Güneydoğu´daki terör ve siyasi eylemleri ile ilgili, Bana da
ulaşan bir
E-Mail hakkında görüşlerimi sizlerle paylaşmak ve tartışmak istiyorum!
> *>Sorunun sebebi
nedir acaba?*
> *>*
>>Arkadaşlar yazıya bilerek hiç yorum
yapmadım ki sizlerin yorumlarını
>>öğrenebileyim diye. Benim bu yazıya yorumum
Ertuğrul Özkök gibi hiç bu
>>konulara girmeyen, sağı solu belli olmayan bir
kişinin böyle bir yazı
>>kaleme alması; milletimizdeki yüzyıllardır
süren ihanete karşı nefretin
> nasılarttığının
göstergesidir.
>>Belki şu tablo bir çağrışım yapar
da bu işin sadece fakirlikten,
>>kalkınmamışlıktan
kaynaklanmadığını anlarsınız:
>>
>>Alıntı:
>>Büyüklü küçüklü yüzlerce kürt
isyanı arasında en önemlileri bunlardır:
>>
>>1806, Baban Aşireti, Abdurrahman
Paşa İsyanı
>>
>>1833-1837, Mir Muhammed (Soran) İsyanı
>>
>>1843, Bedir Han İsyanı
>>
>>1855, Yazhan Şer
İsyanı
>>
>>1878-1881, Şeyh Ubeydullah
Nehri İsyanı
>>
>>1919-22, Simko (Ismail Ağa) İsyanı
>>
>>11 Mayıs 1919, Ali Batı İsyanı
>>
>>21 Mayıs 1919, Mahmut Berzenci
İsyanı
>>
>>6 Mart 1921, Koçgiri
İsyanı
>>
>>4 Eylül 1924, Beytüşşebab
İsyanı
>>
>>13 Şubat 1925, Şeyh Sait İsyanı
>>
>>10 Haziran 1925, Nehri İsyanı
>>
>>7 Ağustos 1925, Reşkotan-Raman İsyanı
>>
>>Kasım 1925, 1. Sason İsyanı
>>
>>16 Mayıs 1926, 1. Ağrı İsyanı
>>
>>21 Ocak 1926, Hazro İsyanı
>>
>>7 Ekim 1926, Koçuşağı
İsyanı
>>
>>26 Mayıs 1927, Mutki İsyanı
>>
>>13 Eylül 1927, 2. Ağrı İsyanı
>>
>>7 Ekim 1927, Bıcar
İsyanı
>>
>>6 Temmuz 1929, İt Resul İsyanı
>>
>>20 Eylül 1929, Tendürek
İsyanı
>>
>>26 Mayıs 1930, Savur İsyanı
>>
>>20 Haziran 1930, Zilan
İsyanı
>>
>>21 Temmuz 1930, Oramar
İsyanı
>>
>>7 Eylül 1930, 3. Ağrı İsyanı
>>
>>24 Ekim 1930, Pülümür İsyanı
>>
>>Eylül 1930, 2. Mahmut Berzenci
İsyanı
>>
>>Kasım 1931, Şeyh Ahmed
Barzani İsyanı
>>
>>Ocak 1937, 2. Sason İsyanı
>>
>>21 Mart 1937, Dersim İsyanı
>>
>>1950, Kürt siyasal hereketi
yönünde ilk girişimler başlar.
>>
>>1961, Silopi'de "Kürdistan Demokrat Partisi"
siyasi birimi oluşturulur.
>>
>>1964, Kürt Devrimci Demokratik Kültür Derneği (KDDKD)
kurulur.
>>
>>1974, Türkiye Kürdistan Sosyalist Partisi (TKSP) kurulur.
>>
>>1974-1976; Kawa, Denge Kawa, KUK, Rizgari, Ala Rizgari, Tekoşin adlı
> kürt örgütleri
> kurulur.
>>
>>1978, Lice'nin Fis köyünde PKK
kurulur.
>>
>>
> *>Arkadaşlar Gümüşhane ilini duyanınız
var mı bilmem... Gümüşhane, *
>>Hakkari'den sonra Türkiye'nin en fakir ilidir.
İşsizlik, fakirlik had
> safhadadır.
>>Kastomonu bilmem
duyanınız var mı... Türkiye'nin en fakir 5 ilinden
>>biridir. Bazı köylerinde elektriğin, suyun
olmadığını bile duydum. Şimdi
> biraz
>>oranlara bakalım:
> *>*
>>Ücretsiz muayene için yeşil kart kullananların
oranı:
>>Hakkari: %53
>>Gümüşhane: %21
>>Kastamonu: %16
>>
>>Kaçak Elektrik Kullanımı:
>>Hakkari: %70-80
>>Gümüşhane: %20-30
>>Kastamonu: %5-10
>>
>>
>>Milli Savunma Bakanlığının 1998
yılında resmi belgelere dayanarak
> açıkladığı
>>
>>Kurtuluş Savaşı'nda kayıtlı
şehit olanların sayısı:
>>Hakkari: 21
>>Gümüşhane: 329
>>Kastamonu: 5160
>>
>>Hakkari'nin günümüzde toplam nüfusu: 219345
>>Gümüşhane'nin günümüzde toplam nüfusu: 153990
>>Kastamonu'nun günümüzde toplam nüfusu: 363700
>>
>>Şu anda nüfus artış oranlarını,
bir kişinin kaç çocuğu olabildiğiniyse
>>yazmak bile istemiyorum, yalnızca şu habere bir
bakın nüfus artışı
>>eğitimsizlikten mi oluyormuş üzerine
düşünün:
*http://www.milliyet.com.tr/2005/12/23/guncel/gun06.html*
*>Benim köyümdeki ilkokul bile görmemiş
akrabalarımın niye 2 çocuğu var,
> niye*
>>3 çocuğu var da 15 çocuğu yok diye bir
düşünün...
>>Bu İllerimizdeki Kürt kökenli
vatandaşlarımızın sayısı:
>>Hakkari: %95
>>Gümüşhane: %2
>>Kastamonu: %1
>>
>>*Sonucu görmek için kahin olmaya gerek yok
sanırım... Sorun bugün
> başlamadı, *
>>bugün bitmeyecektir. Sorunun kaynağı fakirlik,
yoksulluk, sosyal sorunlar
>>değil bambaşka sorunlardır. *Ben hiç
Gümüşhane'de, Kastamonu'da öğretmen*
>>vuran, doktor yakan, Atatürk büstü asan, PKK'ya
yardımda bulunan insan
>>duymadım. Ben hiç Gümüşhane'nin, Kastamonu'nun
biz fakiriz, biz açız diye
>>gösteriler yapıp bu gösterilerinde doğrudan
devletin kurumlarına,
>>binalarına, vatandaşların araçlarına
saldırdıklarını, polise taş
>>attıklarını, ateş
açtıklarını duymadım.* Bu işin sebebinin
eğitimsizlik*
>>olduğunu söyleyenler Abdullah Öcalan Mülkiyelidir
yani Ankara Siyasal
>>Bilimler bölümünde okumuştur. Bugün gelin ODTÜ'ye bir
bakın, etraftaki
>>afişleri bir okuyun. Üniversitede okuyan
eğitimli Kürt vatandaşlarımız
>>acaba neler diyor? Gelin, okuyun mideniz kaldırıyorsa.
İşgalci, sömürgeci
> T.C.
>>ibarelerini görmek sizi rahatsız etmeyecekse...
İsterseniz Kürt kökenli
>>vatandaşlarımızı ODTÜ'de
yurtlarında da ziyaret edin, Sözde Kürdistan
>>bayrakları içinizi acıtmayacaksa... Bu sorunun
nedenleri fakirlik,
>>işsizlik, eğitimsizlik değil peki ne o
zaman bir düşünün. Bir de bu
>> sorunun yüzyıllardır sürdüğünü
düşünün. Sorunu çıkaranın kim olduğunu düşünün.
++++++++++++
++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++
+++++++++++++++++++++++++++++
Sorunun Cevabı!
Başlıca neden bence, devlet yönetimindeki otorite zayıflığıdır, ehilsizliktir.
Bunun yanında birçok farklı ağırlıkta ki faktörler eklenebilir ve sayfalar dolusu tez kitapları ile de açıklanabilinir, yorumlanabilir.
- Bağımsız Mega Kürdistan Devletini Kurmak Hayalini Gerçekleştirmek gönülde yatandır. Eylemlerin de esas nedeni budur
Ben Doğulu bir vatandaş olsaydım, nasıl davranırdım sorusunu kendime sordum!
Her türlü çirkefliğin, yolsuzluğun, hırsızlığın, görevi suiistimallerin, vuku bulduğu, fırsat eşitliğinin tanınmadığı, adaletsizliğin ve ilgisizliğin hüküm sürdüğü ve iç ve dış borç yükü altında inleyen ülkelerde ulusal birlik, beraberlik sağlanamaz, vatanın bütünlüğü korunamaz. Ve o ülkelerin saygınlığı, huzuru, refahı, güvenliği v.b. zedelenir.
En
kötüsü devletin otoritesi zayıflar. Devlet otoritesi için de her
şeyden evvel halk çoğunluğunun devleti yönetenlerin
arkasında bulunması gerekir.
Yukarıdaki
satırları okuyanlardan bazıları; neden İstanbul,
Diyarbakır, Urfa, Batman, Viranşehir v.b. şehirlerde devlete
karşın ayaklanma, terör eylemleri olayları olurken,
Balıkesir, Kastamonu, Gümüşhane, Rize, Corum, Bannaz
gibi diğer şehirlerde, yörelerde gerçekleşmiyor diye
düşünmeden söyleneceklerdir
.
İnsanlardan
oluşan toplumlar, uluslar da bir insan vücudu gibi
dışarıdan yıpratılarak, zayıflatılarak
hastalanırlar. Hastalık belirtileri, ortaya çıkış
yerleri insandan insana ve ulustan ulusa farklılıklar gösterirler.
Genelde hastalık en zayıf mahallerden ortaya
çıktığını ve önlem alınmadığı
takdirde her yere yayıldığını, bulaştığını
bilmeyen yoktur. Esasında Tabiatın doğasında bu fenomen
vardır, yani hastalık, hasar, isyan daima kırılmağa
karşın fen zayıf, en kritik noktalardan, yerlerden başlar.
Ve derinlere tek veya bir çok koldan ilerlerler.
Güneydoğu
ilgisizlikten, bilgisizlikten bir asır boyu zayıf
bırakılmıştır. Bırakın bir entegrasyonu,
yani ulusla bir bütünleştirme politikasini
oradaki insanlara devletin dili dahi öğretilmekten aciz
kalınmıştır. Oradaki insanların, Türklerin dahi
Kürtleştirilmelerine karşın hiç bir önlem
alınamamıştır. Bazen bir sürgün yeri olarak
hatırlanmıştır. ( Bakin,
Avrupa-Birliği Ülkelerinde, hatta bize insan hakları ve demokrasi
dersi vermeğe kalkışan bazı densiz, küstah ülkelerde dahi
planlı ve sinsi entegrasyon politikaları yıllardır
sürdürülüyor. İşyerlerinde, okullarda, resmi dairelerde ana
dillerinde konuşmaları ve evlerinde anadillerindeki televizyonları izlemeleri dahi yasaklanıyor.
Bulundukları ülkenin ana dilini bilmeyenlere bazı haklar
tanınmıyor, ülkeyi terk etmeleri isteniliyor
. En ufak suçlarda dahi
yabancıları ülkelerinden sınır dışı
ediyorlar, çok ağır cezalara çarptırılıyorlar.... Ülkelerindeki en ufak terör olaylarında,
eylemlerinde onların güvenlik güçleri hiç sınır, kural
tanımadan, kimseye hesap verme ihtiyacı duymadan terörün üstesinden
geliyorlar
..
Peki neden, sizde
hiç düşündünüz mü ?)
Aslında
biraz tarih bilgisi olan, biraz mantıklı, bağımsız, önyargısız
düşünebilen Güneydoğunun ve burada yasayanların çoğunlukla
Türk ırkından geldiklerini kavrarlar. Bin asırdır burada
Türkler hâkim olmuştur ve buraların Türklerin ilk yerleşim yerlerinden
biri olduğu da unutulmamalıdır.
Farklı
unsurlar!! Buralara sahip çıkınca, onları kullanmağa
devlete karşın yönlendirmeğe başlayınca iş
işten gediyor tabii. 1980 yıllından beri gelişi güzel
verilen tavizler, ödünler Güneydoğunun Türkiyeden kopma amaçlı terör
ve siyasi eylemlerini cesaretlendirmiştir.
Irak´takı
vahim durum; Batılı leş kargaları ve itleri tarafından
işgali, terör faaliyetleri ve Devletin hatalı bilhassa Irak ve
Avrupa-Birliği politikaları nedeniylede Türkiyedeki bu boy gösterme,
baş kaldırma ayrışım eylemleri
hızlanmıştır, daha da gelişmiştir. ( son
Şemdinli, Batman, Diyarbakır olayları
.!).
Gün geçtikçe Türkiye bir kaosa, (karışıklığa) hazırlanılıyor.
Öne
sürülen bazı çözüm senaryoları: - Federal yapı, (Çekoslovakya
modeli); - Irak, Filistin, Lübnan Kaos modeli; -Yugoslavya Modeli; -
Bağımsız Kürdistan Model ( Genelde gönülde yatan, nihai model bu
Mega Kürdistan modelidir.)
Bence en sağlıklı ve her
kesin, Avrupa-Birliğinin ve Dünyanın da, Tüm
insanlığın yararına olan Türkiye Cumhuriyetinin,
Türkiyenin bölünmez bütünlüğüdür. Bunu sağlamak içinde bazı radikal
önlemler alınmaktan kaçınmamalıdır. İnsan
hakları, demokrasi maskeleri altında taviz üzerine taviz
verileceğine, bu ülkenin mevcut yasa ve yönetmeliklerine her kesin, her
kesimin uyması istenilmelidir ve bu sağlanmalıdır. Bu vatan toprakları içinde kalıcı veya
geçici bulunan her birey, gelen misafirlerde bu devletin yasa, yönetmeliklerine
uymak mecburiyetindedirler. Bu kural demokrasi yönetiminin
taşıyıcı temellerinden biridir.
Kısaca devlet gücünü,
otoritesini adil hissettirmelidir, çok geç kalınmadan!!!
Ülkede gözden
kaçan diğer bir iki sorun;
dr. husso
İzmir, 19 Mayıs 2006
19 Mayıs anısına ben farklı bir konu hakkında görüşlerimi, gözlemlerimi bu makalede derleyerek sizlerle paylaşmak istedim.