27 NİSAN 2007 TARİHLİ ASKERİ UYARI

 

Gerek bu uyarı hakkında gerekse de demokrasi, hürriyet, insan hakları konularında şahıslar;  kişilikleri, çıkarları, aldıkları eğitim, öğretim nispetinde birbirinden çok farklı tanımlar, yorumlar sunmaktadırlar.

 

Demokrasi devlet yönetimi; halkın kendi yönetim şeklidir.

Halkın çoğunluk temsili ile devletin yönetimidir.  Bu konuda daha detaylı tanım ve bilgiler web sitemde ve diğer ilgili internet sitelerinde ve literatürde bulunmaktadır.

(DEMOKRASI = CUMHURIYET ;
Eşit değildir "SINIRSIZ-ÖZGÜRLUK Artı SÖMÜRÜ"
„Günün ve geleceğin güvencesi ve zenginliğidir"

“Demokrasi, Cumhuriyet; güç ve hâkimiyetin halkta toplandığı bir devlet yasama, idare yönetimidir”


Ana İlkeleri:
- Hür iradeyle, halk iradesini temsil eden çoğunlukla alınan kararlara, yasalara, kanunlara, kurallara, herkes tarafından saygı duyulması, uyulması, uygulatılmasıdır.

 Can-mal güvenliğini, fırsat eşitliğini, ülkenin birlik ve bütünlüğünü, ülkenin çıkarlarını her şeyden üstün tutan, taviz vermeyen ciddi, onurlu bir yasama yönetimidir
-Milletin-İradesi mutlak çoğunlukla meclise yansır)

 

 

Demokrasi devlet yönetiminin bir Anayasası vardır. Her iktidar değişikliğinde dokunulmaması, değiştirilmemesi gereken ülkeye ulusa özgü temel yasalar vardır. 

AKP döneminde devletin bu temel kavramları siyasi beceriksizlik, bilgisizlik ve kişisel ihtiraslar nedeniyle saldırıya uğramaktadırlar……

AKP’nin bu sinsi saldırıları karşısında sağduyulu vatandaşlar ve bir çok devlet kurumları sivil toplum örgütleri harekete geçerek demokratik tepkilerini, uyarılarını göstermişlerdir.

…………..

………………….

 

AKP ve savunucuları ve de siyasi havaya göre hareket eden yazarlar, yorumcular,

27 Nisan 2007 tarihli askeri uyarıyı anti demokratik buluyorlar.  Hatta bazı ileri zekâlılar ortaya çıkıp Türk Genelkurmay başkanının bu uyarı nedeniyle yargılanmasını da talep ediyorlar. Devletin saygın bir kurumunu yıpratmak içinde bu bizim geleneksel ileri zekâlılar meydanı boş sanıp ellerinden gelenini de yapmaktan çekinmiyorlar.

 

Bu bizim ileri zekâlılar takımı;

 

A.      Yıllardır % 24 halk çoğunluğu ile TBMM’de % 65 varan temsili çoğunluğu demokratik buluyorlar.. Bu demokrasi kepazeliğini her nedense tenkit etmekten kınamaktan çekiniyorlar. Bu demokrasi ayıbına karşın alternatif çözümler üretmiyorlar bu konuda köşelerinde yazılar yazmıyorlar,  ekranlarında da tartışmıyorlar.

    [ Bakın, % 20–35 oranında oy alan bir başkanın, bir partinin geride % 80–65 halk iradesini hiçe sayarak, devlet yönetimini ele geçirmesi, hükümet kurması, anayasayı değiştirme çabaları demokrasi ve insan hakları ile bağdaşamaz, insan mantığı bunu kabullenemez. Bir adayın, partinin kendilerini benimsemeyen % 85’lik reel çoğunluğu dikkate almaması bir kepazeliktir, idare etmesi ise diğer bir saçmalıktır. Bu olsa, olsa düşünülmeden, tartışılmadan düzenlenen yasadan kaynaklanan bir maskaralık, rezalettir. Bu ancak diktatörlük rejimlerine has yasama yönetimidir

Seçmenlerin yaklaşık % 20 çeşitli nedenlerden oy kullanmıyor! Geçerli oyların %34 lük bölümünü alan parti, TBMM´sinde neredeyse üçte iki çoğunluğa varan milletvekili sayını kazanıyor. TBMM´de ise geçerli oyların % 66 si temsil edilmiyor.

Bu tablo; - demokrasiye, cumhuriyete aykırıdır. - İnsan haklarıyla da bağdaşmamaktadır, -Anayasaya da ters düşmektedir. Açıkçası hükümetiyle birlikte günümüzün TBMM´si demokrasi yönetimi tanımına göre yasadışıdır! Nedenimi? Gayet basit, "ulusun çoğunluğunu temsil etmiyor

 .İste gerçek demokratikleşmeye buradan başlanılmalıdır; Siyasi Parti ve Seçim Yasalarının Gözden Geçirilmesiyle; Halk İradesinin TBMM’sine yansımasına gayret edilmelidir. Örneğin,iki turlı bir secim sistemi ile,  en fazla oy olan ilk üç veya dört parti ıkın ci turda aldıkları oy oranlarına göre milletvekilli sayısı ile TBMM´sine  girerler. Türkiye için faydalı bir alternatif olarak düşünülebilir.

Düşünmeden, tartışmadan, belli kesimlerin menfaatleri doğrultusunda durmadan yeni anayasa hazırlayıp düzenlemekte; yeni iktidarla tekrar bozmakta ve Başkanlık-Sistemi, Birinci, İkinci Cumhuriyet ve benzeri safsatalarında kerameti aramak en büyük bir yanılgıdır.

 Tembel, haylaz öğrencinin başarısızlığını kalemin ucunda araması gibi!]

 

B.      Genel Kurmayın demokratik uyarısını antidemokratik bulanlar ve kınayanlara ben buradan sesleniyorum; bu yüzsüzlük, çifte standart neden?

C.     %24 çoğunluğu temsil eden bir hükümetin, istediği yandaş, kukla bir adayı, seçimlere bir gün kalaya kadar gizlenerek cumhurbaşkanı seçme arayışı, inadı demokratik midir? Cumhurbaşkanı milletvekillerin hür iradesiyle birden fazla adayın içinden seçilmelidir. Üç kişinin belirlediği kukla bir adayın seçtirilmesi esas antidemokratiktir. Bu meclis bu koşullar altında böyle bir cumhurbaşkanı seçmemelidir

D.     Türkiye’deki Parti içi yönetimleri demokratik midir?  Partiler  içindeki diktatörsü saltanatlar, mafya tipi uygulamalar demokratik midir?  (Hele partisine büyük oy kaybettiren, hatta TBMM´ne partisini sokamayan diktatörsü parti başkanları, yerlerini diğer partililere bırakmasını öğrensinler. Parti içindeki diktatörsü saltanatlarına bir son vererek, parti içindeki yenileşme,  fikirsel-zenginleşme, gençleşme, iyileşme, değişme sürecine katkı sağlasınlar.) 

E.      Seçimlerle ilgili yasalarımız bilhassa TBMM’ si vekilliliği adaylığı seçimleri demokratik midir? Bu secim yasalarına göre normal mesleğinde başarılı bir vatandaş fırsat eşitliğine dayanarak, güvenerek istediği bir partiden aday adayı olabilir mi?

F.      TBMM başkanının tarafsız, olması gerekirken cumhurbaşkanlığı seçiminde belirleyici rol alması ve seçilecek kişinin dindar olması gereğini savunması ve duyurması demokratik midir, demokrasi etigi yanı demokrasi iyi ahlakı ile de bağdaşır mı?  ( Sanki diğerleri dinsiz, Aslında TBMM başkanı suç işlemektedir, halkın huzurunu bozmaktadır, dindar dinsiz, inançlı inançsız, islamist gavurist diye toplumda ayrımcılığı tetikliyor.)

G.      Muhalefetin, sivil toplum örgütlerin, devlet kurumların, genelkurmayın, üniversitelerin uyarılarını dikkate almayan,  onları küçümseyen bu davranış da demokratik midir? İktidarın demokratik akılcılığımıdır, sağduyusu mudur, doğru bir siyasetimidir?  

H.      23 Nisan 2007 dünya çocuk bayramında Türk çocuklarına milli Egemenlik kavramı, Atatürk sevgisi, Türklük bilinci ile ilgili etkinlikler düzenleyeceklerine,  Küçücük kız çocuklarını öcüler gibi giydirip gece yarılarına kadar kuran okuma yarışlarında kafalarını yıkıyorlar, anti laik yetiştiriyorlar. Özde değil sözde demokratlar buna hiç tepki de göstermiyorlar, seste çıkarmıyorlar

İ.         27 Nisan 2007 Genelkurmay Uyarısı benim tarafsız değerlendirmelerime göre demokratiktir. Genelkurmay görev sorumluğu gereği böyle bir uyarıyı yapma mecburiyetine bırakılmıştır. Asıl suç siyasilerde ve mevcut ucu acık, anlamı kaçık, uygulaması keyfi olan, bence gayrı ciddi hazırlanıp yürürlüğü konan yasalarda aranmalıdır.  İşte bakın cumhurbaşkanlığı seçim yasasının yorum ve uygulaması. (yasaların teferruatına mümkün oldugu kadar açıklayıcı bilgilerle, olasılıklarda göz önüne alınarak ek yönetmeliklerle, alt maddelerle açıklanmalıdır. Yanı açık ve seçik olmalıdırlar)  Devletin herhangi bir kurumu ülke meselelerinde kaygılarını kamuoyu ile  paylaşmalıdır. Bu demokrasinin bir gereğidir, sorumluluktur.  AKP iktidarının bazı kaygı verici icraatlarına karşın halkın demokratik tepkisi küçümsendiği ve inatla aynı kaygı verici icraatlar devam ettiği takdirde demokratik gösterilerin şiddete protestolarına dönüşebileceği ve iktidar bu vebalin altına ezilip kalacağı, lanet edileceği de göz ardı edilmemelidir.

 

 

TÜRKİYE DEĞERLENDİRİLİRKEN, TÜRKİYE BATILI ÜLKELERLE KARŞILAŞTIRILIRKEN BAZI GERÇEKLER DİKKATE ALINMALIDIR:

 

Bu gerçeklerin sayısı ve boyutları, ağırlıkları çok farklıdır. İsterseniz bunları birlikte hatırlayalım:

 

1.      Kabul edilse de edilmese de, isterse de paranoyak saplantılar diye de nitelendirilsin Türkiye büyük bir tehdit altındadır, Siyasi, ekonomik kaosu altında  parçalanma, dağılma tehdidi altındadır!  Yakın dönemde Kürdistan isyanı, bunun takibinde diş destekli Kuzey Kürdistan savaşı kaçınılmaz olacaktır. Ermenistan – Azerbaycan daki fiili durumun benzeri Türkiye’nin başına gelme olasılıgı mevcuttur. Kuzey Kürdistan ele geçirdiği petrol gelirlerini kullanarak dıştan her yöndeki desteği satın alacaktır.  En modern silahları kullanacak profesyonel askerleri silahları ile  dahi Türkiye’ye karşın kiralayacaktır!!!  (Türkiye Cumhuriyeti bu ve benzeri olasılıklara karşın vaktinde gizli önlemler almalıdır, hazırlıklı olmalıdır. Bakın, Ta Ecevit hükümeti zamanında, Irakta hala  Saddam’ın sözü geçerken Kuzey Irakta oluşacak Kürdistan devletinden söz etmiş, buna karşın hükümetin, devletin olası politikalarını dile getiren bir makale yazmıştım’)

2.     Belli kesimler; PKK, Kürdistan yanlısı Kürtler, İran –Arap şeriat yanlısı yobazlar, belli Rum ve Ermeni kesimleri Türkiye’nin her yönüyle (ekonomik, siyasi, askeri, milli, kültürel değerler .)zayıflamasını arzu ediyorlar. Bunun içinde her fırsatı değerlendiriyorlar, sinsice sabotaj eylemlerini gerçekleştiriyorlar. Türkiye’de ekonomik, siyasi kaos bunların yararınadır.

3.     İlkel insanın canlının doğasında vardır,  çevresindekilerin güçlenmelerini, kendilerinden daha iyi olmalarını kabullenemezler.  Hatta bazıları vardır ki önünüzde saygı ile eğilirlerken arkanızdan mezarınızı hazırlarlar. Ülkelerde pek çok konuda benzeri davranışlar gösterirler. Kısaca; Türkiye’nin güçlü olmasından bazı ülkeler hoşnut kalmazlar.

4.      Yaklaşık 500 milyar USA Dolar iç ve dış borç yükü altında Türkiye de devlet yönetimi labilleşmektedir. Yani dengeleri zayıf, riskleri çok yüksektir. Dışa ekonomik, siyasi ve askeri bağlılık ve bağımlılık söz konusu olmaktadır. Bu borç yükü altında Dışta itibar da beklenememelidir. Bu borç yükü altında refah, huzur, gelecekte labildir. ( Türkiye ye yeni gelecek olan hükümet bu borçları tanımamalıdır, Borç alıp carcur eden, belli kesimlerce yağma edenler kadar bu borcu veren ve carcur ve belli kesimlerce yağma edilişin seyreden alacaklılarda bu yükün, bu vebalın altına girmelidirler)

5.      Türkiye’de reel işsizlik sanıldığından çok daha yüksektir. İşsizlik ve Sosyal güvencede deki yetersizlikler de topluma kırılganlığını artırmaktadır ve devlete karşın bağlılığını azaltmaktadır.   (Aç oynamaz, saldırır, çalar, gasp eder, isyan eder, bozar, Allah ve yasa tanımaz, çıldırır, çıldırtır!)

6.      Gelir dağılımındaki uçurum ve fırsat eşitsizliği

7.      Koşulsuz ve sınırsız, kontrolsüz yabancı sermayenin devlet yönetimindeki söz sahipliği. (Kim ne derse desin, Türkiye’deki günümüzün yabancı sermaye anlayışı ile ülke kaynakları ve insanlarımız sömürülmektedir)

8.      Başıboş gençlik.  (İçki, kumar, tembellik, cahillik, Motivasyonsuz, uyuşturucu, ahlaksızlık, ibnelik, orospuluk, hırsızlık gibi kötü alışkanlıklar maalesef gençlerimizde artarak yayılmaktadır, yetersiz ve sağlıksız beslenmeleri de ayrı bir konu ve gençlerde gözlediğim  ülke meselelerindeki ilgisizlikleri, milli değerlerden yozlaşmaları) Öyle bir gençlik yetişiyor ki, dedesinin, büyük annesinin üç kuruşluk bağ kur maaşını çalıp, gasp edip hovardalık eden, kafa çeken,  gençlikten her nedense söz edilmiyor, inşallah ben abartıyorum ve gözlemlerimde ve değerlendirmelerimde yanılıyorumdur)

9.      Birde bizlerin hep göz ardı ettiği çok önemli bir gerçek vardır. Bizim özürlü demokrasi kültürümüz, anlayışımız. Örnek mi? Parti içi demokrasiye, parti içindeki başkan saltanatına, diktatörlüğüne, kapı kulu bağlılığına ses çıkarılmaz. Fakat ‘7 Nisan 2007 Genelkurmay uyarısına antidemokratik diye veryansın ediliyor: Allah bunlara akıl fikir, bizlere de bunlarla yaşamağa ve uğraşmağa sabır ve güç versin. 

10.  Türkiye’de daha farklı görev anlayışlı bir silahlı kuvvetler vardır. Cumhuriyet, ülke bütünlüğü, ülkenin huzur ve güvenliği, laiklik çağdaş eğitim üzerine namus ve şeref sözü üzerine yemin eden ve ölümden zerre kadar korkmayan bir ordu mensupları vardır  

 

İşte bakın bu gibi farklılıklar yeri ve zamanı geldiğinde ilgililere anlatılmalıdır. Bilhassa Avrupa, birliği, başkanında hatırlatılmalıdır. Onlara dışarıdan ahkâm kesilmenin pek doğru olmadığı hatırlatılmamdır. Hatta ileri gittiklerinde onlara ilk evvel kendi pisliklerinize bakıp temizlemesini bilin daha sonra Türkiye’de gelin de denilmelidir. Çok daha ileri gidildiğinde de kıçlarına tekmeyi vurup kapıyı da göstermekten kaçınılmamalıdır. (Ülkelerin dış politika münasebetlerinde her zaman dostluktan ziyade karşılıklı çıkarlar söz konusudur.  Kendisini ve seni saymayanı düşünmeyeni sen nebiye düşüneceksin,)

Tabiî ki Türk devleti bu problemim çözümünde çok daha farklı çözüm yöntemleri ve mekanizmalar üretecektir, geliştirecektir ve uygulayacaktır.

 

 

Sözün kısası:

 

a.     Türkiye Batılı ülkelere nazaran çok daha farklı ekonomik, siyasi, coğrafi, beşeri, askeri, eğitim, demokrasi anlayışı gibi sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunların çözümünde tabi ki daha farklı demokratik çözüm yöntemleri ve mekanizmaları geliştirip uygulayacaktır, Batılı Devletlerin yaptığı gibi.

b.      Sırası geldiğinde devletin kurumları, sivil halk örgütleri düşüncelerini kamuoyun ile paylaşacaklar ve tartışacaklardır ve gerekli görüldüğünde gerekli uyarılar yapacaklardır. Türk silahlı küvetleri tabu gibi görülmemelidir. TSK ve Emniyet Teşkilatı iktidarların kapı kulları olmamıştır olmayacaktır da.

 

BENCE ANTİ DEMOKRATİK OLAN, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİ; DARBELERE MUHTIRALARA, UYARILARA MECBUR BIRAKAN SİYASİLERDİR, MEVCUT SİYASİ ZİHNİYETTİR. 

 

Mayıs 2007 bir cumhurbaşkanını seçemeyen,  bir araya gelip bir aday üzerine mutabık olamayan, cumhurbaşkanlığı secimi için bir araya gelemeyen, biri birleri ile konuşamayan, anlaşamayan TBMM vekillerinin, siyasilerin ne demokrasi hakkında, nede 27 Nisan 2007 tarihli genelkurmay uyarısı hakkında söz söyleme hakları yoktur. Her şeyden evvel Parti içindeki kabullendikleri saltanat demokrasi anlayışına, ayıbına baksınlar.

 

AKP den Hükümetinden beklenilen davranış ne olabilirdi sorusuna gelince:

 

-         Kişisel inadı ve ihtirasları bırakıp, Kasım 2007 yerine daha erken adil bir seçime gitmek, güvenoyu tazelemek olmalıdır.

-   Baskın seçimlerin ne ülkeye nede partilere faydası yoktur. Demokrasiye de aykırıdır.

-         Yeni Cumhurbaşkanlığı seçimini yeni oluşacak parlamentoya bırakmak.  Bu herkesin yararına olacaktır.

-         Her şey ülkenin, insanlarının iyiliği, güzelliği ve mutluluğu içindir.

 

AKP 2–3 aylık bir erken secimden ne diye korksun, dünyanın parlayan yıldızını Türkiye yaptıklarına göre oyların % 24 çok daha fazlasını alabilirler. 

Yoksa Türkiye dünyanın Parlayan yıldızına kendileri demi inanmıyor?

Daha da sonrası, erken seçimlerde Baykallı bir CHP; AKP için bir ganimettir!

 

dr. husso,29.04.2007

 

 

 

 

*** Sözün kısası, tekrar Hangi siyasi eğilim, otorite ve-veya kişi-kişiler gelirse gelsin,  günümüzün Türkiye şartlarında;

·         ve dış borçlar kaldırılmadıkça,

·         yolsuzluklar, devlet ve kamu israfları önlenmedikçe,

·         Vatandaş, halk; sömürülmesi, sağılması için güdülmesi gereken insani-hayvan sürüsüdür, Devlet malı deniz, çalmayan keriz” beleşçi devlet zihniyeti sürdükçe,

·         Vatandaş, halk çaresiz, zavallı, suskun, tepkisiz, korkak kaldıkça,

·          Çoğunluk hep devlet babadan bekledikçe ve her fırsatta devleti kazıklamağa, yolmağa kalktıkça;

Reel enflasyonun, yoksulluğun, kaosun üstesinden gelinemeyecektir.

Yeni anayasa, yeniden yapılanma, yeni isim arayışları, başkanlık sistemi, I, II, III. Cumhuriyet ile sadece vakit kaybedilir.

 Her şeyden evvel; kafalar, beleşçi-zihniyet değişmeli, eki kafalar yenilenmelidir,

21 Yüzyılda Türkiye’de, tüm dünya devletlerinde liderlikten ziyade, iyi bir takım ve takım kaptanı anlayışı önem kazanmaktadır.

 Birlik ve bütünlük altında büyüklük aranmaktadır. Devlet ve şirket yönetimlerinde doğrusuda budur.

Türkiye’nin başına ne musibet geliyorsa,
 hep bu vatan kurtaran şabanlardan;
çevresindeki yalakların havalarına kapılarak,
Kâh doğuştan lidersin, kâh sensiz yürümüyor
denilerek ayakları yerden kesilen
 parti ve hükümet liderlerinden geliyor.
Bu zamanda halkım, ülkem, devletim, dinim için
çalışıyorum diyen siyasiye kanma,
nefsini körletmek için her kılığa girdiğini,
Yalan söyleyebileceğini sakın unutma.

Oda denensin ne çıkar, hatalardan öğrenilir,
tecrübe de artar diye de kendini saptırma.
Hatandan öğrenmene an kalmaz,
bedelini ölümünle, sonunla da ödersin.
Bilgiyi ara, bul, getirt, öğren, uygula ve öğret.
Eksiksen kendi kendini yetiştir,
 bari danış, sonrada kendi kararını ver.
Kendini düşünmüyorsan, yakın çevreni,
bu kutsal ülkeyi ve bu halkı, bu gençleri
geleceği iyi düşün, bu insaniyettir,
bu Müslümanlıktır, bu ibadettir,
bu Türklüktür, bu yiğitliktir.
Oyunu hislerinden uzak aklınla ver.