22.Temmuz 2007 Genel Secimler Hakkında

 

·        Dış ticaret açığı (ithalatla ihracat arasındaki fark) 2002 Aralık ayında 15 milyar dolar. 2006 Aralık ayında ise 53 milyar dolar. Artış oranı yüzde 241.

·        AKP iktidar olduğunda Türkiye'nin toplam borcu 222 milyar dolar. Bugün 400 milyar dolar. İç borçta artış yüzde 114, dış borçta artış yüzde 64.

·        Özel sektörün dışarıya borcu 2002 Aralık ayında 44 milyar dolar. Bugün dışarıya borcu 126 milyar dolar. Artış yüzde 187.

·        Ailelerin bankalara borcu 2002 Aralık ayında 4.3 milyar YTL. 2007 Mayıs itibariyle bu rakam 24.4 milyar YTL. Artış oranı yüzde 467.  Başbakan ve bakanların ve yandaş ailelerin mal varlıklarında müthiş akıl almaz artışlar olmuştur. (Başbakan’ın oğlu 4 Temmuz 1979 doğumlu yani 28 yaşında. Salı günü, ilgili yasa maddelerini ayrıntılı olarak açıkladık. AKP iktidarı döneminde kabul edilen 4783 sayılı Kanun’un 7’nci ve 9’uncu maddelerine göre, Başbakan’ın oğluna "Sen 28 yaşında genç bir insansın. Bu gemiyi, villayı vs. nasıl aldın? Bunların parasını nereden buldun?" diye sorulması, hukuken mümkün değil.

Sadece Başbakan’ın oğluna değil, bir başka bakanın oğluna da "
Sen 30 yaşında genç birisin. 30 milyon Euro değerinde fabrikan, ayrıca şirketlerin, gayrimenkullerin vs. var. Bunları nereden aldın? Son 5 yılda kaç milyon YTL kazandın, ne kadar vergi ödedin de 40-50 milyon dolarlık ya da 100 milyon YTL’lik servetin oldu?" diye sorulması mümkün değil. Salı günü yazdığımız gibi, 4783 sayılı yasa bu tür bir sorgulamayı önledi. Olay yalnızca siyasilerle sınırlı değil. İşadamlarını da hatta onların eş ve çocuklarını da kapsıyor. 30 yaşında birisi 200 milyon dolara beş yıldızlı bir otel ya da özelleştirmeden bir tesis alsa, ona da "Bu değirmenin suyu nereden geldi?" diye sorulamıyor.
Diyeceksiniz ki İngiltere, Almanya, Fransa, ABD ve daha birçok ülkede, bunların sorulabileceğine dair yasa var. Haklısınız... Bizde de sorulamayacağına ilişkin yasa var. Aradaki "küçük fark" bu!.. 
Hürriyet, şükrü kızılot)

·        Yabancılara özel ayrıcalık: Temmuz 2006'da yabancıların devlet tahvili, Hazine bonosu ve borsa kazançlarının vergisi yüzde 15'ten sıfıra indirildi. Yabancılar vergi ödemiyor, Türkler bu gelirlere yüzde 10 vergi ödüyor.

·        Yabancı sermaye üretken ve ihracatçı olmayan sektörlere geldi. İş olanağı yaratmayan hazır tesisler yabancılara satıldı ve Türkiye bu parayla yönetildi. Bankalar, limanlar, havaalanları, Telekom, Petkim, araziler... Borsanın yüzde 72’si yabancı yatırımcıların elinde. Bankacılık sisteminin yüzde 42’sini yabancılar satın aldı. (AKP iktidar olduğunda bankacılık sektöründeki yabancı payı yüzde 3. Bugün itibariyle yüzde 42. Artış oranı yüzde 1300. Cüzdanımız, evimiz, paramız, yabancıların denetimine girdi. Aynen borsamız gibi! )

·        AKP iktidarı, rantiye kesimi ihya etti. Yabancıların 2002’de borsaya yatırdığı her bin dolar, şu anda 3586 dolar oldu. Dolar bazında kazanç oranı yüzde 259. Böyle bir örnek dünyada yok.

·        Pek çok işyeri kapandı. Bu ne biçim büyümedir ki, AKP iktidar olduğunda 8 milyon olan vergi yükümlüsü sayısı, 2006 yılı sonunda 470 bin azalarak 7 milyon 530 bine indi. (işsizliğin azalmadığının yükseldiğinin gerçek kanıtıdır

·        Türk halkı, beş yıl boyunca dünyanın en pahalı akaryakıtını kullandı.. Avrupa’nın en pahalı mazotu Türkiye’de satılıyor..

·        Dünyanın en yüksek faizi Türkiye’de...

·        Türk insanı elektriğe Avrupalı’dan on kat fazla para ödüyor...

·        Türkiye’deki büyümenin bütün rantını nüfusun sadece yüzde 5’i paylaşıyor. Yüzde 95’i havasını alıyor.

·        4.5 yıllık AKP iktidarında yoksulluk, yolsuzluk, yoksunluk görülmemiş boyutlara çıktı...
Medya Başbakan ve bakanların çocuklarının 4.5 yılda nasıl servet sahibi oldukları haberleriyle doldu taştı
...

·        AKP iktidarının beceriksizliği yüzünden terör yeniden tırmanışa geçti

·        Dış politikada hemen her mevzi yitirildi veya yitirilme noktasına getirildi

·        Meydanlarda din tüccarlığı yaparak, yoksul insanlara sadaka dağıtarak onların oylarını satın almaya çalışıyorlar

 

 

 

 

150 ÖLÜ, 250 YARALI VAR

Nüfusunun tamamına yakınını Türkmenlerin oluşturduğu Irak'ın Tuzhurmatu kentindeki Emirli bölgesinde pazar yerinde dün düzenlenen bombalı saldırıda ölenlerin sayısının 150'ye çıktığı bildiriliyor. Polis yetkilileri, bomba yüklü kamyonla düzenlenen saldırıdan sonra 20 kişinin hala kayıp olduğunu, yaralı sayısının da 250 olduğunu söylediler
.

Patlamanın etkisiyle onlarca evin enkaz haline geldiği bölge, adeta savaş alanını andırıyor. Vatandaşların yaralılarını kendi çabalarıyla farklı hastanelere taşıması ve enkaz altında hala insan bulunması nedeniyle ölü  da yaralı sayısını hakkında sağlıklı bir bilgi alınamıyor.

‘TÜRKMEN NÜFUSU YOK EDİLMEK İSTEENİYOR’

Kerkük İl Meclisi’nin Türkmen üyesi Ali Mehdi ise, "Maalesef durum çok vahim, acılarımız çok büyük. Halen enkazların altında insan cesetleri bulunuyor. Devletin bir ambulansı ya da yetkilisi buraya yetişmemiş. Biz Türkmenler olarak yaramızı kendimiz saracağız. Kendimizden başka kimse yardım etmiyor. Evleri yıkılan insanlar çöllerde yaşıyor. Bunun hedefi 4 yıldır olduğu gibi Türkmen kimliğini yok etmek. Asıl hedef budur. Her türlü çağrımıza rağmen maalesef kimse bizim dediğimizi anlamıyor. Burada bir millet yok edilmek istemiyor. Bizim tek yardım gördüğümüz devlet Türkiye’dir. En azından bu yaraların sarılması için acilen yardım göndermesi gerekir. "

 

Konu ile ilgili farklı bir yorumumu sizlerle paylaşmak istiyorum!

 

Irakta asırlardır yaşayan bu insanlar, Türkmenler bizlerin soydaşlarıdır. Onlara sahip çıkmak, onların can mal güvenliklerin sağlanması için gereğinin yapılması Türkiye Cumhuriyeti Devletinin asli görevlerinden biri oldugu unutulmamalıdır.

 

Neler yapılmalıydı:

- Aynı anda Kuzey ıraktaki peşmerge karakolları ve kışlaları bombardıman edilmeliydi.

  Dünya kamuoyu bilgilendirilmeliydi

- Türkmenleri korumak için Kuzey Irak’a askeri operasyon düzenlenirdi ve Türkmenlerin can mal güvenliğine yasal güvenceler verilinceye kadar Kuzey Irakta Türkmenlerin yoğun oldugu bölgelerde  asker bulundurulurdu.

- Bunun paralelinde beklenen PKK ve Peşmerge saldırılarına karşın acımasız, cok sert misillime ataklarla onlara nefes aldırılmazdı, etkisiz hale getirilirdi. 

Ez az yapılması gerekenler ise: 

-         Irak’a sert bir nota verilmeliydi ve faillerin bulunması ve cezalandırılması istenilmeliydi.

-         Dünya Kamuoyunun bu olaya dikkati çekilirdi,Türkmenlerin sesi ve hakları Dünya kamuoyuna hatırlatılırdı, bilgilendirilirdi.

-         Birleşmiş Milletlere Kuzey Iraktaki bu gelişmeler taşınırdı, müzakere istemi verilirdi.

-         ABD ‘lerine nota verilerek, ABD’lerin Türkmenlerin Iraktaki can ve mal güvenliğini sağlayacak güçleri yoksa onlara bu konuda Türk Ordusunun yardımda bulunabileceğini en azından Türkmenlerin can ve mal güvençliğini sağlamak için askeri birlik gönderecekleri hatırlatılmalıdır.

-         Kuzey Irakta istikrar sağlanıncaya kadar Türkmen çocukların ve gençlerin can ve mal güvenliği Türkiye’de okutulmamaları, meslek öğrenimleri için gereken yapılırdı

Peki sizler hiç düşündünüz mü, Böyle bir Vukuatta Başta ;ABD ve diğer Batılı devletler nasıl davranırdı neler yapardı?

Neler, neler yapmazlar ki, İlk evvel tüm Dünya kamuoyunu ayak üstüne getirirlerdi ve arkasından acımasız misillemeyi başlatırlardı ve sorumlu –sorumsuz bir cok kişiyi yok ederlerdi, kendi soydaşlarının can ve mal güvenliği için bölgeyi işgal ederlerdi. Bu olayı fırsat sayıp, kendi vatandaşlarının eyalet devletini kurarlardı.

Bu Batılı Leş kargaları, kendi çıkarları gereği yakın gelecekte ufak bir ayaklanmayı fırsat sayıp Güneydoğu Anadolu’da Kürtlerin can ve mal güvenliğini bahane gösterip Türkiye’yi Birleşmiş Devletlerin pasosuyla işgal ederlerse ve ilk evvel Kürdistan eyaletini daha sonra bir halk oylaması ile Kürdistan devletini kurarlarsa bundan kimse şaşmasın. 

Üzücü olan ne biliyormuşsunuz, bu olay hakkında kimselerin ilgilenmemesi, medyanın haber vermemesi, araştırmaması, peşine gitmemesi...

 

 

 

 

Bakın secim meydanlarında yukarıda örnekleri verilen hükümetin icraatları  tartışılmalıydı, bunların hesabı muhalif partilerce sorulmalıydı, halka açıklanmalıydı. Yukarıdaki  bu konular hakkında daha iyi öneriler, projeler, programlar halka sunulmalıydı, anlatılmalıydı. 

Televizyon ekranlarında parti başkanlarına bu konular hakkında sorular sorulmalıydı, hükümetin bana göre bu kötü icraatın nedeni korkulmadan sorula bilinmeliydi!

 

Kürtler, peşmergeler  kuzey Irakta etnik temizliğe gidiyorlar. Türkmenleri hunharca katlediyorlar, beş bin yıllık vatanlarından, atalarının topraklarından kaçırtıyorlar, kaçmayanları ya Kürtleştiriyorlar yada katlediyorlar. Son haftalarda Türkmenlerin yoğun oldugu bölgelerde, yerleşim birimlerinde kalleşçe bombalama ile her patlamada yüzlercesini katlediyorlar, yüzlercesini yaralıyorlar ömür boyu sakat bırakıyorlar, yerleşim birimlerini harabeye enkaz yığınlarına çeviriyorlar. Secim sırasında da Kuzey ırakta yapılan bu katliamlardan ne partililer nede medya hiç bahsetmiyor.  Kürtlerin bu katliamları dünya kamuoyuna duyurulmuyor, Birleşmiş Milletlere taşınmıyor. İnsan hakları savucuların iki yüzlülüğü dünya kamuoyunda vurulmuyor.

............

....................

Varsa yoksa; cumhurbaşkanlığı secimi, Laiklik, bebek canilerinin iple asılması veya  asılmaması, türban, gibi  konular üzerinde tartışılıyor, daha doğrusu  vatandaş halk kitleleri uyutuluyor.

.............

.......................

 

Türkiye’ de seçmenlerin bir çokları oyunu bir erzak torbasına, bir çeyrek altına, iki üç torba kömüre ve benzerleri karşılığı  sataşacak kadar alçalmışlar, ilkelleşmişler ise ve veya partililerin  akıl almaz vaatlerine kanıp oylarını hiç düşünmeden verebilecek kadar kişiliksizlerse, geri zekalılar ise Türkiye’de her şey bitmiştir demektir. Bu şekilde oy isteyenler ve verenlerin demokrasiden  bahsetmeleri  bir o kadarda şerefsizliktir, Allahsızlıktır!   Bu gibi toplumların iyi bir geleceği, cağa uygun bir refah düzeyi asla olamaz, zaten bunu istemeleri de, beklemeleri de  ahmaklıktır. İlkel toplumların ilkel oy verme anlayışları ve alışkanlıkları ile onlara yakışır ilkel vekiller ve ilkel hükümetler işbaşına gelir.

.........

....................

 

Toplumdaki bu ilkel durum ve tutumundan akademikerler olarak ben dahil hepimiz sorumluyuzdur.

 

Türkiye’nin cumhuriyet devlet yönetim sisteminde zaman, zaman büyük hatalar yapılmıştır. Bana göre bu hatalardan biri  senatörlük sistemin tamamen kaldırılması gibi. Evet o zamanlarda da senatörlük sisteminde bazı aksaklıklar suiistimaller ortaya çıkıyordu, örneğin hükümetin icraatını engellemek, kararların çıkısını ağırlaştırmak, iki başlı bir yönetim gibi... keşke kapatma yerine küçültme ve görev ve yetkilerinin acık ve seçik belirtilseydi ve görevi suiistimallerde hukuki yaptırımlar belirlenseydi. Senatörlük sistemin Batılılara nazaran farklı bir mentalite yapısına sahip Türkiye gibi ülkelerde gerekli oldugu kanısındayım. Örneğin; bu 100 kişilik  senatoda Türkiye’de her kesimini, önemli kurumları temsil eden senatörlerin % 50 sini teşkil edecek şekilde seçimsiz atanmaları.... Diğer geri kalan %50 sinin halk tarafından seçilerek senatör olmaları gibi.

Başarılı işverenler, işçi temsilcisi, emekli cumhurbaşkanları, Başbakanlardan, emekli genel kurmay başkanlarından, anayasa başkanı, YÖK başkanı, TBMM başkanı gibi...  

Böyle bir senatörlük sistemi parlamentonun icraat kalitesini artıracaktır.  550 Millet vekili yerine 400 veya 450 millet vekili seçilerek diğer 100 150 senatörün yönetim siteminde parlamentonun kararları anında ve yerinde denetlenebilir.

 

dr. husso