirken önce kendilerine baksınlar!! S. ö.

 

Uygulama cirkin olabilir ancak, Almanya milliyetciligiyle iki dunya savasi kaybetmesine ragmen sozu dinlenen, buyuk ve halkini bizim devletimizden daha rahat ettirebilen

 bir ulke,biz Turkler ise kendimizden baska tum azinliklarin ve yabancilarin rahatini,mutlulugunu ve zenginligini kendimizden daha onde ve ustun gorup kollamakla

ugrastigimiz icin dalga gecilen, sorunlardan hic kurtulamayan,fakir durumdayiz! C. E.

 

TÜM ANADİLİNİ ÖZGÜRCE KONUŞABİLEN,AMA YİNE DE ÖZGÜRLÜKLERİNİN KISITLANDIĞINI SAVUNAN BÜTÜN HOŞNUTSUZ VATANDAŞLARIMIZIN AB'NİN ÖZGÜR (!) VE DEMOKRAT(!) ÜLKELERİ ALMANYA VE HOLLANDA'YA BAŞVURMALARINI ÖNERİYORUM!!! :))
GÜZEL BİR ÇİFTE ÖZGÜRLÜK STANDARTI VAR ORADA,HİÇ DURMAYIN GİDİN
ü. b

 

Avrupa'nın ikiyüzlülüğü bir kere daha ortaya çıktı. Bizi bölmek için yapmadık şey bırakmayan, ülkemizde kardeşi kardeşe vurdurtan, yüzyıllarca sömürdüğü Afrika ve Güney Amerika'nın açlığı üzerine kurduğu düzeniyle böbürlenen Avrupa'nın geçmişi günlük hayatta te böyle karşımıza çıkıyor. Batı hayranlarının dikkatine! D. S.

………

…….

……….

……

……….

Konu farklı diğer bir acıdan da değerlendirilmelidir;

- AB-Ülkelerindeki bu uygulama iyi amaçlı düşünülmüştür. Farklı kesimlerin bu fırsatı bir nevi asimilasyona çevirmek istemeleri ise  ayrı bir meseledir. - AB-ülkelerinde, o toplumda yasayan, geleceğini gören ve sosyo-ekonomik-değere katkı sağlamak, yani o ülkede basarili olmak içinde bireylerin devletin resmi dilini çok iyi bilmeleri gerekiyor. Devlet kadar bireylerin de bu olguya özen göstermeleri gerekiyor. Devlet bu konuda ülkenin iyi bir geleceğini  düşünerek,  aklin yolunu  seçerek gerekeni yapmağa gayret gösteriyor.– Son 10 yıldır  Almanya´da Türkler uydu antenleri sayesinde Türk TV-le yatıp, kalkıyorlar ve kendi getolarinda  yari Türkçe yari Almanca bir dille konuşuyorlar.  – Türk öğrencilerin çoğunluğu iyi Almanca bilmedikleri içinde  okullarında basarili olamıyorlar, bir meslek dahi öğrenemiyorlar, bir kısmi ise geri zekalılar sınıfına gönderilmektedir. -  Bizler, devletimiz Güneydoğu Anadolu´da vatandaşlarına Türkçe´yi öğretmeyi ihmal ettiyse, ve bu vatandaşlar terör öğütlerince kullanılarak su sıralar devletin birlik, bütünlüğünü, huzurunu bozmağa kalkışıyorlarsa bunun sucunu Bati´da aramamak gerekiyor. – Bizler, devletimiz AB- ülkelerine dahil  olacağız diye ileri  geri ve terör örgütlerince dikte edilen talep ve isteklere boyun eğiliyorsa, sucu onlarda değil; kendimizde, basiretsizliğimizde, acizliğimizde, bilgisizliğimizde, korkaklığımızda, teknolojideki geri kalmışlığımızda, tembelliğimizde aramalıyız……  ( İzmir, 19.02.2006) dr. husso,    

…………

………

…………

Haber 3

 

Biz Recep Bey’in geçmişteki sözlerini henüz unutmadık. Aynen, kelimesi kelimesine şöyle diyordu:

"Türkiye’nin yarınında artık Kemalizme ve Kemalizm benzeri rejimlere yer yoktur. Kemalizmin yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. Bizim için en üst belirleyici, İslam’ın ilkeleridir. Her şey ona göre belirlenir. Ben İslam’ın devlet planı içinde düşünüyorum."

Çıksın ortaya ve bu sözlerini yalanlasın bakalım! "Ben böyle bir şey söylemedim" desin. Asla diyemez. Yine de açıklamasını bekleyeceğim ve gelirse size buradan aynen ileteceğim.

En fazla söyleyeceği "ama biliyorsunuz, ben artık değiştim" olabilir!

Elbette değişti, hem de fazlasıyla!

Herhalde o yüzden, TRT’de her ayın son günü yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmalarında, arkasındaki Atatürk resmini kaldırdı.

O resim yok edildi

 

(Bir Gazete haberinden alinma)

 

yorumsuz!

………

………

 

Haber 4

 

Adana’da iki yıl önce 9 yaşındaki bir erkek çocuğuna aralarında devlet memurlarının da bulunduğu 25 kişinin tecavüz ettiği,

iddiasıyla açılan o utanç davası, gazeteci Ahmet Altan’a ceza verilmesiyle tekrar gündeme geldi. Altan, Adana Adli Tıp Kurumu’nun "fiili livata" yoktur raporuna karşı İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun "vardır" raporu vermesini ve kimsenin bu iki rapor arasındaki tutarsızlığı soruşturmadığını yazdığı için ceza aldı.

 

G.S’nin annesi V.S. ve babası M.S., oğulları G.S.’nin okuluna giderler ve hizmetli olarak çalışan S.S.’ye saldırırlar. Okulun müdürü olayın ne olduğunu sorduğunda, anne V.S. hizmetli S.S.’nin, oğluna okulun tuvaletinde defalarca tecavüz ettiğini iddia eder. Okul müdürü bu iddiaları polise bildirmek yerine, S.S.’yi okuldan kovmakla yetinir. Ancak S.S., anne-babayı kendisini dövdükleri gerekçesiyle karakola şikayet eder. İfadesine başvurulan anne, S.S’yi oğullarına tecavüz ettiği için dövdüklerini anlatır. Anlattıkça başka iddialarda peşinden gelir. Annenin iddialarına göre, G.S.’ye tecavüz edenler arasında komşuları olan bir astsubay, polis, G.S.’nin öğretmenleri, iki mühendis komşu ve G.S.’den birkaç yaş büyük mahalle arkadaşları da vardır.

 

Yorum;

 

Vah,  vah Türkiye;  vah, vah!! Ne insanlığa, ne Müslümanlığa, ne Türklüğümüze yakışmayan yüzkarası toplumsal bir hastalık. Kamu oyuna yansımayan daha neler, neler vardır bir bilinse!

Kim ne derse desin, kim ne düşünürse düşünsün… ;

Bu yüzkaralarını  hiç vakit kaybetmeden  darağacında sallandırmaktan başka çare yoktur. (ABD´de bile bu tür suçlarda farklı ölüm cezaları, (Elektrikli sandalye, infaz iğnesi v.b.) vardır.

 

Bence en vahimi olanı, yargı sistemimizdir.

Bir mühendis, bir doktor, bir işçi, bir yönetici, bir müdür, bir siyasetçi  hataları nedeniyle toplumda hesap vermek mecburiyetindedirler, hatanın büyüklüğüne göre işten, uzaklaştırma, meslekten men, tekrar seçilememe, aday olamama gibi cezalara çarptırılırken, yargı mensupları ise akıl almaz dokunulmazlıkları nedeniyle; görevi suiistimalleri, hataları, bilgisizlikleri,tecrübesizlikleri nedeniyle bireylere ve topluma verdikleri zararın hesabi onlardan sorulamıyor. Hatta özeleştirilere dahi hiç tahammülleri yoktur.  dr husso.  

 

Yargı sistemimize farklı diğer bir örnek:

 

Eski Eximbank’ın Yönetim Kurulu Başkanı şimdiki Devlet bakanı  KÜRŞAD TÜZMEN’İN KURTARILMASI

Vatan Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Bilal Çetin, birkaç gün önce çarpıcı bir belge açıkladı. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, siyasete girmeden önce devlete ait Eximbank’ın Yönetim Kurulu Başkanı. Bankadan bir firmaya sürekli kredi veriyorlar. Firma borcunu ödeyemiyor. Ödemedikçe yeni krediler veriyorlar, teminatları düşürüp süreyi uzatıyorlar.  Sonuçta firmayla birlikte devletin tam 64 trilyon lirası da batıyor. Duruma Başbakanlık Teftiş Kurulu el koyup rapor hazırlıyor. Kurul raporu üzerine Bankalar Yeminli Murakıpları soruşturma başlatıyor. Kürşad Bey ve yönetim kurulu üyeleri sorumlu bulunuyor. Bu sırada Kürşad Tüzmen siyasete girmiş, AKP’den milletvekili seçilip bakan olmuş, dokunulmazlık kazanmış. Türkçesi: Atı alan Üsküdar’ı geçmiş. Kendisinin devleti zarara soktuğu artık belgelenmiştir. Bu rapor, gerekli işlemin yapılması için geçtiğimiz temmuz ayında BDDK’ya gönderiliyor. BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, bu raporu 6.5 aydan beri hiçbir işlem yapmadan masasında bekletiyor.

 

Fakaaaat, işin çarpıcı aşaması işte burada başlıyor.
Zamanaşımı süresinin dolmasına 40 gün kaldı.
Bu süre içerisinde BDDK toplanıp bir karar verecek (!), öteki bürokratik işlemler bitirilecek (!), savcılığa suç duyurusu yapılacak (!), savcılık dava açacak (!), Tüzmen’in dokunulmazlığı kaldırılıp mahkemeye çıkarılacak!..
Türkiye’de bu süreci, hele bir AKP milletvekili-bakan için 40 günde bitirmek asla mümkün değil. Zamanaşımı geliyor. Yargılanmaktan kurtulmak üzere olan Kürşad Bey’i ve raporu aylardır masasında bekletip Kürşad Bey zamanaşımından kurtulsun diye çaba harcayan BDDK Başkanı’nı derhal kutlamak gerekir! Bilal Çetin bu olayı patlatmasaydı, olanları ruhumuz bile duymayacak ve dosya kapanıp gidecekti. Şimdi, devletin buharlaşan 64 trilyon lirasının üzerine hep birlikte birer bardak soğuk su içelim.
Afiyet olsun, "benim genlerimde devlet adamlığı DNA’sı var" diyen Kürşad Bey!( E. Cölasan, hürriyet)

(Yorumsuz)

…………….

…………..

Ankara’da, aylardır ataması yapılmayan kalp-damar cerrahisi uzmanı 33 yaşındaki Dr. Birkan Akbulut, eşi hamileliğiyle çaresiz kaldığını belirterek Altındağ Kaymakamlığı’nın Yeşil Kart Bürosu’na resmi başvuruda bulundu.

Dr. Birkan Akbulut, bundan 9 ay önce Antalyalı olan eşi Ayşe Akbulut ile evlendi. Peyzaj mimarı olan eşi Ayşe Akbulut'un da henüz işsiz olduğu ve bugüne kadar sosyal güvencesi olan bir işe giremedi. 7 aylık hamile olan Akbulut çifti, erkek çocuk bekliyor

 

…………………

………………..

Linç girişimi yapılırken gücüm yetmez hale geldi. Telefon ettim, Özel Harekat ekibi geldi. Arabadaki şahsı kurtarmak için bir koridor yaptık. Şahıs çıkar çıkmaz yüklendiler. Bir anda 300-500 kişi oldu. Özel harekat timi havaya seri silah sıktı. Ben de bu arada kendimi yere attım. Özel Harekatçılar şahsı aldılar. Kalabalık kaymakamın gelmesini istedi. Ben de telefonla çağırdım, o da halkı yatıştırmaya çalıştı. Bu arada bir grup yaralanmış. Hastaneye giderek bir ölüyü ellerine aldılar ve harekete geçtiler. Bir anda 700-800 kişi oldular. Kaymakam da, ben de kalabalığı önlemek için çıktığımız arabanın üzerinden uçtuk. Çekip attılar bizi. Kalabalığı görünce bir ara 'Tamam gittik!' dedim. Emniyet'in içine kadar geri çekildik. Panzere yağ ve mazot döktüler. Ölüm olmasın diye panzeri geri çektim. Çünkü panzerin üzerinde su yok, sadece silah var. 'Kesinlikle ateş edilmeyecek' dedim. Ateş açtırmadım. Tam karşıdaki jandarma lojmanına girmeye başladılar. Lojmanlardan çığlıklar yükseliyordu. Dağ komando taburu son anda yetişti. Tabur komutanı bir yarbay gelerek onları kurtardı. 3 uzman çavuşun evine girilmiş…….

 

………………..

……………………

 

Vah  vah Türkiyem Vah Vah…..

…………

……….

 

Sonrada kalkıp ekranlarda,

meydanlarda, salonlarda, sokaklarda

Türkiye´nin çok, çok

iyiye gittiğini savunuyorlar.

Türkiye´de çok, çok

iyi işler yapıldığını söylüyorlar,

Türkiye´de olaylara

hakim olduklarını belirtiyorlar,

Türkiye´nin geleceğini

Toz pembe anlatıyorlar.

 

Peki yukarıdaki, örnek seçilen

Bir iki gazete haberi sahtemi!

Artan olaylar Neyin nesidirler?

Anlatılanlar, konuşulanlar,

Yaşananlar, yazılanlar, gösterilenler,

Hepsi yalan mı, yalan mı?

Hepsi abartılı dedikodumu?

Bu insanların bende dahil,

Hepsi kötü ve art niyetlimi?

Hepsi satılmış vatan hainimi?

Hepsi Allahsız, inançsız mı?

 

Bence o sahte danışmanlar

Çemberi yarılmalıdır,

O kafalardaki

O kara gözlük çıkarılmalıdır.

Olayların içine girilmelidir,

Vatandaşın sesi duyulmalıdır,

Tecrübe sahiplerinden

Akil fikir edinmelidir,

Gerçek uzmanlarla

Olaylar tartışılmalıdır,

Değerlendirilmelidir.

Türkiye parçalanma sürecinde

Asalaklar bayram havası içinde,

Damarlarında Türk kanı taşıyanlar,

Yukarıdaki haberlere kahırlar.

Türkiye, Devletimiz

Ehilsiz siyasetçilerle

Paragöz bürokratlarla

Bu hale düşürülmemeliydi.

Devletin yönetiminde,

Tecrübesizlik ve bilgisizlikten

Kaynaklanan büyük hatalar

Yapıldı, ve derste alınmadı,

Kime bu inat,

Hala kötü icraat

Kırla devam ediyor.

En kötüsü Kutsal vatanimiz,

Geleceğimiz, insanlığımız,

Şerefimiz, Varoluşumuz,

En büyük varlığımız,

En büyük gerçek zenginliğimiz,

Hürriyetimiz, Bağımsızlığımız

Cennet Vatan Türkiye

Asalakların istilasında,

Bilgisizlerin, tecrübesizlerin,

Korkakların, hampacıların

Keyfi, berbat Yönetiminde

Her gecen gün

Eriyip gitmektedir.

Kutsal vatanımız,

Geleceğimiz Türkiye

Korkaklara, Beleşçilere

Layık değildir.

Eğer sen ben çoğunluğumuz

Bana ne der, Lanet eder,

Anadolu´ya tüm gücümüzle

Sahip çıkmazsak.

Başkaları çıkar elimizden alır.

Bin asırlık Osmanlı imparatorluğu

Bile ayni sebeplerden

Leş kargaları tarafından

İstila edilip parçalanmıştır,

Tarihten yok edilmiştir.

Fazla gerilere gitmeye de

Gerek yoktur sanırım!

İşte komşumuz Irak,tan

Hepimizin çıkaracağı

Çok dersi vardır.

dr. husso