“Beyin göçü”  konusunda canınızı fazla sıkmadan bir iki satır yazmak istiyorum

 

  1. Türkiye dışında yetişen ve halen çalışmakta olan akademikerlerin, bilim adamların teşvik le de olsa şu sıralar Türkiye’ye sine geri gelmelerini sağlamak bence hatadan öte sorumsuzluk olur, onlara kötülük etmiş olunur. Yurt dışına tahsil için gitmiş olanların Türkiye’ ye bazı nedenlerle geri dönmek istemeyenleri bazı çevreler suçlamadan önce; Türkiye’de onları bekleyen çalışma ve yaşam koşulları değerlendirilsin. Örneğin, Yurt dışında okumuş ve bir süre orada çalıştıktan sonra Türkiye’ye dönmüş ve Türkiye’de sefil durumda birçok yüksek mühendis arkadaşı tanıyorum!    
  2. Hangi sebeple, hangi niyetle olursa olsun geri dönenlerden birçoğu, geri döndüklerine bin pişman edilmişlerdir. Bunlardan biride benim! Örneğin Almanya’da iken Türkiye’nin oradaki temsilcililerinde Türkiye’ye dönün, Türkiye’nin size ihtiyacı var, Biraz da vatan için orada çalışın, Türkiye’nin sizin gibi yetişmiş elemanlara ihtiyacı var…, gibi telkinlere, uyarılara muhatap oluyorsunuz. Türkiye’den bir sürü vaatlerle de davette alıyorsunuz. Bunların dışında ben gibi idealist biri olarak ta geri dönüyorsunuz Türkiye’ye döndüğünüzde ise sizi bin pişman ediyorlar. Bu kurumların en başında YÖK ve Üniversiteler yer alıyor daha sonra özel sektör de geliyor.
  3. Amerika’da doktorasını tamamlayıp geri dönen genç başarılı ve idealist bir arkadaş en fazla 5 ay Üniversitede kalabilmiştir. Daha sonra aldığı burstan dolayı mecburi hizmetle ilgili hukuki işlemler için avukat tutarak, Amerika’ya apar topar geri kaçmıştır!  Bunun gibi isim vermeden sizlere çok sayıda örnekler verebilirim. Daha farklı bir örnek, Bunca sene Almanya’da TU-Berlin’ de okumuş ve Türkiye’ye geri dönmüş bir süre çalıştıktan sonra uzun süre işiz kalıp iş bulamayan arkadaşlarda tanıyorum. Almanya’dan Üniversite mezunu bazı arkadaşlar ya karı ya da ana-baba parası yiyerek mutsuz yaşamağa devam ettiklerinden bazılarımız haberdar değiller galiba!  ( “Oxford mezunu bir arkadaşımız Türkiye’de seyyar satıcılık yapmaktadır…” haberini mutlaka sizlerde Televizyon haberlerinde izlemişsinizdir. Kim demiş ki Türkiye Çağ atlamamıştır diyenler halt etmişlerdir, baksanıza Türkiye’de seyyar satıcılarımız, amelelerimiz, hamallarımız, bakkallarımız, gişe memurlarımız  dahi üniversite mezunları, yakında otogarlardaki hela bekçiliği için de üniversite mezunu şartı gelirse kimse şaşırmasın!)
  4. Yurt dışında yetişen, okuyan ve halen çalışmakta olan akademikerler, bilim adamları yurtdışındaki mevcudiyetleri ile aslında ; - hem kendilerine, - hem ailelerine, - hem çevrelerine, hem de Vatanlarına, Türkiye’ye çok daha faydalı olabilirler. Onlar her iki ülke için hem bulundukları ülke için hem de Türkiye için yararlı faaliyetler sürdürebilirler, birer fahri elçi gibi birçok alanda ilişkilerin gelişmesinde yardımcı olabilirler, her iki ülke için, bulundukları kurumlarda da birer irtibat elemanları olarak faydalanılabilir.  (Örneğin, iki senede bir ilgilerin de katılımları ile ortak sempozyumlar düzenlenebilir.  Böyle bir organizasyonu TÜBİTAK, Sanayicilerin, sanayi bakanlığının ve diğer ilgili kurumların desteği altında bir üniversite üstlenebilir.  Bu toplantılar periyodik olarak hem Türkiye’de hem de Türklerin yoğun olduğu ülkelerde yapılabilir, Bu tür toplantılarda onlar motıve edilerek, vatanları ile ilişkileri yararlı olacak şekilde motive edilebilirler, ortak çalışma projeleri yürütülebilir, oranın ileri sanayi teknolojisinin Türkiye ye kazandırılmasında ortak çalışmalar yürütülebilir v.b. Böyle bir aktiviteyi  Ege üniversitesinde EBİLTEM üstlenebilir..)  
  5. Onları bazı ipe sapa gelmez vaatlerle Türkiye’ye getirilmelerine, daha sonra Vatanlarında perişan olmalarını ben şahsen istemiyorum. Hele orada uzun süre kalıp çalışanların veya orada doğup oranın kültürüne, çalışma edebine alışmış akademikerler, bilim adamları Türkiye’de başarılı, randımanlı çalışamazlar. Türkiye’deki çalışma ve yaşam koşullarına uyum sağlayamazlar. Hele oradan maddi birikimleri olmadan Türkiye’ye dönerlerse âleme rezil maskarada edilirler. Maalesef bunlar acı fakat pek çoklarımızın duymak istemediği gerçeklerdir.  Türkiye’de hiç bir varlık göstermeyen, sesi duyulmayan bir çok akademiler, bilim adamı yurt dışına gittiklerinde  çok başarılı faaliyetler ortaya koyabilmektedirler. Bunun nedenleri hakkında da ilgililerin biraz kafa yormaları gerekir diye düşünüyorum.  

 

  1. Sizin TÜBİTAK ilk evvel Türkiye Üniversitelerinde YÖK’ ün yarı aç yarı tok çalıştırdığı öğretim üyeleriyle biraz ilgilensin. Önüne bolca konan maddi kaynakların,  bilimsel araştırma ve uygulama projeleri için yerinde ve efektif kullanılmasına özen göstersin bu kaynakların ipe sapa gelmez projelerle ziyan edilmesine fırsat verilmesin. Kısa sürede bu kurumlara ve yöreye para kazandırabilecek uygulamalı projelere öncelik verilsin. Aslında TÜBİTAK’ a ayrılan araştırma proje kaynaklarının büyük kısmı Üniversite-Sanayi işbirliği projelerine, ARGE çalışmaları için üniversitelere devredilmelidir. TÜBİTAK bürokrasisi kaldırılıp,  denetim ve koordinasyon görevine dönmelidir.   

 

Yukarıdaki yazım bir, iki ileri zekâlı tarafından sansür edilmeden btmezun@yahoogrup.com ta yayınlanmasıdır! Bu yazı oradaki beyin göçü projesi ile ilgili bir e-mail üzerine hazırlanmıştır.

 

Saygılar

ozden

İzmir,20.12.2006