Prof. Yayla; O ,Adam!


Prof. Yayla: Kemalizm eleştirisinden pişman değilim!!! 

"Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder" ve "Neden her yerde bu adamın (Atatürk) fotoğrafları var?’ diye soracaklar" sözleriyle büyük tepki toplayan Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla, sözlerinin arkasında olduğunu açıkladı. Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla, İzmir’de AKP İzmir İl Gençlik Kolları’nın düzenlediği, ’Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkilerinin toplumsal etkileri’ konulu panelde, "Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder. İleride bizlere neden her yerde bu adamın …..
…………..

 Bu konu hakkında her kez kendi kişiliği, bilgileri, kültürü düzeyinde farklı yorumlar yapabilir.  Bende konu hakkında normal bir vatandaş olarak farklı bir yorumumu burada yazmak ve tartışmağa sunmak istiyorum!


Kendimizde değil;  hep Başkalarında, ….

Ya hep Cumhuriyet yönetiminde

Yada Devlette, Yada Kemalizimde, Yada Askerde, ….


“Bir insan düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilmelidir. Yazarak, konuşarak, söyleyerek, resim yaparak, karikatür yaparak... Ne düşünüyorsa, bunu çok açıklıkla ve çok kolaylıkla ifade edebilmelidir”  buraya kadar doğrudur. Fakat bir profesörün Atatürk’e başkalarının ağzından nakil yaparak da olsa "Bu adam" diyerek hitap etmesi Atatürk’ü seven bizleri, ülkeyi üzmüştür. Yaklaşık 40 000 kişinin ölümüne, milyonlarca insanın mağdur olmasına,  100- Milyar dolar devleti zarar sokan, bebek canileri bir terörist grubun elebaşına sayın diye hitabı içimize sindirmeyi isteyeceksiniz. Bizlerin. Ulusumuzun, ülkemizin bugün var oluşunu borçlu olduğumuz Sayın Mustafa Kemal Atatürk’e o adam diye hitap eden prof unvanlı …. ve onun safsatalarını da ifade özgürlüğü maskesi altında içimize sindirmeyi isteyeceksiniz, tepki göstermemizi yadırgayacaksınız,  …. 

(İfade özgürlüğü tanımı da sanıldığı gibi sınırsız, kuralsız değildir. İfade özgürlüğü, tanımı ve sınırları ülkelerin huzur, güvenlik ve ekonomik ve siyasi çıkarları doğrultusunda, eğitim ve kültür düzeyine göre değişmektedir. Örneğin, Fransa’da ermeni soykırımı deme ifade özgürlüğünüz yasaktır. "Bu adam" sözleriyle bahsetmek terbiye ve adap kurallarını aşar,  profesör unvanlı akademikerin, bilim insanının üslubuna ise hiç yakışmaz. Bazı insanlar;  aldıkları unvanları, bulundukları makamları taşıyamayacak kişilik yapısında ve veya hazırlıksız da olabilirler. Hatta kendilerini dev aynasında görüp,  Mustafa Kemal Atatürk’e,    bin kişilik bir radikal İslami partinin toplantısında bu adamın diye, onu küçümseyici, küçük düşürücü, alay edici hitap etme cüretini de dışarıdan pompalanarak gösterebilir. Bu vukuatı aleyhinde yazı yazanlara da hodri meydan diye bağırarak saldırma sarhoşluğuna da kapılabilir.
Benim için en üzücü olanı ne biliyor musunuz? Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanının bu şahsın avukatlığını ifade özgürlüğü adı altında sahip çıkması, onu bir nevi kamuoyunda desteklemesi, birilerine biz arkanızdayız mesajı vermesidir.
(Türkiye’de bazı profesör unvanlarının nasıl alındığını, verildiğini duymayan da yoktur sanıyorum. Örneğin 12 Eylül ve Özal dönemlerinde akademik unvanlar gelişi güzel dağıtılmıştır.  Bir proje çalışması kalitesinde dahi olmayan bazı tezlerle ve dışarıdan kopya edilerek çevrilen ders kitapları ile profesörlük unvanları alınmıştır. Hatta bazı Fakültelerde var olan o zamanki doçentlik sınavı prosedürüne bile gerek duyulmadan başkaları tarafından doçent yaptırılanlar ve daha sonra profesör olanlar da vardır.  Bunu ben kendi kafamdan uydurmuyorum, kendi doçentliğini bizzat kendisinden dinlediğim ismi lazım değil bir profesörden biliyorum, !!)

Kısaca; demokrasi, insan hakları ve toplum, ülke içinde düşünce ve ifade özgürlüğü kişi, kişilere;
A)  - başka kişi ve kişilere, - toplumun, ulusun, devletin değerlerine,  huzur ve güvenliğine, geleceğine,  hakaret etme, aşağılama, maddi ve manevi zarar verme, bozma serbestliğini, hakkını vermez, 
B) -yalan yanlış, uydurma, senaryo haberlerle, bilimsel olmayan, dışarıdan pompalanan hayali, çıkar amaçlı yazılı sözlü yayınlarla, bildirilerle toplumun, ulusun birlik ve bütünlüğüne; huzur ve güvenliğine zarar verme özgürlüğünü, hakkını vermez.
C) Bu ifade özgürlüğü, demokrasi, insan hakları yasa kavramları, yönetmelikleri ve ulus değerleri kendi veya belli çevrelerin çıkarları doğrultusunda gelişi güzel yorumlanamaz
D) Atatürk ve çalışma arkadaşlarının önderliğinde kanlı mücadeleler sonuncunda birçok yokluklar ve zorluklar altında kurulan ve bizlere emanet edilen Türkiye Cumhuriyeti ne bir kabile ne bir banana ne de bir diktatörlük devletidir.
Türkiye Cumhuriyeti; bu devlet, bu ülke, bu ulus, bu vatan sahipsiz kalmadı, kalmayacaktır da. Bu ülkenin, bu devletin, bu ulusun yasa ve yönetmeliklerine, değerlerine, bu devletin sınırları içinde yaşayan her kez saygı duymak ve uymak zorundadır.

Demokrasilerde, Cumhuriyet Devlet Yönetimlerinde;  İfade Özgürlüğü; Bir insan düşüncelerin, görüşlerini, gözlemlerini, bilimsel araştırmalarını, v.b. bulunduğu devletin sınırları içerisinde, o devletin kanun ve kuralları çerçevesinde rahatlıkla, korkusuzca ifade edebilmesidir.

Fazla demagojiye gerek yoktur diye düşünüyorum: 1. Demokrasilerde, yöneten de halktır, yönetilenlerde halkın ta kendisidir.  Devlet mekanizmasının işleyişini ve hareket sınırlarını halkın ta kendisi de belirler. Nasıl mı?  Belirli sürelerle demokratik seçimlerle belirlediği milletvekilleri ile devlet kurumlarında görevlendirdiği ekiplerle, farklı özel kuruluşlarla, sivil örgüt kuruluşları ile…

Demokrasi ve insan hakları ve düşünce ve ifade özgürlüğü ilgili bu ve benzeri hükümler Batılı Devletlerin yasalarında bulunmaktadır ve ihlaller ciddi, kararlı bir şekilde takip edilmektedir.  Eğer inanmıyorsanız, bu ülkelerde 5-10 Euro ya satılan yasalar kitapçıklarına bir bakın.        

Prof. Unvanlı O adamın, Kemalizm, Atatürk ve Cumhuriyet devlet yönetimi konularındaki sözlerinin bilimselliği de tartışmalıdır!   Bu konunun uzmanı değilim, sosyal bilimci de değilim, sadece dr. mühendis unvanlı normal, saglıklı bir vatandaş olarak örneğin, Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder.. konusu hakkında  değerlendirmelerimi yazmak sizlerle düşüncelerimi paylaşmak istiyorum:

1. Türkiye Cumhuriyet Devleti bir çok zorluklar ve yokluklar  içinde kurulup sürekli fakat farklı hızlarda ve boyutlarda gelişmeye devam etmiştir.
Parçalanmış, yıkılmış, harap edilmiş ve işgal edilmiş bir Osmanlı İmparatorluğundan sonra bir dikiş iğnesi bile üretebilecek sanayisi olmayan bir devletten, okuma yazma oranı yok denecek kadar az bir ulustan; bu gün sanayisi dev ülkelerle rekabet edebilecek sanayi ürünleri, hizmetleri ve teknolojileri üretebilmektedir, dünyanın her bir köşesinde de satmaktadır.  Bu gün her ilde en az bir üniversite, her ilçede en az bir yüksek okul bulunan bir ülke haline gelmiştir. Dünya devletleri içinde saygın bir konumda, güvenli ve dimdik ayakta duran bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti Bulunmaktadır.

Türkiye’nin bu günkü konumu, refah düzeyi, kişi başına düşen gelir zenginliği tabiî ki yeterli değil. Çok daha iyilerde, çok daha yüksek konumlarda olması gerekirdi. Maalesef bizler,  ulusumuz hak etmediği yaşam refahı düzeyinde olduğu, ipe sapa gelmez bazı işlerle de bocaladığı da üzücü bir gerçektir. Bunun, bilhassa Batılı Avrupa Devletleri refah düzeyinin altında kalmasının, yeni teknolojiler toplam üretiminde onların gerisinde kalmasının nedenleri, engelleri; Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Atatürk ilkeleri, Atatürk sevgisi, Kemalizm, Askerler değildir. Tüm sucu Kemalizm’e, cumhuriyet yönetimine veya askere mal edilmesi bence büyük haksızlık yanında, densizliktir. ….

Prof. Yayla’nın aksine ben farklı düşünüyorum: Türkiye Cumhuriyet Devleti, Türk Ulusu; bu coğrafyada, iç ve diş büyük zorluklar altında, yüksek engeller altında; içinde barındırdığı asalak, vatan hainlerin ağır tahribatları altında;  sorumsuz, bilgisiz, zayıf, tecrübesiz siyasilerin, bürokratların açtıkları ağır yaralara ve içimizdeki diplomalı, kravatlı onur madalyalı kara cahillerin sebep oldukları zarar, ziyan, talan ve hırsızlıklarına rağmen,  hala dimdik ve ayakta ve yürüyebiliyorsa, ilerleyebiliyorsa;  bu laik cumhuriyet yönetimi, Kemalizm, Atatürk ve asker sevgisi sayesindedir, atalarımızdan, büyüklerimizden, aile terbiyemizden aldığımız ulusal değerlerimizdendir.  …. 

Bu gerçekleri görmemek için insanın kafa yapısının, kişiliğinin bozuk olması veya yeteri gelişmemiş ya da beyninin belli çevrelerce, örgütlerce yıkanmış yada satın alınmış olması gerekir. 
Bu ülke; daha iyi kaliteli, daha yeni, daha fazla çalışarak, üreterek bir birliktelik, bir ulusal bütünlük içerisinde kendi özgüveni, çapası ve dürüstlüğü ile layık olduğu refah düzeyine ulaşır, Çocuklarına, torunlarına çok daha iyi ve güvenli mutlu huzurlu bir gelecek sağlayabilir.
Bizlerin ve bizden sonraki nesillerin iyi bir geleceği Türkiye’dir. ….

Yayla ve ekibine yaklaşık 550000 Euro, neyin karşılığında ve kimlerden verilmiştir veya alınmıştır? Aslında bunun araştırması yapılmalıdır, kamuoyu bilgilendirilmelidir.  Gerçek liberallikte bu ve benzeri projeler kamuoyu ile paylaşılır, kamuoyu bilgilendirilir.
Bu hükümet, Bu Devlet, Bu Avrupa Birliği;  üniversitelerimizde bırakın bilimsel araştırmalar sürdürmek için gerekli alt yapıyı veya bir bilgisayar laboratuarını tamamlamayı;  bin bir güçlükle yapılan yeni bir bölüm binasına öğretim için sandalye, masa bile alacak kaynak bulamıyor, veremiyor!!!  İki üç sandalye, masa için koskoca profesörler, sanayicilere adeta dilenmeğe mecbur bırakılıyorlar. 
(Proje hazırla, kabul ettir ve bu suretle eksikliklerini tamamla demekte doğru değildir, dışarıdan sanıldığı kadar da basit değildir.  Kısaca bir iki nedeni burada açıklamak istiyorum: 1. proje hazırlamak ve kabul ettirmek için gerekli reel, yani göstermelik olmayan bir alt yapının olması gerekir. 2.  Belli kesimlerle iyi ilişkilerde, kuvvetli bağlantılarda bulunmak gerekiyor. 3. Yeterli proje teşvikininde olması gerekir… Bakın size kendimden bir proje ile ilgili bir tecrübemi burada kısaca sırası gelmişken anlatayım; 2002 ile 2003 yıllarında Lazer imalat yöntemleri uygulaması ile bir dpt-projesini büyük bir zaman ayırarak kendim hazırladım, TU-Berlinden teknolojik destek, iştirak ta aldım ve ilgili yerlere Nisanda 2004 verdim. Mübarekler ta bugüne kadar bu proje hakkında olumlu veya olumsuz cevap verme nezaketinde dahi bulunmadılar. Projenin akıbeti hakkında bir iki satir yazma sorumluluğunu dahi duymadılar. (Bunların projeler hakkında yanıt verme alışkanlıklarının olmadığını, hatta projenin değerlendirmeğe dahi alınmadığını çok daha sonra örgendim!  Yurt dışında, Almaya’ da iken Lazer teknolojisine her yerde çok  büyük önem verdiklerini, çok yönlü  yoğun  be geniş katılımlı araştırmalar yürüttüklerine şahit oldum. Her geçen gün imalat sektöründe bilinen konvansiyonel imalat yöntemlerinin yerini kaliteli lazer imalat yöntemleri almaktadır.  2003 ve 2004 yıllarında yaptığım bir araştırmada lazer sadece birkaç işyerinde malzemelerin kesiminde kullanıldığı, lazer kaynağını yapacak tek bir kişinin bile Türkiye’de olmadığını örgendim.  Bunlara istinaden lazer konulu bu projeyi hazırladım. Hatta Üniversitemizde, Fakültemizde, Bölümümüzde Lazer imalat yöntemleri ile ilgili bir bölümün, Anabilim-Dalının Enstitünün açılması için ilgililer yazdım.  Bölgeye de yararlı olacağını vurguladım. Sonuç mu? Bir hiç.  Sonrada birileri kalkıp proje üretilmiyor diye veryansın ediyor. Hem sonra bir doçent ve profesör unvanlı öğretim üyesi ek dersle cebine ek para girerken, ne diye kendisine katkı sağlamayan, pay alamayan proje üretsin ki?  İşte bu nedenle biraz kafa içyapıların değişmesi gerektiğini savunuyorum.


Bence bu profesör belli çevrelerce pompalanarak Van’daki yargıç gibi kullanıldığı kanaatindeyim!!! Türkiye’nin birçok üniversitesinde çok daha radikal, tarikat mensubu ve sayıları bir hayli fazla profesörlerin bulunduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Mühendislik derslerinde sınıfın içinde öğrencilerine radikal cami vaazı verenlerinde olduğunu duymayan da yoktur. Üniversitelerimiz bizden olan “inananlar” ve bizden olmayan  “inançsızlar” diye de uzun bir süreden devam eden bir guruplaşma sürecindedirler. Devlet otoritesi zayıfladıkça, siyasi zemin hazırlandıkça bunlar ortaya çıkacaklardır, ortaya atılacaklardır, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın! (dr. husso)