CUMHURİYET LAİKLİK MİTİNGLERİ VE BASKIN
GENEL SECİMLER HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER
Konu 1, (İzmir Cumhuriyet Mitingi)
13 Mayıs 2007 tarihli İzmir
mitingine siyasi parti başkanlarının ve siyasileri her vatandaş gibi
katılmalarına kimsenin bir diyeceği yoktur. Fakat daha evvel küçümsedikleri ve
dikkate almadıkları hatta katılmadıkları mitinglerin beklenenden çok daha
kalabalık coşkulu olması ve yankılanması nedeniyle bazı parti başkanlarının ve
siyasilerin İzmir’deki mitingde boy göstermelerine karşıyımdır. Miting sırasında bazı parti başkanlarına,
siyasilere söz verilme ve protokole dahil edilme istemlerine de
karşıyımdır. Bu parti başkanlarının ve siyasilerin bu mitingi bir secim
yatırımı olarak değerlendirmelerine müsaade edilmesi bu demokratik hareketin
özüne de amacına da aykırıdır.
Cumhuriyet mitingleri, laiklik gösterileri halk içinde
gruplaşmaya, kutuplaşmaya, ayrışmaya, dışlamaya, değil, birliğe hizmet
etmelidir. CHP’lisi de, AKP’lisi de, DP’lisi de, MHP’de, Batılısı da, Doğulusu
da, Kuzeylisi de Güneylisi de, türbanlısı da, başı acık olanı da; bu ülkenin,
bu devletin vatandaşları olduğu unutulmamalıdır.
İnsanlar haddinden fazla
geçmişleri ile ilgili yargılanmamalıdırlar, sürekli dışlanmamalıdırlar. Her
vatandaş gibi onlarda şanslarını kullanabilmelidirler. Önemli olan icraatları
ve icraatların değerlendirilmesidir. Toplum içinde sevmediğimiz ve veya
beğenmediğimiz kişi ve kurumlara, şirketlere, devletlere ve yöneticilerine
kamuoyunda onları rencide edecek davranışlardan kaçınmalıdır. Örneğin kişilerin
bilhassa devlet büyüklerinin, yuhalanmalarına, ulus bayrakların yakılmasına,
ayaklar altına alınmasına çiğnenmesine ben karşıyımdır, Türklüğe ve
Müslümanlığa da yakışmayan bir tepkidir, 21 yüzyılda sağlıklı bir kişilik
göstergecide değildir. Sayın Gül, sayın
Erdoğan, sayın Babacan da bu vatanın
evlatlarıdır, bu ülkeyi yıkmak için çalışan vatan hainleri olamazlar. Zaten
buna ne güçleri yeter, nede buna müsaade edecek mekanizmalarda yoktur!.
Mitinglerde başka ulusları ve
devlet adamlarının aşağılamaya kalkışmakta, onların bayraklarını
yakmakta, ayaklar altına almakta 21 yüzyıla yakışmayan protesto davranışlardır,
bence bir zavallılık, ahmaklık göstergesidir. Onların sokakta paçavralarla
yapılmış kuklalarını yakarak naralar altında arapkari
protest edeceğinize, onlara karşın aklınızla, bilginizle, ekonominizle,
silahlarınızla karşın durmasını bilin! İçinizdeki satılmışların yardımıyla
sizleri kullanmalarına, sizleri ve ülkenizin dogal
zenginliklerini sömürmelerine, sizleri geri zekâlı yetiştirip, eğitip
kullanmalarına birlik içinde hareket ederek izin vermeyin. Diğer bir konu ise
son zamanlarda moda haline gelen; ABD lerini öcü gibi değerlendirmek, her
kötülüğün başı gibi görmek te çok yanlıştır. ABD’leri
ekonomi ve askeri yönden güçlü bir devlettir. Haliyle de dünya barışı üzerinde
bazı sorumlulukları bulunmaktadır. (Bir zamanlar Osmanlılarda pek çok siyası
sorunlarda devreye girmiştir. Ülkeler arasındaki sorunların giderilmesinde
ağırlığını hissettirmiştir).
Sözün özü; Görüş,
inançlarımızdan ve icraatlarımızdan dolayı bir birimizi insanlık ölçütleri
içerisinde eleştirelim, tepkimizi gösterelim, ne sömürelim nede sömürülendirilelim …..
* Bu ve benzeri gerçeklerde unutulmamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yönetiminde birçoklarımızın önemsemediği, göz ardı ettiği veya gözden kaçırdıkları bir gerçek vardır. BU GERÇEK YASA VE YÖNETMELİKLERDE ARANMALIDIR. Mevcut yasa ve yönetmelikler le devletin temel değerlerine dokunulmasını önleyen sistemin acık ve seçik hayata geçirilmelidir. Türkiye cumhuriyetinin temel ilkelerine, olası saldırılarda otomatikman devreye giren yasa ve yönetmelik mekanizmaları getirilmelidir. (sömestri tatilinde fırsat bulduğumda bu konuda görüşlerimi yazarak sizlerle burada, web sitemde paylaşmak, tartışmak istiyorum)
Bu parti başkanları ve siyasiler bu mitingde boy göstererek oy avcılığına çıkmadan evvel parti içindeki demokrasiye, parti içindeki mafya tipi faaliyetlere uygulamalara, secim yasalarına ve baskın secim kepazeliğine baksınlar ve gereğini yapsınlar.
Bakın İngiliz başbakanı görevine 2 yıl kala koltuğunu diğer bir arkadaşına devrediyor. Bizim geleneksel parti başkanları gibi koltuklarına ömür boyu yapışıp kalmıyorlar. CHP lideri Sayın Deniz Baykal ve Türkiye’deki diğer parti başkanları, Blair’i örnek alarak doğru olanı yapsınlar! CHP bu baskın genel seçimlerde barajı aşmak hatta iktidar şansını artırmak istiyorsa, yerini bir an evvel başka bir adaya bırakmalıdır. Şüphesiz CHP bünyesi içinde değerli adaylar vardır. Bu adaylardan şu an ilk akla gelen ve kamuoyunda tanınan Sayın Onur Öymen olabilir.
Konu 2, (Baskın
secime hayır, baskın secime boykot)
Ben bu baskın secimde oy kullanmayarak bu meclisin yaz ortasındaki baskın
secim kararını protest etmek istiyorum!
22 Temmuz 2007 tarihli baskın seçimlerin ve 21. yüzyılda hala süre gelen Türkiye’ deki özürlü siyaset zihniyetin bir şekilde protest ve boykot edilmesi taraftarıyım. Nedenleri hakkında bir çok yetkilinin görüşlerini kamuoyunda birlikte izliyoruz.
- Her şeyden evvel TBMM’sini dolduran milletvekillerinin neden seçildiklerini ve kendileri, partilerini düşünmeden evvel halkın, ülkenin, devletin çıkarlarını düşünmeleri gerektiği tepkilerimizle, daha sonrada oylarımızla hatırlatmalıyız.
- Baskın secimler ülkeye yarardan çok zarar vermiştir. Baskın seçimleri onaylayan partilere de hiçbir zaman da yaramamıştır.
- Tüm partilere, tüm adaylara secim hazırlığı için gerekli süre tanımalıdır. Seçmende değerlendirmeleri için gerekli zaman ayrılmalıydı.
-
Yazın tam ortasında, yıllık tatil zamanında
secime gidilmesi bence vatandaşa karşın saygısızlıktır, vatandaş mağdur
edilmektedir.
- Bir çok vatandaş, turizmci, aile, sezonluk turizm işçileri yaz tatil sezonunu dört gözle beklemektedirler. Bir çokları bu kısas süreli yaz sezonundan kazandıkları para ile tüm senelerini idame etmeğe çalışıyorlar. Bu Baskın secim bu yaz onları da perişan edecektir bir çokları kiralarını ödeyemeyeceklerdir, bakın secim nedeniyle iflas edeceklerdir. Ayvalık, Cunda adası gibi iç turizme hizmet eden tatil beldelerin yaz sezonu baskın yaz secimi nedeni ile çok, çok kısa ve çok sönük geçe çektir. Baskın yaz seçimleri AKP nin bir düşüncesizliğidir. Bu secimle vatandaşın ülkenin çıkarlarını değil kendi ve parti çıkarlarını gözetmişlerdir
- TBMM’ si zaten yazın ortasında uzun süreli bir tatile giriyor. Erken secim bu nedenle tatilden sonra, eylül 2007 sonlarına yasal olarak bırakılabilirdi.
DİĞER BİR OLASILIĞI
DA BURADA DEĞERLENDİRMEK GEREKİYOR; “22.TEMMUZ 2007 DEN SONRA TÜRKİYE Yİ DAHA
KARANLIK GÜNLER, SOSYO-EKONOMİK- KAOS BEKLEYEBİLİR”
22.07.2007 baskın genel seçimlerden sonra Türkiye siyasi ve ekonomik bir kaosa sürüklenebilir.
Bu kaos AKP nin
dinci kanadından kaynaklanacağı gibi, programsız, tecrübesiz ve hazırlıksız diğer
partilerin olası koalisyon hükümetlerinden de ortaya çıkma ihtimali büyük. Halk
arasında kutuplaşmalar daha belirgin bir hal alarak toplumsal çatışmalara,
şiddete dönüşebilir. Bunun sonucu olarak ta kurumlar içinde ve arasındaki
çatışmalar hızla yayılabilir!
AKP devlet yönetiminde tek başına
veya ağırlığı belirleyici olarak tekrar iktidara gelme şansı çok büyük. Bunun
nedenleri: - AKP alt yapısının çok iyi
olması, Türkiye genelinde çok iyi ve planlı çalışması, - Dıştan yoğun bir
destek verilmesi, - Dini, camileri dolaylı olarak kullanması, -Karşı
muhaliflerin sönüklüğü, programsızlıkları, halktan kopuklukları sıralanabilir.
CHP veya DP, onlar Allaha emanet! Bırakın bir çalışma planı olmasına, doğru dürüst bir alt yapıyı oluşturmayan, halktan kopuk olan, halka tepeden bakan bir parti ülkenin sorunları ile baş edemez. Bence CHP si DSP ile birleşme ile vakit harcayacağına, inandırıcı, ikna edici bir programla halka meydanlarda kendini tanıtması çok daha iyi olabilirdi. CHP meydanlarda yeni bir isimle inmesi riskli olmasına rağmen oy alma şansını artırabilir. Meydanlarda AKP nin yönetim hatalarını, AKP ile Türkiye yi bekleyen tehlikeleri inandırıcı ve bilimsel olarak halkın içine karışarak anlatabildiği takdirde oy oranını yükseltebilir. AKP parti başkanı kamuoyuna yansıyan konuşmalarında, kavramların seçiminde ve tanımlanmasında çok yanlışlar yapmaktadır, açıklar vermektedir. Diğer partiler bunları kullanamamaktadırlar. (Örnek mi? –Laiklik, -Halk iradesi, -Demokrasi, - Gelir dağılımı gibi ..) Milletvekili aday adayı seçiminde bir değerlendirme şablonuna göre kaliteyi, tecrübeyi araması, halkın önüne iyi, başarılı, albenisi iyi olan insanları çıkarmakla da sanıldığından çok daha fazla oy toplayabilir.
Bu kriterler diğer partiler örneğin, demokrat parti içinde geçerlidir. Benim görüşüme göre Demokrat Partinin yeni bir isimle halkın önüne çıkarak seçmenlerden oy istemesi olası iktidar olma şansını yükseltebilir, örneğin, İlhan Kesici gibi, (bilhassa ekonomik-yönetim tecrübelilerin), parti başkanı olarak oy toplama şansları daha fazla olabilir. Sayın Ağar hakkında halkın belirli bir kesiminde devlet yönetimi ile ilgili endişeler hala bulunmaktadır. Bu endişelerin kaynağı bazı kendi açıklamalarından kaynaklanmaktadır. Benim için ağarın liderlik eksikliği; bir parti toplantısındaki ağlamaklı, gözyaşlı haliydi. Böyle bir kişi ülkenin karmaşık sorunlarının üstesinden gelemez, tabi bu kendi düşüncem.
Sayın Mumcu ise yeterli ve güvenirli olarak kendini halka takdim edememiştir. (Aslında sayın mumcu gibi çok genç yaşta politikaya girenler ve fiziki albenisi olan politikacılar, eski, tecrübeli politikacılar tarafından ilerisi içim yetirttirilmeliydiler, ileriki görevler için hazırlanmalıydılar, Batıda genelde politikacılar gençlik kollarından yetiştiriliyor, hazırlanıyorlar. Nedense bizde geleceği olanlara hep çelme takılır, önleri kesilir ve yıpratılır, devre dışı bırakılırlar).
Konu 3. TBMM’de alelacele çıkarılan yasalara tepki, bu yasaların iptali için hukuksal gerekli başvuruların yapılması
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini düzenleyen Anayasa değişikliğinin aceleye getirilmiştir ve gayri ciddi bir çalışma oldugu bilinmektedir. Türkiye’de bu yasanın bu haliyle uygulanması yaradan çok, zararı olacaktır.
Başkanlık sistemi ile yönetilen bir çok ülke Türkiye’den çok daha kötü siyasi ve ekonomik durumda oldukları da unutulmamalıdır. Başkanlık sistemini uygulamayan zengin ve istikrarlı bir çok ülke vardır. Bence beceriksizlik, bilgisizlik, sorumsuzluk, ehilsizlik, kişisel özürlülük v.b. yönetim sisteminden ziyade siyasilerde ve mevcut yasa ve yönetmeliklerde aranmalıdır.
Mayıs 2007 bir cumhurbaşkanını seçemeyen, bir araya gelip bir aday üzerine mutabık olamayan, cumhurbaşkanlığı secimi için bir araya gelemeyen, biri birleri ile konuşamayan, anlaşamayan TBMM vekillerinin, siyasilerin; ne anayasayı değiştirme nede yeni yasa çıkarma hakları yoktur. Hazretler babalarının çiftliğinde bulunmuyorlar. Dayılarının iş hanı dahi böyle acemice yönetilemez. Ülkeyi, devleti yönetmek, ülkenin menfaatlerini gözetmek için orada seçildikleri ve bulundukları ve hak etmedikleri çok para aldıkları unutmamalıdırlar. Bu acıdan ülkenin menfaati gereği kişisel, partisel çıkarlarını göz ardı edip bir araya gelmeleri ve uygun bir cumhurbaşkanı adayını belirlemeleri gerekiyordu.
Diğer taraftan, % 20–35 oranında oy alan bir başkanın,
bir partinin geride % 80–65 halk iradesini hiçe sayarak, devlet yönetimini ele
geçirmesi, hükümet kurması, anayasayı değiştirme çabaları demokrasi ve insan
hakları ile bağdaşamaz, insan mantığı bunu kabullenemez. Bir adayın, partinin
kendilerini benimsemeyen % 85’lik reel çoğunluğu dikkate almaması bir
kepazeliktir, idare etmesi ise diğer bir saçmalıktır. Bu olsa, olsa
düşünülmeden, tartışılmadan düzenlenen yasadan kaynaklanan bir maskaralık,
rezalettir. Bu ancak diktatörlük rejimlerine
has yasama yönetimidir .
İste gerçek
demokratikleşmeye buradan başlanılmalıdır; Siyasi Parti ve Seçim Yasalarının
Gözden Geçirilmesiyle; Halk İradesinin TBMM’sine yansımasına gayret
edilmelidir.
Düşünmeden, tartışmadan, belli kesimlerin menfaatleri doğrultusunda durmadan yeni anayasa hazırlayıp düzenlemekte; yeni iktidarla tekrar bozmakta ve Başkanlık-Sistemi, Birinci, İkinci Cumhuriyet ve benzeri safsatalarında kerameti aramak en büyük bir yanılgıdır.
Tembel, haylaz öğrencinin başarısızlığını kalemin ucunda araması gibi!]
.........
KONU
AKP seçmen oylarının fazlalığı ile tek
başına veya yönetim sorumluluk ağırlığı kendisinde olan bir hükümette yer
alırsa veya tecrübesiz, programsız, labil, multi parti koalisyon hükümeti işbaşına gelirse ve
ayrılıkçı Kürtler TBMM si çatısı içerisine girerlerse; bir çoklarımızın tahmin edemeyeceği olumuz sosyo-ekonomik
gelişmeler ortaya çıkacaktır!!! Kısaca öylede böylede
seçimlerden sonra toplumun büyük bir kesimin beklentilerinde hayal kırıklığına
uğrayacaktır.
-
Toplumun büzük bir kesiminde hayal kırıklığı
dışa vuracaktır, devlete ve biri birimize karşın güvensizlik, ilgisizlik
artacaktır, yurtdışına göç arayışları çoğalacaktır.
-
AKP de
dış destekli yobaz-siyahlar daha etkili olacaktırlar.
-
Sosyo-ekonomik kaosu, ayrılıkçı Kürtler daha da kızıştıracaklardır, hatta
meclisten de kendi lehlerine yönlendireceklerdir.
Bu gelişmelere şimdiden hazırlıklı olalım!
Keşke baskın secim olmasaydı da, parti ve secim yasalarında gerekli
düzenlemeler yapılarak secime gidilseydi diye söyleneceğimiz keşkelerimiz maalesef artacaktır. (
İnşallah ben bu görüşlerimde yanılıyorumdur,
bunların her biri birr hayal, kuruntu olup,
hiç biri gerçekleşmez, her şey ülkenin menfaatine gelişir ve zenginleşir.
dr. husso
12.05.2007
h.ozden@yahoo.de
* yazı hatalarından dolayı hoş görü diliyorum
* Tüm anaların, annelerin anneler günü kutlarım, saygı, sevgi ile ellerinden öper, nice mutlu, güzel, sağlıklı günler dilerim.
Analarımızın
değer biçilmez kıymeti, göçtüklerinden sonra değil, hayatta iken onlara
hissettirilmelidir. Hiç değilse onları hayatta iken üzmekten kaçınalım (Keşke
benim de anam hayatta olsaydı, onu sevindirebilseydim, ona hizmet edebilseydim
diye ben gibi söylenirsiz.. Ben anamı, değerli Hacer anamı 27.03.2007 te
kaybettim)