2003'te Süleymaniye'deki 'Çuval' baskınında ABD askerleri tarafından Türk Özel Kuvvetleri Komutanı sanıldı. Oysa sadece kayıp kızını arıyordu. İngiliz sanatçı Michael Todd, yaşadıklarını "Çuval" adlı kitapta anlattı
İSTANBUL Milliyet
Amerikan
askerleri tarafından 4 Temmuz 2003'te Süleymaniye'de Türk askerleriyle birlikte
tutuklanarak başına çuval geçirilen İngiliz pandomim
sanatçısı Michael Todd, yaşadığı acı dolu günleri,
Doğan Kitap tarafından piyasaya çıkarılan "Çuval" adlı kitapta
anlattı.
İngiltere'de hayatını sunuculuk yaparak ve çocukları eğlendirerek kazanan Todd, kayıp kızını bulmak için gittiği Süleymaniye'de
fotoğraf çerçevesi almaya çıktığı sırada "Çuval baskını"nı yaşadı.
Amerikan 173. Hava İndirme Tümeni askerleri, onu Türk Özel Kuvvetleri Komutanı
sanınca başına gelmeyen kalmadı. Todd, yaşadığı
dehşet dolu günleri kitabında özetle şöyle anlattı
Kayıp kızımı arıyordum
"...ABD'li askerlere İngiliz olduğumu, Süleymaniye'de kaldığımı, kayıp kızımı aradığımı ve çocuklara oyuncak dağıttığımı anlattım. Kimse ilgilenmedi. Beni hemen serbest bırakacaklarından emin olduğum için ABD askerlerinin yanında kendimi çok rahat hissediyordum. Orduya ait bir kamyonun içinde sessiz ve hareketsiz insanlar görüyordum. Hiçbiri hareket etmiyor, hepsinin başına birer çuval geçirilmişti. Onlar insan, hepsinin kafasında plastik çuvallar var ve elleri kelepçelenmiş."
Yumruk indirdi
"...Bana
herhangi bir talimat vermediler, sadece sonradan öğrendiğime göre içinde Türk
Özel Kuvvetleri'nin bulunduğu kamyonun içine fırlattılar... Kamyonun sıcak
metal zeminine sert bir biçimde düştüm. Boğucu çuvalın altında, yarı karanlıkta
hiçbir şey anlayamıyordum...
'Pislik torbası hacılar, çenenizi kapayın, çuvalları çıkarın da sizi iyice bir
pataklayayım' ve buna benzer şeyler duydum. Amerikalıların küfürlerinin dışında
da sesler duyuyordum... Bir askerin kamyona tırmandığını gördüm ve yumruğunu
sol tarafımda duran adamın suratına indirdi. Çuvalı çıkarmamasını söyledi."
Aniden saldırıyorlar
"...Fırın-kamyonun içinde beklerken çok fazla konuşma duyuyorum, tüm yakarışlara kayıtsız kalıyorlar. Diğer adamlar su istiyor, ama anadilleri İngilizce değil. Aniden saldırıyorlar yanımızdaki askerler, kafalara vuruyorlar ve bağırıyorlar... Parmakları sürekli tetikteydi ve bıçaklarını gösteriyorlardı.... Bu çocuk sayılacak yaştaki askerler bazılarımızın El Kaideci olduğundan şüpheleniyorlardı."
Silahlarına mermi sürdüler
"...Yanımdaki
adam çok acı çekiyordu, plastik kelepçeler ona eziyet ediyordu... Hepimiz
öyleydik ama onun hayati tehlikesi vardı, çünkü ellerinin rengi değişmeye
başlamıştı... Bu kadar El Kaide şüphelisi nereden çıkmıştı? Türkçe
konuştuklarından emindim, bu mümkün değildi çünkü ABD ve Türkiye müttefikti...
Kimse gülmüyordu. Herkes şaşkındı. Yanımda yatan adamla aramda bir yakınlık
olduğunu hissettim, şükürler olsun ki adam sağdı ama pek iyi
durumda değildi. İngilizcesi gayet iyiydi, bana milliyetimi sordu, kendisi Türktü, Ankaralıydı, aramızdaki bağ büyüdü...
Kamyondaki diğer insanların da Türk olduğunu söyledi ama bazılarını
tanımıyordu. Bizim konuşmamızdan nefret ettiler ve silahlarına mermi sürerek
çenemizi kapatmamızı söylediler."
Ayakkabılarını atıyorlardı
"...Çuvalları
başımızdan söküp aldılar. Süleymaniye'yi gördüm, anayolda gidiyorduk, herkes
gözünü bize dikmişti; bizimle alay ediyor ve Amerikan askerlerini
alkışlıyorlardı. Amerikan askerlerine el sallıyorlar ve gülümsüyorlardı, bize
aşağılayıcı şeyler fırlatıyorlardı. Bazılarının ayakkabılarını savurduğunu ve
tükürdüğünü gördüm.
Neden başımızdaki çuvalları çıkarmışlardı? Bunu kasıtlı yaptıklarını şimdi
anlıyorum, insanlar yüzlerimizi görüp tanımıştı ve böylece ABD iyi bir iş
yaptığını Kürtlere göstermiş oluyordu."
"...Duyduklarım şunlardı, bunları yazdığım için üzgünüm
çünkü kötü laflar: 'Şu alçak bir daha çuvalını çıkarmaya kalkarsa onu delik
deşik edeceğim', 'Şu alçaklardan birini süngülemek çok hoşuma gider', 'Çok
üzgün görünüyorlar, sanki birazdan kafası kesilecek olan bir grup tavuğa
benziyorlar!', 'Burayı biraz boşaltalım, kapıları kilitleyelim ve birkaçının
kafasını keselim, bakalım kafaları kesilince ortalıkta koşabiliyorlar
mı?'..."
Türk su verdi"...Biri koluma dokundu ve su şişesiyle kafamdaki çuvalı
dürttü. Çuvalı kaldırdım, komşum nazikçe bana su ikram ediyordu. Bu dostluğu
asla unutmayacağım, o da en az benim kadar korkmuştu, benim gibi o da yaşamının
en korkulu dakikalarını yaşıyordu ve bu Türk bana su ikram ediyordu, şişenin
içinde çok az su kalmıştı, suyun hepsini içebilirdi ama bu suyu benim için ayırmıştı...
Bu Türkler kimdi? Hiçbiri gözüme 'tehlikeli teröristler' gibi
görünmüyordu."
Türk komutan önsöz yazdı
Eski Türk Özel Kuvvetleri Süleymaniye Timi Komutanı Binbaşı Aydın E. de kitabın
önsözünde, Todd'a hitaben duygularını şöyle dile
getiriyor:
"... Bağdat. Ben ve arkadaşlarımın uzaylı olmadığını anladığın an. Biz de
senin gibi çirkef bir Bizans oyununa kurban edilmiştik. Paylaştık. Artık
seninle aynı dünyaya aittik. Gözlerimiz güvenli bakmaya başladı ve aynı lisanı
konuşmamıza rağmen seni anlamamakta direnen ahmakların ait olduğun dünyaya
kilometrelerce uzak kaldıklarına şahit oldun. İşte o an bana bir söz verdin.
Zebanileri ahmaklardan oluşan cehennemden kurtulduğun gibi karşılaştığın rezil
muameleyi tüm gerçekliği ile ulaşabildiğin her insana aktaracaktın.
2003'ten beri üzerine gordion düğümü kadar sağlam bir
kilit vurduğum 4 Temmuz acısını seninle paylaşarak, temelinden çatısına kadar
megalomanlık hastalığına yakalanmış bir toplumun sapkın egolarını diğer
toplumlar üzerinde test etmesine seyirci kalmamak adına kaleme aldığın kitabına
katkıda bulunabildiysem ne mutlu bana. Ne mutlu bana ki sözünün eri, cesur bir İngilizi tanıdım."
Amerikalıların 4 yıl önceki "çuval
operasyonu"nda Türk askerleriyle birlikte tutuklanan İngiliz Michael Todd'dan şok iddia: Ebu Gıreyb tarzı kötü muameleye maruz kaldık. Binbaşı Aydın
direnseydi, onlarca asker ölürdü
İpek Yezdani
ABD
askerlerinin Süleymaniye'de 4 yıl önce Türk özel kuvvetlerine yönelik olarak
düzenlediği "çuval operasyonu" sırasında Türk askerleriyle birlikte
tutuklanan İngiliz Michael Todd, Kerkük'teki
cezaevinde kendisine ve bazı Türk askerlerine "Ebu
Gıreyb'dekine benzer aşağılayıcı muamele
yapıldığını" öne sürdü. Todd, "Amerikan
askerlerinin başlarına çuval geçirilerek boğazlarına bıçak dayadığını,
postallarıyla yüzlerine bastığını ve Ebu Gıreyb'deki gibi fotoğraf ve videolarını çektiğini"
iddia etti.
Kızını aramak üzere gittiği Irak'ta, 4 Temmuz 2003'te ABD askerlerinin
düzenlediği "Süleymaniye baskınında" Türk askerleriyle birlikte
başına çuval geçirilerek tutuklanan ve başından geçenleri "Çuval"
adlı kitapta anlatan Todd, kitabının tanıtımı için
geldiği İstanbul'da operasyon ve sonrasında yaşadıklarına ilişkin bir dizi
iddiada bulundu.
Todd'un Milliyet'in sorularına verdiği yanıtlardan
bazıları ise havada kaldı. Kendisinin "Türk komutanı" ya da "El
Kaide militanı" olabileceği şüphesiyle tutuklandığını yazan "gözaltı
tutanağını" gösteren Todd, "Gözaltı
tutanağını nasıl ele geçirdiği" sorusuna ise "Çok şanslıydım,
elbiselerimi koydukları torbanın içinden çıktı" diye cevap verdi. Todd, yaşadığını iddia ettiği olayları şöyle anlattı:
'Peşmergeler de vardı'
"...Süleymaniye'de bir sokağa girdiğimde birdenbire yüzlerce Amerikan askeri gördüm, onlarla birlikte çok sayıda peşmerge de vardı. O sırada peşmergeler bana doğru koştular ve beni yere yatırdılar. Sonra beni Amerikan askerlerine verdiler. Amerikalılar beni kelepçeleyip tekmelediler, 'Ben İngilizim' dedim, ama dinlemediler. Sonra başıma bir çuval geçirip sonradan Türk askerlerinin bulunduğunu öğrendiğim kamyona koydular. Kamyonda Turgay diye bir işadamı da vardı, onunla biraz İngilizce konuştuk. ABD askerleri sürekli küfrediyordu, arada tokat sesleri de duydum. "'Amerikalının yüzüne tükürdü'
"Bağdat
Cezaevi'nde Süleymaniye'deki Türk özel kuvvetlerinin başında bulunan Binbaşı
Aydın'la yakın dost olduk ve birbirimize yaşadıklarımızı anlattık.
Binbaşı Aydın'ın gerçek kimliği bende her zaman saklı kalacak. Bana operasyon
sırasında Amerikalı bir askerin kendisini binanın dışına çıkarıp yere yatırmaya
ve kelepçelemeye çalıştığını, kendisinin de Amerikan askerinin yüzüne
tükürdüğünü anlattı. Ondan sonra Amerikalılar Binbaşı Aydın'ı çok fazla
tekmelemişler, hatta binbaşı tişörtünü çıkarıp bana sırtındaki yaraları
gösterdi."
'Cehennemi birlikte yaşadık'
"Bizi
Süleymaniye'den Kerkük'e getirdiklerinde Kerkük Hava Üssü'nün cezaevine
konulduk. Orada çok kötü, hatırlamak dahi istemediğim Ebu
Gıreyb tarzı aşağılayıcı kötü muameleye maruz kaldım.
Bazı Türk askerleri de bu tarz muameleye maruz kaldılar. Başımıza çuval geçirip
Ebu Gıreyb'deki gibi
aşağılayıcı şekilde fotoğraflarımızı çektiler. Birlikte acı çektik, gerçekten
ne yaşandığını bir tek biz biliyoruz, cehennemi birlikte yaşadık, ama bu konuda
daha fazla konuşamam."
"Türk askerlerini 7 Temmuz'da serbest bıraktılar, ama beni üç hafta daha
tuttular. O süre içinde Bağdat'taki bazı iyi Amerikan askerleriyle arkadaşlık
kurdum. Bu askerler üç yıl sonra, 2006'nın sonlarına doğru bana Kerkük'te
çekilmiş olan kötü muamele fotoğraflarını bulup gönderdiler. Şu anda bu
fotoğraflar bende var ve ikinci kitabıma koyacağım."
'İstihbaratı peşmerge vermiş'
"Amerikan askerlerinden öğrendiğime göre kendilerine peşmergelerden 'Türk askerlerinin Kerkük valisini öldüreceğine dair' bir ihbar gelmiş. Yani operasyon tamamen bir yalanın üzerine kuruluydu." "Eğer Binbaşı Aydın operasyon sırasında Amerikalılara direnseydi ve karşılık verseydi, onlarca Türk ve Amerikan askeri boş yere ölürdü. Türkiye askerleriyle gurur duymalı."
Hayır ben bir Türk Vatandaşı olarak sözde
seçilmiş ve iyi yetiştirilmiş bu özel Kuvvet mensuplarından gurur
duymuyorum, Bana göre TSK’ lerin yüz
karalarıdır.
(Bu olay bizler için bir yüz karasıdır ve bunun
acısını çıkartmak için Türkiye’nin elinde çok fırsatlar bulunmaktadır. En basiti İraktaki Batılı
Leşkargalarına karşın direnişe el altından katılmak, gönüllü mücadele etmek
isteyenleri eğitip olayların içine sızdırmak, direnişe el altından her
türlü desteği vermek, kimliksiz özel kuvvet mensuplarını ajanlarını Kuzey
ırakta sabotaj operasyonları için vur-ucur-kaç-gizlen
taktiği altında görevlendirmek, ses getirecek kişileri kaçırmak veya eks etmek gibi. Medayatik
generaller İrakta çok riskli on binlerce kişinin
katılımıyla bir askeri operasyonu düşüneceklerine, iyi motive edilmiş,
eğitilmiş şehit olmaktan korkmayan özel kuvvet birimleri ve ajanları ile bazı
operasyonları gerçekleştirmeleri çok daha isabetli olur. Kuzey Irakta büyük bir
Askeri bir operasyon faydadan cok zararı olacaktır.
Bu operasyonun altından kalkacak siyasisi iradenin ve kamuoyunun desteği olması
gerekir ki, buda yok, Medayatik generaller olası
kuzey Irak operasyonu içinde Kamuoyunun tam desteğini almayacaklardır)
Aslında
Tarihten gelen Batılı Leşkargaları ile hesaplaşmak için Irakta ki gelişmeler
bizler için bir kaçınılmaz bir fırsattır. Irakta
Amerikalılara ve onların itlerine, uğursuzlarına cehennemi yaşatmak için
Türkiye’nin kozları vardır. En azından başlarına çuval geçirilen bu özel kuvvet
mensupları, Irakta muhaliflere karışarak, Amerikalılara ve onların
itlerine karşı mücadele ederek kendilerine ve Türk askerine karşın yapılan bu
ayıbın rezilliğin hıncını alabilirler. Özel kuvvetler subayların özel ücret
almaları, cicili bicili elbiselere bürünerek acemi komando erleri gibi hava
atmaları için düşünülmedi. Özel çok tehlikeli, riskli, şehitli
operasyonlar, faaliyetler için kurulduğunu sanırım bilmeyen yoktur. Bu olayda
TSK deki laçkalık özel kuvvetlerde hakim. Bizim
medyatik generaller ,ordu evleri gazino
subayları şu şıralar mensubu oldukları kurumu zayıflatmaktan öteye bir
işe yaradıkları yok. ) Özel kuvvetlerin böyle bir fakaya
böyle bir rezilliğe asla izin verilmemeliydiler.,
hiç değilse direnerek, kavga ederek, çarpışarak şehit olmayı tercih
etmeleri gerekirdi.
TSK
‘ ye değinmişken “profesyonel ordu”, “komando eğitimi”, “medayatik yağlı generaller”, “PKK konusunda” ve
“kuzey ıraktaki gelişmeler üzerinde ahkam kesilen danışmanların zırvalıkları” ..konularında çok kısa kendi değerlendirmelerimi sizlerle
paylaşmak istiyorum:
1. “TSK’leri
terörle mücadele görevini profesyonel askere bırakıyor “
ifadesini ben saçma ve sakıncalı buluyorum.
Osman Pamukoğlu
paşa, yedek subay asteğmenlerle ve komando eğitimi alan sıradan erlerle kısa
sürede PKK terörün kökünü kazımıştır. (TSK’lerini istila eden medyatik yağlı
generaller merkezden bu başarılı paşanın önünü açacaklarına onu kısa sürede
harcamışlardır!) Osman paşa er-erbaş ve asteğmenlerle yurt içinde yurt dışında
dağlarda bayırlarda gece gündüz, yağmur çamur, sıcak soğuk demeden teröristleri
ayıklarken; cicili bicili elbiselere büründürülen adları önemli değil güvenlik
(polisiye) birimleri disiplinsiz, başıbozuk şehirlerin merkezinde, zırhlarında
sıkışıp kalıyorlardı, PKK ile çatışmadan korkuyorlardı, kaçıyorlardı.
özün kısası; ben tüm er-erbaş ve asteğmenlere iyi bir komanda
askeri eğitiminin verilmesi taraftarıyım. Ücretli er-erbaşlar yerine, yani
uzman erbaşlardan oluşturulacak timlerden evvel TSK’da
astsubay, subay ve generallerin eğitim ve performans kalitesine önem verilsin.
Diğer taraftan yedek subaylığın kaldırılmasında yarar vardır.
Yüksek okul, üniversite mezunlarına her Türk genci gibi ayırım gösterilmeksizin
askerlik yapmaları taraftarıyımdır.
2. “Askerlik
komando eğitimi”
Bu askerlik eğitiminde, özel askeri kuvvetlerin eğitimin de gerekli
ciddiyetle yapılmadığı kanaatindeyim. Yapılsaydı; Türk silahlı timleri PKK nın tuzağına düşmezlerdi, ağır zayiatlar vermezlerdi,
çatışmaya girdikleri teröristlerin ellerini kollarını sallayarak kaçmalarına imkan
vermezlerdi.,,,,,, sayısız örnekler verebilirim.
Askeri
eğitimdeki ciddiyetsizliğinden kaynaklanan böyle laçkalık düşünülemez; PKK bir
sivil araçla ta karakolun içine giriyor, oradaki erleri tarıyor, birçoklarını
öldürüyorlar daha sonrada kaçmağa kalkışıyorlar. Karakolun önünde, siper içinde
nöbetçi bulundurulmaz mıydı? Bu nöbetçiler elleri tetikte gelenlerin kim
olduklarını sormazlar mıydı? Arabayı ve içindekileri
kontrol etmezler miydi ..... ???? Çuval geçirme olayı
da özel askeri kuvvetlerin eğitimsizliğinin, motivasyonsuzluğun,
koordinasyonsuzluğun ve laçkalığın bir göstergesidir. ...
Geçenlerde
bir komanda tugay generali gazetecilere komando eğitimi gören erlere bilmem ne
kadar fiziki hareket yaptırdıklarını anlatarak övünüyordu.
Bu
sayıdaki fiziki hareketlenin tüm erler tarafından layiki
ile yapıldığını sanmıyorum. Bence komanda eğitiminde hatta tüm askerlik
eğitiminde er ve erbaşlara yakın dövüş sporlarından biri ta askerlik süresi
boyunca yeşil veya siyah kuşağa kadar öğretilmelidir. Örneğin ATK Anti-Terör-Kampf (buna bende katıldım), Birden fazla silahı
kullanması, kendi başına ve bir ekip dâhilinde çatışması öğretilmelidir. Vatan,
cumhuriyet, Atatürk sevgisi, bağlılığı; sağlıklı milliyetçilik
pekiştirilmelidir. Kendine özgüveni artırılmalıdır.
3. TSK’ lerini dıştan parlak ve iyi görünen fakat içi çürümeğe
başlayan, içten yıpranmağa yüz tutan bir meyveye benzetmekteyim.
İnşallah
yanılıyorumdur! Bu konuda, nedenleri hakkında fazla yazmak istemiyorum. Bunu
ben değil, birçok kişi başta Barzani böyle görmektedir. Batılı bazı çevrelerce
de örgütlerce de böyle değerlendirilmektedir. Bence onun bunun nasıl
değerlendirdiği ziyade, güçlü TSK için neler yapılmalı arayışına gidilmelidir.
İlk başta TSK’leri bir revizyona girmelidir. Astsubay
ve Subayları ordu evleri gazinolarında vakit öldüreceklerine, yağlı medyatik
generallerle birlikte kışlada er ve erbaşların kaliteli askerlik eğitimi ile
ilgilenmeleri gerekiyor. Medyatik generaller ona buna laf yetiştireceklerine,
milyona varan asker sayısı ile TSK kafa tutan Berzaniye
gereken dersi en az zayiatla nasıl verebileceklerine kafa yorsunlar ve her
gecen gün Türkiye’den biraz daha kopan Güneydoğu Anadolu için askeri neler
yapılabilir faaliyetlerinde bulunmaları gerekir.
Medayatik yağlı generaller, ordu evi subayları şehit
cenazelerinde gözyaşı dökeceklerine, PKK terörüne lanet yağdıracaklarına, boş
laf edeceklerine daha fazla şehit anaların gözyaşı dökmemesi için, PKK
teröristlerine ve destekçilerine sempatizanlılarına
gereken dersin en kısa sürede sanıl verileceğini araştırsınlar ve gereğini
yapsınlar. Çaresizliklerini, bilgisizliklerini, korkaklıklarını,
hazırlıksızlıklarını demokrasi, insan hakları gibi kavramların altına
gizlemesinler.
Vatanın sınırları, Ülkenin birliği, Türk Cumhuriyetin koruması ve
devamlılığı, insan hayatı, vatandaşın huzuru, can mal güvenliği her şeyin
üstündedir ve asla taviz verilmemelidir. Bu konularda da Türkiye’ nin kimseye hesap verme mecburiyetinde olmamalıdır.
Türkiye sınırları içinde kendi ve neslinin geleceğini görenler, Türkiye Cumhuriyeti devletin kanun ve
nizamlarına uymak mecburiyetindedirler. Türkiye’ yi bölmek, parçalamak, kaosa sürüklemek için ayaklananların ayakları, baş
kaldıranların başları anında kesilmelidir.
Türkiye Cumhuriyetini yönetmek için belirli bir süre için
seçilenler, yönetimde söz sahibi olan kişi ve kurumlar ne pahasına olursa
olsun Türkiye Cumhuriyetinin temel değerlerinden asla taviz
vermemelidirler.
3.Şu sıralar
TSK ‘nın Kuzey Irak’ a yapacağı kapsamlı bir askeri
harekât beklenenden çok daha kötü sonuçlanabilir, Ülkeye bedeli çok ağır olur.
Bazı
çevreler başta medya ve siyasi partilerden CHP parti başkanı Sayın Baykal ve
ekibi çok riskli bir askeri operasyonun tellallığını yapıyorlar. Zamanında
askeri tezkerenin TBMM’ den geçmesi için neden Türkiye’ nin
çıkarları gereği (tahmin ederek, ileriyi
görerek) destek vermediler. Kuzey Iraktaki askeri operasyondan bahsetmelerini ben hoş
karşılamıyorum.
Medyatik Genel Kurmay Başkanı ve generaller de, eğitimsiz ve
hazırlıksız bir TSK ile Kuzey Irak’a askeri bir operasyonla ülkeyi riskli, ucu
acık bir maceraya sokmak istiyor. Genel Kurmay başkanlığı ve medyatik
generaller da neden zamanında Tezkerenin TBMM’ den geçmesi için ağırlığını
koymadılar. Genel Kurmay Başkanlığı zamanında isteseydi o tezkere TBMM sinde
onaylanırdı. Şimdi de kalkıp birileriyle birlikte savaş naraları atmağa
başladılar. (Zamanında sorumluluk altına girmekten kaçınıldı, korkuldu,
çekinildi, olumsuzlukları birbirlerine atmağa çalışılıyor!) Sözüm ona sınırdaki manevralarla, asker
yığmaları ile karşı tarafın gözünü korkutacaklar, bir zamanlar Suriye’ ye
yapıldığı gibi! Suriye-Apo olayında o zaman bir
kararlılık, ciddiyet ve hazırlık vardı. Şimdi ise çok daha farklı durumlar
mevcut:
Kuzey Iraka
askeri bir operasyondan evvel yurt içinde PKK faaliyetlerine bakılsın ve
gereken yapılsın;
Yahu
adamlar bırakın Diyarbakır’da veya Şirnak’ta Apo
posterleri ile Kürdistan bayrakları biji Apo bağırmalarını devlet dairelerini taşa tutmağa, ta Anakaranın
göbeğinde, Bağımsız Kürdistan, başkan apo, biji apo diye meydan okuyorlar,
nara atıyorlar. Diyarbakır PKK lı belediye başkanı
devlete meydan okuyacak kadar işi azıttırıldı.
Bu
olaylara karşın yetkililerden çıt yokken. Vatandaş olarak bizlerden tepki yokken,
korkak, korkak onları izlerken, meydanlarda onların üzerine onları
tartaklamak için birilikte saldırmamız gerekirken, bizler ne yapıyoruz; şehit
cenazelerinde kahrolsun PKK diye boş yere bağırıyoruz, ağlaşıyoruz. Vatandaş
olarak toplum olarak bizlerin hiç mi sucu yok.
Türkiye
Cumhuriyeti Güvenlik güçleri, fiyakalı ramboları ile
dahi İstanbul un bazı semtlerine giremezken, bazı ileri zekalılar Kuzey Irak’a
davullu zurnalı girilsin diyorlar!!!!
On yıllardır
yapılan Merhum Özal’la başlayan hatalarla, verilen tavizlerle Güneydoğu Anadolu
Türkiye’den koptu kopacak aşamasına getirilmiştir.
Hatta bazı
işadamları, öğretim üyeleri bazı arkadaşlar ve entelektüel geçinen belli
kişiler Güneydoğu Anadolu’yu PKK ya bırakalım gitsin, huzurumuzu bulalım
yaygarasını koparmağa başlattılar, bilmem sizin bundan haberiniz var mıdır?
Sırası
gelmişken; bir ekrandan diğer bir ekrana koşan akademik unvanlı
danışmanın biri, TSK lerine methiyeler diziyordu. TSK
gücü altında artık PKK’ nın küçük guruplar halinde saldırıya
geçtiklerinden bahsediyordu, PKK nın bitmek üzere oldugunu ve son mayın eylemeleri onların son çırpınışları oldugunu savunuyordu. Ve daha neler, neler. Askeri
eğitim uzmanı olarak ta kendini pazarlıyordu. (Türkiye Üniversitelerinde tipik
öğretim üyelerinden bilimsel özürlü biri...)
Mübarek
PKK’ nın bırakın güç kaybetmeyi, bölgede sözü
gecen ve devlete meydan okuyabilen Güneydoğu Anadolu’yu Türkiye’den ayrı ve
farklı bir eyalete çeviren güç haline geldiğinden hiç mi hiç haberi yok.
PKK’ kısa sürede hatalarından öğrenerek taktik değiştiriyor. Tüm bölgeye
dağıtılmış 5 -10 kişilik timlerle daha rahat ve etkili eylemler
sürdürmektedir. PKK ‘nın profesyonelce
eğitildiğinden, hatta yabancı uyruklu profesyonel askerlerin PKK’nın şiddet
eylemlerine katıldığından da haberi yok. Amerikalı ve İngilizler tarafından
eğitilen, silahlandırılan peşmergelerin yarın çok
daha büyük bir katılımla PKK’nın şiddet eylemlerine katılacağını da
öngörmüyor. Hatalardan öğrenmekte güçlük çeken varsa oda maalesef
TSK’dir. Bunlardan damı hiç mi hiç haberi yok bu danışman hocanın?.
Yahu
bakın, ismi lazım değil bir siyasi parti lideri iddialı olarak bas, bas
bağırıyor: “ben PKK terörünü çok kısa sürede- ilk üç-altı ayda tamamen bitirim”
O
zaman askeri operasyona ne lüzum var, gidin ondan bunun patentini alın!
Şaka
bir yana, yahu adama hiç sormazlar mı sen özel haklarla donatılmış vali iken ve
sen emniyet müdürü iken hatta bir hükümet partisi içinde önemli bir konumda
bulunurken, bakan iken bu terörün kökünü neden kazımadın? Sonrada
böyleler Türkiye Cumhuriyetini yönetmek için vatandaştan oy istiyorlar.
Vatandaşın oy verme değerlerinin değiştiğinden hiç mi hiç haberleri yok. Bu
gidişle partisini meclise sokamayacaktır.
Osman
Pamukoğlu paşa olmasaydı, Türkiye bugün çok farklı
bir yapıya sahip olduğunun bilincinde değil. İsmi lazım değil parti
başkanının kendi zamanının özel birimleri kendi canlarını korumaktan
acizken, geceleri kendi inlerinde, panzerlerinde saklanırlarken, Osman Pamukoğlu paşa sıradan er erbaşlarla ve asteğmenlerle PKK yı dağlarda kovalıyordu, onlara darbe üzerine darbe
indiriyordu. silip süpürüyordu. (Bana İnanmıyorsanız, Osman Pamukoğlu
Paşanın ve orada görev yapıp anılarını yazan diğer askerlerin kitaplarına
bakın. PKK terörüne karşı yürüttüğü operasyonlarla ilgili kitaplara bakın)
4. TSK’lerininde Bağımsız sivil bir kurum tarafından
belli periyotlarda kalite denetimlerine tabi
tutulmalıdır.
Hiç değilse
er-erbaşların kaliteli askeri eğitimi için bazı yaptırımların alınmasında fayda
vardır. Kendi, kendi denetimlerini ben uygun bulmuyorum, göstermelik, nasıl ve
ne ciddiyetle yapıldığı malum. TSK’leri bu ülkenin kaynakları, vergileri ile
finanse edildiğine ve her Türk gencine askerlik eğitimini vermesi için de
görevlendirildiğine göre bağımsız uzman kuruluşlarca belli bir kıstas cetveline
göre değerlendirilmesi hepimizin yararına olur kanısındayım. Bu konuda cok ciddi ve kapsamlı çalışmaların yapılması gerekiyor.
İnşallah hâla askeri
kışlalarda, Jandarma Karakollarında;
·
Er
ve erbaşlar askeri eğitim sahalarında her gün sabahtan akşama kadar güneşin
altında oturtularak ot yoldurularak bekletilmiyorlardır. (Vakit
öldürülmüyordur. Mübarekler onun yerine askerlere yakın dövüş
sporlarından ATK’ Anti terör kampf (anti terör dövüş
veya kik boks en az yeşil kuşağa kadar her askere öretilse günaha mı veya
zararımı girecekler.) Veya kışladaki boş vakitler yerine neden askerler
çevredeki ağaçlandırmaya katkı sağlamıyorlar. Temiz havadaki bu faaliyet
faydalı bir kültür fizik yerine gecer!Eğitim yerine eğitim sahasında astsubaylar tarafından
belden aşağıya gün boyunca fıkralar anlatılmıyordur.
·
Eğitim
sahalarında usta askerler ve erbaşlar acemi erlerin önünde birbirlerinin cinsel
organlarını yakalama ve birbirlerini öpme dalaşında bulunmuyorlardır, belden
aşağı ve küfürlü argolu sözlerle birbirlerine laf yetiştirmiyorlardır.
·
Kışlada
akli dengesi biraz bozuk, saf, gariban köylü askerlerin ırzına geçilmiyordur.
·
Despot
astsubay ve çavuşlar tarafından saf köylü gariban çocukların kaba etleri,
yüzleri, gözleri dayaktan şişmiyordur.
·
Er erbaş eğitim
tugaylarında gestapo tip itici, şişko teğmenler ve akli dengeleri bozuk
astsubaylar ellerinde kazma sapı ile talimgâhta eğitim sahalarında
dolaşmıyorlardır, uygun adım marş marşlarda, sağa sola dönüş komutlarında
şaşıranlara kazma sapı ile vurmuyorlardır. Askeri disiplin kazma sapı ile
sağlayacaklarına inanmıyorlardır
·
Korumasız gariban köylü
gençlerin çene kemikleri atılan yumruklarla dağıtılmıyordur. (aslında
bu tür olaylarda vakalarda bu gençlerin hakkını savunacak sivil kuruluşların
olması gerekiyor, sorumlu, yetkililerin ta tugay komutanına kadar bu tür
vakaların vukuatların hesabı sorulmalıydı. Acemi er eğitim sırasında piskopat akıl hastasının biri erin attığı yumrukla çene
kemiğini kırıyor. Bu psikopat açığa alınıp cezalandırılacağına olay ört
bas ediliyor çocuk korkutuluyor, hatta dışarıda duyulmasın diye de eri acemi
eğitimden sonra dağıtıma, başka yere de göndermiyorlar. Böyle vicdansızlık olur
mu, ben bugün hala o Tugay komutanını lanetliyorum. Zaten askerliğim sırasında
o tugay komutanın ya bir yada iki defa yüzünü
görebildim) Sözü açılmışken daha farklı bir olayı dile getireyim. Aynı
tugayda bir genç bir sebepten dolayı pikopat
bir subaydan her kesin önünde dayak yemeğe başlayınca kendini kaybedip karşılık
veriyor, pikopat subayın suratına bir iki
yumruk indiriyor. Daha sonra Tugaydaki tüm piskopat
subaylar bu erin üzerine çullanılıyorlar, etkisiz hale getirip içeri
alıyorlar gün boyunca haftalarca ölesiye, çocuk kafayı üşütünceye kadar
dövüyorlar…, Koça Tugayda bunlara kimse dur
diyememiştir. Doğulu gençler haklı olarak bu devlete karşın sırt
çeviriyorlar... Geçen yıllarda benzerinin İzmir’de Gaziemirde
yaşandığını öğrendim. Kışlada askerlik görevini yapan bir genci dayaktan
hastanelik eden subayın, daha sonra birileri tarafından öldürüldüğünü duydum.
Demek ki bu vukuatlar hala devam ediyormuş!!
·
Piskopat astsubay ve subaylar kısa dönem er ve erbaşları sırf gıcık olsun diye sıra dayağına tutmuyorlardır, hazır ol
vaziyette, esas duruşta duran kısa dönem er ve erbaşların suratlarına aniden
yumruk indirmiyorlardır, onlara ağır hakaretlerde, eziyetlerde
bulunmuyorlardır, borç para dilenmiyorlardır.
·
Kışladaki
ıvır zıvır göstermelik işler adı altında para toplamıyorlardır.
·
Despot
sarhoş subaylar çavuşlarla birlikte sırf eğlence olsun diye gece yarısı
yatakhaneleri basıp erlere Atatürk kimdir, Atatürkün inkılapları nelerdir diye sormuyorlardır,
bağırtılmıyorlardır, bilmeyenlerin suratını dağıtmıyorlardır.
·
Er
ve erbaşları astsubay, subay ve generallerin ev hizmetinde, ordu
evlerinde uşak gibi görevlendirmiyorlardır.
·
Kışla
denetimi, paşa gelecek diye erleri yorgunluktan, uygusuzluktan bayılıncaya
kadar temizlik ve badana işlerinde çalıştırmıyorlardır.
·
Hiç
eğitim göstermedikleri erleri doğuya gönderip daha sonrada boylarına ve poslarına bakılarak komando elbiseleri giydirip
çatışmalara, ölüme göndermiyorlardır.
·
Bazı
astsubay ve subayların savunmasız gariban acemi er dilsizleri, kekemeleri Türkce bilmeyenleri, bazı akıl hastalarını bunlar numara
yapıyordur diye ölesiye dövüp dillerinin açılmasını beklemiyorlardır.
·
Gayri
Müslim gariban acemi erleri eğitim kışlasında sünnet ettirmiyorlardır.
·
İpe
sapa gelmez asılsız istihbarat bilgileri ile er ve erbaşlar sakıncalı diye
kışlalarda fiziki ve psikolojik ezilmiyorlardır, mahrumiyet bölgelerinde pis
işlerde çalıştırılmıyorlardır,......
·
Kışlada
yemek erzakların çalınması sonucu yemek yerine ekmek ve yemek suyu
çıkartılmıyordur.
·
Askeri
kışlaların erzak depoları talan edilmiyordur, Tel örgülerden etler dahi
kaçırılmıyordur
·
Kahvaltıda
kuru çayla ekmek bulamayanlarda olmuyordur.
·
Erlerin
potinleri çalınıp dışarıda satılmıyordur.
·
Kışla sinemalarında normal filmlerin içine porno filmleri
yapıştırılıp erlere seyrettirilmiyordur.
·
Acemi
er ve erbaşlar patlamamış top mermilerin, bombaların bulunduğu acık atış
sahalarında daha önce uyarılmadan ve kendi hallerine mıntıka temizliğine gönderilmiyordur,
içlerinden bazıları bilmediği, görmediği top mermisini kucaklamaya çalıştığı
anda patlayan bomba ile bağırsaklarını dağıtıp şehit olmuyorlardır, bu tür
ihmaller tugay içinde ilin savcısı ile örtbas edilmiyordur. (Bakın o top mermisi veya benzeri benim elimde de
patlayabilirdi, oradan benimde cesedim çıkabilirdi! Arazi olmak için bir
astsubayın bir hafta sonu kışlanın tenha uzak mıntıkasında üstlendiği mıntıka
temizliği için bir manga askeri bir erbaşın gözetiminde mıntıkaya yolluyor. Bu
mıntıkanın tehlikesinden hiç bahsedilmiyor, en ufak bir uyarı levhası dahi
yokken acemi erleri oraya salmak büyük bir sorumsuzluktu. Zavallı er bir görevi
suiistimalin, savsaklığın kurbanı olmuştur.)
·
Jandarma
Karakollarında er ve erbaşlar zihinsel özürlü karakol komutanları tarafından
tekme tokat, demir çubuklarla bayıltıncaya, hastanelik oluncaya kadar
dövülmüyorlardır, feryatları jandarma karakolundan
İşte bu ve
benzeri nedenlerle kışlalar er ve erbaşların askeri eğitimi belli bir kriter cetveli içerisinde periyodik olarak denetlenmelidir.
Hatta görüntülü kameralarla kışlalardaki çağ dışı faaliyetler, vukuatlar takip
edilmelidir.
(Bakın ben Askere severek gittim,
Terhis olurken eğer kızım olursa askerle, subayla evlendirmeyeceğim, kendi
yeğenlerimin kuzenlerimin askerle yanı subayla evlenmelerine karşı çıkacağım
diye kendi kendime söz verdim, bunların çoğu kafadan sakat, yani psikolojik
rahatsızlar. Bunlar kontrol edilmeli, bu rahatsızlıklarının nedenleri
araştırılmalıdır, birçoğunun tedaviye ihtiyacı vardır diye kendi kendime
söylendiğim çok olmuştur! Tüm yaşadıklarıma rağmen bu günde askere çağrılsam
yine seve, seve giderim, fakat farklı davranırdım. Hazır ol vaziyette, esas
duruşta bana yumruk atarak yere yığamayan fakat çenemi feci ağırtan, ağzımı kanatan ve bir süre yıldızları saydırtan o
subayın, kimliği bende saklı o geri zekalı üsteğmenin kafasına tüm şarjörü
anında boşaltırdım, vurduğuna hakaret ettiğine bin pişman ederdim!!!. Üniformalı bu pisliğin yumruğu attıktan sonra
“hayır cıkamassın” sözü ve yüz ifadesi bugün hala
kulaklarımda ve gözlerimin önünde!!!! Her kesin
gözleri önünde aniden yediğim yumruğun nedeni neydi biliyormuşsunuz? Bir
iki aylık acemi erken nöbetçi olan bu geri zekâlı üsteğmeninin yanına giderek
esas duruşta cumartesi yerine Pazar günü çarşı iznine çıkabilirmiyim
demen! ; Kısa dönem askerlik yapan üniversite mezunlarına sırf kaçıklıktan,
hava basmadan! yumruk atmasına gerekçe olmuş.
Almanca-Türkçe şivem mi onu rahatsız etmiş, kim bilir! Kışlada, Anadolu’nun iç
bölgelerinden bu astsubay, teğmenlerin, subayların fiyakalı üniformalarıyla
havalarından geçilmiyor. Fakat PKK Terör mücadelesinde bu havaları devam
etmiyor maalesef. Kışlada talimgâhlarda kendilerinin vermesi gereken eğitimi
usta er ve erbaşlara verdirtiyorlar, kendileri ya kışla gazinosunda ya ağacın
altına gölgede ya da Ordu evi gazinolarında birbirleri ile çançan
ederler, gazete okurlar uyuklarlar. Dağda Terörist peşine de çatışmalara erleri
ve yedek subay asteğmenleri sürerler. Hatta şimdi işin daha kolayını bulmuşlar,
uzman erbaşlarını ve köy korucularını dağda teröristlerle karşın çatışmalara
gönderiyorlar. TSK’ lerinde sayıları bir hayli
olan astsubay ve subaylar ne işe yarıyorlar? Ne eğitim veriyorlar ne
çatışmalara katılıyorlar. Hiç bir işe yaramayan bu ordu mensupları bir profesör
maaşından fazla maaş da alıyorlar. Neden bunlardan oluşan terörle mücadele birimleri,
timleri oluşturulmuyor. Ben askere her Türk genci gibi Vatan
borcumu ve askerliği öğrenmek için gitmiştim, Piskopat
subaylara hizmet etmek, yeni mezun teğmenlerin potinlerini temizlemek için ve
hakaretlerine maruz kalmak için askere gitmedim! Başlamışken başka bir olayı,
kıtaya yeni gelen yeni mezun bir teğmenle yaşadığım bir olayı anlatayım. Eğitim
alanında öğle yemek arasında yakın dağıldık kimimiz ağustos ayının güneşinden
sıcaklığından ağaçların gölgeliklerinde sığınarak dinleniyorduk. O sırada bende
bir duvarın dibinde yaslanmış oturuyordum. Bir den birisinin önüme çıkarak,
bana bağırarak beni tokatlamağa başladığına şahit oldum!
Tokatlamanın sebebi gelince; bu geri zekâlıda kişilik özürlü
geçerken neden ayağa kalkmamışım ve esas duruşta ona selam vermemişim. Ne
deyeyim ki; ben bu geri zekalı subayın yanımdan
geçtiğini fark etmemiştim ki, yaşlanmış dinleniyordum.
Hiçbir ana da baba da olgunun
askerde hırpalanması, sakat bırakılması, öldürülmesi, hakaret edilsin diye,
subay ve generallere uşaklık, hizmetçilik etmeleri için göndermiyordur.
Oğullarını askere gönderen ana ve babalar önerim devamlı oğulları ile kontakta
bulunsunlar, en ufak şüphede onları ziyaret gitsinler, en ufak kötü muamelede
hemen yasal işleme başvursunlar, olayı kamuoyuna taşısınlar. Bu suretle kışla
ve karakollardaki er ve erbaşlara uygulanan zulüm, şiddet, işkence, dayak
olayların önü alınabilir. 21 Yüzyılda görevlerini kötüye kullanan bu üniformalı
askerlerden korkulmamalıdır…)
TSK’leri hepimizindir, hepimizin gururu olarak saygın ve güçlü
kalmalıdır. TSK ‘lerine askerlere ordumuza olan
geleneksel saygı sevgi, güven zedelenmemelidir. Görevi suiistimaller bir kapalı
kutu içerisinde asla örtbas edilmemelidir. Subaylar da eğitim ve görev
bilincin, kalite çıtasının yükseltilmesi gerekmektedir.
Askerlik
eğitiminde uzun yıllardır gözlenen bu tür, hatta çok daha ağır olumsuzluklar
birçok kişi tarafından bilinmektedir. Hatta sağda solda kahvehanelerde askerlik
sohbetlerin de dahi konuşulmaktadır. Bence artık bunları örtbas etmekten
ziyade, bunların yaşanmaması için, geleneksel TSK’lerine olan güvenin
sarsılmaması ve TSK savaş gücünün daha fazla yıpratılmaması için gerekenin
yapılması taraftarıyım.
Atatürk’ ün bıraktığı TSK’leri ile şimdiki TSK’leri arasında bana
göre dağlar kadar fark vardır. Ülkenin çıkarlarını korumaktan bu uğurda
savaşmaktan, şehit olmaktan korkan, eğitimsiz bir ordu. Sadece şehitlerin
cenazelerinde ve bayramlarda, törenlerde boy gösteren ve böbürlenen, ağlaşan
bir ordu. Dıştan parlak gözüken ve güçlü değerlendirilen fakat içi
bozulmağa ve kokmağa başlamış hantal, pasif, cağ dışı bir ordu. Belli iç ve diş siyası grupların, belli
zümrelerin çıkarlarının koruması için kullanılan, darbe yaptırılan bir bekçi
ordu haline getirilmiştir.
(Bakın Atatürk elinde doğru dürüst silahı,
cephanesi bulunmayan ve giyecek ayakkabısı elbisesi dahi bulunmayan ve sayı
bakımından da az sayıdaki askerlerle o devrin en güçlü devletlerine boyun
eğmemiş en güçlü ordularına ve onların yurt içi işbirlikçilerine karşın
savaşmaktan korkmamış, onları mağlup etmiştir. Bugünkü medyatik generallerin
Türk ordusunu ne hallere düşürdüklerini hep birlikte görüyoruz. Milyona yakın
hazır askeri ve tam teçhizatlı donanımlı Türk ordusunu Berzani peşmergeleriyle ürkütüyor!!! Dağdaki ve şehir içindeki eşkıyalara karşın çaresiz
kalıyor, ağır kayıplar veriyor, Koskoca Türk Devleti Türkiye’nin Güneydoğu
Anadolu bölgesine PKK’nın korkusu altında hizmet getiremiyor, orada askerlik
görevini yapan erlere posta hizmeti sunamıyor. Türkiye cumhuriyeti Devletini ve
Türk ordusunu bu hallere sokanlara yazıklar olsun, lanetler olsun diye haykırıyorum!
.
Yakın zamanda Türkiye’de
çok feci bir iç hesaplaşma kaçınılmaz olacaktır. Çoğunluk halk, devlet aracılığı ile zamanın
köleleri gibi çalıştırılıp, sömürülürken, yarı aç yarı tok yasamağa mecbur
bırakılırken, azınlıktaki belli kesimler
devleti dolaylı ele geçirip varlıklarına varlık katmaktan, akıl almaz harcamalardan
başka düşündükleri yok! Demokrasi, insan hakları, cumhuriyet, Allah, din,
ibadet, Atatürk, laiklik, vatan, özgürlük, bilim, eğitim ve benzeri kavramlar, kendi
çıkarları gereği için kullanılmaktadır, devleti ele geçirmek ve diğer insanları
sömürmek ve devletin nimetlerinden en fazla payı almak için birbirleriyle yarışıyorlardır,
genelde bunun kavgasını veriyorlardır. )
En etkin
çözümlerden biri TSK’lerin dışarıdan güvenilir ve uzman sivil bir ekip tarafından
periyodik olarak denetlenmesidir. Tabi bu bir öneridir, tartışılır. Saçma da
bulunabilir.
dr. husso
temmuz 2007
www.dr-huso.com